İMAM-I AZAM EBU HANİFE
-----Kalemle halvetimize yukarıdaki başlığın manasını açıklayarak başlayalım.İmam-ı Azam, Büyük İmam demektir dostlar.Ebu Hanife ise haniflerin babası anlamına gelir.Benim de taraf- tarı olduğum Hanefilik mezhebinin kurucusunun adı sanıldığı gibi ne Hanife’dir ne de Hanife adında bir çocuğu vardır.Sözün kısası mezhep imamımızın lakabı, İmam-ı Azam; mahlası da
Ebu Hanife’dir.Bu arada Türk Dil Kurumu Sözlük Kolu uzmanları Ferit Devellioğlu ve Neval
Kılıçkını tarafından hazırlanan Osmanlıca-Türkçe sözlüğe göre “hanif” İslam dinine sımsıkı bağlı olan kimse anlamına gelmektedir.Hanif sözcüğünün bir anlamı daha vardır.O da Kuran-ı Kerim indirilmezden önce Mekke’de, Hz. İbrahim’in tevhid (Bir Allah) inancına bağlı kalmış bir topluluk vardı.Bu topluluk, Araplar arasında “Hanifler” olarak anılırdı.
-----Mezhep İmamızın (önder) künyesi Numan bin Sabit’tir.Türkçemizde biz bunu Sabit oğlu Numan biçiminde söyleriz.İmam-ı Azam (Büyük İmam) 699 yılında Kufe’de doğdu.Soyunun Oğuz Türklerine dayandığı ile ilgili rivayetler vardır.Bildiğiniz gibi Oğuzlar, yoğun nüfus ha- reketleri ile Ortadoğu ve çevresine gelmişler, burada Türkmen (Kelimenin aslı Türkman’dır.) olarak adlandırılmışlardır.Türkmen sözcüğünün anlamı ile ilgili iki iddia vardır.Arap kaynaklı olanı, Müslüman olmuş Türkleri (Oğuzlar), henüz İslam’a geçmemiş olan diğer Türk Boyla -rından ayırmak için “Türk-i İman” (İmanlı Türk) denildiği ve sözcüğün zamanla Türkman > Türkmen biçimini aldığı ile ilgili görüştür.Farisi (İran) kaynaklı olanı ise Oğuzlar’ın, Türklük-
le olan bağını belirtmek için Türkmenend (Türk’e benzeyen) şeklinde adlandırıldığı, zamanla da bugünkü söyleniş biçimini (Türkmen) aldığını savunur.Menend sözcüğü, ‘’Eşi menendi olmamak’’ deyimi ile dilimize de girmiştir.
-----Günümüzde Oğuzlar, Türkmenistan’dan, Balkanlar’a; Kırım’dan, Mısır’a kadar olan ge-
niş bir coğrafyada Türkmen, Yörük, Azeri, Abdal, Tahtacı, Zaza, Terekeme (Arapça’da sesli harf olmadığı için Türkmen sözcüğü T-r-k-m-n şeklinde yazılır.), Muhacir (Hicret eden,Göç eden, Göçmen), Gurmanç (Kurmanç) gibi adlarla varlıklarını sürdürmektedir.
