İnanmayanların Yanılgıları - I

ebu_hureyre

New member
Selamun aleykum ve rahmetullahu ve berekatuh
İnanmayanları sınıflandırmamız gerekirse, basit bir sınıflandırma ile şu verileri elde edebiliriz:

1)Tabiat'ı ilah olarak görenler
2)İnanma veya İnanmama arasında olanlar (Agnostik)
3)"Tanrı var veya yok, bu beni ilgilendirmiyor, bununla ilgilenmiyorum" diyenler (Nihilist)
4)Kesinlikle inanmayanlar
5)Bir yaratıcı olduğunu kabul etseler de, hangi din gerçek, hangi kitap değişmemiş karar veremeyenler

İnanmayan kişinin yanılgısı kendi doğasına ihanet ile başlar. Rabb'in özünden üflediği ve muhteşem bir eser olarak, algı kapasitemizin üzerinde yarattığı ve her bir parçası açıklansa da, tümü açıklanamayan bir "yaratılış örneğidir" insan.

(her bir parçası açıklansa da, tümü açıklanamayan" dan kastımız, Harun Yahya'nın örneklediği gibi "Bilim ve Tabiat'ı ilah edinenlere tüm damarları, organları, sinirleri, vücut yapısını oluşturan zerre veya en büyük her bir parçayı versek, bunları bir yere koysalar, isterlerse o inandıkları evrim açısından yüzlerce sene bekletseler de, en nihayetinde RUH olmadığı için, asla hayat veremez, bu hikmete hakim olamazlar" mantığıdır)

(Yâsîn/65-66-67. ayetleri de zaten fiziksel varlığın hakimiyetinin ve egemeninin sadece Allah olduğuna işaret etmektedir)

Tabiat'ı ilah edinenler belki de şeytan'ın vesveseleri ile gözleri son anda perdelenen "en talihsizler" olarak nitelendirilebilirler. Zira doğa, tabiat, muhteşem hayvanlar ve inanılmaz düzen, kusursuz işleyiş bir yaratıcı olduğuna işaret iken, yani yaratıcı olduğunun idrakı yolunda en büyük avantaj ve ayna iken, Allah'ın gücü ve kudretinin yansıması olan tabiatın kendisini başlı başına ilah ve yaratılışın kaynağı görmek oldukça üzücü ve aptalca bir duruma düşmektir.

Yani tabiat ve doğa, zekası kıt olmayan ve düşünebilen bir insanın (akıllı demiyoruz çünkü kişinin "akıl" sahibi olması için "iman" la bütünleşik olması gerekir. İman'ı olmayan, Allah-u teala'yı bilmeyen/reddeden "akıllı" olamayacağı gibi "akıllı bir seçim" yapmış da olamaz) muhtemelen en güzel, etkileyici, düşündürücü şekilde yaratanı göreceği bu düzen, başlı başına bir ilahmış gibi gözüne nefsi ve şeytan tarafından çalınmıştır.

(her insanın imanında ortak olan Kur'an, Hz.Muhammed (s.a.v.) gibi değişmez, hükmü asla düşmezlerin yanısıra, bize göre insanın kendi hâl ve yaratılışı gereği Allah'ın yansımasını farklı yerlerde görmesi muhtemeldir. Bu o kişinin kendi hâl ve makamı ile ilgili olabilir. Zira nasıl ki 4 mezhep ve çeşitli tarikatlar var ise, denilir ki "Allah tek yoldan ulaşılmasının yeterli olacağı kadar dar veya basit olamaz." Kimi insan okyanus veya denizere dalıp giderek "Bu muazzam kitleyi yaratıp ona hükmedene hamd olsun bu nasıl bir iştir Ya Allah !" diyerek şaşkınlığı ve hayranlığı ile imanını güçlendirebilecekken, bir başka kişi "Bu muhteşem güneş/ay/tabiat/şu hayvan/bu tabiat olayı" gibi şeylerde Allah'ı bulabilir. Subjektiftir, en doğrusunu sadece Allah bilir)

("Allah tek yoldan ulaşılmasının yeterli olacağı kadar dar veya basit olamaz." derken Kur'an ve peygamber efendimizin yeterli olmayacağı gibi bir anlam çıkarılması yanılgı olur. Aslında bu tırnak içerisindeki şeyi söyleyerek amacımız bu oluşumların manasına ışık tutmak ve Allah-u teala ve peygamber efendimizi yüceltmektir. Dileyen tasavvuf yoluna girmeyebilir. Bu kişinin kendi hâl'idir ki kadri Allah'tan dır inşaallah)

Kendilerini "Agnostik" olarak tanımlayanlar ise dünya hayatı, işleyişi, getirdiği sıkıntı ve sevinçlere, ideoloji, kavram ve mantıklara, yüzeysel ve suni her türlü eklentisine fazlaca gömülmüşlerdir. Bunun sonucunda ise ne yazık ki, dünya hayatı yani "bugün" olarak tanımladıkları yaşanan an ve getirileri, sonsuz süreceği Allah tarafından bildirilen ahiret'den öncelikli bir konuma gelmiştir. Bunun yanı sıra şüphe ve şeytanın oyunları, kişinin zâhir olarak kavrayabildiği dünya yaşamını, kavramasının işine gelmeyece bir boyuta taşındığı "ahiret" hayatından önemli hatta "tek" olmasına yol açmıştır.

