İşte İRAN işte MUTA..

HZ. ÖMER'İN YASAKLAMA HADİSESİ

Buraya kadar kaydettiğimiz rivayetlerin bir kısmında Hz. Ömer (radıyallahu anh)'in mut'ayı yasaklamasına temas edildi. Hatta, birkısım sahabenin, bu yasaklama ile mut'anın Resulullah tarafından yasaklanmış olduğunu öğrendiklerini belirttik. Şu halde son olarak, Hz. Ömer'le ilgili haberin mahiyetini de kaydetmede fayda var. Öncelikle şunu belirtelim ki Hz. Cabir ve Ebu Said'den gelen bir rivayete göre, "Hz. Ömer, bu yasaklama işini, hilafetinin ortalarında ele almıştır. Dolayısıyla o zamana kadar, mut'a nikahına başvuranlar olmuştur[Aynî, umde 17, 246.].
O sıralarda Kûfe'ye gelen Amr İbnu Hureys (radıyallahu anh), bir cariye ile mut'a nikahı yapar ve cariye hamile kalır. Gelip durumu Hz. Ömer'e anlatır. Halife bu vesile ile, yasağın bütün mü'minlerce bilinmediğini anlayarak meseleyi hutbe konusu yapar ve herkesin işiteceği şekilde mut'a nikahının yasak olduğunu ilan eder. İbnu Mace'nin kaydına göre Hz. Ömer şöyle buyurmuştur: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) bize, mut'a için üç gün izin vermiş, sonra haram etmiştir. Allah'a yemin olsun, muhsan[Muhsan evliliği tatmış kimsedir] bir kimsenin mut'a yaptığını duyarsam, Resulullah'ın, bunu tahrimden sonra helal kılmış olduğuna dair dört şahit getirmediği taktirde taşla recmederim."[İbnu Mace, Nikah 44] Muvatta'nın bir rivayetinde bu yasaktan önce yapılan mut'a nikahı sonucu hamile kalan Havle Bintu Hakim'in, yasaktan sonra Rebia İbnu Ümeyye'yi şikayet ettiğini görüyoruz. Bunu haram ve zina bilmekte kanaati kesin olan Hz. Ömer (radıyallahu anh): "Bu, (Resulullah'ın haram kıldığı) mut'adır. Eğer yasağı ilanda sizden önce davranmış olsaydım şimdi sizi recmederdim" der[Muvatta, Nikah 41.]

 
YASAK HZ. ÖMER'İN İÇTİHADI DEGİLDİR:

Alimler Hz. Ömer (radıyallahu anh)'in mut'a nikahını yasaklarken içtihadıyla hareket etmediğine, Resulullah'tan yasakla ilgili hadis zikrederek yasağı takrir ettiğine dikkat çekerler[İbnu Hacer, Fethu'l-Bari 11, 76.]. Nitekim bu husus İbnu Mace'den kaydettiğimiz rivyaette sarih olarak görülmektedir. Bir başka rivayette, hutbede geçen: مَا بَالُ رِجَالٍ يَنْكِحُونَ هذِهِ الْمُتْعَةَ بَعْدَ نَهْىِ رَسُولِ اللّهِ "İnsanlara ne olmuş ki, Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın yasağına rağmen mut'a nikahı yapıyorlar?"[A.e., 11, 77.]
ibaresi de aynı hususa delil olmaktadır. Bu ibare, Hz. Ömer'i feverana getirecek bazı mut'a nikahı hâdiselerinin ilk defa kulağına geldiğini ifade eder. Bunun tatbikatta olduğunu bilseydi bu kadar feveran etmez, tepkisini bu ibarelerle ifade etmezdi.Hâdiseyi tahlil eden alimler, bu durumun Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın yasağının birkısım sahabiler tarafından işitilmemiş olmasına mebni olduğunu belirtirler. İbnu Hazm'ın, mut'ayı mübah addettiklerine dair haklarında rivayet bulunduğunu belirttiği tabiinden Tavus, Atâ ve Sad İbnu Cübeyr'in de bu yasağı duymayanlardan oldukları anlaşılmaktadır. Meseleye temas eden kaynaklarda -ve bilhassa Mekkî olanların- mut'a lehine fetva verdiklerine dair ifadeler, sahabeden -yani Hz. Ömer'in yasaklamasından- sonra da bu işe fetva verildiği düşüncesine sevkedebilir. Bu yanlıştır; çünkü, tabiin nesli sahabeden sonra yaşayanlar demek değildir. Onlar, sahabelerin muasırıdırlar. Fakat Resulullah'ı görememişlerdir. Mezkur ifadelerde onların Hz. Ömer'in yasağından sonra fetva verdiklerine dair bir sarahat yok. Demek oluyor ki, tabiinden bazıları Hz. Ömer'in yasağından önce, mut'anın neshedildiğini duymadıkları için, aynen bazı sahabiler gibi, fetva vermişlerdir.

 
Not:(kardeşim mesajın benim tarafımdan değiştirilmiştri hakkını helal et, çünkü amacımız tartışmak dğeil hakikatı bulmaktır, nefsi reddiyelerin yanında delillerimizce orataya koyarsak okurlarımız delilleri değerlendiricek, yoksa herkes birbirine delilsiz atışma yaparsa iki tarfın muhabbeti hoş karşılanmaz... deliller konuşunca bize grek kalmıyor. usluba ve kullandığımız cümlelere dikkat edelim... hakkınızı helal edin..)
 
seyfullah kardeşim mesajımı değiştirmene başta kızdım ama ehli sünnet safında yiğitce mücadeleni görerek yumuşuyor ve hakkımı helal ediyorum.uyarını dikkate alacağım inşaallah..
 
