BeyazKelebek
New member
O zamanlarda yazma kültürünün eksikliği dolayısıyla, Kur’an ayetlerinin yazılma işi az sayıda kişiler tarafı ndan üstlenilmişti. Kur’an’ın yazı ile kayıt altına alınması İslam’ın ilk yıllarından itibaren başlamıştır. Buna, Mekke’de nazil olan ilk ayetlerde de işaret edilmektedir. “Ayrıca, “Onun, sabah akşam kendisine okunsunlar diye yazdırdığı eskilerin masalları, efsaneleridir bu!” diyorlar.” [25:5] “Düşün Sina Dağı’nı! Düşün [Allah’ın] vahyi[ni], ki işlenmiştir, açık tomarlar üstüne.” [52:1][52:2] “Kutsanmış tertemiz sahifeler (vahiyler) ileten Allah’tan bir elçi.” [98:2] Bu konuda aynı şekilde, Buharî, Muslim ve Tirmizî’nin rivayet ettiğI hadislerle tarihî eserlerde haberler mevcuttur. Halife Hz. Ömer’in (r.a) hidayete erişinin hikayesi de yine Kur’an’ın yazıya dökülmesi ile ilgili bir hareket noktası oluşturmaktadır. Hz. Ömer’in kız kardeşi ve eniştesi, yazılmı ş olan Kur’an ayetlerini okurken, bu ayetler Hz. Ömer’e öylesine tesir etmişti ki, Ömer bunun sonucunda İslam’ı kabullenmişti.[1]
Kur’an-ı Kerim, düz deve kemikleri, tabaklanmış deri, düz taş, hurma yaprakları ile tahta ve kâğıtlar gibi çeşitli maddeler üzerine yazılmıştır. Kur’an-ı Kerim’i hıfzetmiş bulunan sahabelerin sayısı ise tam olarak tesbit edilmemiştir. Çeşitli rivayetlerde bu rakamlar 4 ile 10’dan fazla olarak geçmektedir.
Kur’an-ı Kerim Peygamber Efendimiz hayatta iken bir kitap haline getirilmemiştir. Zira, vahyin ne zaman sona ereceği bilinemiyordu. Her Ramazan ayında, Vahiy meleği Cebrail, o zamana kadar inen ayetleri karşılıklı olarak birbirlerine okurlardı[2] ki burda, Kur’an’ın ileride bir kitap haline getirileceğine dair bir işaret bulunmaktadır. Peygamberimizin vefatı öncesindeki son Ramazan ayında karşılıklı olarak Kur’an’ın okunması iki kez gerçekleşmiştir. Kur’an-ı Kerimin Cebrail ile Peygamberimiz arasında karşılıklı olarak okunmuş olan bu son hali.
Peygamberimizin vefatı sonrasında, hem yazılı ham de hıfzedilmiş bir kitap olarak eski halinde kalmıştır. Kur’an-ı Kerim’i hıfzederek okuyabilenlerin sayısının savaş gibi sebeblerle azalması üzerine Hz. Ömer (ra), Halife Hz. Ebu Bekir’e (ra) Kur’an-ı Kerim’in bir kitap haline getirilmesini önerdi.[3] Halife Ebu Bekir (ra) bunun üzerine vahiy kâtiplerinden Zeyd bin Sabit’i, Kur’an-ı Kerim’in toplanması ile görevlendirdi. Bunun üzerine, yanı nda Kur’an ayetleri bulunanları n iki şahit ile birlikte Zeyd bin Sabit’e müracaat etmeleri istendi. Böylece, Zeyt bin Sabit başkanlığındaki heyet, kendilerine iki şahitle getirilen ayetleri, Cebrail’in son Ramazan ayında Peygamberimize okuduğu ve okuttuğu şekli ile tamamen mushaf haline getirdi. Tamamlanmı ş olan mushaf, halife Ebu Bekir’e teslim edildi. Ebu Bekir’in vefatı üzerine de kitap ikinci halife Hz. Ömer’e devredildi. Hz. Ömer’in vefatı üzerine de, aynı zamanda Peygamberimizin hamını ve mü’minlerin annesi olan Hz. Hafsa’ya (r.anha) teslim edildi.[4] Hz. Ebu Bekir’in bu kitabı muhafaza altına alındı. Ashab kendilerinde bulunan ayetlerden, hıfzetmiş olanlar da ezbere olarak Kur’an-ı Kerim’i okumaya devam ettiler.
Kur’an-ı Kerim, düz deve kemikleri, tabaklanmış deri, düz taş, hurma yaprakları ile tahta ve kâğıtlar gibi çeşitli maddeler üzerine yazılmıştır. Kur’an-ı Kerim’i hıfzetmiş bulunan sahabelerin sayısı ise tam olarak tesbit edilmemiştir. Çeşitli rivayetlerde bu rakamlar 4 ile 10’dan fazla olarak geçmektedir.
Kur’an-ı Kerim Peygamber Efendimiz hayatta iken bir kitap haline getirilmemiştir. Zira, vahyin ne zaman sona ereceği bilinemiyordu. Her Ramazan ayında, Vahiy meleği Cebrail, o zamana kadar inen ayetleri karşılıklı olarak birbirlerine okurlardı[2] ki burda, Kur’an’ın ileride bir kitap haline getirileceğine dair bir işaret bulunmaktadır. Peygamberimizin vefatı öncesindeki son Ramazan ayında karşılıklı olarak Kur’an’ın okunması iki kez gerçekleşmiştir. Kur’an-ı Kerimin Cebrail ile Peygamberimiz arasında karşılıklı olarak okunmuş olan bu son hali.
Peygamberimizin vefatı sonrasında, hem yazılı ham de hıfzedilmiş bir kitap olarak eski halinde kalmıştır. Kur’an-ı Kerim’i hıfzederek okuyabilenlerin sayısının savaş gibi sebeblerle azalması üzerine Hz. Ömer (ra), Halife Hz. Ebu Bekir’e (ra) Kur’an-ı Kerim’in bir kitap haline getirilmesini önerdi.[3] Halife Ebu Bekir (ra) bunun üzerine vahiy kâtiplerinden Zeyd bin Sabit’i, Kur’an-ı Kerim’in toplanması ile görevlendirdi. Bunun üzerine, yanı nda Kur’an ayetleri bulunanları n iki şahit ile birlikte Zeyd bin Sabit’e müracaat etmeleri istendi. Böylece, Zeyt bin Sabit başkanlığındaki heyet, kendilerine iki şahitle getirilen ayetleri, Cebrail’in son Ramazan ayında Peygamberimize okuduğu ve okuttuğu şekli ile tamamen mushaf haline getirdi. Tamamlanmı ş olan mushaf, halife Ebu Bekir’e teslim edildi. Ebu Bekir’in vefatı üzerine de kitap ikinci halife Hz. Ömer’e devredildi. Hz. Ömer’in vefatı üzerine de, aynı zamanda Peygamberimizin hamını ve mü’minlerin annesi olan Hz. Hafsa’ya (r.anha) teslim edildi.[4] Hz. Ebu Bekir’in bu kitabı muhafaza altına alındı. Ashab kendilerinde bulunan ayetlerden, hıfzetmiş olanlar da ezbere olarak Kur’an-ı Kerim’i okumaya devam ettiler.