Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Islam Ve Mutluluk

E R H A N

New member
Katılım
14 Ocak 2005
Mesajlar
555
Tepkime puanı
14
Puanları
0
Yaş
45
Konum
istanbul
Web sitesi
www.hidayetcagý.com
İSLÂM VE MUTLULUK
Sevgili kardeşlerim bir gönül beraberliği içerisinde birlikteyiz.Konumuz İslâm ve mutluluk.Sevgili kardeşlerim mutluluk deyince İslâm ın dışında bir mutluluk söz konusu değildir.Mutluluk deyince biliniz ki orada Allah vardır.Mutsuzluk deyince de gene biliniz ki orada da şeytan vardır.Şeytan bir insan dinin içinde de olsa dışında da olsa her zaman o kişiyle beraberdir.Şeytanlardan birisi her an o kişiyi kandırmak için elinden gelen bütün gayreti sarf edecektir.İster dinini yaşamak istesin kişi ister yaşamasın.Kişinin dini deyince de kainatın tek dinini Hz. İbrahim in hanif dinini yani İslâm dinini kastediyoruz,bütün peygamberlerin yegane dini.Öyleyse altını çizerek bir defa daha söylüyorum mutluluk varsa orada Allah vardır.Mutluluk denilen müesseseye dikkat edin insanların geçici zevkler yaşamaları mutluluk değildir.Mutluluk kesintisiz bir saadet halidir,kesintisiz bir uyum halidir yani sulh ve sukûn halidir.Kavganın bittiği yerde oluşur.İç dünyada sulh ve sukûn kesintisiz,dış dünyada sulh ve sukûn kesintisiz dış dünyada sulh ve sukun kesintisiz bu üçününde gerçekleşebilmesi mutlaka o kişinin dinini yaşayabilmesiyle mümkündür başka bir alternatif mevcut değildir. Din yoksa din yaşanmıyorsa orada Allah devrede değildir orada şeytan devrededir. Allahû Tealâ biz kullarını o kadar çok seviyor ki her birimizin ayrı ayrı sadece mutlu olmasını istiyor. Ve indirdiği bütün mukaddes kitaplara ki zamanımızda bunların sadece son 3 tanesi biliniyor Tevrat İncil ve Kuranı Kerim oysaki Allahû Tealâ ondan evvelki nebilere peygamberlere şeriat kitabı indirmiş. Buyuruyor ki biz nebilere şeriat kitabı veririz ki onunla hükmetsinler diye diyor. Nebiler peygamberlerdir. Öyleyse şeriat kitapları sadece peygamberlere verilir o verilen şeriatla hükmetsinler diye hz musa yada hz isa yada hz Muhammed Mustafa sav ede Allahû Tealâ şeriat kitabı vermiş. 1.ne tevratı 2. ne incili Peygamber Efendimiz(S.A.V) ede kuranı kerimi indirmiş. 3üde şeriat kitabı nebilere indirilen Allah’ın nebilerine indirdiğini ve o kitapla hükmetmesi için indirdiği kitaplar. Öyleyse eğer o kitapla hüküm alıyorsa insanlar o kitapların muhtevasını yaşıyorlarsa işte mutluluk oradadır. Orada Allah vardır mutluluğun merkezinde daima Allah vardır. Öyleyse sevgili kardeşlerim can dostlarım gönül dostlarım mutluluk dediğiniz müesseseye dikkatle bakın. Çevrenizle bir uyum içinde olmanız iç dünyanızda nefsinizle ruhunuz arasındaki uyumun sağlanması Allah ile olan ilişkilerde Allah’ın bütün emirlerini yerine getirmek yasak edilen hiçbir fiili işlememek hepsi Allah ile olan ilişkilerin Allah’ın emrettiği biçim ve boyutta olmasına bağlıdır. Bir başka ifadeyle mutluluk dine bağlıdır. Din varsa Allah sizinle beraberse mutluluk vardır. Din yoksa şeytan sizinle beraberdir. Mutlulukta imkansızdır. İşte sevgili kardeşlerim zamanımıza gelinceye kadar yıllar yılı 20. asrın büyük boyutunda materyalizm dünyada hükümran bir devre geçirdi . artık materyalizm iflas etmiştir. Komunizm iflas etmiştir sosyalizm iflas etmiştir. Bunlar devirlerini tamamlayan müesseseler maddecilik artık hüküm ferma değildir. Hani şu geçenlerdeki olayı hatırlayacaksınız Ruslar 20 km aşağı iniyor araştırma yapmak üzere ve oradaki sesleri alıyor sesler cehennemi andırıyor yecüc ve mecüc ün seslerini duyuyoruz korkunç bir sıkıntı içerisindeler. Cehennemdeki insanların seslerine çok benzeyen bir ifade. Ve alimlerden bu araştırmayı yapan alimlerden birisi diyor ki hepimiz dinledik hem sesleri hem konuşmaları diyor ki ben bir komunist olarak Allah’a inanmıyorum ama cehenneme inanıyorum. Düşünemiyor Allah yoksa cehennem nasıl oluyor. Onu düşünemiyor. Sevgili kardeşlerim bu nasıla bir akıl dışı işlemdir ki Allah yok diye insanlar neredeyse çenelerini yırtacaklar. Bunların hepsi artık iflas etmiş felsefelerdir ateizm de bunlardan bi tanesi genetik kodlar devreye girdi gireli ateistlerin bütün kapıları tıkandı gibi görünüyor. İnsanın maymundan geldiği palavrası artık bir zavallılıktır.nerden bahsediyoruz zamandan bahsediyoruz. 21. yüzyıldayız 3. milenyumdayız. 3. bin yıl a geçtik. Öyleyse burada çok önemli sonuçlardan bahsetmekle mükellefiz hepimiz. . 