Muta nikahı, cahiliyet devrinden kalan bir nikah şeklidir. İslam'ın ilk yıllarında, özellikle harp zamanlarında, uzun zaman kadınlardan uzak kalan as*kerler için muta nikahına izin verilmiş, Hayber savaşına kadar mübah olan bu mu*vakkat nikah Peygamberimizin sünnetiyle yasaklanıp haram kılınmıştır.

Muta nikahı ücret karşılığında belli bir vakit için kadınla evlenmektir. Muta'nın en az müddeti bir cinsel ilişki geçecek zaman parçasıdır. En çok ise 99 senedir.(1) ,
Erkek kadına hitaben "Beni beş aylık bir zaman için mutalandır." veya "Şu kadar para karşılığında seninle mutalandım." deyip kadın da kabul ederse muta olur. Halk dilinde 'acem nikahı' denen bu iş fuhuştan başka bir şey değildir. Allah Rasulu kesin olarak bunu yasaklamıştır. Ashab'dan, tabiinden ve müçtehitlerden, bu tür nikahı kabul eden kimse yoktur. (2) Böyle bir akit ne kadını helal kılar, ne boşama, hükmüne kapı açar, ne zihar, ne de mirasdan yararlanma hakkını verir.

Muta nikahı ile evlenen kadın erkeğe, erkekte kadına varis olamaz (3). Muta nikahının müddetinin az veya çok olması arasında hiçbir fark yoktur. An*cak,"kıyamet kopuncaya kadar, Deccal çıkıncaya kadar seni nikahlıyorum" şeklin*de bir ifade kullanılırsa muvakkatlık şartı da hükümsüz kalır, nikahın diğer şartlarını da yerine getirirse nikah sahih olur. (4) Çünkü o zamana kadar yaşamaları imkansızdır.

Hz.Ali (r.a.)'dan rivayet edilen bir hadis-i şerifte Allah Rasulu şöyle buyuru*yor. Hz.Ali (r.a.) İbn-i Abbas (r.a.) ya şöyle demişti.

"Rasullullah (s.a.v.) muta nikahından ve ehil eşeklerin etlerini yemekten Hayber'in fetih günü bizleri men'et*ti. (5)


Rasullullah Evtas (Mekke fethi) yılında muta nikahına üç defa ruhsat vermiş, sonra yasaklamıştı.(6)

Allah Rasulu buyuruyor:

"Ey insanlar, ben muta ni*kahı ile kadınlardan faydalanmanız için izin vermiştim. Şüphe yok ki Allah, kıya*mete kadar bunu muhakkak haram kılmıştır. Kimin yanında bunlardan bir kadın varsa hemen onu serbest bıraksın,onlara verdiği şeylerden hiçbir şeyi geri almasın." (7)
Dört mezhebe göre böyle bir akit yapmak batıldır. Şiiler ve rafiziler hariç bütün İslam alimleri bu nikahın haram olduğunu kabul etmişlerdir. (8) Hatta Şia'nın önemli kollarından biri olan Zeydiye bile muta nikahının batıl olduğuna inanır ve bu konuda Hanefi alimleri ile hareket eder.


Ehli sünnet mezheplerinin delilleri Kur'an ve sünnettir.


1.Kur'andaki nikah, boşanma; iddet ve miras hakkındaki hükümler bu tür evlilikle ilgili değildir. Dolayısıyla bu evlenme şekli diğer evlenme şekilleri gibi batıldır. Şiiler muta nikahına Nisa suresinin 24.ayetini delil getiriyorlar. Ayet şöyle:"Onlardan hangisiyle evlenip temas etseniz ücretlerini (mehirlerini) takdir edildiği şekilde veriniz."(9) Büyük müfessir İbn-i Cerir-i Taberi bu ayeti tefsir ederken diyor ki, ayetin manası "Onlardan hangisi ile evlenirseniz mehrini veriniz demektir. Çünkü muta peygamberimizin sünnetiyle ebediyen yasaklanmıştır. İbn-i Veki babasından oda dedesi Sebreden rivayet ediyor:

Rasullullah "Bu kadınlardan faydalanın buyurmuştur."Bu faydalanma ifadesi Rasullullah zamanında evlenmek manasına geliyordu.(10) Dolayısıyla ayet-i celile de geçen bu "İstemta'tum" yani faydalanma, evlenme manasına "ucur" yani ücret kelimesi ise mehir anlamına gelir: (11)
2.Hadis-i şerifler bu şekil nikahın haram kılındığını açıkça belirtmişlerdir. (12) Muhammed bin Hanefiyye Hz.Ali'den rivayet ediyor; Hayber günü Rasullullah’ın tellalı şöyle bağırdı:" Dikkat edin Allah ve Rasulu sizi muvakkat nikahtan menediyorlar." (13)

Hadislerin çoğu Hz.Ali'den rivayet olunduğu halde Hz.bağlılık iddiasında bulunan şia ve rafızilerin bu nikahı yürürlükte tutması ilim ve akılla bağdaştırılacak şey değildir ..




