Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız; Sevdiriniz (müjdeleyiniz), nefret ettirmeyiniz.

huzurvemutluluk

New member
Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız; Sevdiriniz (müjdeleyiniz), nefret
rose1.jpg
ettirmeyiniz.
Hadisi Şerif
İslam evlenmeme, bazı gıda maddelerini yememe, dünya nimetlerinden el çekme, ne sebeple olursa olsun kendisine bir emanet olarak verilen fizik vücuduna işkence etme, gülüp eğlenmeme, şakalaşmama, çalışıp kazanmama vs... gibi insan yaradılışına ters düşen, hayatı yaşanmaz hale getiren yani zorlaştıran tutum ve tavırları asla benimsememiştir.
Görülüyor ki, İslam, insanı köşeye sıkıştırmaktan ısrarla kaçmaktadır. Bunun da ötesinde insanın kendisini köşeye sıkıştırmasına karşı çıkmaktadır.
"ya eyyuhennebiyyu lima tüharrimü ma ehelellahu leke tebteğimerdata ezvaceke"
66/Tahrim-1
Ey peygamber, eşlerinin hoşnutluğunu isteyerek Allah'ın sana helal kıldıklarını niçin haram kılıyorsun.

"kul men harreme zıynetallahi elletiy ehrece li'ibâdihi vettayyıbatı miner rızk"
7/Araf-32
Allah'ın kullan için çıkardığı ziyneti ve temiz rızıkları kim haram kılmıştır.

İbadetler bir işkence, bir sıkıntı değil; bir zevk, bir iç ferahlığı ve Yaratıcıyla huzur verici bir yakınlık olduğu sürece anlam taşırlar.
O halde, İslam dini adına şunu rahatlıkla söyleyebileceğiz: Maddi ve manevi bütün zevkler en ideal anlamda vahyin (Ku-ran-ı Kerim'in) gösterdiği helaller dairesinde İslam’da mevcuttur. Allah bu konuda, kulları için, kullarından çok daha cömert ve hoşgörülü davranmıştır. Kuran-ı Kerim'in belirlediği sınırların dışında zevk, huzur, dünya ve ahiret saadetini arayanlar, fıtratı ve yaradılış ahengi bozulmuş hasta kalblerin ve dejenere olmuş nefsin sahipleridir.

Unutulmamalıdır ki fıtrat dini adına bunu söylemek için, Allah'ın tanıdığı kolaylıklara müdahale etmemek insanın düşünce ve ruhuna pranga vurmamak gerekir.
"Yuriydullahü bikümülyüsra vela yuriydu bikümül usr"
2/Bakara-185
Allah sizin için kolaylık diler. Allah sizin için güçlük (zorluk) dilemez.

"Ve ma ceale aleyküm fıyddiyni min harac"
22/Hac-78
Dinde size güçlük kılmadı.

"feinne maal usri yüsren inne maal usri yüsra"
94/İnşirah-5,6
Her güçlükle beraber kolaylık vardır. Yine her güçlükle beraber kolaylık vardır.


Hz. Muhammed (S.A.V.) efendimiz buyuruyor ki; "Bir şeyde iki alternatifle karşılaşırsam mutlaka kolay olanını tercih ederim."
Taassubu, İslam olarak kabul ettirmeye uğraştığınızda, hayat ve fıtratla çatışırsınız ve iki ihtimalden birini kabule mecbur kalırsınız. İnsanların dini, hayata zıt bir kurum olarak görerek ondan kaçtıklarını seyretmeye veya dini kabul ederek onun Bünyesinde insan eliyle sokulan fakat hayat-a çatışan noktaları düzeltmek için reforma giriştiklerini görürüz. Bugün İslam dünyasında hemen her yerinde ve özellikle Türkiye'de İslam peygamberinin uyguladığı hayat, tasavvuf, İslam terkedilmiş; onun yerine dinde hiç aslı olmayan, hayatı insana zindan olan, yaşanmaz hale getiren ve detaydan ibaret olan yediğimiz günlük etler ve diğer gıdaların haram mı, helal mi tartışması yakılmaktadır. Allah'ın Kur'ân-ı Kerim ölçüleri yerine kara molla ve kaba softaların el yazması kitaplardan edindikleri bir sürü kuruntu ve hezeyanlar, geleneklerin koyduğu zor, çetin, uyulması hayli güç bir yığın kural yer almıştır.

Reform gerektirecek hiçbir konu, Kur'ân tarafından düzenlenmemiştir. Fakat, fıtrat dini insan eliyle bozulma ve lekelenmeye maruz kalınca reform teranesi de kendiliğinden başlıyor.

“zeherel fesadu fiylberri velbahri bima kesebet eydiynnase"
30/Rum-41
insanların kendi ellerinin kazandığı dolayısıyle karada ve denizde, fesad ortaya çıktı.

Esasında bu reform değil, örtülen hakikatlerin Allah tarafından kendi tayin ettiği mürşidin eliyle ortaya çıkarılmasıdır. (Günümüzde tasavvufu yaşayan insanlarda olduğu gibi) Tasavvuf, sonradan çıkma dine bir ilave değil, Hz. Muhammed S.A.V. efendimiz ve sahabenin yaşadığı hayatın ta kendisidir. Ama dikkat edilirse bu hakikatlerin ortaya çıkarılmasında orijinal bünyeye bir ilave yoktur. Sonradan olan ilaveler dinimizde bidat adını almaktadır. Reformda ise daima bir ilave söz konusudur. Bu aşınan, zamanla yıpranan şeyin yerine yenisini koymaktır. Halbuki Allah'ın ölçüsü olan vahye (Kur'ân-ı Kerim'e) dayalı kurum ve kavramlarda zaman ve mekân bakımından hiçbir aşınma olmaz. Aşınan kurum ve kavramlar ilahi değillerdir, insanın kendisinden (nefsinden) kaynaklanmaktadır. İslamiyet adına her türlü şiddeti mubah sayan, bütün gayeleri Cumhuriyeti rafa kaldırıp İran'daki gibi (oruç tutmadılar diye sokakta insan kırbaçlayan) dini yönetimin gelmesini hedefleyen, buna ulaşmak için de her türlü eylemi geçerli sayan taassup taraftarı bu kitlenin eylemleri, gerçek müslümanları tedirgin edip yaralıyor. Cami önlerinde güvenlik güçleriyle çatışan ve oruç tutmadı diye sınıflarda öğrenci döven bu kişilerin davranışları mümin kulları üzüyor. Böyle zorlayıcı hareketlerin, İslam’a yarar değil; zarar vereceğine inanıyoruz, İran'daki dini yönetim iktidara geldikten sonra asmaya ve kesmeye başlayınca Avrupa'da bir nefret, bir ikrah havası belirmeye başladı. Bu yalnız İran'daki o rejime değil, bu nefret, bu ikrah İslamiyete yöneldi. Çünkü onlar İslam’ı temsil ediyorlardı. Bunu şunun için söylüyorum; zorlamak, nefret ettirmek İslam’ın özünde yok, İslam’ın ruhunda yok. Ama gönül sevgisiyle, isteyerek benimsemek, ibadetlerin bütün insanlara sağladığı zevki, iç ferahlığını ve Yaratıcıyla huzur verici bir yakınlığı, ihsanı, mürşidinin lisanıyla müjdelemek, kolaylık ve sevgiye dayalı hoşgörü var.
 
Geri
Üst
AdBlock Detected

We get it, advertisements are annoying!

Sure, ad-blocking software does a great job at blocking ads, but it also blocks useful features of our website. For the best site experience please disable your AdBlocker.

I've Disabled AdBlock    No Thanks