Ormanda bir fare vardı.
Havalı, kibirli, her an bir hayvanamusallat olan kuyruğu dik bir fare...
Kuşların yuvasına pislemediği gün maymunun kuyruğunu ısırır, tavşanı korkutmadığı gün tülkinin başını şişirirdi.
Orman hayvanları illallah demişti farenin elinden.Sonunda hayvanlar aralarında bir heyet kurup, aslanı ziyarete gittiler.Orman kralı oydu,bir çare bulurdu nasılsa...
Bütün hayvanları topladı aslan, tek tek bütün orman sakinlerini dinledi...Sözü en son kedi aldı:
-Saygıdeğer kralım , bu işi bana bırakın.Biz onunla ezelden düşmanız.
Aslan diğer hayvanlara soran gözlerle baktı; kimsenin itirazı yoktu.Aslan olur manasında başını salladı.Kedi yeni görevinin başına gitti..
Fare bir ağacın altında oacaklardan habersiz planlar kurmakla meşguldü.Kuyruğunu dilmiş kendi kendine konuşuyor ,sinsi sinsi gülüyordu.Kedi yavaşca yaklaştı arkasından, avına sessizce yaklaştı bu işin bu kadar kolay olacağını beklemiyordu, pençesini kaldırdı oda ne?!
Bu farenin ensesinde gözü vardı sanki.Kedinin gölgesini gören fare şimşek hızıyla fırladı.Önde kaçarken bile kuyruğu havada bir fare ardında görev aşkıyla yanıp tutuşsn bir kedi...Manzara izlenmeye değerdi doğrusu.
O köşe senin bu ağaç benim eşi görülmemiş bir koşturmaca...
Nihayet düz bir ovaya geldiler.Fare bir sağa bir sola baktı, nafile...
Kaçacak yer yoktu.Karşıda otlamakta olan bir inek gördü.Bütün kuvvetini toplayıp ineğin yanına koştu, nefes nefeseydi.
Can havliyle bir yandan ineğin yanına koşuyor bir yandanda , "dur sen bir kurtulayım elinden neler yapacağım sana!" diye söyleniyordu kediye.
İneğin yanında gelince yalvarmaya başladı ne olur beni sakla diye.Ne derse desin inek kabul etmiyor, senden az çekmedim diyordu, ne halin varsa gör!
Fare ;
- Ben ettim sen etme inek kardeş şu beladan bir kurtulayım beni sen bile tanıyamayacaksın.Nasıl akıllı uslu olacağım bir bilse...Hem bir düşünsene kuyruğu dik fare ve inek...Asırlar sonra bile bizi yazacak kitaplar.
Sonunda;
-Peki dedi inek; uzatmada geç şöyle ardıma.
Ve Fare'nin üstüne "şey" etti kamufle olması için..
Kedi ovaya vardığında acınacak haldeydi yorulmuştu zavallı hayvan.Hemen sağa sola bakındı, dümdüz bir ovaydı burası ve karşıda duran inekten başka hiç birşey görünmüyordu.
Belki bu inek fareyi görmüştür diye düşündü.Soluğu ineğin yanında aldı. Tam soracakken gözüne çarpan manzara karşısında gülmeye başladı.
Manzara şöyleydi: Dümdüz bir ova bir inek hemen ardında taze "şey" kümesi, onun içinde dik bir kuyruk...
Yavaş yavaş yaklaştı kedi, kuyruğundan tuttuğu gibi fareyi parçalayıverdi.
Hz. Mevlana bu hikayeden üç şey anlamak lazım diyor:
Bir: Sana her "şey" atan düşmanın değildir.
İki: Seni her "şey"den çıkaran herkes dostun değildir.
Üç: Bu kadar "şey"in içinde kuyruğu dik gezmenin alemi ne?
Havalı, kibirli, her an bir hayvanamusallat olan kuyruğu dik bir fare...
Kuşların yuvasına pislemediği gün maymunun kuyruğunu ısırır, tavşanı korkutmadığı gün tülkinin başını şişirirdi.
Orman hayvanları illallah demişti farenin elinden.Sonunda hayvanlar aralarında bir heyet kurup, aslanı ziyarete gittiler.Orman kralı oydu,bir çare bulurdu nasılsa...
Bütün hayvanları topladı aslan, tek tek bütün orman sakinlerini dinledi...Sözü en son kedi aldı:
-Saygıdeğer kralım , bu işi bana bırakın.Biz onunla ezelden düşmanız.
Aslan diğer hayvanlara soran gözlerle baktı; kimsenin itirazı yoktu.Aslan olur manasında başını salladı.Kedi yeni görevinin başına gitti..
Fare bir ağacın altında oacaklardan habersiz planlar kurmakla meşguldü.Kuyruğunu dilmiş kendi kendine konuşuyor ,sinsi sinsi gülüyordu.Kedi yavaşca yaklaştı arkasından, avına sessizce yaklaştı bu işin bu kadar kolay olacağını beklemiyordu, pençesini kaldırdı oda ne?!
Bu farenin ensesinde gözü vardı sanki.Kedinin gölgesini gören fare şimşek hızıyla fırladı.Önde kaçarken bile kuyruğu havada bir fare ardında görev aşkıyla yanıp tutuşsn bir kedi...Manzara izlenmeye değerdi doğrusu.
O köşe senin bu ağaç benim eşi görülmemiş bir koşturmaca...
Nihayet düz bir ovaya geldiler.Fare bir sağa bir sola baktı, nafile...
Kaçacak yer yoktu.Karşıda otlamakta olan bir inek gördü.Bütün kuvvetini toplayıp ineğin yanına koştu, nefes nefeseydi.
Can havliyle bir yandan ineğin yanına koşuyor bir yandanda , "dur sen bir kurtulayım elinden neler yapacağım sana!" diye söyleniyordu kediye.
İneğin yanında gelince yalvarmaya başladı ne olur beni sakla diye.Ne derse desin inek kabul etmiyor, senden az çekmedim diyordu, ne halin varsa gör!
Fare ;
- Ben ettim sen etme inek kardeş şu beladan bir kurtulayım beni sen bile tanıyamayacaksın.Nasıl akıllı uslu olacağım bir bilse...Hem bir düşünsene kuyruğu dik fare ve inek...Asırlar sonra bile bizi yazacak kitaplar.
Sonunda;
-Peki dedi inek; uzatmada geç şöyle ardıma.
Ve Fare'nin üstüne "şey" etti kamufle olması için..
Kedi ovaya vardığında acınacak haldeydi yorulmuştu zavallı hayvan.Hemen sağa sola bakındı, dümdüz bir ovaydı burası ve karşıda duran inekten başka hiç birşey görünmüyordu.
Belki bu inek fareyi görmüştür diye düşündü.Soluğu ineğin yanında aldı. Tam soracakken gözüne çarpan manzara karşısında gülmeye başladı.
Manzara şöyleydi: Dümdüz bir ova bir inek hemen ardında taze "şey" kümesi, onun içinde dik bir kuyruk...
Yavaş yavaş yaklaştı kedi, kuyruğundan tuttuğu gibi fareyi parçalayıverdi.
Hz. Mevlana bu hikayeden üç şey anlamak lazım diyor:
Bir: Sana her "şey" atan düşmanın değildir.
İki: Seni her "şey"den çıkaran herkes dostun değildir.
Üç: Bu kadar "şey"in içinde kuyruğu dik gezmenin alemi ne?