Kalpteniman
New member
(sözler ve notlardan)
MANEVİ BAĞ
Allah-u teala nasıl ki Arşı rahmandan bütün insanlara; Rahman ismi şerifi
ile Vücud ve hayat dağıtıyorsa, Manevi hayat da yalnız ve yalnız seyyid-i Kâinat Sebebi mevcudat olan Muhammed Aleyhisselamdan gelir.
Ayeti kerimede: Vema erselnake illa rahmetellil Alemin.
Biz seni Alemlere rahmet olarak gönderdik. (Enbiya 107 buyuruyor.
Rahim ismi şerifinin sahibi olan Alah-u teala; Rahmeten lilalemin olan
Resul-i Ekrem s.a.v. Efendimize manevi hayat kaynağı bahşetmiştir.
Manevi hayat kaynağı da ancak oradan gelir.Yani mümin bir kimseye manevi olarak ne verilmişse onun vasıtası ile verilmiştir. Oradan o hayat
suyu gelmedikçe hiç kimse iman etmiş olamaz. O manevi hayat kaynağından hayat suyu gelmedikçe hiç kimse manevi hayat bulamaz.
İman nuru ile münevver, İslam şerefi ile müşerref olan müminlere ilahi
feyz ancak ve ancak Allah-u telanın Hazizi, halili ve nuru olan Resulullah Aleyhisselamdan gelir.
Allah-u teala onu kendi nurundan yarattı o nurdan da mükevvenatı
donattı. Nereye baksan o nur. Ona verdiğinden ötürü bütün kâinat
ona muhtaçtır.
O, Allah-u tealanın nurudur bütün alemlerin gurur ve sürurudur.
Allah-u tealanın lütuf deryasından Habibi Ekrem sallellahü Aleyhi vesellem-in deryasına gelen ilahi rahmet ve feyz, oradan zamanın mürşidi kâmilinin deryasına gelir, oradan da kâinata dağılır. Zira nurunun
nurudur. O nurun vekaletini taşımaktadır.
Hadisi şerifte; Mümin kulun kâlbi Rahman olan Allahı arşıdır.(K,Hafa)
Resulullah s.a.v. Efendimiz Kâinata hayat suyu verdiği gibi, Vekilinin
kalbi de Arşı Rahman olduğundan, nasipdar olanlar o arşdan alıyorlar.
Hakkın tayini ile vazife verilen kimse Emirle o makama getirilmiştir.
Allah-u teala ona tasarruf vermişse, onun izni ile tasarruf eder.
Tasarruf vermemişse Allah-u teala onda tasarruf eder latifelerini yürütür. Taksimat bütün Kâinata Maddi arştan gelir. Mânevi bütün taksimat da, Manevi arştan gelir. Bu da İnsanı kâmildir.
O rahmeten Lil-Alemin değildir amma Rahmeten Lil-Aleminin vekil olduğu için o nuru saçmaktadır.
Bilerek veya bilmeyerek hayat suyunu alanlar ondan alırlar. Bütün Alemlerin o kalpten alışı, aslında ondan alışıdır. Çünkü o depoya o vermiştir. Manevi arşa müridin nasibini ayırmış ve ona bağlamıştır.
Beşerden alınmayan bizzat Allah-u tealadan ve habib-i Ekrem s.a.v.
Efendimizden alınan bir nur olduğu için beşerin hafzalası almaz.
İlmi ve aklı yetmez. Allah-u teala dilediğini dilediğine verir.
Ayeti kerimede; Odur müminlerin kalbine huzur ve sükünu indiren ta ki,
İmanlarını kat kat arttırsınlar.(Fetih.4)
Bu bağ ne demektir?
Bir karpuz düşünün gıdasını alması için ipi var, sapı var, Aslında ne ipinde ne sapında bir şey yok. O karpuz nasıl olgunlaştığını bilmiyor.
yerlerde de sürünüyor. Fakat içini açtığın zaman lezzeti var suyu var.
Kokusu ve rengi var. Çekirdekleri sıra sıra dizilmiş, ne ipinde ne sapında hiç birşey olmadığı halde, O diziyi ona kim verdi?
Hiç düşündün mü?
Yaratan nimetlerle donatan yalnız Allah-u tealadır.
İşte onun tayin ettiği kimse de, O ilk manevi ip vasıtası ile, ona öylece
akıtır ve onu olgunlaştırır.
Binaenaleyh o kimse nasıl tekamül ettiğini bilmez karpuzun bilmediği gibi..
Her meyve gıdasını sapından alır. Halbuki ne sapında ne ağacında hiç
bir hüküm yok Amma her biri de ne güzel oluyorlar.
Bunun gibi Şeyh de bir perdedir sen Şeyhi görme ötesine bak O perdede O var.
Fenafillaha çıkmış bir veli hakta fani olduğu için onda birşey aramak
zaten yersizdir. O fani olmuş Hakk onda tecelli etmiş.
Bir müridin ona merbudiyeti ise, Hakk,tan nasibini alması manasına geliyor.
Hakk,tan nasibini almak şöyle olur.
Bir karpuzun suya ihtiyacı olduğu gibi, insanoğlunun da feyz-i ilahiye
ihtiyacı vardır. Fakat tabii ki nasipdar olanlar.
H.Z. Allah c.c. cümlemizi Feyz-i ilahiyden istifade eden kullarından eylesin....