-----Gurmançlar’dan (Kurmanç) söz açılmışken ,çoğunlukla Türkiye’nin güneydoğusunda ya- şayan ve Kürt olarak da anılan bu Türk topluluğu ile ilgili ilginç bir ayrıntıyı (detay) sizlerle paylaşmak istiyorum.Gurmanç (Kurmanç) lehçesinde “gur (guri)” kurt anlamına gelir.“Man”
ise dünya dillerine Türkçe’den geçmiş; Erman, Toraman, Karaman, Kölemen... vb. tamlama- larda olduğu gibi “adam”, “insan”, “kişi” gibi anlamlara gelen bir sözcüktür.“ç” takısına ka- fası takılanlar olursa, inanmaktan, inanç; direnmekten, direnç; usanmaktan, usanç... diye giden
misallere (Örnek sözcüğü Ermenice’den! geldiği için kullanmıyorum.) dikkatlerini çekmek
gerekir. Sözün kısası, Gurmanç; Kurtadam anlamına gelen bir isim tamlamasıdır. Şimdi a
dostlar, destanlarında kurdu ritüel olarak kullanan kaç millet var şu dünyada? Bir düşünün bakalım.Düşünün çünkü istikbal (gelecek) biraz da köklerdedir.Hatta vatan, millet, devlet, bayrak, marş, din, ezan, secde, kitap, kıble, peygamber... diye giden sözcüklerin önüne büyük harflerle “TEK” yazmaya devam etmek istiyorsanız, Ergenekon ile Demirci Kava destanlarını da bir okuyun hele!.. Ayrıca televizyonlarda Diyarbakır Bismil’in adı geçtiğinde, “bismil”in Osmanlı Türkçesinde adanmış, kurban edilmiş kesilmiş hayvan demek olduğunu bilirseniz “TEK”leri yazmada zorluk çekmezsiniz.Zira istikbalin (gelecek) sağlam temellere oturması, mazinin (geçmiş) iyi bilinmesinden geçer.Yahya Kemal Beyin “Kökü mazide olan atiyim.” demesi de bundandır.
-----Neyse biz dönelim büyük imamımız (önder) Sabit oğlu Numan’a...Numan, önceleri dev- rin büyük alimlerinden olan Hammad’dan ders aldı.Hammad’ın ölümü üzerine, onun yerine
geçti.Ömrü boyunca dörtbinin üzerinde talebe (öğrenci) yetiştirdi.Bunların içinden kırk kadarı
müçtehit (Ayet ve hadislerden şer’i hükümler çıkaran din alimi..)makamına yükseldi.
-----Tarihi kayıtlardan da anlaşılacağı üzere Emevi yöneticileri, diğer milletlerden olan insan- ları hor görür,Müslüman dahi olsalar, onlara ikinci sınıf muamelesi yaparlardı.Buna bir de Peygamberimizin ehl-i beytine (Hz.Ali, Hz.Fatma, Hz.Hasan ve Hz.Hüseyin) yaptıkları zulüm
eklenince, İmam-ı Azam Ebu Hanife Emeviler’e karşı, Hz.Ali taraftarlarının yanında yer aldı. Zeynelabidin ve sonra da oğlu Yahya’nın isyanlarını destekledi.Emeviler, İmam-ı Azam’a ka- dılık ve hazinedarlık teklif ederek, onu satın almaya çalıştılar.Reddedince zindana attılar.Bura da işkencelere maruz kaldı.Bu durum halkı galeyana getirmeye başlayınca,bir ayaklanma ol masından korkan Emevi yöneticileri, İmam-ı Azam’ın zindandan firar etmesine göz yumdu- lar.Mekke’ye göç eden Ebu Hanife burada özellikle Hadis ve Fıkıh ( hukuk ) bilimleri üzerine yoğunlaştı.
-----Horasanlı Ebu Müslim’in, bir darbeyle Emevileri uzaklaştırıp iktidara Abbasileri getirme si üzerine, İmam-ı Azam Kufe’ye geri döndü.Kaldığı yerden başlayarak öğrencilerine ders ver meye, vaazları ile de halkı aydınlatmaya gayret etti.Bu arada Hz.Ali’nin soyundan gelenlerin manevi nüfuzundan ürken Abbasi yöneticileri,onlara eziyet etmeye başlamışlardı.Bu duruma
tahammül edemeyen Ebu Hanife, Abbasilerle de ters düştü.Abbasiler kendisinden iktidarlarını tanımasını, Bağdat kadılığını kabul ederek Abbasi Devleti’ne hizmet etmesini istediler. Bunla rın hiçbirini kabul etmeyen Ebu Hanife tekrar zindana atıldı.Günlerce süren eziyet ve işkence- lere rağmen kararından dönmeyince, bir rivayete göre yemeğine zehir katılarak 767 yılında, Bağdat’ta şehit edildi.
