Elin Rusu bile Kur ana sarılırken
8 asır asır islamın sancaktarlığını yapmış bu milletin torunlarının haline bakın...
VE DUA EDİN...
Khan kardeşim, bir yanlışı düzeltmek istiyorum.
bu kadın Türk....
Kumuk Türkü, Dağıstanda yaşar, Dağıstan Devlet Üniversitesinde öğretim görevlisi olarak çalışır, soy olarak öz ve öz Türk'tür.
Alta onun hakkında çıkan bir roportaj , okursanı çok güzel - alıntıdır -
"Kremlin'de bir Türk - BİZDEN BİRİ: Naida Camukova
GÜNDEM/ÖZEL
1976 yılı Moskova doğumlu. 15 yaşında üniversitede eğitim görevlisi olarak öğretmenliğe başlıyor. Yaşıtları bebeklerle, oyuncaklarla oynarken, o liseyi bitiriyor ve üniversite eğitimine başlıyor. Çünkü o yaşıtlarından çok farklı. Çünkü o yaşıtlarından ve çevresinden çok daha zeki. Allah vergisi bir zekaya sahip. Öyle ki ilkokula başladıktan bir ay sonra okulu terkediyor. Çünkü ilokulda öğretilenler onu tatmin etmiyor ve canı sıkılmaya başlıyor. Zira her gün bir kitap bitiriyor. Okuduğu şiirleri, hikayeleri, romanları üzerinden yıllar geçse de unutmuyor.
Neden mi?
Çünkü o dünyanın en zeki on kişisi arasında yer alıyor. "Einstein ölçümü" denilen bir teknikle yapılan ölçüme göre zeka testinde 200 üzerinden 200 alıyor!
Adı, Naida (Nahide). Soyadı, Camukova. Naida hanım aslen Rusya Federasyonu'na bağlı Dağıstan Özerk Cumhuriyeti'nden. Kendisi bir Kumuk Türk'ü. Bölgeyle ilgili bilgileri Naida hanımdan öğreniyoruz. Bugün Dağıstan'da yaşayan Kumuk Türklerinin sayısı 250 bin civarında. Hemen hemen tümü Hazar gölü kıyısındaki ovalık bölgede yaşıyor. Dağıstan dışında yaşayan ve çoğu Rusya'da bulunan Kumuk Türklerinin sayısı ise 150 bin civarında.
Naida Camukova 1976 yılında Rusya'nın başkenti Moskova'da doğuyor. Dağıstanlı bir ailenin çocuğu. Annesi doktor, babası ise savcı. Diğer çocuklar anne - baba demeye başladığı dönemde, o okuma yazmaya başlıyor. İki yaşında okuma - yazmayı söken küçük Naida adeta okumaya doymuyor. Naida hanımın Allah vergisi zekasının bir göstergesi de 14 aylıkken hatırladığı bir ölüm olayı. 14 aylıkken bir yakınlarının ölümünü tüm ayrıntılarıyla hatırlıyor. Aynı binada yaşadığı Moskova müftüsünden Arapça okuma yazmayı öğreniyor. Ve dört yaşında iken Kuran'ı Kerim ile Das Kapital'i ezberliyor.
İki buçuk yaşındayken yaşadığı ilginç bir olayı şöyle anlatıyor Naida hanım: "Metroda annemin kucağından reklam tabelalarını okumaya başladım. Bebek yaşta bir çocuğun gördüğü tüm levhaları kusursuz bir şekilde okuduğunu gören insanlar haç çıkarmaya başladılar. Annem de bana tabelaları okumayı kesmemi söylemişti."