1) İslam ve Osmanlı Hukukunda Evlenme:36
(2) Fethu'l Kadir: 2/384
(3) Fetava-i Kadıhan :1/330 (Hindiyye kenan)
(4) Fetava-i Hindiyye:I/330
(5) Buhari:6/129 Nesai:2190 Müslim:4/134
(6) Müslim:4/131
(7) el-Hidaye:1/I95
(8) el-Mebsul:5/152 Fethu'l Kadir:21384 Bidayetü'l Müctehit:2/43
(9) Nisa Suresi:24 (96) Tefsir-i Taberi:5130
(10) Tefsir-i Taberi:5/30
(11) Tefsir-i Taberi:5/30
(12) Buharı:6/129 Muslim:41132 (99) EI-Mebsut 5/153
(13) El-Mebsut 5/153
 
Muta nikahına fuhuş diyenler, acaba ne dediklerini düşünüyorlarmı

Peygamber efendimiz Hz.Muhammed(s.a.a.) Azhabına fuhuşmu yaptırıyordu?
 
bakin nerelere dil uzatiyorlar...zamaninda içki de haram edilmemisti..
O ZAMAN IÇKIDE MI HELAL SIZIN MEZHEPTE...???
 
Ayetten muta nikahı anlayanlar varsın nikahını muta yaptırsın...Ayetten muta anlamayanlarda diğer nikahtan yaptırsın..neticede dönüşümüz Allah'a dır ve o ayrılığa düştüğümüz konularda nihai hüküm vericidir.....

AYRICA www.istekuran.com bu sitede tatmin edici makale bulunmaktadır.
 
:) kıyamete dogru oyle din adamıyım diyen adamlar gelecekki dindeki bazı kuraları kendi kafalarına gore değişterecek...işte boyle adamlar dini basitleyecek...
Boyle bir nikah kısaca fuhuş icindir..evlilik pahalı bişey değildir..hayat pahalı eş bulamıyoruz diye bişeyde yoktur...Ne yazıkki boyle konuları mesheplere falan bolerek konuşuyorlar..halbuki kuran boyle bir terbiyesizliği meşrulaştırmaz...

Biz islamı boyle anlıyoruz diyede bişey yoktur...diğer ulkerldekii slam alemlerinin hepsi sahih olacak diyede bişey yoktur...Sizede akıl boşa verilmemiştir..Her anlamıya guzel ahlakı anlatan kur an ve islam dini kesinlikle boyle bir nikahı uygun gormez...cunku nıkahın asıl arkasında yatan zinadır...zinayıda hiç bir şey meşrulaştırmaz..kalplerden gecen acıkca bellidir..bunlar..haşa Allah c.c. dalgamı gectiklerini sanıyorlar....zulum Sapkınlıga dusmus topluluk icin cok yakındır...
 
zina eden bir sünni..
muta yapan bir siadan hayirlidir niye mi??
çünkü sünni yaptigi isi dine yormuyor.dinde temel aramaz..
ama sia yaptigi bu ise dini temel gösteriyor..
 
MUT’A NİKAHI


Nikah/evlenmek konusunu işlerken değinmek zorunda olduğumuz ayrıntılardan birisi de Mut’a Nikahı’dır. Zira tarih içinde unutulup gitmesi gereken İslâm öncesi bir uygulama olan Mut’a Nikahı belirli çevrelerce güncelleştirildi. Müslümanlar ise bu konuda yeterince bilgili değillerdir. İslâm dinine akımın çoğaldığı dönemlerde İslâm’i hareketin önüne set çekmeye gücü yetmeyenler İslâm ilkelerini yozlaştırma yoluna başvururlar. Bu konuda çok mahirdirler. Çok da başarılı olmaktadırlar.
Tüm dünya insanlığının, kapitalizm, sosyalizm vs. gibi düzenler nedeniyle hüsranda, bunalımda olduğu çağımızda akıllı kimselerin özellikle de gençlerin İslâm’a duydukları meyli, yaklaşımı hazmedemeyen şeytanın avânesi ister istemez onlara İslâm diye İslâm olmayan nesneleri empoze etme yoluna gitmektedirler. Ve onları en can alıcı noktalarından vurmaktadırlar. O nokta da şehvet duygusu noktasıdır. Ki bu konu onların hoşlarına da gidip bu surette İslâm dışı öğretilerle sahte ve zararlı bir Müslüman tipi oluşmaktadır.

Güncelleşmiş bu konuyu öz olarak tanıtmayı burada uygun görüyoruz.

“Mut’a” sözcüğü, dilimizde “faydalanmak, kâr elde etmek, çıkar sağlamak” anlamında kullandığımız “temettu” sözcüğüyle aynı kökten türeyen ve aynı anlamı taşıyan bir sözcüktür.
“Mut’a Nikahı” da kısaca “kâr, çıkar amacıyla yapılan nikah anlamına gelir. Ama Fıkıh tabiriyle, “Ücret karşılığı bir süre için yapılan nikahtır/evliliktir.” Şia’nın tabiriyle de “Belirli ücret karşılığı belirli süre için kadın kiralamaktır.” Hani “Rent a car = Araba kiralama” firmaları var ya işte öyle. Bu da “Rent a karı= Karı kiralama”(!)
Bu nikahta normal nikah şartları; mehir, nafaka, nesep, ünsiyet, veraset, talak/boşanma, iddet söz konusu olmaz. Süre biter her şey biter (sen sağ ben selamet). (Bu gün bunu kabul edecek herhangi akıllı bir kadının olabileceğini düşünemiyorum. O çağlardaki kadınlar bilgisiz, görgüsüz, aç ve sefil idiler. Bu gün bunu yapacak kadın çıkıyorsa ya aklı yoktur ya da birileri tarafından Allah Ve Rasülüllah malzeme yapılarak o kadının beyni yıkanmıştır.)