-----Görüşleri ile Ortadoğu’dan, Orta Asya’ya (Türkistan) ; Kafkaslar’dan, Balkanlar’a kadar milyonlarca insanı etkileyen Ebu Hanife için ilk türbe Melik Eşref... el Harizmi tarafından yap tırıldı.Kaderin garip cilvesine bakın ki, Şii-Sünni mücadeleleri sırasında türbesi Şiilerce yakı lıp yıkıldı.Kanuni Sultan Süleyman türbeyi tekrar inşa ettirdi.Ardından 4.Murat’ın buyruğu ile geniş çaplı bir onarımdan (restorasyon) geçirilerek bugünlere ulaşması sağlandı.
-----Ebu Hanife’nin beşyüz bine yakın dini meseleyle ilgili olarak fetva verdiği rivayet edilir.
Ama bilinen bir şey var ki o zamana kadar birikmiş yüzbini aşkın dini meseleyi (problem) so nuca bağlayarak, İslam Fıkhının (hukuk) temellerini atmıştır.Ebu Hanife ile ilgili sayısız eser den en meşhur olanı “Fıkh-ı Ekber” dir.Bu arada İmam-ı Azam Ebu Hanife’nin ders aldığı hocalardan birinin de İslâm’ın Şii kolunda yer alan Caferilik mezhebinin kurucusu Cafer-i Sadık Hazretleri olduğunu ; Cafer-i Sadık Hazretlerinin en parlak öğrencisinin de İmam-ı
Azam Ebu Hanife olduğunu biliyor muydunuz? Gelin biz halvetimize Niyâzi Yıldırım Genç osmanoğlu Bey’in ünlü dizeleri ile son verelim.
-----“Bir temel, bir duvar, bir taş
------Alevi, Sünni, Kızılbaş.”
AZİZ DOLU-SERİK
-----Kalemle halvetimize yukarıdaki başlığın manasını açıklayarak başlayalım.İmam-ı Azam, Büyük İmam demektir dostlar.Ebu Hanife ise haniflerin babası anlamına gelir.Benim de taraf- tarı olduğum Hanefilik mezhebinin kurucusunun adı sanıldığı gibi ne Hanife’dir ne de Hanife adında bir çocuğu vardır.Sözün kısası mezhep imamımızın lakabı, İmam-ı Azam; mahlası da
Ebu Hanife’dir.Bu arada Türk Dil Kurumu Sözlük Kolu uzmanları Ferit Devellioğlu ve Neval
Kılıçkını tarafından hazırlanan Osmanlıca-Türkçe sözlüğe göre “hanif” İslam dinine sımsıkı bağlı olan kimse anlamına gelmektedir.Hanif sözcüğünün bir anlamı daha vardır.O da Kuran-ı Kerim indirilmezden önce Mekke’de, Hz. İbrahim’in tevhid (Bir Allah) inancına bağlı kalmış bir topluluk vardı.Bu topluluk, Araplar arasında “Hanifler” olarak anılırdı.
-----Mezhep İmamızın (önder) künyesi Numan bin Sabit’tir.Türkçemizde biz bunu Sabit oğlu Numan biçiminde söyleriz.İmam-ı Azam (Büyük İmam) 699 yılında Kufe’de doğdu.Soyunun Oğuz Türklerine dayandığı ile ilgili rivayetler vardır.Bildiğiniz gibi Oğuzlar, yoğun nüfus ha- reketleri ile Ortadoğu ve çevresine gelmişler, burada Türkmen (Kelimenin aslı Türkman’dır.) olarak adlandırılmışlardır.Türkmen sözcüğünün anlamı ile ilgili iki iddia vardır.Arap kaynaklı olanı, Müslüman olmuş Türkleri (Oğuzlar), henüz İslam’a geçmemiş olan diğer Türk Boyla -rından ayırmak için “Türk-i İman” (İmanlı Türk) denildiği ve sözcüğün zamanla Türkman > Türkmen biçimini aldığı ile ilgili görüştür.Farisi (İran) kaynaklı olanı ise Oğuzlar’ın, Türklük-
le olan bağını belirtmek için Türkmenend (Türk’e benzeyen) şeklinde adlandırıldığı, zamanla da bugünkü söyleniş biçimini (Türkmen) aldığını savunur.Menend sözcüğü, ‘’Eşi menendi olmamak’’ deyimi ile dilimize de girmiştir.
