seyfullah putkýran
New member
[SIZE=+1]Hz. Musa'nın Hz. Hızır'la arkadaşlığı[/SIZE]
Bir gün Hz. Musa Cenab-ı Hakk'a dua eder:
"Ya Rabbi, Sana sonsuz hamd ü senalar olsun, bana çok ilim ve hikmet verdin. Acaba yer yüzünde benden daha fazla ilim verdiğin bir kulun var mı? Varsa beni onunla görüştür."
"Evet var" diye cevap verir Yüce Allah, "Onu iki denizin birleştiği yerdeki kayanın yanında, balığını kaybedeceğin yerde bulacaksın."
Bunun üzerine Hz. Musa yanına Yuşa bin Nun isimli genci de alarak Yüce Mevla'nın kendisine tarif ettiği yere doğru yola çıkar. Uzun bir yolculuktan sonra iki denizin birleştiği yere varırlar. Bir çeşme başında istirahat için otururlar. Hz. Musa bir taşı başının altına yastık yaparak yatar. Bu arada Yuşa çeşmeden abdest alırken Hz. Musa'nın erzak torbasına su sıçratır. Bunun üzerine torbada bulunan pişmiş tuzlu balık birden harika bir surette canlanarak sıçrar ve denizin suları arasında kaybolur. Bir süre uyuduktan sonra Hz. Musa kalkar ve yollarına devam ederler. Acıktıklarında Hz. Musa Yuşa'dan torbalarındaki erzakı ister. Balığın, istirahat ettikleri çeşme başında birden dirilip denize atladığını söyleyince hemen oraya geri dönerler ve orada Hz. Hızır'la buluşurlar. Tanışmalarını takiben Hz. Hızır:
"Ey Musa! Sana ilim olarak Tevrat, meşguliyet olarak da İsrailoğulları yeterli değil mi?" der.
Hz. Musa, Allah'ın izni ile geldiğini belirterek, "Cenab-ı Hakk'ın sana öğrettiği ilimden istifade etmek için seninle arkadaşlık edebilir miyim?" deyince
Hz. Hızır :
"Doğrusu sen benimle arkadaşlığa dayanamazsın ve sabredemezsin" der ve onun arzusunu reddetmek ister. Bunun üzerine Hz. Musa ısrar eder:
"İnşaallah beni sabırlı bulacaksın, bu isteğimi geri çevirme!"
"Peki" diyerek kabul eder Hz. Musa'nın ısrarlı isteğini, "yalnız ben sana hikmetlerini açıklayıncaya kadar, yaptığım işlere itiraz etme ve bunlara dair kesinlikle bir şey sorma! Bu şartla ancak seninle birlikte olabiliriz."
Böylece Hz. Musa'nın çok merakla istediği maceralı arkadaşlık başlamış oldu.
Birlikte yola çıktılar. Sahil boyunca yürüdükten sonra bir gemiye bindiler. Bir süre denizde gemi ile yol aldıktan sonra Hz. Musa bir de ne görsün! Hz. Hızır eline aldığı bir aletle gemiyi yaralamıyor mu! Bunun üzerine su almaya başlayan gemi iyice yan yatmaya başlayınca Hz. Musa telaşla:
"Sen ne yapıyorsun? Gemiyi batıracaksın, içindeki bu kadar yolcuyu denize gark edeceksin. Doğrusu sen iyi bir iş yapmıyorsun!" diyerek itiraz etti.
Hz. Hızır: "Ben sana, benimle arkadaşlık etmeye gücün yetmez, dememiş miydim? Şu halde sen anlaşmamızı bozmuş oldun. Artık ayrılmamız gerekiyor" diyerek onu bırakmak istedi.
Hz. Musa, unuttuğunu belirterek özür diledi ve yolculuklarına devam ettiler. Bir süre sonra gemi güçlükle karşı sahile yanaşabildi. Birlikte inerek yollarına devam ettiler. Bir grup çocuk yol kenarında oynuyordu. Hz. Hızır bunların içine daldı. Birini yakaladığı gibi öldürüverdi. Böyle bir olay karşısında Hz. Musa'nın sabrı yine taşmıştı. Dayanamadı:
"Vallahi sen çok kötü bir iş yaptın. Ter temiz bir cana kıydın."
