Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Hz. Ebubekir (r.a.) i Tanımak

seyfullah putkýran

New member
Katılım
30 Eyl 2005
Mesajlar
5,807
Tepkime puanı
205
Puanları
0
Yaş
39
Konum
Ruhlar Aleminden
Web sitesi
www.tevhidyolu.net
]
qur.jpg
Hz. EBU BEKIR ES SIDDÎK (r.a.)(571-634)
qur.jpg


Hz. Muhammed (s.a.s.)'in Islâm'i teblige baslamasindan sonra ilk iman eden hür erkeklerin; rasit halifelerin, asere-i mübesserenin ilki. Câmiu'l Kur'an, es-Siddîk, el-Atik lakaplariyla bilinen büyük sahabi.

Kur'ân-i Kerim'de hicret sirasinda Rasûlullah'la beraber olmasindan dolayi, "...magarada bulunan iki kisiden biri..." (et-Tevbe, 9/40) seklinde ondan bahsedilmektedir.
Asil adi Abdülkâbe olup, Islâm'dan sonra Rasûlullah (s.a.s.)'in ona Abdullah adini verdigi kaydedilir. Azaptan azad edilmis mânâsina "atik"; dürüst, sadik, emin ve iffetli oldugundan dolayi da "siddik" lâkabiyla anilmistir. "Deve yavrusunun babasi" manasina gelen Ebû Bekir adiyla meshur olmustur. Teym ogullari kabilesinden olan Ebû Bekir'in nesebi Mürre b. Kâ'b'da Rasûlullah'la birlesir. Anasinin adi Ümmü'l-Hayr Selma, babasinin ki Ebû Kuhafe Osman'dir. Künyesi Abdullah b. Osman b. Amir b. Amir... b. Murra ...et-Teymî'dir. Bedir savasina kadar müsrik kalan oglu Abdurrahman disinda bütün ailesi müslüman olmustur. Babasi Ebû Kuhafe, Ebû Bekir'in halifeligini ve ölümünü görmüstür. Hz. Ebû Bekir'in Rasûlullah (s.a.s.)'den bir veya üç yas küçük oldugu zikredilmistir. Islâm'dan önce de saygin, dürüst, kisilikli, putlara tapmayan ve evinde put bulundurmayan "hanif" bir tacir olan Ebû Bekir, ölümüne kadar Hz. Peygamber'den hiç ayrilmamistir. Bütün servetini, kazancini Islâm için harcamis, kendisi sade bir sekilde yasamistir.

Hz. Ebû Bekir, Fil yilindan iki sene birkaç ay sonra 571'de Mekke'de dünyaya gelmis, güzel hasletlerle taninmis ve iffetiyle söhret bulmustur. içki içmek câhiliye döneminde çok yaygin bir âdet oldugu halde o hiç içmemistir. O dönemde Mekke'nin ileri gelenlerinden olup Araplarin nesep ve ahbâr ilimlerinde meshur olmustur. Kumas ve elbise ticaretiyle mesgul olurdu; sermayesi kirk bin dirhemdi ki, bunun büyük bir kismini Islâm için harcamistir. Rasûlullah'a iman eden Ebû Bekir (r.a.) Islâm dâvetçiligine baslamis, Osman b. Affân, Zübeyr b. Avvâm, Abdurrahman b. Avf, Sa'd b. Ebî Vakkas ve Talha b. Ubeydullah gibi Islâm'in yücelmesinde büyük emekleri olan ilk müslümanlarin bir çogu Islâm'i onun dâvetiyle kabul etmislerdir.

Hz. Ebû Bekir hayati boyunca Rasûlullah'in yanindan ayrilmamis, çocuklugundan itibaren aralarinda büyük bir dostluk kurulmustur. Rasûlullah birçok hususlarda onun görüsünü tercih ederdi. Umûmî ve husûsî olan önemli islerde ashâbiyla müsavere eden Peygamber (s.a.s.) bazi hususlarda özellikle Ebû Bekir'e danisirdi. (Ibn Haldun, Mukaddime, 206). Araplar ona "Peygamber'in veziri" derlerdi.
Teymogullari kabilesi Mekke'de önemli bir yere sahipti. Ticaretle ugrasiyorlar, toplumsal temaslari ve genis kültürlülükleri ile taniniyorlardi. Hz. Ebû Bekir'in babasi Mekke esrafindandi. Hz. Ebû Bekir, câhiliye döneminde de güzel ahlâki ile tâninan, sevilen bir kisi idi. Mekke'de "esnak" diye bilinen kan diyeti ve kefalet ödenmesi islerinin yürütülmesiyle görevliydi. Muhammed (s.a.s.) ile büyük bir dostluklari vardi. Sik sik bulusur, Allah'in birligi, Mekke müsriklerinin durumu ve ticaret gibi konularda müsâvere ederlerdi. ikisi de câhiliye kültürüne karsiydilar, siir yazmaz ve siiri sevmezlerdi, daha ziyade tefekkür ederlerdi.