3. bin yıl materyalist felsefenin iflas ettiği darvinizmin iflas ettiği ve Allah tan uzaklaşmanın durduğu devre ama şeytana yaklaşmada tüm hızıyla sürüyor. Bu materyalist felsefenin sahipleri şeytanla kucak kucağa olduklarının hepsi farkında değildi. Ama bir kısmı özellikle iblisten aldıkları dizaynı gerçekleştirmeye çalıştılar. Sevgili kardeşlerim can dostlarım gönül dostlarım zaman aradan geçen zaman hamd ve şükürler olsun ki Allah ın en kıymetli hazinesi olan zaman geçerken insanların komunizmden materyalizmden kam almaları onun hoşnutluk veren veren memnuniyet veren hüviyeti taşıması artık mümkün değil. Yeni bir devreye girdik. sevgili kardeşlerim devir Allah ı hakikatlerinin bütün dünya insanları tarafından anlaşılacağı bir devredir. 3. bin yıl 21. yüzyıl öyleyse hangi felsefeden bahsederseniz bahsedin eğer içinde Allah yoksa iman yoksa onlar mutluluğu hiçbir şekilde yakalayamaz . şeytanın dünyasında mutluluk yoktur sadece mutsuzluk vardır ve iblis her zaman etrafındaki sonsuz sayıdaki şeytanla devamlı hareket halindedir tek bir gayesi vardır. Bütün İnsanları bu dünyada mutsuz yaşatmak ve ölümden sonrada kendisiyle beraber cehenneme ulaştırmak. Bunun için vazgeçmeden sonsuz bir şekilde çalışır. Nerede bir mutsuz insan görürseniz bilin ki arkasında mutlaka şeytanlar vardır. Bir kısmında cinler vardır sufi cinler bir kısmında şeytanlar vardır. Ama Allah ı o insanlar ellerinin tersiyle itmişler defterden silmişlerdir. Mutsuzluklarının arkasında sadece bu vardır insanlar birbirlerine büyü yapıyorlar büyü yaptırıyorlar büyüden ölenlere rastlanıyor. İnsanların üzerine hüddam adı verilen bir ilimle cinleri saldırıyorlar. Ve de insanlar o cinlerle uğraşmaktan bitkin düşüyorlar mutsuzlar . ama sevgili kardeşlerim hata kimde hata onlarda Allah'a ulaşmayı dilememişler. Gerçekleştirselerdi ne olurdu? Gerçekleştirselerdi 14. basamakta mürşitlerine ulaşacaklardı. Tabbiyetleri anında devrin imamı başlarının üzerine gelecekti. O günden itibaren şeytanın onların üzerine cinleri saldırması veya şeytanın direkt olarak onlara negatif etkin olması mümkün olmayacaktı.o kişi ruhunu en azından Allah a ulaştırana kadar. Ondan sonrada eğer bu insanlar zikirlerini aşağı düşürmezlerse aynı seviyeyi korusalar dahi mutlulukları devam edecekler ölene kadar seviye düşünce tehlike vardır. Bir gün kişi zikirden vazgeçecektir. İşte orası çöküş noktasıdır. Öyleyse İslam mutluluktur. Din yoksa mutluluk yoktur. Neden yoktur. Konunun en başından alalım sevgili kardeşlerim sadece 2 tür insan yaşar Allah'a ulaşmayı dileyenler ve dilemeyenler Allah a inanmayanlar elbette Allah'a ulaşmayı dilemeyenlerdir şeytanı kendisine arkadaş edinenler şeytan tarafından münker ve fuhuşla emrolunurlar. Allahû Tealâ nur suresinin 21. ayeti kerimesinde diyor ki: sakın şeytanın adımların tabii olmayın kim şeytanın adımlarına tabii olursa şeytan tarafından münkerle ve fuhuşla emrolunur. Öyleyse şeytan tarafından şeytan tarafından emrolunan insanlar münkerle emrolunur fuhuşla emrolunur. İnkar etmeleri onlardan istenir ve birde nefslerinin heva ve heveslerine tabii olmaları emredilir şeytan tarafından öyleyse sevgili kardeşlerim dinin içindede şeytan insana musallat olabilir mi eğer din olarak insanlar dinlerini unutup ta bugün dinini yaşadığını zanneden insanların yüzde 90 ını oluşturan topluluğun içine düşmüşse yani dinin temelinde yatan hz ibrahimin hanif dininin temelinde yatan o insanların mutluluğu yaşamaları mümkün değildir . işte hz İbrahim in dininden İslam a kala kala İslam ın 5 tane şartı kalmış. Namaz kılmak oruç tutmak zekat vermek hacca gitmek kelime i şehadet getirmek yani din yok olmuş ne demek bu çünü din hedeflerden oluşur hz İbrahim in hanif dini insanlara ruhlarını allaha teslim etmelerini fizik vücutlarını teslim etmelerini nefslerini teslim etmelerini ve iradelerini de Allah a teslim etmelerini ve bunları 7 safhada gerçekleştirmelerini emreder. Daha başından itibaren insanoğlu mutluluğu yakalar. Öyle yakalar ki pencereleri açıp dışarıya mutluyum diye haykırmak gelir içinden. Ne zaman kim Allah'a ulaşmayı dilerse o dinin içindedir. Kim Allah'a ulaşmayı dilemezse o dinin içinde değildir. Hangi dinin içinde yaşadığını zannederse zannetsin o kişi Allah la bir ilişkinin içerisine giremez. Allah'a ulaşmayı dilemedikçe o kişiye Allah ın yardımı gelemez. Allah ın koyduğu kanunlar gereği gelemez.çünkü o kişiye Allah yardım etmez.
 

