KISSADAN HİSSE
>
>Bir bayram arefesinde, dul bir kadın yetim çocuğu ile zengin bir Müslüman
>dükkâncıdan Allah rızası için yardım istedi.
>
>Dükkâncı fakir kadına yardım etmediği gibi:
>
>"Bıktım sizden! Nedir bu iş yahu? Ben sizin için mi çalışıyorum? Defol
>şuradan!" diyerek kovdu.
>
>Dükkâncıdan ummadığı şekilde kovulan kadıncağızı karşı dükkân sahibi
>çağırdı. Karşı dükkân sahibi bir Yahudi idi.
>
>"Bayan, sizin bir derdiniz var?" diye sordu.
>
>Kadın utandı.
>
>"Yok, bir şey!" dedi hayâ ederek.
>
>Yahudi, dükkânından istedikleri gibi giyinebileceklerini söyledi.
>
>Kadıncağız yetim çocuğunu Yahudi'nin dükkânından beğendiği şekilde
>giydirdi.
>Ardından, çıkarken Yahudi'ye: "Allah sana iman nasip etsin. Sen bizi
>giydirdiğin gibi, Allah da sana Cennette köşkler verip, Cennet elbiseleri
>giydirsin!" diye dua etti. Çocuk da bu duâya "Âmin!" dedi.
>
>Müslüman dükkâncı o gece bir rüya gördü. Rüyasında kıyamet kopmuş ve
>kendisi
>cennete girmişti. Cennette gezerken gayet güzel, gözleri kamaştıran bir
>köşk
>gördü. Baktı ki, köşkün kapısında kendisinin ismi yazılı idi. Sevinçle:
>
>"Demek burası bana ait!" diyerek köşkün kapısından içeri girmek istedi.
>
>Fakat kapıdaki melekler adamı içeri almadılar.
>
>"Giremezsin!" dediler.
>
>Adam korkuyla:
>
>"Niye giremiyorum, bu köşk benim değil mi?" diye sordu.
>
>Melekler:
>
>"Düne kadar senindi; ama dün senden alındı, o Yahudi bildiğin Avram
>Efendi'ye verildi." Dediler.
>
>Müslüman dükkâncı neye uğradığını anlayamadı. Bir telaş, bir heyecan!
>Uyandı
>ki, yatağında yatıyordu:
>
>"Eyvah ben ne yaptım? Dün çocuklara iyilik etmemekle hata ettim, demek ki
>benden sonra onları Yahudi Avram Efendi giydirdi." dedi.
>
>Sabah olunca doğruca Yahudi Avram Efendinin dükkânına gitti. Telâşla dedi
>ki:
>
>"Avram Efendi, dünkü dul kadına sen kaç liralık elbise verdiysen onların
>parasını sana ben vereceğim." dedi.
>
>Yahudi bir altın değerinde elbise verdiğini söyledi. Adam:
>
>"Madem o kadarmış; al sana onun iki misli!" dedi.
>
>Fakat Avram olmaz, dedi. Adam değerini yükseltti, adam yükselttikçe Yahudi
>olmaz diyor, Yahudi kabul etmedikçe adam vermek istediği parayı
>artırıyordu.
>
>
>Adam yüz altın, iki yüz altın vermeye başladı ama artık Avram'ın da sabrı
>taşmıştı.
>
>"Olmaz bre Müslüman kardeş olmaz! O köşk yüz altınla, bin altınla satın
>alınmaz... O senin gördüğün rüyayı ben de gördüm ve işte Müslüman oldum. O
>köşk düne kadar senindi, sen daha evvel yaptığın hayır - hasenatla o köşkü
>yaptırmıştın ama dün bana sattın. Ben onu tekrar sana satmaya niyetli
>değilim. Sen artık bundan sonra kapına geleni boş çevirme de, Cennette
>kendine başka köşkler yaptır. Allah'ın mülkü geniştir!" dedi.