Islâm'i Benimsemesi

Hz. Ebû Bekir, Hira dagindan dönen Hz. Muhammed ile karsilastiginda, Rasûlullah (s.a.s.) ona, "Allah'in elçisi" oldugunu söyleyip "Yaratan Rabbinin adiyla oku" (el-Alâk, 96/1) diye baslayan âyetleri bildirdigi zaman hemen ona: "Allah'in birligine ve senin O'nun rasûlü olduguna iman ettim" demistir. Hz. Hatice'den sonra Rasûlullah'a ilk iman eden odur. Hz. Peygamber (s.a.s.) Islâm'i tebliginin ilk zamanlarinda kiminle konustuysa en azindan bir tereddüt görmüs, ancak Ebû Bekir seksiz ve tereddütsüz bir sekilde kabul etmistir. Hatta Hz. Peygamber (s.a.s.), "Bütün insanlarin imani bir kefeye, Ebû Bekir'in ki bir kefeye konsa, onun imani agir basardi " diye lâtif bir benzetme de yapmistir. Mü'min Ebû Bekir, hayatinin sonuna kadar tüm varligini Islâm'a adamis, bütün hayirli islerde en basta gelmistir.

Ebû Bekir Mekke döneminde güçlü kabilelere mensup kisileri Islâm'a kazandirmaya çalisti, öte yandan müsriklerin iskencelerine maruz kalan güçsüzleri, köleleri korudu; servetini eziyet edilen köleleri satin alip azad etmekte kullandi. Bilâl, Habbab, Lübeyne, Ebû Fukayhe, Amir, Zinnire, Nahdiye, Ümmü Ubeys bunlardandir. Kendisi de Mescid-i Haram'da müsriklerin saldirisina ugramisti. Ebû Bekir, iman ettikten sonra Islâm'i teblige gizli gizli devam ediyordu. Annesi, karisi Ümmü Ruman ve kizi Esma da iman etmis, fakat ogullari Abdullah, Abdurrahman ve babasi Ebû Kuhafe henüz iman etmemislerdi. Osman b. Affan, Sa'd b. Ebî Vakkas, Abdurrahman b. Avf, Zübeyr b. Avvâm, Talha b. Ubeydullah gibi ilk müslümanlari Islâm'a dâvet eden odur. Müsriklerin eziyetleri çogalip müslümanlara yapilan baskilar arttiktan sonra Hz. Peygamber Hz. Ebû Bekir'e de Habesistan'a göç etmesini söylemis ve Ebû Bekir yola çikmis; ancak Berkü'l-Gimâd'da Mekke'nin ileri gelen kabilelerinden Ibn Dugunne ile karsilastiginda Ibn Dugunne onu himayesine aldigini ve Mekke'ye dönmesi gerektigini belirterek, ikisi birlikte Mekke'ye dönmüslerdir. Ancak sartli olarak Ebû Bekir'i himayesine alan Ibn Dugunne, Ebû Bekir'in açiktan açiga ibadet etmesi ve inancini yaymaya devam etmesi sebebiyle sartlari yerine getirmedigini iddia ederek ona ibadetini gizli yapmasini söylediginde Ebû Bekir, onun himayesine ihtiyaci olmadigini, zaten kendisine söz de vermedigini ifade etmisti: "Senin himayeni sana iâde ediyorum. Bana Allah'in himayesi yeter." Böylece onüç yil Mekke'de Rasûlullah'in yaninda kalan Hz. Ebû Bekir, Hz. Aise'nin rivâyetine göre, Rasûlullah hicret emrini alip Ebû Bekir'e gelerek ona beraberce hicret edeceklerini söyleyince Ebû Bekir sevinçten aglamaya baslamisti (Ibn Hisâm, es-Sire, II, 485).

Hz. Peygamber'in bir gecede Mekke'den Kudüs'e oradan Sidretü'l Münteha'ya gittigi isra ve Mirâc hâdisesini duyan müsrikler bunu Hz. Ebû Bekir'e yetistirdikleri zaman; "O dediyse dogrudur." demistir. Bu sözünden sonra Ebu Bekir'e; ihlâsli, asla yalan söylemeyen, özü dogru, itikadinda süphe olmayan anlaminda, "Siddik" lâkabi verildi. Kur'an tâbiriyle, "O, ne iyi arkadasti " (en-Nisâ, 4/69) denilebilir.