MANEVİ BAĞ
Allah-u teala nasıl ki Arşı rahmandan bütün insanlara; Rahman ismi şerifi
ile Vücud ve hayat dağıtıyorsa, Manevi hayat da yalnız ve yalnız seyyid-i Kâinat Sebebi mevcudat olan Muhammed Aleyhisselamdan gelir.
Ayeti kerimede: Vema erselnake illa rahmetellil Alemin.
Biz seni Alemlere rahmet olarak gönderdik. (Enbiya 107 buyuruyor.
Rahim ismi şerifinin sahibi olan Alah-u teala; Rahmeten lilalemin olan
Resul-i Ekrem s.a.v. Efendimize manevi hayat kaynağı bahşetmiştir.
Manevi hayat kaynağı da ancak oradan gelir.Yani mümin bir kimseye manevi olarak ne verilmişse onun vasıtası ile verilmiştir. Oradan o hayat
suyu gelmedikçe hiç kimse iman etmiş olamaz. O manevi hayat kaynağından hayat suyu gelmedikçe hiç kimse manevi hayat bulamaz.
İman nuru ile münevver, İslam şerefi ile müşerref olan müminlere ilahi
feyz ancak ve ancak Allah-u telanın Hazizi, halili ve nuru olan Resulullah Aleyhisselamdan gelir.
Allah-u teala onu kendi nurundan yarattı o nurdan da mükevvenatı
donattı. Nereye baksan o nur. Ona verdiğinden ötürü bütün kâinat
ona muhtaçtır.
O, Allah-u tealanın nurudur bütün alemlerin gurur ve sürurudur.
Allah-u tealanın lütuf deryasından Habibi Ekrem sallellahü Aleyhi vesellem-in deryasına gelen ilahi rahmet ve feyz, oradan zamanın mürşidi kâmilinin deryasına gelir, oradan da kâinata dağılır. Zira nurunun
nurudur. O nurun vekaletini taşımaktadır.
Hadisi şerifte; Mümin kulun kâlbi Rahman olan Allahı arşıdır.(K,Hafa)
Resulullah s.a.v. Efendimiz Kâinata hayat suyu verdiği gibi, Vekilinin
kalbi de Arşı Rahman olduğundan, nasipdar olanlar o arşdan alıyorlar.
Hakkın tayini ile vazife verilen kimse Emirle o makama getirilmiştir.
Allah-u teala ona tasarruf vermişse, onun izni ile tasarruf eder.
Tasarruf vermemişse Allah-u teala onda tasarruf eder latifelerini yürütür. Taksimat bütün Kâinata Maddi arştan gelir. Mânevi bütün taksimat da, Manevi arştan gelir. Bu da İnsanı kâmildir.
O rahmeten Lil-Alemin değildir amma Rahmeten Lil-Aleminin vekil olduğu için o nuru saçmaktadır.
Bilerek veya bilmeyerek hayat suyunu alanlar ondan alırlar. Bütün Alemlerin o kalpten alışı, aslında ondan alışıdır. Çünkü o depoya o vermiştir. Manevi arşa müridin nasibini ayırmış ve ona bağlamıştır.
Beşerden alınmayan bizzat Allah-u tealadan ve habib-i Ekrem s.a.v.
Efendimizden alınan bir nur olduğu için beşerin hafzalası almaz.
İlmi ve aklı yetmez. Allah-u teala dilediğini dilediğine verir.
Ayeti kerimede; Odur müminlerin kalbine huzur ve sükünu indiren ta ki,
İmanlarını kat kat arttırsınlar.(Fetih.4)
Bu bağ ne demektir?
Bir karpuz düşünün gıdasını alması için ipi var, sapı var, Aslında ne ipinde ne sapında bir şey yok. O karpuz nasıl olgunlaştığını bilmiyor.
yerlerde de sürünüyor. Fakat içini açtığın zaman lezzeti var suyu var.
Kokusu ve rengi var. Çekirdekleri sıra sıra dizilmiş, ne ipinde ne sapında hiç birşey olmadığı halde, O diziyi ona kim verdi?
Hiç düşündün mü?
Yaratan nimetlerle donatan yalnız Allah-u tealadır.
İşte onun tayin ettiği kimse de, O ilk manevi ip vasıtası ile, ona öylece
akıtır ve onu olgunlaştırır.
Binaenaleyh o kimse nasıl tekamül ettiğini bilmez karpuzun bilmediği gibi..
Her meyve gıdasını sapından alır. Halbuki ne sapında ne ağacında hiç
bir hüküm yok Amma her biri de ne güzel oluyorlar.
Bunun gibi Şeyh de bir perdedir sen Şeyhi görme ötesine bak O perdede O var.
Fenafillaha çıkmış bir veli hakta fani olduğu için onda birşey aramak
zaten yersizdir. O fani olmuş Hakk onda tecelli etmiş.
Bir müridin ona merbudiyeti ise, Hakk,tan nasibini alması manasına geliyor.
Hakk,tan nasibini almak şöyle olur.
Bir karpuzun suya ihtiyacı olduğu gibi, insanoğlunun da feyz-i ilahiye
ihtiyacı vardır. Fakat tabii ki nasipdar olanlar.
H.Z. Allah c.c. cümlemizi Feyz-i ilahiyden istifade eden kullarından eylesin....