-----Günümüzde Oğuzlar, Türkmenistan’dan, Balkanlar’a; Kırım’dan, Mısır’a kadar olan ge-
niş bir coğrafyada Türkmen, Yörük, Azeri, Abdal, Tahtacı, Zaza, Terekeme (Arapça’da sesli harf olmadığı için Türkmen sözcüğü T-r-k-m-n şeklinde yazılır.), Muhacir (Hicret eden,Göç eden, Göçmen), Gurmanç (Kurmanç) gibi adlarla varlıklarını sürdürmektedir.
-----Gurmançlar’dan (Kurmanç) söz açılmışken ,çoğunlukla Türkiye’nin güneydoğusunda ya- şayan ve Kürt olarak da anılan bu Türk topluluğu ile ilgili ilginç bir ayrıntıyı (detay) sizlerle paylaşmak istiyorum.Gurmanç (Kurmanç) lehçesinde “gur (guri)” kurt anlamına gelir.“Man”
ise dünya dillerine Türkçe’den geçmiş; Erman, Toraman, Karaman, Kölemen... vb. tamlama- larda olduğu gibi “adam”, “insan”, “kişi” gibi anlamlara gelen bir sözcüktür.“ç” takısına ka- fası takılanlar olursa, inanmaktan, inanç; direnmekten, direnç; usanmaktan, usanç... diye giden
misallere (Örnek sözcüğü Ermenice’den! geldiği için kullanmıyorum.) dikkatlerini çekmek
gerekir. Sözün kısası, Gurmanç; Kurtadam anlamına gelen bir isim tamlamasıdır. Şimdi a
dostlar, destanlarında kurdu ritüel olarak kullanan kaç millet var şu dünyada? Bir düşünün bakalım.Düşünün çünkü istikbal (gelecek) biraz da köklerdedir.Hatta vatan, millet, devlet, bayrak, marş, din, ezan, secde, kitap, kıble, peygamber... diye giden sözcüklerin önüne büyük harflerle “TEK” yazmaya devam etmek istiyorsanız, Ergenekon ile Demirci Kava destanlarını da bir okuyun hele!.. Ayrıca televizyonlarda Diyarbakır Bismil’in adı geçtiğinde, “bismil”in Osmanlı Türkçesinde adanmış, kurban edilmiş kesilmiş hayvan demek olduğunu bilirseniz “TEK”leri yazmada zorluk çekmezsiniz.Zira istikbalin (gelecek) sağlam temellere oturması, mazinin (geçmiş) iyi bilinmesinden geçer.Yahya Kemal Beyin “Kökü mazide olan atiyim.” demesi de bundandır.
-----Neyse biz dönelim büyük imamımız (önder) Sabit oğlu Numan’a...Numan, önceleri dev- rin büyük alimlerinden olan Hammad’dan ders aldı.Hammad’ın ölümü üzerine, onun yerine
geçti.Ömrü boyunca dörtbinin üzerinde talebe (öğrenci) yetiştirdi.Bunların içinden kırk kadarı
müçtehit (Ayet ve hadislerden şer’i hükümler çıkaran din alimi..)makamına yükseldi.