Iste o "Siddîk" ile o "Emîn", o iki arkadas beraberce Sevr dagindaki magaraya hareket ederek hicret etmislerdir.
 

seyfullah putkýran

New member
Katılım
30 Eyl 2005
Mesajlar
5,807
Tepkime puanı
205
Puanları
0
Yaş
39
Konum
Ruhlar Aleminden
Web sitesi
www.tevhidyolu.net
Hicreti

Sevr magarasina ilk giren Hz. Ebû Bekir, (r.a.) magarada kesif yaptiktan sonra Rasûlullah içeri girmistir. Ebû Bekir'in kizi Esma yolda yemeleri için aziklarini hazirlamisti. Onlar Mekke'den ayrilinca müsrikler her tarafa adamlarini yollayarak aramaya basladilar. Kureys kabilesinin müsrikleri Ebû Cehil baskanliginda Esma'nin evini aradilar, hakaret edip dayak attilar. Hz. Ebû Bekir (r.a.) hicret yolculuguna çikarken yanina bütün parasini almisti. Buna ragmen kizi Esma onun nerede oldugunu, nereye gittigini kâfirlere söylememistir. iz süren Mekkeli müsrikler Sevr magarasina kadar geldiler. Rasûlullah bu sirada Kur'ân'da anlatildigi biçimde söyle diyordu:
"Üzülme, Allah bizimledir" (et-Tevbe, 104/40). Nitekim Allah ona güven vermis, göremedikleri askerleriyle onu desteklemistir; Allah güçlüdür, hakimdir. Kâfirler tüm aramalara ragmen onlari bulamadilar. Magarada üç gün kaldiktan sonra Medine'ye yönelen Rasûlullah ile Ebû Bekir Kuba'ya vardilar.

Ebû Bekir magarada kaldiklari günü söyle anlatir: "Rasûlullah (s.a.s.) ile beraber bir magarada bulundum. Bir ara basimi kaldirip baktim. O anda Kureys casuslarinin ayaklarini gördüm. Bunun üzerine, 'Ya Rasûlullah, bunlardan birkaçi gözünü asagi egse de baksa muhakkak bizi görür' dedim. O, 'Sus ya Ebû Bekir. iki yoldas ki, Allah onlarin üçüncüsü ola, endise edilir mi?' buyurdu. Kuba'da üç gün kalan Rasûlullah ile Hz. Ebû Bekir nihayet Medine'ye vardilar. Medine'de Hz. Ebû Bekir humma hastaligina tutuldu. Hastalik ilerleyip yataga düstügünde Rasûlullah, "Allah'im Mekke'yi bize sevgili kildigin gibi Medine'yi de bize sevgili kil, hummayi bizden uzaklastir' diye dua ettigi zaman Hz. Ebû Bekir ve hasta olan diger sahâbîler iyilestiler. Bu aradâ Hz. Âise ile Hz. Muhammed (s.â.s.)'in dügünleri yapildi. Mescidi Nebî insâ edildi. Masraflarin bir kismini Hz. Ebû Bekir karsiladi. Medine'de kardeslik tesis edildiginde Ebû Bekir'in kardesligi Harise b. Zeyd oldu.

Hz. Ebû Bekir Medine'de Mescidi Nebî'nin insasina katildi. Rasûlullah Islâm'i yaymak ve düsmanlar hakkinda bilgi toplamak için seriyye denilen kesif kollarini Medine disina gönderiyor, bunlara bazen Hz. Ebû Bekir de katiliyordu. Rasûlullah ile birlikte bizzat çarpistigi savaslarda (Bedir'de, Uhud'da, Hendek'te) Ebû Bekir de yer aldi. O, Müreysi, Kurayza, Hayber, Mekke, Huneyn, Taif gazvelerinde de bulundu. Rasûlullah'in bizzat idare ettigi harplere gazve denir. Ebû Bekir, bu sözü geçen büyük savaslardan baska, otuzdan fazla gazveye katilmistir. Çarpisma olmaksizin Veddan, Buvat, Bedr-i Ûlâ, Useyre gazveleriyle de düsmanlar itaat altina alinmistir. Bütün bu gazvelerde Hz. Ebû Bekir, Rasûlullah'in en yakininda yer almis olup onun "veziri" gibi idi. Bedir'de, oglu Abdurrahman müsrikler safinda yer aldiginda Ebû Bekir ogluyla çarpismistir. Sadece o degil, Bedir'de birçok sahâbî, oglu, kardesi, babasi, dayisi ile çarpismisti. Bedir savasi, müslümanlarin Islâm'i herseyden üstün tuttuklarini, Allah için en yakinlari olan müsrikleri kan bagi veya kabile taassubu içinde kalmadan, baska insanlardan ayirdetmeden öldürdüklerini göstermektedir. Rasûlullah'in bir amcasi Hamza, Islâm ordusu safindayken öteki amcasi Abbas, düsman safindaydi. Yegeni Ubeyde kendi yanindayken, öteki yegenleri Ebû Süfyan ve Nevfel müsriklerle beraberdi. Hattâ kizi Zeyneb'in esi Ebû'l-As da Rasûlullah'a karsi müsriklerle birlikte savasiyordu.

Hicretin 9. yilinda Medine'de büyük bir kitlik oldu. Bu arada Bizans imparatoru, sam'da Hicaz bölgesini istilâ etmek üzere büyük bir ordu hazirladi. Rasûlullah, bu orduya karsi Islâm ordusunu hazirlarken, kitlik sebebiyle zorluklarla karsilasti. Ebû Bekir malinin hepsini bu ordunun hazirlanmasinda kullandi. Onuncu yilda "Vedâ Hacci"nda bulunan Allah'in Rasûlü, onbirinci yilda hastalandi.