>
>Bir bayram arefesinde, dul bir kadın yetim çocuğu ile zengin bir Müslüman
>dükkâncıdan Allah rızası için yardım istedi.
>
>Dükkâncı fakir kadına yardım etmediği gibi:
>
>"Bıktım sizden! Nedir bu iş yahu? Ben sizin için mi çalışıyorum? Defol
>şuradan!" diyerek kovdu.
>
>Dükkâncıdan ummadığı şekilde kovulan kadıncağızı karşı dükkân sahibi
>çağırdı. Karşı dükkân sahibi bir Yahudi idi.
>
>"Bayan, sizin bir derdiniz var?" diye sordu.
>
>Kadın utandı.
>
>"Yok, bir şey!" dedi hayâ ederek.
>
>Yahudi, dükkânından istedikleri gibi giyinebileceklerini söyledi.
>
>Kadıncağız yetim çocuğunu Yahudi'nin dükkânından beğendiği şekilde
>giydirdi.
>Ardından, çıkarken Yahudi'ye: "Allah sana iman nasip etsin. Sen bizi
>giydirdiğin gibi, Allah da sana Cennette köşkler verip, Cennet elbiseleri
>giydirsin!" diye dua etti. Çocuk da bu duâya "Âmin!" dedi.
>
>Müslüman dükkâncı o gece bir rüya gördü. Rüyasında kıyamet kopmuş ve
>kendisi
>cennete girmişti. Cennette gezerken gayet güzel, gözleri kamaştıran bir
>köşk
>gördü. Baktı ki, köşkün kapısında kendisinin ismi yazılı idi. Sevinçle:
>
>"Demek burası bana ait!" diyerek köşkün kapısından içeri girmek istedi.
>
>Fakat kapıdaki melekler adamı içeri almadılar.
>
>"Giremezsin!" dediler.
>
>Adam korkuyla:
>
>"Niye giremiyorum, bu köşk benim değil mi?" diye sordu.
>
>Melekler:
>
>"Düne kadar senindi; ama dün senden alındı, o Yahudi bildiğin Avram
>Efendi'ye verildi." Dediler.
>
>Müslüman dükkâncı neye uğradığını anlayamadı. Bir telaş, bir heyecan!
>Uyandı
>ki, yatağında yatıyordu:
>
>"Eyvah ben ne yaptım? Dün çocuklara iyilik etmemekle hata ettim, demek ki
>benden sonra onları Yahudi Avram Efendi giydirdi." dedi.
>
>Sabah olunca doğruca Yahudi Avram Efendinin dükkânına gitti. Telâşla dedi
>ki:
>
>"Avram Efendi, dünkü dul kadına sen kaç liralık elbise verdiysen onların
>parasını sana ben vereceğim." dedi.
>
>Yahudi bir altın değerinde elbise verdiğini söyledi. Adam:
>
>"Madem o kadarmış; al sana onun iki misli!" dedi.
>
>Fakat Avram olmaz, dedi. Adam değerini yükseltti, adam yükselttikçe Yahudi
>olmaz diyor, Yahudi kabul etmedikçe adam vermek istediği parayı
>artırıyordu.
>
>
>Adam yüz altın, iki yüz altın vermeye başladı ama artık Avram'ın da sabrı
>taşmıştı.
>
>"Olmaz bre Müslüman kardeş olmaz! O köşk yüz altınla, bin altınla satın
>alınmaz... O senin gördüğün rüyayı ben de gördüm ve işte Müslüman oldum. O
>köşk düne kadar senindi, sen daha evvel yaptığın hayır - hasenatla o köşkü
>yaptırmıştın ama dün bana sattın. Ben onu tekrar sana satmaya niyetli
>değilim. Sen artık bundan sonra kapına geleni boş çevirme de, Cennette
>kendine başka köşkler yaptır. Allah'ın mülkü geniştir!" dedi.