Hz. Hızır, anlaşmalarını hatırlatarak, bunun ikinci defa anlaşmayı ihlal olduğunu belirtti ve ayrılmak istedi. Ancak Hz. Musa tekrar özür diledi ve kendisine son bir şans daha vermesini istedi. Böylece beraberliklerini sürdürmeye devam ettiler. Yine hayli uzun bir yolculuktan sonra bir ülkeye vardılar. Çok yorulmuşlardı. Karınları da iyice acıkmıştı. Yardım istediler, fakat o ülke halkından ne yiyecek veren oldu, ne de onları misafir etmeye yanaşan. Bu arada iyice eğilmiş yıkılmak üzere olan bir duvar gördüler. Hz. Hızır hemen bu duvarı düzeltti. Hz. Musa, biraz da açlık ve yorgunluğun etkisiyle olacak ki, yine dayanamayıp çıkıştı: "Hiç değilse bir ücret karşılığı bunu yapsaydın, olmaz mıydı? Böylece biz de ihtiyacımızı gidermiş olurduk." Bu itiraz Hz. Musa'nın Hz. Hızır'la arkadaşlığının sonunu hazırlamaya yetmişti. Hz. Hızır bu üç olayın hikmetlerini bir bir şu şekilde açıkladı:
"Yaraladığım gemi, geçimlerini bu yolla temin eden on fakir kardeşe aitti. Karşı sahilde ise zalim bir hükümdar vardı. Beğendiği gemilere el koyuyordu. Gemiyi yaralamak suretiyle yana yatmış hale getirdim. Böylece zalim hükümdarın onu beğenmemesini ve neticede de el koymamasını sağlamış oldum.
Öldürdüğüm çocuğun ebeveyni, samimi iki mü'mindi. Azgın ve günahkar tabiatlı o çocuk yüzünden onlar da küfre gireceklerdi. Bundan dolayı onu öldürdüm.
Yıkılmak üzereyken düzelttiğim duvara gelince, o yetim iki çocuğa aitti. Altında babalarının onlar için gömdüğü bir define vardı. Yıkılsaydı o define açıkta kalacaktı. Başkaları ellerinden almaması için, onlar büyüyüp mallarına sahip çıkabilecek yaşa gelinceye kadar definenin gizli kalması gerekiyordu. Bunun için o duvarı düzeltip göçmesine engel oldum."
Daha sonra Hz. Hızır denizden su içen bir kuşu göstererek:
"Bu kuşun içtiği su, denizden bir şey eksiltir mi? İşte senin ve benim ilmim Allah'ın ilmi karşısında, denizden bir katre bile değildir" der ve arkadaşlıklarına son verir.
Bir gün Hz. Musa Cenab-ı Hakk'a dua eder:
"Ya Rabbi, Sana sonsuz hamd ü senalar olsun, bana çok ilim ve hikmet verdin. Acaba yer yüzünde benden daha fazla ilim verdiğin bir kulun var mı? Varsa beni onunla görüştür."
"Evet var" diye cevap verir Yüce Allah, "Onu iki denizin birleştiği yerdeki kayanın yanında, balığını kaybedeceğin yerde bulacaksın."
Bunun üzerine Hz. Musa yanına Yuşa bin Nun isimli genci de alarak Yüce Mevla'nın kendisine tarif ettiği yere doğru yola çıkar. Uzun bir yolculuktan sonra iki denizin birleştiği yere varırlar. Bir çeşme başında istirahat için otururlar. Hz. Musa bir taşı başının altına yastık yaparak yatar. Bu arada Yuşa çeşmeden abdest alırken Hz. Musa'nın erzak torbasına su sıçratır. Bunun üzerine torbada bulunan pişmiş tuzlu balık birden harika bir surette canlanarak sıçrar ve denizin suları arasında kaybolur. Bir süre uyuduktan sonra Hz. Musa kalkar ve yollarına devam ederler. Acıktıklarında Hz. Musa Yuşa'dan torbalarındaki erzakı ister. Balığın, istirahat ettikleri çeşme başında birden dirilip denize atladığını söyleyince hemen oraya geri dönerler ve orada Hz. Hızır'la buluşurlar. Tanışmalarını takiben Hz. Hızır:
"Ey Musa! Sana ilim olarak Tevrat, meşguliyet olarak da İsrailoğulları yeterli değil mi?" der.
Hz. Musa, Allah'ın izni ile geldiğini belirterek, "Cenab-ı Hakk'ın sana öğrettiği ilimden istifade etmek için seninle arkadaşlık edebilir miyim?" deyince
Hz. Hızır :
"Doğrusu sen benimle arkadaşlığa dayanamazsın ve sabredemezsin" der ve onun arzusunu reddetmek ister. Bunun üzerine Hz. Musa ısrar eder:
"İnşaallah beni sabırlı bulacaksın, bu isteğimi geri çevirme!"