Hilâfeti

Hicrî onbirinci yilda hastalanan Rasûlullah (s.a.s.) 13 Rebiyülevvel Pazartesi günü (8 Haziran 632) vefât etti. Onun vefâtini duyan müslümanlar büyük bir üzüntüye kapildilar ve ilk anda ne yapmalari gerektigine karar veremediler. Ama o da bir ölümlüydü. Hz. Ömer, onun Hz. Musa gibi Rabbi ile bulusmaya gittigini, O'nun için "öldü" diyen olursa ellerini kesecegini söylüyordu. Ebû Bekir, Rasûlullah'in iyi oldugu bir sirada ondan izin alarak kizinin yanina gitmisti. Vefât haberini duyar duymaz hemen geldi, Rasûlullah'i alnindan öptü ve "Babam ve anam sana fedâ olsun ya Rasûlullah. Ölümünde de yasamindaki kadar güzelsin. Senin ölümünle peygamberlik son bulmustur. sânin ve serefin o kadar büyük ki, üzerinde aglamaktan münezzehsin. Yâ Muhammed, Rabbinin katinda bizi unutma; hatirinda olalim ..." dedi. Sonra disari çikip Ömer'i susturdu ve; "Ey insanlar, Allah birdir, O'ndan baska ilâh yoktur, Muhammed O'nun kulu ve elçisidir. Allah apaçik hakikattir. Muhammed'e kulluk eden varsa, bilsin ki o ölmüstür. Allah'a kulluk edenlere gelince, süphesiz Allah diri, bâkî ve ebedîdir. Size Allah'in su buyrugunu hatirlatirim: "Muhammed sadece bir elçidir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmistir. Simdi o ölür veya öldürülürse siz ökçelerinizin üzerinde geriye mi döneceksiniz? Kim ökçesi üzerinde geriye dönerse Allah'a hiçbir ziyan veremez. Allah sükredenleri mükâfatlandiracaktir" (Âl-u imrân, 3/144). Allah'in kitabi ve Rasûlullah'in sünnetine sarilan dogruyu bulur, o ikisinin arasini ayiran sapitir. seytan, peygamberimizin ölümü ile sizi aldatmasin, dininizden saptirmasin. seytanin size ulasmasina firsat vermeyiniz" (Ibn Hisâm, es-Sire, IV, 335; Taberî, Târih, III, 197,198).

Hz. Ebû Bekir bu konusmasiyla orada bulunanlari teskin ettikten sonra Rasûlullah'in teçhiziyle ugrasirken, Ensâr, Benû Sâide sakifesinde toplanarak Hazrec'in reisi olan Sa'd b Uhâde'yi Rasûlullah'tan sonra halife tayini için bir araya gelmislerdir. Ebû Bekir, Hz. Ömer, Ebû Ubeyde ve Muhacirlerden bir grup hemen Benû Saîde'ye gittiler. Orada Ensâr ile konusulduktan ve hilâfet hakkinda çesitli müzakereler yapildiktan sonra Hz. Ebû Bekir, Ömer ile Ebû Ubeyde'nin ortasinda durdu ve her ikisinin ellerinden tutarak ikisinden birine bey'at edilmesini istedi. O, kendisini halife olarak öne sürmedi. Hz. Ebû Bekir'in konusmasindan sonra Hz. Ömer atilarak hemen Ebû Bekir'e bey'at etti ve, "dedi. Hz. Ey Ebû Bekir, müslümanlara sen Rasûlullah'in emriyle namaz kildirdin. Sen onun halifesisin ve biz sana bey'at ediyoruz. Rasûlullah'a hepimizden daha sevgili olan sana bey'at ediyoruz" Ömer'in bu âni davranisi ile orada bulunanlarin hepsi Ebû Bekir'e bey'at ettiler. Bu özel bey'attan sonra ertesi gün Mescid-i Nebî'de Hz. Ebû Bekir bütün halka hutbe okudu ve resmen ona bey'at edildi. Rasûlullah'in defni sali günü gerçeklesirken, onun nereye defnedilecegi hakkinda da bir ihtilâf meydana geldiginde Hz. Ebû Bekir yine firasetini ortaya koydu ve "Her peygamber öldügü yere defnedilir" hadisini ashaba hatirlatarak bu ihtilâfi giderdi. Rasûlullah'in cenaze namazi imamsiz olarak gruplar halinde kilindi. Bütün bunlar olurken, Hz. Ali'nin Hz. Fatima'nin evinde Hasimogullari ve yandaslari ile toplandigi ve bey'ata ilk zamanlar katilmadigi nakledilir. Hz. Ali rivâyetlere göre, el-Bey'atü'l-Kübrâ'ya bey'at edildigi haberini alir almaz, elbisesini yarim yamalak giydigi halde evden firlamis ve gidip Hz. Ebû Bekir'e bey'at etmistir (Taberî, Târih, III, 207). Onun aylarca Hz. Ebû Bekir'e bey'at etmedigi haberleri gerçege uygun olmasa gerektir. Çünkü onun Ebû Bekir'in üstünlügünü bildigi, onun hakkinda yaptigi konusmalar ve tarihin akisi, diger rivâyetlere aykiridir.