Bu kişiler bu konuya çözüm üretmeyi, karar vermeyi, gerçeği anlamaya en azından çabalamayı, dünyanın -aslında iğreti olduklarını bilmedikleri- nimetlerine ulaşmaktan, onları diledikleri gibi kullanıp hayvan'ı sıfatla yaşamaktan daha önemli görmezler. Birincil olan, zâhir olan olduğundan, elleriyle tuttukları, gördükleri onlar için yeterli veya düşünülüp uğruna yorulmak değecek olan tek şeydir. Bu kişiler hezimete uğrayanlar olacaklardır.

(dünyanın getirilerinden kastımız iş, güç, arkadaş, okul gibi ana eksenler etrafında ortaya çıkan mikro/alt bir çok olaydır. bunlar beraberlerinde iyi veya kötü yönde etkiler ve oluşlar da getirirler. kişi bilse idi ki, her ne gelirse gelsin Allah'tan dır ve ne olursa olsun hayırlısıdır, dert etmeyecek, bunları -sanki çözüm üretebilmeye vakıf olabilecekmişçesine- çözmek için didinirken, materyalist bir sistem içerisinde kendisini kaybedip asıl meselesi olan İslâm ve getirilerini unutmayacaktı. Allah'u ekber)

Nihilizm bu kişiler için önemli bir akım ve dayanak olmuştur.

"tanrı yoktur, olsaydı o ben olurdum,
çünkü gerçek olduğuna inandığım tek şey benim"

Fikir babası Nietzsche olan bu felsefi -sosyal yaşamı ve insanları direkt etkileyişi bakımından felsefilikten ötedir- akımın savunuluşundaki zavallılığa bir bakın lütfen. Gerçek olduğuna inandığı tek şey'in kendisi olduğunu söyleyen nihilistler'e diyebiliriz ki: "gerçek olduğuna inandığın şey evet gerçektir. fakat sen sadece zahirî kısmına inanıyor, aslını, özünü, yaratılışını, hikmetini ve batınî kısmından bir haber yaşıyor, inkarcılardan oluyorsun"
Gazâli diyor ki: "Allah Teala seni iki şeyden yaratmıştır biri zahirî diğeri batınî. Zahiri olan göz ile görülebilen beden kalıbıdır. .... Bedendeki zahîr azalar batının hizmetçisi ve askeridir. Biz buna kalp(gönül) diyeceğiz -kalp'den kasıt organ olan et parçası değildir burada-"

(Kimyâ-yı Saâdet, Birinci Ünvan, Birinci Bölüm)

Bu zavallı insanlar sadece zahîr yani görünen dünyevi şeylere inanarak, sözde manevi yalanlardan korunduklarını düşünerek kendilerini çok üst bir mertebede sanarlar. İnsanların çoğundan ayrıştıkları için de kendilerini özel hissederler. Oysa bu zavallı insanlar hüsrana uğrayanlardan olacakları bildirilmiş olanlardır.

[FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]“Onları mutlaka saptıracağım, mutlaka onları kuruntulara sokacağım ve onlara emredeceğim de (putlara adak için) hayvanların kulaklarını yaracaklar. Yine onlara emredeceğim de Allah’ın yarattığını değiştirecekler.”29 Kim Allah’ı bırakıp da şeytanı dost edinirse şüphesiz o, apaçık bir hüsrana düşmüştür."[/FONT]

(Nisâ, 119)

Bu kişiler inandıkları kavram gibi "hiç" olmuşlardır. Zira kadrini, amacını, aslını ve özünü bilmeyen hayvanî sıfatla yaşar ve sefil olur. Onlar için varsa yoksa kendilerine inanırla. İnandıkları ve "tek" gördükleri kendilerini bir yaratan olduğunu ve bu yaratanın o "tek" olarak benimsedikleri kendilerini öldükten sonra da dirilteceğini unutlarlar, tıpkı hiç yoktan var ettiği gibi. La ilahe illallah...

(zaten bu sapkın düşüncenin metinlerii incelediğimizde zavallı ve olgunluktan uzak sebep-sonuç çıkarımları, mantıksal dayanaklar göze çarpıyor. diyorlar ki "biz neticede bir şekilde bu dünyaya geldik/fırlatıldık -aslında thrown diye geçiyor ki iyice komik duruma düşüyorlar- bundan sonrasına bakalım, ne yapabiliriz." Sorulmaz mı, nereden ve niye geldin/fırlatıldın bunu sorgulamadan, araştırmadan, bilmeden yaşamak seni hayvanla bir yapmıyor mu ? Şimdi bir köpeği de bir yerden alıp başka yere bıraksam elbette ruhi sıkıntı ve bunalımlara girmeyecek, aslını araştırmayacak, yine her zamanki fiillerine bürünüp sıfatının gereği olarak yaşayacaktır. Allah hidayet vericidir. O'na sığındık, amin.)