ÜÇBUÇUK YAŞINDA
İLKOKULA BAŞLIYOR
Moskova'da yaşayan Kumuk Türk'ü küçük "Einstein" üçbuçuk yaşında ilkokula başlıyor. Ancak bir ay sonra okulu bırakıyor. Çünkü okulda öğretilenler ona çok hafif geliyor. O, daha fazla öğrenmek, daha fazla okumak, daha fazla çalışmak istiyor. Okuma, çalışma arzusunu istese de engelleyemiyor. Bu dönemde ailesi ve öğretmenleri tarafından farkediliyor ve Sovyetler Birliği Başkanı Brejnev'in özel talimatıyla sadece Kremlin'de yaşayanların çocuklarının eğitildiği özel devlet okuluna alınıyor. 11 yıllık bu özel okulu Naida Camukova yedi yılda tamamlıyor. Tek okulda okumaktan sıkılan Naida, dokuz yaşında Tıp Kolejine başlıyor. İki okulu da birden okuyan küçük dahi, 11 yaşında bu okullardan mezun oluyor.
BREJNEV'İN YANINDA
ŞİİR OKUDU
Rusya'nın bir numaralı okulunda eğitim gören Naida Camukova, Sovyetler Birliği döneminde yapılan gösterişli devlet törenlerine katılarak Sovyetler Birliği Başkanı Brejnev'in yanında şiir bile okumuş. Genç profesör o günleri şöyle anlatıyor: "Gösterişli ve tüm imkanları olan bir okuldaydım. Allah'ın bana verdiği bir yetenekten ötürü orada olduğumu biliyordum. Gençlik, daha doğrusu çocukluk yıllarımı ben hep çalışarak ve bilgi edinerek geçirdim. Birçok oyuncağım, bebeklerim vardı, ama ben defter ve kitapları kendime oyuncak yaptım. 14 yaşıma kadar neredeyse hergün bir kitap okudum. Bir kitabı okuduğumda aradan beş yıl geçse bile her sayfasını hatırlıyorum."
Durum böyle olmasına karşın Naida Camukova ismi Guiness rekorlar kitabına girmemiş. Bunun da nedeni Naida hanımın ailesi. Çünkü kızlarını hep medyadan uzak tutmuşlar ve medyatik bir aile olmaktan kaçınmışlar.
Yetkililer Naida'nın olağanüstü bir insan olduğunu anlamışlar ve onunla özel olarak ilgilenmeye başlamışlar. Naida'ya küçük yaşta yapılmaya başlanan zeka testi düzenli olarak her yıl devam etmiş. 11 YAŞINDA
ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİSİ
Yaşıtları ilkokuldan mezun olurken o üniversite eğitimine başlamış. Rusya'nın en iyi lisesini yedi yılda bitiren Naida Camukova 11 yaşında Moskova Devlet Üniversitesi Tarih Bölümü'nde okumaya başlıyor. Lisede olduğu gibi tek üniversite bu "deha"ya yetmeyince ikinci üniversiteye başlamış. Moskova'da okuduğu dönemde buna paralel olarak Dağıstan Üniversitesi Edebiyat Bölümü'nde de eğitime başlamış.
"Peki buna paranız nasıl yetiyordu?" sorumuza ise bakın nasıl yanıt veriyor: "Ben küçük yaştan beri burs alıyordum. İlkokula başladığım dönemde burs almaya başladım. Yani dört yaşımdan beri kendi paramı kazanıyorum. Üniversitedeyken aldığım burs annemin aldığı maaşın neredeyse iki katıydı. Dağıstan ile Moskova arasında sürekli gidip geldim. Tabii bu yolculuğu uçakla yaptım. Nasıl olsa bana yetecek miktarda param vardı. Uçak bileti ve kitap alma dışında fazla bir masrafım da yoktu."
Naida Camukova 14 yaşında Moskova Devlet Üniversitesi ve Dağıstan Üniversitesi'nden mezun oluyor. Aynı yıl her iki üniversitede de öğretim üyesi olarak göreve başlıyor. 15 yaşında masterini tamamlıyor ve ders vermeye başlıyor. Üniversitede okuyan gençler öğretmen olarak karşılarında bir "çocuğu" gördüklerinde tabii ki ilk başta şaşırıyorlar. Ancak bu şaşkınlık daha sonra çok güzel bir öğretmen - öğrenci ilişkisine dönüşüyor. "Tabii ilk başta beni gören öğrenciler şaşırıyordu. Ancak zamanla alıştılar. Derslerimde sınıfım dolu olduğu gibi başka sınıflardan da dersi takip etmeye gelenler oluyordu." diye konuşuyor Naida hanım.