Râsulullah'in en yakin ashâbi arasinda -hattâ Ebû Bekir ile Ömer arasinda- zaman zaman ihtilâflar, görüs ayriliklari meydana gelmisse de ilk iki halife zamaninda da görüldügü gibi dâima birliktelik devam ettirilmistir. Anlasmazlik gibi görünen hâdiselerin birçogunda huy ve karakter farkliligi rol oynuyordu. Meselâ Ebû Bekir yumusak ve sâkin davranirken, Ömer sertlik yanlisiydi. Ama her zaman birlikte hareket ettiler. Ebû Bekir'in yönetiminde, Hz. Ali ve Zübeyr b. Avvam Ridde savaslarinda kararlarin içinde, namazlarda Ebû Bekir'in arkasinda yer almislardir (Ibn Kesir, el-Bidâye ve'n Nihâye, V, 249). Hz. Ali, Rasûlullah'in bir vasiyeti olsaydi ölünceye kadar onu yerine getirecegini söylemis (Taberî, a.g.e., IV, 236) ancak, Ibn Abbas'in Rasûlullah hastalandigi zaman ona gidip hilâfet isini sormak istemesini geri çevirmistir. Yani Hz. Ebû Bekir'in halifeligine karsi kimseden bir çikis olmamistir. Zaten tabii, fitrî, akli ve maslahata uygun olan da onun halifeligidir. Hz. Peygamber ölmeden önce yazili bir ahidname birakmamis, ancak Hz. Ebû Bekir'in faziletine dair Mescid'de konusmus, hasta yatagindayken onu israrla çagirtmis ve yerine imam tâyin etmistir.

Hz. Ebû Bekir, kendisine Rasûlullah'in mirasindan pay almak için gelen Hz. Fâtima'ya, "Rasûlullah'in yaptigi hiçbir seyi yapmaktan geri durmam" diyerek, Fâtima'nin peygamberin kizi olmasini dinin üstün tutulmasindan daha önemsiz görmüs ve Rasûlullah'in yanindayken ondan ne duymus, ne görmüsse onu tatbik etmistir (Taberî, III, 220). Sonralari Hz. Ali'nin hilâfeti zamaninda Fâtima'ya -ki, Ebû Bekir'e gidip miras isterken onu savunmustu- mirastan hiçbir sey vermemesi de ashâbin Rasûlullah'in sünnetine nasil itaat ettiklerinin delilidir (Ibn Teymiye, Minhâc'üs-Sünne, III, 230). Hz. Ebû Bekir "Rasûlullah'in Halifesi" seçildikten sonra Mescid'de yaptigi konusmada, "Sizin en hayirliniz degilim, ama basiniza geçtim; görevimi hakkiyle yaparsam bana yardim ediniz, yanilirsam dogru yolu gösteriniz; ben Allah ve Rasûlü'ne itaat ettigim müddetçe siz de bana itaat ediniz, ben isyan edersem itaatiniz gerekmez..." demistir (Ibn Hisâm, es-Sire, IV, 340-341; Taberî, Târih, III, 203).
 

seyfullah putkýran

New member
Katılım
30 Eyl 2005
Mesajlar
5,807
Tepkime puanı
205
Puanları
0
Yaş
39
Konum
Ruhlar Aleminden
Web sitesi
www.tevhidyolu.net
Mürtedlerle Mücadele, Irak ve Suriye Fütühati

Hz. Ebû Bekir Rasûlullah'in halifesi olduktan sonra, onun vefâtiyla Arabistan'da Mekke ve Medine disindaki bölgelerde görülen dinden dönme hareketlerine, yalanci peygamberlere, "namaz kilariz, ama zekât vermeyiz" diyenlere karsi savas açti. Esvedu'l-Ansi, Müseylemetü'l-Kezzâb, Secah, Tuleyha gibi yalanci peygamberlerle yapilan savaslarla bu zararli unsurlar yok edilmis, isyan bastirilmis, zekât yeniden toplanmaya ve Beytü'l-Mal'e konulup dagitilmaya baslanmistir. Rasûlullah'in hazirladigi, ancak vefâti sebebiyle bekleyen Üsâme ordusunu Ürdün'e yollayan Ebû Bekir, Bahreyn, Umman, Yemen, Mühre isyanlarini bastirmistir. içte isyancilarla mücâdele edilirken, dista da iki büyük imparatorlugun, iran ve Bizans'in ordulariyla karsilasilmistir. Hîre, Ecnâdin ve Enbâr, savaslarla Islâm diyarina katilmis, Irak fethedilmis, Suriye'nin de önemli kentleri ele geçirilmistir. Yermük savasi devam ederken Hz. Ebû Bekir vefât etmistir. Onun ordusuna verdigi ögütlerde su ibareler vardir: "Kadin, çocuk ve yaslilara dokunmayin, yemis veren agaçlari kesmeyin, ma'mur bir yeri tahrip etmeyin, haddi asmayin, korkmayin." Gerçekten Islâm ordusu fethettigi yerlerde kimseye zulmetmemis, adaletiyle düsmanlarin takdirini kazanmis, müslüman olmayip da cizye vererek Islâm'in himayesine giren milletler huzur ve emniyet içinde yasamislardir.