Kesinlikle inanmayan insanların durumu çok ağırdır. Bu zavallılar'ı ıslah etmek için çabalayan peygamber efendimiz Hz.Muhammed(s.a.v.)'e "senin görevin apaçık bir tebliğ ve elçilikten başka bir şey değil, artık onları bırak, onlara cezaları hakk oldu" manasında ayetler ve hadis-i kutsî ler geldiğini biliyoruz.

[FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]"Eğer onları, doğru yola çağırırsanız işitmezler. Sen onların sana baktıklarını görürsün, halbuki onlar görmezler"[/FONT]
(A'raf,198)

Yani artık bu kişilerin ıslah olmayacağı ve geri dönüşü olmayan bir yola girdikleri bilinmiş ve bildirilmiştir. "Gözlerine perdeler indirdik" "Gönüllerine perdelerindirdik" ifadelerini anımsayabiliriz.

Son kısımda yer alan insanların doğru karar vermeleri yine Kur'an ve Allah Teala'ya inanmaktan geçiyor. Kişi ki, Kur'an okuyacak, görecek ki "İnne dine illallahu'l İslam" yani "Allah katında din İslam'dır" bunun sırrına vakıf olacak. Bundan sonra zaten tek bir yaratana inanmasının bir temel oluşturduğunu varsayarsak Kur'an ve getirilerini benimseyecek, Hz.Muhammed(s.a.v.) yolundan gidecek, mumin olmaya çabalayacaktır. Hristiyanların dinlerini oyuncak haline getirdiklerini, saygısızca her alanda sembol ve içeriği ile dalga geçtiklerini, nasıl yozlaştırdıklarını görüyoruz. Tevrat'a vakıf olamayanları "Sırtına yük yüklenmiş eşşek" benzetmesinden hemen anımsayalım. İşte bu kişiler bir de kurdukları siteler vasıtası ile Kur'an-ı Kerîm in değiştirildiğini iddia edecek kadar alçalabiliyorlar. Elbette kendileri, onlara verilene ne sadık olabildiler ne de emanete gerektiğince vakıf. Bizleri kendi zeminlerine çekme umutları -fitne, fesat, ayrıştırma- akıllarındaki "eşitlik" için tek çare. Hem bir dakika, bunlar başka bir peygamber gelmemiştir, son din hristiyanlık ve son peygamberi Hz.İsa demiyorlar mıydı ? Onlara göre asla olmamış, gelmemiş bir kitapın değiştirildiğini iddia etmelerine ne demeli ? Bu zavallılar "zafer" diye öyle deliye dönmüşler ki kendi yalan ve iftira sistemlerinin içerisinde çöküyorlar Allah Teala'nın izniyle.

Allah'u ekber. La ilahe illallah, Muhammedun Resulullah.
Sevgi, saygı ve dualarımla...
Ö.A.
 
inanmamak tuhaf geliyo yüce rabbimiz kalplerimizde heryerde bence kalbi sevgi dolu olanlar onu gerçekten hissedebilir rabbimiz bizi okadar çok seviyorki bilip bilmeden yaptığımız bi iyilikde dahi günahlarımızı silebiliyor ellerimiz ağzımız herşeyimiz onun bizi elleriyle besliyo sonuçta onun kısmet ettiklerini yiyoruz içiyoruz nebliyim işte sonuçta bu sınav dünyası sınaıyoruz deneniyoruz kötüler var iyiler var kötülerse bizi dayandığımız noktanın ilersine itip sınanmamız için var herşeyin bir nedeni var size bi olay anlatıcam bikeresinde bişi olmuştu çok üzülmüştüm çok ağlamıştım ama tabi hatalarım vardı kalbim kırılmıştı çok bunalmıştım hep içimden keşke deniz kenarında biyerlere gidip yanlız kalsam diyodumki bu mümkün değildi ne maddi açıdan nede ailem tek başıma böyle uzağa gitmeme izin vermezdi ama mümkün oldu bigün uzak bir akrabamızın vesilesiyle hem iş için hemde tatil maksatlı deniz kenarında 5 yıldızlı bir otelde 2 hafta kalıp hemde tek başıma başımı dinledim ve işim orda saat 13:30 da bitiyodu yani dileğim kabul olmuştuki ve çok iyi gelmişti bana ...Allahıma şükürler olsun
 
Allah elbette kulunu dinleyen ve dilediği hayırlısı ise gerçekleştirip onu refaha kavuşturandır. Şükürler olsun...
 
Geri
Üst
AdBlock Detected

We get it, advertisements are annoying!

Sure, ad-blocking software does a great job at blocking ads, but it also blocks useful features of our website. For the best site experience please disable your AdBlocker.

I've Disabled AdBlock    No Thanks