Mut’a Nikahı İslâm öncesi Arap kültürüne ait bir nikah çeşididir.

İslâm dininin niye geldiğini, Kur’ân’ın niye indiğini, Rasülüllah’ın niye gönderildiğini biliyorsunuz. İslam öncesi Arapların vahşetini, cehaletlerinin her alandaki boyutunu anlatmamızın gereği yok. Bunu çeşitli vesilelerle öğrenmiş idik. Arapların kadın hakları, âile düzenleri konularında da insanlığın aleyhine bir çok uygulamaları var idi.Bu gayri insani, gayri vicdani uygulamalardan bir tanesi de Mut’a Nikahı idi. Konuyu biraz derine indirelim.

Hz. Ayşe şöyle haber vermiştir:

“Cahiliyet zamanında nikah dört çeşitti. Bunlardan birisi, bu gün insanların yapmakta oldukları nikahtır. Şöyle ki: Erkek, diğer bir erkekten velâyetindeki kadını yahut kızını ister, akabinde o kadının mehrini tayin edip miktarını belirler. Sonra da o kadını nikah eder.
Diğer bir nikah şekli şudur: Erkek, kendi karısı hayızından temizlendiği zaman karısına: Kendini filan kimseye gönder de, ondan seninle cinsel ilişki yapmasını iste! Der. Ve kadının o cinsel ilişki yapmasını istediği erkekten gebe kaldığı anlaşılıncaya kadar, kocası asla kadınına dokunmayıp, ondan ayrı durur. Kadının gebeliği belirince, kendi kocası isterse o gebe kadınla cima eder. Kocası bu başka erkekle cinsel ilişki kurma işini ancak çocuğun necipliğine, asaletine rağbet ettiği için yapar. İşte bu nikah, “Nikah-ül İstibzâ’” (yani başkasından cinsi münasebet isteme) olur.
Diğer bir nikah şekli de şudur: On kişiden az bir cemaat toplanırlar da bunların hepsi bir kadının yanına giderler ve her biri ayrı ayrı kadınla cima eder. Neticede kadın bundan gebe kalıp da doğurduğu ve doğumdan birkaç gece geçtiği zaman o erkeklere haber gönderir. Artık o erkeklerden hiçbiri gelmemezlik edemez. Nihâyet hepsi kadının yanında toplanırlar. Kadın onlara hitaben:
-İşinizden meydana gelip de doğurmuş bulunduğum çocuğu tanıdınız. Bu çocuk, senin çocuğundur ey filan! der.
Ve kadın, onlardan arzu ettiği kimsenin adını söyler. Böylece kadının çocuğu, o adamın nesebine katılır. İsmini söylediği o erkek, bu çocuktan çekinmeye, yani onu kabul etmemeye muktedir olamaz.
Dördüncü nikah çeşidi şöyledir: Bir çok insanlar toplanırlar da bir kadının yanına girerler. O kadının yanına giren erkeklerden hiç biri çekinmez. Bu kadınlar bir takım fahişelerdir ki, bunlar kendi kapıları üzerine bir alamet olsun diye birer bayrak dikerlerdi. Artık kim isterse bu bayraklı kadınların yanına girer. Bunlardan biri gebe kalıp da çocuğu doğurduğu zaman, o erkekler kadın için toplanırlar ve kendileri için birkaç kâif, yani iz sürmekte hünerli kimseler çağırırlar. Sonra bu kâifler o kadının çocuğunu, karar verdikleri kimsenin nesebine katarlar. Böylece çocuk onun soyuna katılır ve o şahsın çocuğu diye çağrılır. O zat bundan çekinemez.
Nihâyet Muhammed hak ile peygamber gönderilince insanların bu günkü nikahı müstesna olmak üzere, bu cahiliyet nikahlarının hepsini kaldırdı.”
(Sahih-i Buhârî Nikah 60, Ebu Davud Talak 33)

Hz. Ayşe’den gelen bu rivâyeti şerh eden şârihler ve tarih araştırmacıları İslâm öncesinde câhil Araplar arasında tam yedi çeşit nikah olduğunu bildirmektedirler. (İbn-i Hacer, Fethu-l Bâri 11.88)

Bunlar:

1- Bu günkü uygulanan nikaha yakın, kadının velisinden istenmesiyle, karşılıklı rızadan sonra mehir ödenerek yapılan müebbed nikah.
2- Mut’a Nikahı (Yukarıda tarif etmiştik)
3- İstibza nikahı: Daha asaletli bir nesil elde etmek için, erkeğin hanımını, hayız halinden çıkınca, hamile kalması için bir başka erkeğe göndermesidir. kadın hamile kalıncaya kadar, kocası ona temasta bulunmazdı.
4- Bedel nikahı: Bu, iki erkeğin hanımlarını karşılıklı olarak değiştirmeleridir.
5- Hıdn nikahı: Bu, kadınların gizlice dost edinmeleri şeklinde hasıl olan nikahtır. Kur’ân’ı Kerim bu çeşit haram münasebete Nisa suresinin 25. ve Maide suresinin 5. âyetinde değinir.
6- Fahişeliği meslek yapan ve bunu kapısına diktiği bayrakla ilan eden kadınların nikahı: çocuk sahibi olduğu takdirde kendisine temas eden erkekleri toplar, getirilen bir Kâif’in hükmüyle onlardan birisini baba tayin ederdi. (Kâif: Nesep tespiti yapabilen bilirkişi demektir. Şimdiki DNA tespiti yapıldığı gibi, o zaman da bu işi alelusul yapanlar varmış.)
7- On kişiden az bir grup, kadınla, sırayla temasta bulunur, hamilelik halinde kadın bunları çağırır, en ziyade hoşuna gideni baba ilan eder, erkek buna itiraz edemezdi.