Kur'ân-i Kerîm'in Toplanmasi, "Mushaf''in Meydana gelmesi

Hz. Ebû Bekir, Ridde harplerinde, vahiy kâtiplerinin ve kurrâ'nin birçogunun sehid olmasi üzerine, Hz. Ömer'in Kur'ân'in toplanmasi fikrine önce sicak bakmamissa da sonra ona hak vererek, Kur'ân âyetlerinin toplanmasini saglamistir. Rasûlullah zamaninda peyderpey inen vahiy, kâtiplerce ceylan derilerine, beyaz taslara, enli hurma dallarina yazildigi gibi, ashâbin çogu da Kur'ân hâfizi idi. Ancak, yazili olan âyetler daginikti, kurrâ da azalinca Kur'ân'in muhafazasi hususunda endise edildi. Ebû Bekir, Zeyd b. Sâbit'in baskanliginda bir heyet teskil ederek, herkesin elindeki âyetleri getirmesini emretti. Ayrica sâhitlerle âyetler dogrulaniyor, kurrâ' ile te'kid ediliyordu. Böylece bütün âyetler toplandi ve "Mushaf" meydana getirildi. Bu Mushaf Ebû Bekir'den Ömer'e, ondan da kizi Hafsa'ya geçti ve Hz. Osman zamaninda çogaltilarak Dârü'l-islam'in bütün vilâyetlerine dagitildi.

Vefâti

Hilâfeti iki sene üç ay gibi çok kisa bir müddet sürmesine ragmen Hz. Ebû Bekir zamaninda Islâm devleti büyük bir gelisme göstermistir. Hz. Ebû Bekir Hicrî 13. yilda Cemâziyelâhir ayinin basinda hicretten sonra Medine'de yakalandigi hastaliginin ortaya çikmasi üzerine yataga düsünce yerine Ömer'in namaz kildirmasini istedi. Ashâbla istisâre ederek Hz. Ömer'i halifelige uygun gördügünü söyledi. Hz. Ömer'in sert ve kaba olusu gibi bazi itirazlara cevap verdi ve hilâfet ahitnamesini Hz. Osman'a yazdirdi. Ebû Bekir (r.a.) de, çok sevdigi Rasûlullah gibi altmisüç yasinda vefât etti. Vasiyeti geregi Rasûlullah'in yanina -omuz hizasinda olarak- defnedildi. Böylece bu iki büyük insanin, iki büyük dostun, kabirlerinde de birliktelikleri devam etti.
 

seyfullah putkýran

New member
Katılım
30 Eyl 2005
Mesajlar
5,807
Tepkime puanı
205
Puanları
0
Yaş
39
Konum
Ruhlar Aleminden
Web sitesi
www.tevhidyolu.net
1689.jpg


Kisiligi ve Yönetimi

Tâcir olarak genis bir kültüre sahip olan Hz. Ebû Bekir, dürüstlügü ve takvâsi ile ashâb içinde ilk sirada yeralir. Karakteri; yumusak huyluluk, çok düsünüp çok az konusmak, tevâzu ile belirgindi. Hz. Âise'nin rivâyetine göre, "gözü yasli, gönlü hüzünlü, sesi zayif" biri idi. Câhiliye döneminde müsrikler ona güvenir, diyet ve borç-alacak islerinde onu hakem tanirlardi. Rasûlullah'in en sadik dostu olan Ebû Bekir'in Mirâc olayinda sergiledigi sonsuz baglilik örnegi ona "es-Siddik" lâkabini kazandirmistir. O bu olayda "O ne söylüyorsa dogrudur" demistir. Cömertlikte ondan üstünü de yoktur. Bütün malini mülkünü Islâm için harcamis, vefât ederken vasiyetinde, halifeligi müddetince aldigi maaslarin, topraklarinin satilarak iâde edilmesini istemis ve geride bir deve, bir köleden baska birsey birakmamistir. Dört esinden alti çocugu olan Ebû Bekir, kizi Âise'yi Rasûlullah ile hicretten sonra evlendirmistir (Tabakat-i Ibn Sa'd, VI, 130 vd.; Ibnu'l-Esir, II, 115 vd).