-----Tarihi kayıtlardan da anlaşılacağı üzere Emevi yöneticileri, diğer milletlerden olan insan- ları hor görür,Müslüman dahi olsalar, onlara ikinci sınıf muamelesi yaparlardı.Buna bir de Peygamberimizin ehl-i beytine (Hz.Ali, Hz.Fatma, Hz.Hasan ve Hz.Hüseyin) yaptıkları zulüm
eklenince, İmam-ı Azam Ebu Hanife Emeviler’e karşı, Hz.Ali taraftarlarının yanında yer aldı. Zeynelabidin ve sonra da oğlu Yahya’nın isyanlarını destekledi.Emeviler, İmam-ı Azam’a ka- dılık ve hazinedarlık teklif ederek, onu satın almaya çalıştılar.Reddedince zindana attılar.Bura da işkencelere maruz kaldı.Bu durum halkı galeyana getirmeye başlayınca,bir ayaklanma ol masından korkan Emevi yöneticileri, İmam-ı Azam’ın zindandan firar etmesine göz yumdu- lar.Mekke’ye göç eden Ebu Hanife burada özellikle Hadis ve Fıkıh ( hukuk ) bilimleri üzerine yoğunlaştı.
-----Horasanlı Ebu Müslim’in, bir darbeyle Emevileri uzaklaştırıp iktidara Abbasileri getirme si üzerine, İmam-ı Azam Kufe’ye geri döndü.Kaldığı yerden başlayarak öğrencilerine ders ver meye, vaazları ile de halkı aydınlatmaya gayret etti.Bu arada Hz.Ali’nin soyundan gelenlerin manevi nüfuzundan ürken Abbasi yöneticileri,onlara eziyet etmeye başlamışlardı.Bu duruma
tahammül edemeyen Ebu Hanife, Abbasilerle de ters düştü.Abbasiler kendisinden iktidarlarını tanımasını, Bağdat kadılığını kabul ederek Abbasi Devleti’ne hizmet etmesini istediler. Bunla rın hiçbirini kabul etmeyen Ebu Hanife tekrar zindana atıldı.Günlerce süren eziyet ve işkence- lere rağmen kararından dönmeyince, bir rivayete göre yemeğine zehir katılarak 767 yılında, Bağdat’ta şehit edildi.
-----Görüşleri ile Ortadoğu’dan, Orta Asya’ya (Türkistan) ; Kafkaslar’dan, Balkanlar’a kadar milyonlarca insanı etkileyen Ebu Hanife için ilk türbe Melik Eşref... el Harizmi tarafından yap tırıldı.Kaderin garip cilvesine bakın ki, Şii-Sünni mücadeleleri sırasında türbesi Şiilerce yakı lıp yıkıldı.Kanuni Sultan Süleyman türbeyi tekrar inşa ettirdi.Ardından 4.Murat’ın buyruğu ile geniş çaplı bir onarımdan (restorasyon) geçirilerek bugünlere ulaşması sağlandı.
-----Ebu Hanife’nin beşyüz bine yakın dini meseleyle ilgili olarak fetva verdiği rivayet edilir.
Ama bilinen bir şey var ki o zamana kadar birikmiş yüzbini aşkın dini meseleyi (problem) so nuca bağlayarak, İslam Fıkhının (hukuk) temellerini atmıştır.Ebu Hanife ile ilgili sayısız eser den en meşhur olanı “Fıkh-ı Ekber” dir.Bu arada İmam-ı Azam Ebu Hanife’nin ders aldığı hocalardan birinin de İslâm’ın Şii kolunda yer alan Caferilik mezhebinin kurucusu Cafer-i Sadık Hazretleri olduğunu ; Cafer-i Sadık Hazretlerinin en parlak öğrencisinin de İmam-ı
Azam Ebu Hanife olduğunu biliyor muydunuz? Gelin biz halvetimize Niyâzi Yıldırım Genç osmanoğlu Bey’in ünlü dizeleri ile son verelim.
-----“Bir temel, bir duvar, bir taş
------Alevi, Sünni, Kızılbaş.”
AZİZ DOLU-SERİK