E R H A N

New member
Katılım
14 Ocak 2005
Mesajlar
555
Tepkime puanı
14
Puanları
0
Yaş
45
Konum
istanbul
Web sitesi
www.hidayetcagý.com
Devami

Devami

O kişi Allah'a ulaşmayı dilememişse Allah ın rahim esması o kişinin üzerinde asla oluşmayacaktır. Mutluluğu vücuda getiren temel faktörü mutluluğun kendisini yani Allah'a ulaşmayı dilemektir. Eğer kişi Allah'a ulaşmayı dilemiyorsa hiçbir şekilde mutluluğa ulaşamaz. Sevgili kardeşlerim eğer bir insan Allah'a ulaşmayı dilemiyorsa hiçbir zaman o kişinin üzerinde Allah ın rahim esması tecelli etmez. Böyle bir insanın zikir yaptığını düşünelim Allah Allah Allah diye kişi zikir yapıyor. Eğer o kişi Allah'a ulaşmayı dilemiş olsaydı üzerinde rahim esmasıyla tecelli etmiş olsaydı onu yaptığı zaman Allah ın katından rahmetle fazl ve rahmetle salavat nurları ona ulaşacaktı.mürşidine ulaşmadan evvel rahmetle fazl nurları ulaşacaktı Allah'a ulaşma yı dilediği andan itibaren,mürşidine ulaştıktan sonra rahmetle fazlın ötesinde rahmet le salavat nurları da ulaşacaktı,göğsüne gelecekti,göğsünden Allah ın göğsü yararak göğsünden kalbe açtığı yolu takip ederek kişinin kalbine ulaşacaktı.Ve sonuç nereye varacaktı?Kalbine ulaşan nurlar kalbe girecek ve fazl lar iman kelimesinin etrafında toplanmaya başlayacaktı bunun adı nefs tezkiyesidir.Baştan aşağıya doğumundan itibaren zülmetle kaplanmış olan insanın nefsinin kalbi 19 gurup afet vardır ve karanlıklarla temsil olunurlar.nefsi afetlerle dolu olan bir insanın mutlu olması mümkün değildir.mutluluğun yolu nefsin afetlerinin yok olmasından ve ruhun hasletlerine paralel olan fazların,faziletin o kişinin nefsinin kalbine yerleşmesiyle mümkün olduğunu söylüyor Kuran-ı Kerim.Kişinin davranışlarına dikkat edin sevgili kardeşlerim,bu davranışlarda öfke vardır,haset vardır,kıskançlık vardır,Allahû Tealâ nın emrettiği hiçbir şeyi yapmama azmi vardır,Allahû Tealâ nın yasak ettiği her türlü fiilide mutlaka işleme gayreti vardır.işte kimlerde bunları görüyorsanız,bilin ki onlar Allahû Tealâ nın yolunu yol edinmemiş olanlardır.Onlar hiçbir zaman mutlu olamazlar.Öyleyse mutluluğun temel faktörü Allahû Tealâ nın o kişinin üzerinde rahim esmasıyla tecellisidir.Ne diyor Yusuf suresinin 53ncü ayeti kerimesinde;
YUSUF-53: Ve mâ uberriu nefsî, innen nefse le emmâretun bis sûı illâ mâ rahime rabbî, inne rabbî gafûrun rahîm(rahîmun).
Ve ben, nefsimi ibra edemem (temize çıkaramam). Çünkü nefs, mutlaka sui olanı (şerri, kötülüğü) emreder. Rabbimin Rahîm esmasıyla tecelli ettiği (nefsler) hariç. Muhakkak ki Rabbim, mağfiret edendir (günahları sevaba çevirendir). Rahîm’dir (rahmet nurunu gönderen, rahmetiyle nefsleri tezkiye ve tasfiye edendir).
Ne zaman bir insan Allah'a ulaşma yı dilerse o zaman Allahû Tealâ o kişiye rahim esmasıyla tecelli eder.Allah her zaman kalbe bakar o kalb de görmek istediği şey Allah'a ulaşma talebidir yani ruhunuzu ölmeden evvel Allah a ulaştırma talebi varmı dır yokmu dur Allah ı birinci derecele alakadar eden şey budur.Çünkü o sadece ve sadece sizin mutluluğunuzu ister.sizi mutlu edebilmesi ise şarta bağlıdır.Ne zaman sizler rahim esmasıyla tecelli ye hak kazanırsanız yani Allah'a ulaşmayı dilerseniz o noktadan itibaren Allah ın yardımı size ulaşabilir sevgili kardeşlerim yoksa ulaşmaz.Buradaki dizayna dikkat edin,anahtar rahim esmasındadır,Allah ın rahim esması sizde tecelli etmedikçe Allah ın ne rahmeti ne fazlı ne salavatı sizin üzerinize ulaşmaz..Olmaz ama olduğunu düşünü,bir kişi Allah'a ulaşma yı dilememiş 24 saat gece gündüz zikir yapıyor,bu zikrin ona hiçbir faydası yoktur.Çünkü bu zikir o kişi nin kalbine Allah ın katından rahmeti ve fazlı,birinci grup nur,rahmet salavat ikinci grup nur,rahmet fazl ve salavat üç adet nur ama iki grup nuru oluşturuyor.Arkasında hangi gerçek var?Rahmet nurlarının taşıyıcı faktör oluşu,kargo uçağı oluşu,fazlı ve salavatı beraberinde taşıması Allahû Tealâ Nur suresinin 21nci ayeti kerimesinde;