“Görüyorsunuz, insanlık neler yaşamış. Rasülünü bizlere gönderip de bu rezilliklerden, karanlıklardan bizleri izzetlere ve aydınlığa çıkaran yüce Rabbimize sonsuz hamd ve şükürler olsun!)

Peygamberimiz Mut’a Nikahı’na izin verdi mi?

Evet, Peygamberimiz iki defa bu nikaha izin vermiştir. Rivâyetleri sunuyoruz:

Rivâyet 1:

İbn-ü Mes’ûd anlatıyor:
“Biz Rasülüllah ile birlikte gazveye çıkmıştık. Beraberimizde kadın yoktu. “Husyelerimizi aldırmayalım mı?” diye sorduk. Bizi bundan yasakladı, sonra da muvakkat istifade hususunda bize ruhsat tanıdı. Herhangi birimiz, bir elbise mukabilinde kadınla, bir müddet için nikah yapıyorduk.”
(Buhârî,Tefsir, Maide 9, Nikah 6, 8)

Rivâyet 2:

Seleme İbn-ül Ekvâ anlatıyor:
“Rasülüllah Evtas Gazvesi yılında Mut’a’ya ruhsat verdi. Sonra da onu yasakladı.”
(Buhârî, Nikah 31)



Rivâyet 3:

İbn-ü Abbas anlatıyor:
“İslam’ın evvelinde Mut’a vardı. Kişi yabancı bir beldeye gelince, oradan yerli bir kadınla, orada kalacağını tahmin ettiği müddet miktarınca nikah yapardı. Kadın böylece onun eşyasını muhafaza eder, gerekli işlerini görürdü. Bu hal: “Onlar namuslarını korurlar. Ancak hanımlarına ve cariyelerine karşı müstesna, bunlarla olan yakınlıklarından dolayı kınanmazlar” (Mü’minun suresi âyet 6) âyeti ininceye kadar devam etti. Bu âyet gelince Mut’a haram ilan edildi”
(Tirmizi, Nikah 28)

Rivâyet 4:

Muhammed İbn-ül Hanefiyye anlatıyor:
“Hz. Ali, İbn-ü Abbas’a dedi ki: “Rasülüllah Hayber gazvesi günü, kadınlarla Mut’a’yı, ehli eşek etlerinin yenmesini yasakladı.”
(Buhârî Nikah 31)

Rivâyetleri gördünüz. Buna benzer daha bir çok rivâyet söz konusu. Olay sabit. Rasülüllah efendimiz Mut’a Nikahı’nın uygulanmasına iki sefer fırsat vermiş. Peki sonrası?

Mut’a Nikahı’nın yasaklanması:

Kur’ân’ımızın defaten bir kerede toplu olarak inmediğini ve bunun için de dinimizdeki haram-helal hükümlerin hepsinin bir kerede ortaya konulmadığını biliyorsunuz. Bu husus Kur’ân’ımızda şöyle yer alır.
Furkan suresi âyet 32, 33:

“İnkar edenler dediler ki: “Kur’ân ona toptan, bir kerede indirilseydi ya!” Biz böyle yaptık ki, onunla senin kalbini dayanıklı kılalım. Biz onu parça parça/âyet âyet okuduk.
Onlar sana bir mesel getirdikçe, biz sana hakkı ve en güzel yorumu getiririz”
Görüyorsunuz Allah’ın hükümleri birer birer gönüllere yerleşsin, gönüllerde tek tek pekleşsin diye ve de çıkan her problem tek tek çözülsün diye Kur’ân tam yirmi üç senede parça parça inmiştir.
Hakkında henüz vahy gelmeyen konularda, eski kültürel uygulamalar Allah nimetini tamamlayana kadar devam etmiştir. Bazı yerlerde Rasülüllah haram etti-helal etti gibi ifadeler görüyorsak da bunlar kesinlikle doğru değildir. Rasülüllah’ın teşri/yasama yetkisi yoktur, icra/yürütme yetkisi vardır. O, hiçbir şeyi haram yada helal edemez. Ancak Allah’ın haram veya helal ettiğini uygular ve tebliğ eder.
İşte Rasülüllah’ın izin verdiği bu Mut’a Nikahları da henüz İslâmî ilkeler oluşmadan evvel cereyan etmiştir. Yapacağı bir şey yoktu. Bunun daha başka örnekleri de vardır. Zina hükümlerini düzenleyen Nur suresinin 2. ve 3. âyetleri gelip, zina cezası belirlenmeden evvel Ehlikitap kültürüne göre zinaya recm uygulamıştır. Vahy geldikten sonra vahydeki ilkeler uygulanmaya başlamıştır. Ayrıca Kıble tayininin bildiren âyetler inmezden evvel uzun bir süre Beytülmakdis’e (Kudüs) dönerek namaz kılmış ve kıldırmış idi. Kıble âyetleri (Bakara suresi âyet 142-150) gelince hemen âyetin hükümleri uygulanmaya başlamıştır.
İşte Mut’a Nikahı’na izin verme olayı da bunlar gibi bir uygulamalardır. Cahili kültürün henüz temizlenmediği bir zamanda uygulanmıştır.