Hicret sirasinda magarada iken ayagini bir yilan soktugunda ve ayagi acidiginda o sirada dizine yatip uyumus olan Peygamber'i uyandirmamak için sesini çikarmamasi, aglarken Hz. Peygamber uyanip ne oldugunu sordugunda, "Anam-babam sana fedâ olsun ya Rasûlullah" demesi olayi Ebû Bekir'in Rasûlullah'a olan bagliliginin örneklerinden sadece biridir. Hz. Ebû Bekir'in beyaz yüzlü, zayif, dogan burunlu, sakallarini kina ve çivit otuyla boyayan sakin bir adam oldugu rivâyet edilir (Ibnü'l Esir, el-Kâmil fi't-Târih, II, 419-420). Rasûlullah'tan sonra bu ümmetin en hayirlisi Ebû Bekir'dir. O, Hz. Peygamber'in veziri, fetvâlarda en yakini idi. Rasûlullah'in, "insanlardan dost edinseydim, Ebû Bekir'i edinirdim" (Buhâri, Salât, 80: Müslim, Mesâcid, 38: Ibn Mâce, Mukaddime, II) ve "Herkeste iyiliklerimin karsiligi vardir, Ebû Bekir hariç" demesi ve son hutbesinde, "Allah, kullarindan birini dünya ile kendi katinda olan seyleri tercih hususunda serbest birakti; kul, Allah katinda olani tercih etti'' diye Ebû Bekir'i övmesi ve mescide açilan tüm kapilari kapattirip yalniz Hz. Ebû Bekir'in kapisini açik birakmasi ona verdigi degeri göstermektedir. Hz. Ebû Bekir'in nasslara aykiri hiçbir görüsü bize ulasmamistir, çünkü böyle bir reyi yoktur. Ebû Bekir nâsih sünneti çok iyi biliyor, Rasûlullah'i herkesten çok taniyordu. Bu yüzden hilâfetinde kendisine karsi içte muhâlif bir hareket olmamis ve fitneler görülmemistir (Buhâri, Fedâilü'l-Ashâbi'n-Nebî, 3 ). ihtilâf veya ihtilâflarda çözümsüzlük, bid'atler onun devrinde yasanmamistir. "Üzülme, Allah bizimle beraberdir" buyuran Rasûlullah'in haberi sanki lâfizda ve mânâda Hz. Ebû Bekir'de zâhir olmustur (Ibn Teymiye, Külliyat Tercümesi, Istanbul 1988, IV, 329).

Kaynaklarda onun, "Ben ancak Rasûlullah'a tâbiyim, birtakim esaslar koyucu degilim" diye kararlarinda çok titiz davrandigi zikredilir (Taberî, IV, 1845; Ibn Sa'd, III, 183). Bir meseleyi hallederken önce Kur'ân'a bakar, bulamazsa Sünnet'te arastirir, orda da bulamazsa ashâbla istisâre eder ve ictihad ederdi. Ganimetin bölüsümü meselesinde Muhâcir-Ensâr esitligi'nin ihtilâfa yol açmasinda Ömer'in Muhâcirlere daha çok pay verilmesini savunmasina ragmen ganimeti esit olarak bölüstürmüstür. O sebeple hilâfetinde huzursuzluk çikmadi. Rasûlullah ve kendisi, bir mecliste bir anda verilen üç talâki bir talâk saymislar, bu daha sonra-birçok "maslahat geregi" diye yapilan degisiklik gibi- üç talâk sayilmistir. Yani Ebû Bekir, Rasûlullah'in tüm uygulamalarini aynen tatbik etmek istemis; bazen -kalpleri Islâm'a isindirmak istenenlere toprak vermesi gibi- maslahat geregi veya zamanin degismesiyle hükümlerin degismesini söyleyen ashâbina uymustur. Müslümanlar henüz otuzsekiz kisiyken Mekke'de Mescid-i Haram'da Islâm'i teblig eden ve müsriklerce dövülen Ebû Bekir'e hilâfetinde "Halifet-u Rasûlillah" denilmis, sonraki halifelere ise "Emîrü'l-Mü'minîn" denilmistir. Mâlî islerini Ebû Ubeyde, kadilik ve kazâ islerini Hz. Ömer, kâtipligini Zeyd b. Sâbit ve Hz. Ali, baskumandanligini Üsâme ve Halid b. Velid yapmistir. Medine Dârü'l-Islâm'in baskenti olmus, Mekke, Taif, San'a, Hadramevt, Havlan, Zebid, Rima, Cened, Necran, Cures, Bahreyn vilâyetlere ayrilmistir. Yönetimi merkezî olup, ganimetlerin beste biri Beytü'l-Mal'de toplanmistir.