NUR-21: Yâ eyyuhellezîne âmenû lâ tettebiû hutuvâtiş şeytân(şeytâni), ve men yettebi' hutuvâtiş şeytâni fe innehu ye'muru bil fahşâi vel munker(munkeri), ve lev lâ fadlullâhi aleykum ve rahmetuhu mâ zekâ minkum min ehadin ebeden ve lâkinnallâhe yuzekkî men yeşâ'(yeşâu), vallâhu semîun alîm(alîmun).
Ey âmenû olanlar! Şeytanın adımlarına tâbî olmayın. Kim şeytanın adımlarına tâbî olursa o, muhakkak ki ; (nefsi ve şeytan tarafından) fuhuşla ve münkerle emredilmiştir. Eğer Allah'ın fazlı ve rahmeti üzerinize olmazsa (nefsinizin kalbine giremezse), içinizden hiçbiriniz, ebediyyen nefsinizi tezkiye edemezsiniz. Ve lâkin Allah, (nurlarını kalbine göndererek) dilediği kişinin nefsini tezkiye eder. Ve Allah, işitir ve bilir.
 

E R H A N

New member
Katılım
14 Ocak 2005
Mesajlar
555
Tepkime puanı
14
Puanları
0
Yaş
45
Konum
istanbul
Web sitesi
www.hidayetcagý.com
Devami