Şimdi yukarıda izin konusundaki şu rivâyete tekrar bir göz atalım:



İbn-ü Abbas anlatıyor:
“İslam’ın evvelinde Mut’a vardı. Kişi yabancı bir beldeye gelince, oradan yerli bir kadınla, orada kalacağını tahmin ettiği müddet miktarınca nikah yapardı. Kadın böylece onun eşyasını muhafaza eder, gerekli işlerini görürdü. Bu hal: “Onlar namuslarını korurlar. Ancak hanımlarına ve cariyelerine karşı müstesna, bunlarla olan yakınlıklarından dolayı kınanmazlar” (Mü’minun suresi âyet 6) âyeti ininceye kadar devam etti. Bu âyet gelince mut’a haram ilan edildi”
(Tirmizi, Nikah 28)


Sebre İbn-ü Ma’bed el Cühenî anlatıyor:
“Rasülüllah şöyle buyurdular: “Ey insanlar! Ben sizin kadınlarla Mut’a yapmanıza izin vermiştim. Şimdi Allah Teâlâ hazretleri, onu kıyamet gününe kadar haram etmiş bulunmaktadır. Öyleyse, kimin yanında böyle nikahlı bir kadın varsa, artık ona yol versin. Onlara ücret olarak verdiklerinizden herhangi bir şey geri almayın.”
(Müslim, Nikah 21)

Ebu Hüreyre anlatıyor:

“Mut’a’yı talak, iddet ve miras (ile ilgili ilahi hükümler) haram kılmıştır.”
(Darukutni, 3,259.)

İbn-i Mes’ud şöyle demiştir:
“Mut’a mensuhtur. Onu İslâm’ın getirdiği talak, mehir, iddet ve miras hükümleri neshetmiştir.”
(Beyhaki, es- Sünen-ü Kübra 7/207)


İbn-i Hibban bu rivâyeti İbn-i Mes’ud’un değil direkt Rasülülah’ın sözü olarak nakleder.
Bu rivâyetler hiçbir yoruma ve açıklamaya meydan vermeden konumuzu aydınlatır sanıyorum.

Mut’a Nikahı’nın sakıncaları:

Mut’a Nikahı, kadının cinsiyetine, cibilliyetine, kişiliğine, duygularına ve onuruna yapılan bir saldırıdır. Onu insanlıktan alıp alınan satılan, kiralanan bir meta durumuna düşürmektedir. İslam böyle bir rezilliğe hem cevaz hem de fırsat vermez.
Zaten aklı başında olan bir kimse özellikle de kadın böyle bir rezaletin parçası olmaz.
Dinimiz çocukları değerli birer emanet olarak görür. Onlara ihanet edilmemesini, onların sağlıklı, eğitimli olarak yetiştirmeyi emreder. Mut’a Nikahı’ndan doğan çocukların heder olması; sağlıklı büyümeleri, öğretim ve eğitimlerinin sağlanması mümkün olmaz. Çünkü kiralık kadından doğan çocuğa kimse sahip çıkmaz. Doğurana ve topluma bela olurlar. Hele bir de çocukların kız olduğunu farz edersek onların akıbetlerinin ne olabileceğini siz düşünün artık.
Mut’a Nikahı sonrasında dinimizde haram edilen, nikahla ilgili bir çok mahzurun doğması muhtemeldir. Mesela: birisi gidip babasının Mut’a Nikahı yaptığıyla evlenebilir. Kız kardeşiyle evlenebilir, halasıyla, teyzesiyle evlenebilir. Bu olasılıkları uzatabiliriz.
Mut’a Nikahı sonrasında miras hukuku uygulanamaz. Varis ve muris tespiti mümkün olmaz.

Mut’a Nikahına cevaz verenlerin delilleri:

Açıkça iyi niyetli olmadıklarını söyleyebileceğimiz birileri geçmişten bu yana Mut’a Nikahı ile İslâm ümmeti arasına fitne çıkarabilmenin yollarını aramışlardır. Tabii sömürüldükten sonra aklı başına gelenler suçu İslâm dinine yükleyeceklerdi. Böylece akılları sıra İslâm dinini, böyle insanlıkla ve insanlık onuru ile ilgisi olmayan uygulama yüzünden gözden düşürmek mümkün olabilirdi.
İşte bunların kullandığı delilleri burada kısaca açıklamakta fayda var.

1-İbni Mes’ud’a nispet edilen bir kıraatte Nisa suresinin 24. âyetinin “femastemte’tüm bihi minhünne fâtühünne ücürehünne... O halde onlardan nimetlendiklerinizin mehirlerini onlara verin. ...” âyetinde “ila ecelin= belirlenen müddet kadar” ibaresi de varmış. Ve bu Mut’a Nikahı’nı ifade etmekteymiş.