23 yaşında doktorasını tamamlayan genç öğretim üyesinin başından bu dönemde üzücü bir olay geçiyor. Profesörlüğe hazırlanan Naida Camukova genç yaşta beyin kanaması geçiriyor. Devamını kendinden dinleyelim: "23 yaşında doktoramı tamamladım. Ve profesörlüğe hazırlandığım günlerde beyin kanaması geçirdim. Doktorlar bunun nedenini çok fazla bilgi birikimine bağladılar. Beyni bilgisayara benzetecek olursan 'hard disc' dolmuştu ve bir noktada kopukluk oldu. Bu rahatsızlık bana profesörlüğü iki yıl geç almama neden oldu."
25 YAŞINDA İKİ
DALDA PROFESÖR
Evet kimileri o yaşta üniversiteyi bitiremezken, o 25 yaşında tarih ve aynı zamanda edebiyat profesörü oluyor. Rusça, Türkçe, Arapça, Farsça, İnglizce, Almanca ve Fransızca olmak üzere tam yedi dil biliyor.
"Bu dillerden hangisini en çok seviyorsunuz?" sorusunu şöyle yanıtlıyor: "Bunu yanıtlamak için ilk önce düşünmem lazım. Çünkü bu dillerin edebiyatını, hikayelerini, romanlarını biliyorum. Tümü çok güzel. Fransızca'nın kendine göre, Farsça'nın kendine göre güzelliği var. Rusça ise ilk öğrendiğim dil. Fakat bu soruyu sorduğunuzda içimden gelen cevap 'Türkçe'dir. Mükemmel bir dil ve çok zengin bir dil. Hatta dil değil bir kültürdür Türkçe."
Naida Camukova'nın Türkiye Türkçe'siyle tanışması 1995 yılına rastlıyor. Türkçe öğrenme kurslarına katılmak üzere İstanbul'a geliyor. İstanbul'a gelmesi biraz tesadüf sonucu olduğu için kursa başından değil biraz ilerlemiş bir döneminde başlayabiliyor. Ancak iki hafta gibi kısa bir sürede okuma ve yazmayı öğreniyor hatta kompozisyon yazmaya başlayınca öğretmeni onun Türkçe'yi daha önceden bildiğini sanıyor ve "Öyle anlaşılıyor ki siz Türkçe'yi daha önceden biliyormuşsunuz" diyor. Bugün mükemmel bir Türkçe konuşan Naida Camukova 1996 yılında Dağıstan Üniversitesi Türk Dili Bölümünü oluşturuyor. Bu bölüm Naida hanım sayesinde gelişerek büyüyor. GÖRDÜĞÜ HER
ŞEYİ HATIRLIYOR
Hiçbir zaman memleketi Dağıstan'ı ve bir Kumuk Türk'ü olduğunu unutmadığını söyleyen Prof. Daida Camukova'ya, "Memleketinizdeki insanlar size nasıl bakıyor? Bir kahraman gibi mi görüyorlar, sizden moral ve cesaret mi alıyorlar?" diye bir sorumuz oluyor. Bakın nasıl yanıt veriyor: "Benden moral bulmaları, cesaret bulmaları diye bir şey sözkonusu olamaz. Benden moral değil, bizden yani kendilerinden, kendimizden moral bulmalıyız. Bu bize yeter, artar bile. Ben bu özelliğimi bir artı olarak görmüyorum. Çünkü bu normal bir şey değildir. Size şunu söylersem, belki beni daha iyi anlayabilirsiniz. Otobüsle yolculuk yaparken dışarıya bakmamaya çalışıyorum. Çünkü gördüğüm her şeyi hatırlıyorum. Adeta beynime kazınıyor."
Son olarak "Bundan sonra ne yapmak istiyorsunuz" sorusuna ise "Bundan sonra öğrenmenin yanısıra daha çok öğrendiklerimi, bildiklerimi diğer insanlara aktarmak istiyorum. Yani öğretmek, eğitmek istiyorum" yanıtını veriyor. "