Devami

diyor Allahû Tealâ.Kim o insanlar?kendilerine bir musubet isabet ettiğinde Allah a ya rabbi muhakkak ki ben Allah için yaratıldım senin için yaratıldım ve mutlaka ben Allah a ulaşacağım ruhumu ölmeden evvel mutlaka Allah a ulaştıracağım diyen kişilerin böyle bir dilekle mürşidlerine ulaşmasından itibaren o kişilerin yeni bir çift nurla daha teçhiz edilmeleri söz konusu. Allah'a ulaşma yı dileyen bir kişi Allah'a ulaşma yı dilediği andan itibaren zikir yaparsa Allah ın rahmeti ve fazlı mutlaka o kişiye ulaşır ama eğer Allahû Tealâ onun kalbine ulaşmamışsa daha o kişinin kalbine ulaşıp kalbini Allah a çevirmemişse ve o kişinin göğsünden kalbine nur yolu açmamışsa,o kişi zikir yaptığı zaman Allah ın rahmeti ve fazlı gelir o kişiye ama bir şey ifade etmez.çünkü yollar kapalıdır.ne var ki bir insanın Allah'a ulaşma yı dilemsinden itibaren Allah ın kişiye 7 tane furkan vererek o kişinin bütün günahlarını örtmesi 6-7 dakikalık bir zaman içersinde gerçekleşir.Bundan sonrada Allahû Tealâ nın o kişinin kalbine ulaşması,kalbini Allah a çevirmesi,göğsünü yarıp göğsünden kalbine bir yolu açması da çok kısa bir zamanda gerçekleşir.Bunlar gerçekleştiği zaman o kişi zikir yaptığında Allahû Tealâ nın katından gelen rahmet ve fazl o kişi daha mürşidine ulaşmadığı için iki tane nur,gelir kişinin göğsüne göğsünden yarığı takip ederek kalbine ulaşır ve kişinin zikrine paralel olarak o kişinin kalbine Allahû Tealâ nın rahmeti ulaşmaya,sızmaya başlar.işte bu o kişinin huşu sahibi olması için başlangıç noktasıdır.Nefsin kalbine girmeye başlayan rahmet nurları o kişinin nefsinin kalbinde %2 ye ulaştığı zaman o kişi huşu olur.Bunlar hep Allah ın Kuran-ı Kerim de açıkladığı Allah ın kanunları. Allah'a ulaşma yı dilemedikçe bunların hiç birisi tahakkuk etmez.Dileyenler içinde sırayla gerçekleşen olgulardır ve nefsin kalbinde %2 nur birikimi olduğunda kişi huşu sahibi olur ve bi hakkı doğar Allah atan mürşidini sorduğu zaman Allah bu talebi reddetmiyecektir.o kişiye mutlak mürşidini gösterecektir.işte sevgili kardeşlerim mürşidini göstermesi neyi ifade eder?Bu konuda nefs tezkiyesinin başlaması için bütün şartların oluşmasını ifade eder.Nefs tezkiyesinin başlaması için neler lazım?
-o kişinin kalbine iman kelimesinin yazılması lazım.bu kişinin nefs tezkiyesinde olmazsa olmaz şartıdır.Eğer Allahû Tealâ o kişinin kalbine iman kelimesini yazmazsa ozaman kalbin zikir yapılması sırasında Allah ın katından gelen rahmet,fazl ve salavat nurlarından fazları kendisine çekme özelliği gerçekleşemez.İman kelimesi bir manyetik alanın sahibidir ve bu manyetik alan sahibiyle ters manyetik alanı taşıyan fazılları kendisine çeker.Ve fazıllar iman kelimesinin etrafına geldiklerinde nasıl gelirler?Allah ı zikrettiğimizde Allah ın katından birinci aşamada rahmetle fazl nurları gelirler.Mürşide ulaştığımızda rahmetle fazl ve rahmetle salavat adında iki grup nur gelir ve bu nurlardan fazllar iman kelimesine yapışarak yer tutmaya,kalbi işgal etmeye başlar. Allahû Tealâ nın nurları kalbin karanlıklarının içersinde birer ışık demeti olarak,ışık topu olarak karanlıkları yok etmeye başlar.Nasıl yok eder?yerini işgal ettiği karanlık tekrar kalbe geri döndüğünde kalbde kendisine yer bulamayıp kapı dışarı edilir.çünkü orası Allah ın nurları tarafından işgal edilmiştir.İşte kalbin işgali nefs tezkiyesidir.Yani ne demek istiyoruz?Nefsimizin kalbinde başlangıçta 19 grup afet var.öfke,kin,kıskançlık,düşmalık,haset,gurur,kibir,isyan,cimrilik,cehalet vs .her biri karanlıklarla temsil edilirler.nefsimiz kalbi başlangıçta %100 bu afetlerle doludur yani kapkaranlıktır.nefsinizin kalbine ilk giren nurlar 11nci basamakta girer Allah nefsinizin kalbine ulaştıktan sonra nefsinizin kalbinin Allah ın nurlarını alabilmesi için Allah göğsünüzü Allah a çevirip yardıktan sonra zikir yaparsanız eğer Allah ın katından rahmetle fazl nurları kalbinize ulaşır başlangıçta yalnız rahmet nurları girebilir.mürşidinize ulaştıktan sonra ise rahmette girer,fazl da girer ama ondan sonra kalıcı olarak nefsinizin kalbini % 98 e kadar dolduracak olan fazıllardır.nefsinizde artık rahmet nurları için ihtiyaç yoktur.Rahmet nurları % 2 kalbe girdiği zaman görevini tamamlamıştır.nefsinizin kalbi %100 afetlerle doluyken ilk % 2 nurla afetlerin % 2 si kapı dışarı edilmiş olur.Bundan sonra nefsinizin kalbine giren nurlar,nefsinizin kalbini fazıllar olarak % 7,% 7 işgal edeceklerdir.her % 7 fazl nefsinizin kalbindeki iman kelimesinin etrafında yerleşince yani orasını işgal edince karanlıklar tekrar kalbe döndüğünde artık orada kendilerine yer bulamayacaklardır.İşgal edilen yerlere karanlıkların tekrar gelip yerleşmesi mümkün değildir.Sağlam bir rabıta içersinde fazıllar kalbinizde ki iman kelimesine sımsıkı yapışmışlardır,kalb nurlar tarafından işgal edilmeye başlanmıştır işte bu nefs tezkiyesidir. Nefsin temizlenmesi,arınması,Allah ın nurlarıyla dolmaya başlamasıdır.neyle oldu?Her açıdan Allah ın yardımıyla oldu.Nefsinizin kalbine iman kelimesini yazan Allah,daha evvel Allah'a ulaşma yı dilediğinizde üzerinizde rahim esmasıyla tecelli eden Allah,o esmayla kalbinize ulaşıyor o esmayla kalbinizi Allah a çeviriyor,o esmayla göğsünüzü yarıyor,nefsinizden kalbinize nur yolu açıyor kalbinizin Allah ın nurlarını muhtevasına çekebileceği bir ortam vücuda getiriyor sonra mürşidinize ulaştığınızda kalbinize iman yazılıyor,başınızın üzerine devrin imamı geliyor ve Allah bütün günahlarınızı sevaba çeviriyor.O güne kadar size 1 e 10 ihsanda bulunan Allahû Tealâ o günden itibaren 1 e 100 bunu veriyor artık verdiği şey bir nimettir.Ve bu 1 e 100,1 e 700 e kadar yükselecektir.Nefsinizin kalbinde her % 7 nur birikiminde bu nurlar sebebiyle ruhunuz zemin kattan birinci kata yükselecektir.İkinci % 7 fazl birikiminde 2nci kata yükselecektir.Ve fazlar çoğaldıkça ruhunuz 7 tane gök katını aşacak,Allah ın zatına ulaşacaktır.İşte Allahû Tealâ nın bütün insanlar üzerinde farz kıldığı husus budur,Ölmeden evvel ölmek,ruhunuzu ölmeden evvel Allah ın zatına ulaştırmak,bu noktada dünya saadetinin de % 51 ni yaşamaya başlamak Ruhunuz mu?Allah ın emrini yerine getirmiş ve Allah ın zatına geri dönmüştür. Allahû Tealâ bütün insanların üzerine farz kılmış ruhlarını Allah a ulaştırmalarını.
Rad suresinin 21nci ayeti kerimesinde Allahû Tealâ diyorki;