Böyle bir ifade ve nakil hiçbir Sünnî kaynakta yoktur. Ayrıca böyle bir ibarenin varlığı âyetin cümle yapısını etkiler. Âyette anlam bozuklukları meydana getirir (Ayrıntı tefsirlerde olduğu gibi isteyen olursa kendilerine teknik bilgi veririz. Burada teknik ayrıntı yersiz olur.).
Böyle bir delil ile ortaya çıkıp İslâm’da Mut’a Nikahı vardır demek Kur’ân’nın nikah, miras, iddet ve talak hükümlerine yüz dönmektir.
2-Sahabeden gelen eksik nakiller: Sahabe ve tabiinden herkes gördüklerini duyduklarını imkanları ölçülerinde başkalarına aktarmışlar. Bunlar aktardıklarının dini bir kaynak olacağını bilemezlerdi. O nedenle nakillerinde konunun ayrıntılarına girmemişlerdir. Bu yüzden de birbiriyle çelişen nakilleri söz konusudur. Mesela, İbn-i Abbas ile ilgili bir konuda üç-beş rivâyet söz konusu olabilmektedir. Mut’a ile ilgili de tutarsız bir çok rivâyet vardır. Araştırmacılar, bunların krıtiğini yapan bilginler bu konudan yeterli derecede haberlerinin olmadığından kaynaklanmış olduğunu bildirirler. O günkü iletişim araçları bu günkü gibi hızlı ve yaygın olmadığından sahabenin bir çoğunun İslâmi hükümleri yıllar sonra öğrenmiş olduğunu açıklar ve bunu örneklendirirler.

1-Mut’a Nikahı’nın Allah tarafından değil de Hz. Ömer tarafından yasaklandığı iddiası:

Bazı rivâyetlerde “Hz. Ömer Mut’a Nikahı’nı yasakladı” gibi nakiller vardır. Mesela:

.... Cabir anlatıyor:

“Rasülüllah ve Hz. Ebu Bekr zamanlarında bir avuç hurma ve un mukabilinde birkaç gün boyu devam eden Mut’a Nikahı yapardık bu hal Hz. Ömer’in Amr İbn-ü Hureys hadisesi vesilesiyle Mut’a’yı yasaklamasına kadar devam etti.”
(Müslim, Nikah 16)

Şimdi bu nakildeki olayı açıklamakta fayda var. Hz. Ömer bu yasaklama olayını halifeliğinin ortalarında yapmış. Demek oluyor ki o zamana kadar, Mut’a Nikahı’nın haramlığını bilmeyenler, duymayanlar dolayısıyla kıyıda köşede, taşrada Mut’a Nikahı yapanlar varmış. O sıralarda Kûfe’ye gelen Amr İbn-ü Hureys, bir cariye ile Mutâ Nikahı yapar ve cariye hamile kalır. Gelip durumu Hz. Ömer’e anlatır. Halife bu vesile ile, yasağın bütün müminlerce henüz bilinmediğini anlar. Ve konuyu bir hutbe konusu yaparak genelge yayınlar. Ve bu hutbesinde Mut’a’nın haram olduğunu, işleyenin zina cezasıyla cezalandırılacağını bildirir. Ve Müslümanların hiç birinden Ömer’e karşı tepki gelmez (Geniş bilgi İbn-i Mace, Nikah ,44 ve Muvatta, Nikah 41’de).

Kaynaklarda da görüyoruz ki Mut’a’nın yasaklanması Hz. Ömer’in içtihadı değildir. Ki karşı bir içtihat yapılsın.
Şia bu konuya Hz. Ömer’in içtihadı olarak bakar. Ve mezhep taassubu ve Hz. Ömer’e duydukları kin yüzünden Mut’a’yı sahiplenirler. Çünkü, Hz. Ömer’in beyaz dediğine onlar siyah derler.
Bir de Şîa objektif, tarafsız nakillere itibar etmeyip hep Şiî kökenli nakilleri dikkate alır. O nakiller de belirttiğimiz gibi tarafsız değildir.
Şia Mut’a’yı caiz görse de mezhep ileri gelenleri, üst düzey Şîîler (havass) tasvip etmezler, çirkin bulurlar. Mut’a’yı (avam) alt tabakaya reva görürler. (Tûsî)
Hakkı Yılmaz

http://www.istekuran.com

hakkiyilmaz@istekuran.com
 
Ayetten muta nikahı anlayanlar varsın nikahını muta yaptırsın...Ayetten muta anlamayanlarda diğer nikahtan yaptırsın..neticede dönüşümüz Allah'a dır ve o ayrılığa düştüğümüz konularda nihai hüküm vericidir.....

AYRICA www.istekuran.com bu sitede tatmin edici makale bulunmaktadır.

dogru kesin ve katidir isteyn sunu yapsın isteyen bunu yapsın demek olmaz...kardşim bunun dogrusu budur dersin tarafını belli edersin...
son yazıda da bir alıntı yapmıssınız..yada oyle bir yazı koyup tarafınızı belli edersiniz yine...

İnsanlara isteyn onu yapsın isteyen bunu yapsın demek olmaz dogru birdir..bilmiyorsanız bilmiyorum dersiniz..YAda susarsınız...

Cunku obur turlu daha buyuk vebal altında kalırsınız....

selametle..
 
islamı vurmak mı niyetiniz?

islamı vurmak mı niyetiniz?

muta ile islamı vurmak isteyenlere sesleniyorum, hedefinize aldığınız şey, hedefi değil sizi tehlikeye sokar.
aslını astarını bilmeden yorum yapıyorsunuz, basından tanıdığınız iranı biraz vakit ayırın da gidin görün bakalım ne kadar şaşıracaksınız, göreceksiniz.