"Peki" diyerek kabul eder Hz. Musa'nın ısrarlı isteğini, "yalnız ben sana hikmetlerini açıklayıncaya kadar, yaptığım işlere itiraz etme ve bunlara dair kesinlikle bir şey sorma! Bu şartla ancak seninle birlikte olabiliriz."
Böylece Hz. Musa'nın çok merakla istediği maceralı arkadaşlık başlamış oldu.
Birlikte yola çıktılar. Sahil boyunca yürüdükten sonra bir gemiye bindiler. Bir süre denizde gemi ile yol aldıktan sonra Hz. Musa bir de ne görsün! Hz. Hızır eline aldığı bir aletle gemiyi yaralamıyor mu! Bunun üzerine su almaya başlayan gemi iyice yan yatmaya başlayınca Hz. Musa telaşla:
"Sen ne yapıyorsun? Gemiyi batıracaksın, içindeki bu kadar yolcuyu denize gark edeceksin. Doğrusu sen iyi bir iş yapmıyorsun!" diyerek itiraz etti.
Hz. Hızır: "Ben sana, benimle arkadaşlık etmeye gücün yetmez, dememiş miydim? Şu halde sen anlaşmamızı bozmuş oldun. Artık ayrılmamız gerekiyor" diyerek onu bırakmak istedi.
Hz. Musa, unuttuğunu belirterek özür diledi ve yolculuklarına devam ettiler. Bir süre sonra gemi güçlükle karşı sahile yanaşabildi. Birlikte inerek yollarına devam ettiler. Bir grup çocuk yol kenarında oynuyordu. Hz. Hızır bunların içine daldı. Birini yakaladığı gibi öldürüverdi. Böyle bir olay karşısında Hz. Musa'nın sabrı yine taşmıştı. Dayanamadı:
"Vallahi sen çok kötü bir iş yaptın. Ter temiz bir cana kıydın."
Hz. Hızır, anlaşmalarını hatırlatarak, bunun ikinci defa anlaşmayı ihlal olduğunu belirtti ve ayrılmak istedi. Ancak Hz. Musa tekrar özür diledi ve kendisine son bir şans daha vermesini istedi. Böylece beraberliklerini sürdürmeye devam ettiler. Yine hayli uzun bir yolculuktan sonra bir ülkeye vardılar. Çok yorulmuşlardı. Karınları da iyice acıkmıştı. Yardım istediler, fakat o ülke halkından ne yiyecek veren oldu, ne de onları misafir etmeye yanaşan. Bu arada iyice eğilmiş yıkılmak üzere olan bir duvar gördüler. Hz. Hızır hemen bu duvarı düzeltti. Hz. Musa, biraz da açlık ve yorgunluğun etkisiyle olacak ki, yine dayanamayıp çıkıştı: "Hiç değilse bir ücret karşılığı bunu yapsaydın, olmaz mıydı? Böylece biz de ihtiyacımızı gidermiş olurduk." Bu itiraz Hz. Musa'nın Hz. Hızır'la arkadaşlığının sonunu hazırlamaya yetmişti. Hz. Hızır bu üç olayın hikmetlerini bir bir şu şekilde açıkladı:
"Yaraladığım gemi, geçimlerini bu yolla temin eden on fakir kardeşe aitti. Karşı sahilde ise zalim bir hükümdar vardı. Beğendiği gemilere el koyuyordu. Gemiyi yaralamak suretiyle yana yatmış hale getirdim. Böylece zalim hükümdarın onu beğenmemesini ve neticede de el koymamasını sağlamış oldum.
Öldürdüğüm çocuğun ebeveyni, samimi iki mü'mindi. Azgın ve günahkar tabiatlı o çocuk yüzünden onlar da küfre gireceklerdi. Bundan dolayı onu öldürdüm.
Yıkılmak üzereyken düzelttiğim duvara gelince, o yetim iki çocuğa aitti. Altında babalarının onlar için gömdüğü bir define vardı. Yıkılsaydı o define açıkta kalacaktı. Başkaları ellerinden almaması için, onlar büyüyüp mallarına sahip çıkabilecek yaşa gelinceye kadar definenin gizli kalması gerekiyordu. Bunun için o duvarı düzeltip göçmesine engel oldum."
Daha sonra Hz. Hızır denizden su içen bir kuşu göstererek:
"Bu kuşun içtiği su, denizden bir şey eksiltir mi? İşte senin ve benim ilmim Allah'ın ilmi karşısında, denizden bir katre bile değildir" der ve arkadaşlıklarına son verir.