/RAD-21: Vellezîne yasılûne mâ emerallâhu bihî en yûsale ve yahşevne rabbehum ve yehâfûne sûel hisâb (hisâbi)
.
Ve onlar, Allah'ın (ölümden evvel), Allah'a ulaştırılmasını emrettiği şeyi (ruhlarını), O'na (Allah'a) ulaştırırlar. Ve Rab'lerine karşı huşû duyarlar ve kötü hesaptan (cehenneme girmekten) korkarlar.
 

E R H A N

New member
Katılım
14 Ocak 2005
Mesajlar
555
Tepkime puanı
14
Puanları
0
Yaş
45
Konum
istanbul
Web sitesi
www.hidayetcagý.com
Devami

Devami

Allahû Tealâ ya ruhumuzu ulaştırmamız emredilmiştir çünkü ruh Allah a aittir,herkese doğduğu zaman üfürülmüştür ve Allahû Tealâ emanetini geri istemektedir.Bunu hayattayken yaparsanız Allah ın ermiş evliyası olursunuz.Yapmazsanız o zaman ruhunuz vücudunuzda kalır ama öldüğünüz zaman Azrail as.ve onun takımı ruhunuz 7 gök katını aşırarak 7nci gök katı nın en üst noktasına kadar sıtratul muntaha ya kadar götüreceklerdir oradan sonrada ruhunuz Allah a tek başına ulaşacaktır.İşte sevgili kardeşlerim Allah ile olan ilişkileriniz mutluluğunuzun temelini teşkil eder.Eğer din yoksa mutluluğu dünyada kimse yaşayamaz.Öyleyse mutluluk nedir?İç dünyanızda mutluluk,dış dünyanızda mutluluk,Allah la onam ilişkilerinizde mutluluk.Ruhunuzun Allah a ulaştığı noktada ne olmuştur?Ruhunuzun Allah a ulaştığı noktada nefsinizin kalbinde %51 nur birikmiştir.%49 fazl,%2 rahmet.Artık şeytanın nefsinizin kalbindeki % 100 hakimiyeti % 49 a düşmüştür.Allah ın nurları şeytandan daha ötededir,hükmetme noktasına ulaşmışlardır.% 51 e % 49 nurlar hakim duruma.Bu noktada neyi elde etmişsinizdir?Davranış biçimlerinizin % 51 i pozitiftir size mutluluk verecek şekildedir,% 49 u negatiftir size mutsuzluk verecek hüviyettedir. Mutluluğunuz mutsuzluğunuzu biraz aşabilmiştir yani dünya hayatında 24 saatlik bir zaman parçasında 12 saatten daha fazla bir zaman parçasında mutluluğu yaşayabileceksiniz,12 saatten daha az mutsuz olacaksınız.Her gün için böyle bir şeyi imkan dahiline sokuyor Allahû Tealâ sizin için. Sevgili kardeşlerim bu noktaya kadar,burası 21nci basamak,ruhunuzun Allah ın zatında yok olması 22nci basamak, buraya kadar garanti altındasınız.Kim Allah'a ulaşma yı dilemişse Allah mutlaka o insanların ruhlarını kendisine ulaştırır.O insanlar ulaştırmazlar Allah ulaştırır.Bu ise o kişinin 3ncü kat cenneti elde etmesi demektir,o kişinin dünya saadetinin % 51 ni elde etmesi demektir.Allah tan bir cemiyedir,bir ihsandır,bir nimettir bu.Din varsa gerçekleşir yoksa gerçekleşmez.Din yoksa o kişi mutluluğu hiçbir şekilde yaşayamaz sevgili kardeşlerim.Hep nefsine tabi olarak yaşar,hep hüsranda kalır,hep huzursuzdur,hep sıkıntılıdır,hep etrafına sıkıntı verir, huzursuzluk verir.Nefs ler tüm boyutlarıyla o insanlara ve o ülkenin kaderine hakim olur.Cinayetler,her türlü zulm o ülkenin genel anatomisini çizer. Sevgili kardeşlerim eğer bu kişi Allah a inanmasaydı,Allah'a ulaşma yı dilemeseydi bunların hiç biri olmayacaktı,o kişinin nefsi % 100 afetlerle dolu olacaktı ve kişi iç dünyasında da,dış dünyasında da,Allah la olan ilişkilerinde de güzelliklerin hakim olduğu bir devreye ulaşamayacaktı ve devamlı huzursuz bir insan olarak yaşayacaktı,Allah ın evliyası olamayacaktı,mutluluğu yaşaması mümkün değildi,gideceği yerse muhakkak cehennem olacaktı.Dünya hayatı bir zindan gibi geçecekti.O kişi iç dünyasında mutsuz olacaktı,neden?
Mutsuzluk bir uyumsuzluk halidir,huzursuzluk halidir,kaos halidir,kavga halidir.İç dünyasında ne olacaktı bu kişinin?Nefsiyle ruhu arasında kesintisiz bir savaş olacaktı.Nefs de ruh da akla şiddetle saldıracaktı benim dediğim gerçekleşsin diye birisinin talebi ötekine mutlaka ters düşecekti.Neden?Çünkü nefsin afetleri Allah ın bütün emirlerine karşı çıkacak,emrettiği şeyleri de yapmamakta direnecek şekilde Allahû Tealâ tarafından dizayn edilmişlerdir.Ruhun bütün hasketleri ise Allah ın bütün emirlerini mutlaka yapmak isteyecek,yasakladığı fiilleri asla yapmak,işlemek istemeyecektir.Görüyorsunuz ki birbirine taban tabana zıt iki müessese,ruh ve nefs sizin içinizde,Allahû Tealâ tarafından yerleştirilmiştir,denge sağlanmıştır.Ama bu denge sizi devamlı içinizdeki kavga sebebiyle,kesintisiz bir kavga sebebiyle huzursuz kılacaktır.Öyleyse görüyormusunuz iç dünyanızda huzursuzsunuz,mutsuzsunuz din yoksa,Allah'a ulaşma yı dilemediyseniz.O zaman şeytanla baş başasınız ve iç dünyanızda nefsiniz ve ruhunuz kesintisiz bir savaşın içinde olacaktır.her an bir birini alt etmek için çalışacaktır.Ve şeytan nefsinize mutlaka yardım edecektir.Ama siz Allah ın emirlerini yerine getirmediğiniz için Allah tan yardım alamayacaksınız.Öyleyse zaten ateistler için Allah tan yardım istemek diye bir şey söz konusu değildir normal şartlarda ama sevgili kardeşlerim ateist dostlarınız varsa hatırlayın eğer onlar bir ölüm tehlikesi geçirmişlerse mutlaka Allah a yalvarmaya başlarlar.O ateist olan,Allah a inanmayan kişi ölüm tehlikesiyle karşı karşıya kaldığı an kendini kurtaracak olan yegane kuvvetin o olduğunu o noktada idrak eder. Sevgili kardeşlerim bu noktadan itibaren ruhunuzun % 51 nur birikimiyle Allah a ulaştığı noktaya kadar hep Allah ın yardımıyla ulaştınız.Yok Allah ın yardımı yok,Allah'a ulaşma yı dilemediniz,o zaman nefsinizle ruhunuz arasındaki kavga ömür boyunca devam edecektir,iç dünyanızda ömür boyu huzursuz bir insan olarak yaşayacaksınız,yeter mi?yetmez. Allah'a ulaşma yı dilemediniz,dış dünyanızda da devamlı bir kavga hüküm ferma olacaktır.