şimdi şunu öncelikle belirtmek lazım: bir uygulamanın tamamen islam dışı olması ile o uygulamanın neticede bir yerinden islama bağlı olması çok farklıdır.
muta, neticede içtihadla sabit olan bir uygulamadır ve zina diye göremessiniz. ictihadı beni bağlamıyor der ve hoşnut olmassınız o ayrı. ama islamdışı diye görürseniz o zaman efendimiz'in buna bir kere de olsa izin vermiş olmasını neyle açıklayacak ve efendimizi hayatının bir döneminde de olsa hiç islami olmayan bir uygulamaya göz yumdu ve izin verdi mi diyeceksiniz? o zaman ayete cephe almış olursunuz( o asla heva ve hevesinden konuşmaz).

usul diye bir ilim var ne olduğunu biraz araştırın. en azından bizdeki mahklemelerde dava görülme sürecine bile baksanız esas'tan ve usul'den görüşülmesi diye bir süreç var sırf bunu anlasanız bile mutanın mahiyetini anlamanıza yeter.

muta, şia'da esas'ın değil usul'un konusudur. peygamberimizin bir defa da olsa uygulanmasına müsade ettiği bir konu islamla hiçbir suretde bağını koparmış değildir ve içtihadla uygulanabilir.

muta ile islamı vurmaya kalkanlara şunu desem ne diyecek acaba?: türkiyede sünni müslüman olduğunu söyleyen birileri cinselliği özgürce yaşamaktan yana olduğunu söylüyorsa ve yaşıyorsa da, o zaman burdan yola çıkıp sünni islam yorumunu tü kaka mı ilan edeceksiniz?

muta gibi ictihaden sabit olması, zinanın serbest olmasından hatta devlet eli ile yaygınlaştırılmasından daha kötü olamaz herhalde değil mi?

ayrıca şunu unutmayın: şia mensubu müslümanlar, fıkıhlarında ictihadı olmasına rağmen mutaya hoş bakmamaktadırlar. öncelikle ictihaden sabittir ki muta ile nikahlanılacak kadının kesinlikle bakire değil dul olması gerekir aksi halde lesinlikle haramdır. sanıldığı gibi herkes bunu fırsat bilip uyguluyor değil, iranda muta yapana toplum hoşgözle bakmaz. çünkü devamlı nikah ve tek eşlilik kanunla esastır orada.

yok efendim falanca bakan evlenemeyen gençler için muta yaygınlaşsın demişmiş. palavra, içtihada ters bir defa bu görüş. bu sözü söyleyeni dini vesayet asla makamında tutmaz bu bilinmelidir.

sünni mezheplerde evlilik için aslolan imam nikahıdır değil mi? yani birlikteliğin meşruiyyetini sağlayan, allah adına kıyılmış olan nikahdır. resmi nikah sadece yasal prosedürde eş olduğunu ispatlaman için gerekli. peki imam nikahını gizlice yapıp suistimal edenlerin sayısından haberiniz varmı sizin? belediyeler her sene toplu nikah törenlerini yeni evlenenler için mi yapıyor sanıyorsunuz? birsürü kadın imam nikahı ile kandırılıp çocuk bile sahibi oluyor ve sonra terkediliyor. bundan vurun islamı o kadar vurmaya niyetiniz varsa. eğer amaç islamı vurmak değilse (ki bir müslümanın amacı olamaz zaten bu) o zaman usul ve esasları yeniden belirleyip örflerin de kurala bağlanması için uğraşın da suistimale kapı açılmasın.

kısaca; iranda muta herkesin severek yaptığı bişey değil, birine teklifte bulunsanız linç bile edilebilirsiniz (içtihada rağmen), tıpkı türkiyede bir bayana gidip: eee madem imam nikahı sahih, gel yapalım da beraber olalım dediğinizde gelecek tepki gibi.
 
osmanlı ile savaşmak ayrı birşey, osmanlıyı arkadan vurmak ayrı birşey. o zaman osmanlı, savaşmış olduğu devletlerin tümünü arkadan vuran bir hain idi önermesine rahatça ulaşabiliriz bu görüşünden yola çıkarak.
sünni diye annesini öldüren şah ismailin evet savunulacak bir tarafı yok, ya hiç günahı olmadığı halde siyaseten katle kurban edilen masum padişah kardeşlerine ne demeli? islamın öğretisi bumu?
sen iranı da tarihini de osmanlıyı da bilmiyorsun. tavsiyem okumandan yana.
 
"bu muta denen ahlak dışı ucubeyi" derken yazında, o sözün hz. peygambere de dayandığını düşünmeliydin. anlatmaya çalıştığım bu; muta usulun konusudur. kökeni itibariyle birşekilde islamda uygulamaya konulmuş bir mesele islam dışından bir mesele asla olamaz. bu şu demektir. aynı savaş şartları birdaha oluşursa, ehli sünnette de içtihaden uygulamaya konulabilecek bir uygulamadır.
 
fedaiyan osmanlıya dil uzatma..
dilin kurur...


sayın ukubat,
yukarıda bana söylediğinden yola çıkarak biraz düşünsen, senin nelerinin kuruyacağını biraz daha iyi anlardın. osmanlıya dil uzattığımda dilim kurursa (faraza), sen nelere dil uzattığının farkında ol da kuruyacak yerlerini bir düşün derim.
 
“Allah’ın bir rahmet eseridir ki, sen onlara yumuşak davrandın. Eğer sen huysuz, katı kalpli birisi olsaydın muhakkak onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi.” (Aliimran 195)...selam ve dua ile..
 
Geri
Üst
AdBlock Detected

We get it, advertisements are annoying!

Sure, ad-blocking software does a great job at blocking ads, but it also blocks useful features of our website. For the best site experience please disable your AdBlocker.

I've Disabled AdBlock    No Thanks