Çünkü başka insanlarla olan ilişkilerinizde siz nefsinizin kurbanısınız ve nefsiniz her zaman başkalarından üstün olmak ister.Bu isteği sadece istek olmakla kalmaz,hep insanlara ukalalık edip üstünlüğünü ispat etmek telaşı ve çabası içersindedir.Ve davranışları bu sebeple başkaları tarafından hep sıkıntıyla karşılanır,etrafındaki insanların nefretini cebreder böyle insanlar,üstünlüklerini her an başka insanlara kanıtlamak isteyen insanlar,hele onlara bir mevki,bir paye verilmişse bunu başka insanların üzerinde bir etki olarak kullanmak isterler.Bu insanlar her zaman bu zavallı hallerindedirler.Aslında kendilerini başkalarına zulm edebildikleri zaman zavallılıktan kurtulmuş olarak görmeye çalışırlar.Ama aslında bu onların zavallılıklarını biraz daha arttıran bir faktördür çünkü nefsani bir dizayn içersinde başkalarına zulm eden herkes başkalarının gözünde sadece küçülür. Hiçbir zaman mutlu olması mümkün değildir,her zulmü onu biraz daha mutsuz edecektir.Şimdi bu kişi iç dünyasında mutsuz,nefsiyle ruhu arasında ömür boyunca devam edecek olan bir kavga var.Nerede kavga varsa,kaos varsa orada mutsuzluk vardır.Allah la ilişkisi olmayan bir adam ömür boyu bunu yaşayacaktır,dış dünyasında da söylediğimiz sebeplerden dolayı sürekli huzursuz olacaktır bu kişi,nefsi sebebiyle başkalarına hakaret edecektir,kötü davranacaktır,bu kötü davranışın hemen arkasında Allahû Tealâ ona azap verecektir,ruhta nefse huzursuzluk verecektir.Kişi hem başkasını rahatsız ettiği,ona kötü davrandığı zaman huzursuz olacaktır,hem de Allahû Tealâ onu cezalandırdığı zaman huzursuz olacaktır.Olay bitmeyecektir,karşısındaki kişi ondan gelen bu zulme muhatap olunca ondan intikam almak sevdasına düşecektir,fırsatını bulduğu zaman mutlaka intikam alacaktır,o da nefs sahibiyse mutlaka bu olay tahakkuk edecektir.Kendisinden intikam alındığı zaman bu kişi bi defa daha huzursuz olacaktır,bir defa daha sıkıntı duyacaktır.Başkasına zulm ettiği zamanda sıkıntı duymuştu,başkasından zulm intikam olarak geriye döndüğünde yeniden huzursuz olacaktır.oda bu huzursuzluğu ikinci defa huzursuz olmaktır yetmez intikam almaya çalışacaktır,intikam aldığı zaman haksız bir fiil işlediği için Allahû Tealâ bir defa daha ona huzursuzluk verecektir,azap edecektir üçüncü defa kişi huzursuz olacaktır.Öyleyse sevgili kardeşlerim bu kişi dış aleminde de ömrü devamlı başkalarıyla uğraşan başkalarıyla kavga etmekle geçen bir kişidir.Mutsuz ve huzursuz dur dış ilişkilerinde.Allah la olan ilişkilerine gelince kişinin mutlu olması mümkün değildir çünkü ibadetlerini yapmamaktadır.İbadetlerini yapmadıkça o kişinin mutlu olması mümkün olmaz. Allahû Tealâ ona azab eder ve de zikir yapmadığı için nefs tezkiyesinin olması mümkün değildir,nefsi ve şeytan o kişiyi devamlı olarak tuzağa düşürecektir,bu kişi her ibadetini yapmadıkça bilmediği bir şekilde huzursuzluk hissedecektir.Ve namaz,oruç,zekat,haç,kelimei şahadet ve özellikle zikir ibadetleri yapılmadığı sürece bu kişi ömrü boyunca huzursuzluk yaşayacaktır emirler cephesinde ve Allah neleri yasaklamışsa onları mutlaka işlemeğe çalışacak ve işleyecektir,her birini işledikten sonrada Allah ona mutlaka azab verecektir.buda o kişiyi huzursuz edecektir.Öyleyse sevgili kardeşlerim din olmadan bir mutluluğu kişinin yaşaması mümkün değildir,mutluluk ancak Allah ın bu işlevleri yardımıyla gerçekleşir ve neticede ki son mutluluğa ulaşalım,bu kişi daimi zikrin sahibi olsun,nefsinin kalbinde hiç afet kalmasın,nihayet iradesini de Allahû Tealâ ya teslim etsin o zaman bu kişi dünya mutluluğunun yüzde yüzünü yaşar çünkü nefsinde hiç afet kalmamıştır,ruhu da,nefsi de aynı hedefe yöneliktir artık.Ruh da Allah ın bütün emirlerini yerine getirmek ister,zaten öyleydi nefs de Allah ın bütün emirlerini yerine getirmek ister,eskiden tamamen tersi söz konusuydu ama bütün afetlerin yerini fazıllar aldığı için nefs de Allah ın bütün emirlerini yerine getirmek ister.O zaman kişinin kavgası bitmiştir.ruh da Allah ın yasak ettiği fiilleri işlemek istemez,nefs de işlemez.Yasaklar konusunda ki kavga da bitmiştir.Bu kişi sonsuz bir sulh ve sukun içinde yaşayacaktır.Çevresiyle kavgası bitmiştir.nefsin de afetler olmadığı için hiç kimseye üstünlük taslamayacaktır ve bunu ispat etmek için kendisini başkaları karşısında küçültecek olan negatif davranışların hiç birisini gerçekleştirmeyecektir.Allah ile olan ilişkilerinde ise Allah ın bütün ibadetleri onun için sadece bir zevk haline gelmiştir,yasak ettiği fiilleri ise asla işlemeyecektir.İşte kişinin iç dünyasında da,dış dünyasında da,Allah ile olan ilişkilerinde de sonsuz mutluluğa ulaşması neyle gerçekleşebiliyor sevgili kardeşlerim?Sadece din ile.Allah ın yardımı ile dikkat edin ki zikir yaptığınız zaman Allah gönderiyor sizin kalbinize rahmeti,fazlı,salavatı.
 

E R H A N

New member
Katılım
14 Ocak 2005
Mesajlar
555
Tepkime puanı
14
Puanları
0
Yaş
45
Konum
istanbul
Web sitesi
www.hidayetcagý.com
Devami

Devami

O rahmetin,fazlın,salavatın kalbinize girebilmesi için göğsünüzü yararak göğsünüzden kalbinize nur yolunu Allah açıyor,sizi kör,sağır,dilsiz bir ölüyken,canlandırıp işiten gören ve idrak eden hüviyetine getiriyor,günahlarınızı örtüyor,en sonunda da bütün günahlarınızı sevaba çeviriyor ve sizi her gün biraz daha saflaştırıyor,halis kılıyor.Neticede Allah ın yardımıyla tüm mutluluğu yaşıyorsunuz.Sonuca ulaşıyoruz din yoksa mutluluk yoktur.İslam kainatın yegane dini başka bir din hiç olmamıştır,mutluluğun simgesidir.Mutluluk İslam la yaşanır sadece İslam la gerçekleşir.Başka bir din de zaten hiç olmamıştır.Mutluluk dinle gerçekleşir. Sevgili kardeşlerim sizlerle geçen her zaman parçası bizim için doyulmaz bir mutluluktur.İşte sizlerle beraber bir mutluluk saatinin daha birlikte yaşadık mutluluğu bir defa daha bir başka açıdan inceledik baktık ki din yoksa mutluluk yoktur.Allah hepinizden razı olsun.
 
Üst Alt