Hz. Ebû Bekir, Mukillîn denilen çok az hadis rivâyet eden ashâbdan sayilir. O, yanilip da yanlis birsey söylerim korkusuyla yalnizca yüz kirk iki hadis rivâyet etmis veya ondan bize bu kadar hadis rivâyeti nakledilmistir. Hutbe ve ögütlerinden bazilari söyledir:

"Rasûlullah vahy ile korunuyordu. Benim ise beni yalniz birakmayan bir seytanim vardir... Hayir islerinde acele edin, çünkü arkanizdan acele gelen eceliniz var... Allah için söylenmeyen bir sözde hayir yoktur... Herhangi bir yericinin yermesinden korktugu için hakki söylemekten çekinen kimsede hayir yoktur... Amelin sirri sabirdir... Hiç kimseye imandan sonra sagliktan daha üstün bir nimet verilmemistir... Hesaba çekilmeden kendinizi hesaba çekiniz (Ayr. bk. Ebû Nuaym, Hilye, l )
 

seyfullah putkýran

New member
Katılım
30 Eyl 2005
Mesajlar
5,807
Tepkime puanı
205
Puanları
0
Yaş
39
Konum
Ruhlar Aleminden
Web sitesi
www.tevhidyolu.net
Bazı Özellikleri :


* Karakteri; yumuşak huyluluk, çok düşünüp az konuşması, ve tevazuyla belirgindi.



* Cahiliye döneminde diyet ve borç işlerinde hakem olurdu.



* Yine o dönemde de putlardan yüz çevirmiş bir hanifti.



* Müslüman olmadan önce de bir damla içki içmemiştir.



* Araplar arasında neseb ilmini ve Arap tarihini en iyi bilenlerdendi.



* Kendi kavmi içinde rüya tabirini en iyi bilenlerdendi.



* Peygamber efendimiz (s.a.v)’in vereceği kararlarda ilk istişareye başvurduğu kişilerdendi.



* Hafızası çok kuvvetliydi.



* Çok iyi bir hatipti.



* Kumaş ticaretiyle uğraşırdı. Halifeliği döneminde bile bu mesleğini bırakmamıştı.



* Peygamberlikten önce de Efendimiz’e (s.a.v) çok yakındı. Bu konuda Ümmü Seleme validemiz şunu der:’Sanki ikiz kardeştiler’



* Peygamber efendimiz (s.a.v) bir şeye üzülse, Hz. Ebubekir’i görse hemen üzüntüsü geçerdi.



* Arap kabileleri tarihine vukufu son derece mükemmeldi. Hatta Suyuti’ye göre bu konuda onunla karşılaştırılacak kimse yoktur.

Şemaili :



Uzuna yakın orta boylu , beyaz tenli, kıvırcık saçlı, zayıf bedenli, seyrek sakallı, çukur gözlü, çıkık alınlı idi.
 

seyfullah putkýran

New member
Katılım
30 Eyl 2005
Mesajlar
5,807
Tepkime puanı
205
Puanları
0
Yaş
39
Konum
Ruhlar Aleminden
Web sitesi
www.tevhidyolu.net
Hakkındaki ayetler :


Kuran-ı Kerim’de birçok sahabeye işaret edildiği gibi, Hz. Ebubekir’e de işaret eden ayetler vardır. Bunlar içerisinde en meşhuru Tevbe suresinin 40. ayetinde geçen “iki kişiden ikincisi” ifadesidir.



Hakkındaki hadisler :



* “ İnsanlardan dost tutmuş olsaydım, muhakkak ki Ebu Bekir’i dost tutardım.” ( Tirmizi 14; İbn-i Mace, Mukaddime 11; Müsned 1, 377, 389,395)



* “ Peygamberler müstesna insanların en faziletlisi Ebu Bekir’dir.” ( Feyzü’l Kadir 1/90)



* Amr bin As diyor ki: “ Hazreti Peygamber beni Zat-ı Selasil gazasına giden beni orduya memur etmişti. Geldiğimiz zaman Resul-i Ekrem’i gördüm, ona ‘en çok sendiğin kimdir?’ dedim. Resulullah, Aişe, dedi. Erkeklerden en çok sevdiğin kimdir diye sordum. Resul-i Ekrem, Aişe’nin babası dedi. Sonra kimdir, dedim. Ömer dedi.sonra başkalarını saydı.” ( Buhari, 4. cilt, s. 192, İstanbul matbaası)



* “Dünyada hiçbir kimsenin malı benim için Ebu Bekir’in malı kadar yararlı olmamıştır.” (Buhari, Menakib-i Ebi Bekir)



* Herkeste iyiliklerimin karşılığı vardır, Ebû Bekir hariç- Müslim Fezailü’s Sahabe; 2, Tirmizi: Menakıb: 15



* Enes bin Malik rivayet ediyor: ‘Resulullah (s.a.v) Hira Dağı üzerindeydi.bir ara dağ şiddetle sarsıldı. Peygamber efendimiz (s.a.v) ‘Sakin ol! Senin üzerinde bir peygamber, bir sıddık ve bir de şehit vardır.’ buyurdu. O sırada dağda, Peygamber efendimiz (s.a.v), Ebu Bekir, Ömer, Osman bulunuyordu.” (Buhari, Fedailü’l- Ashab,101; Tirmizi Menakıb, 27)



Hakkında Söylenenler



* Hz. Ebu Bekir‘in vefat haberini duyar duymaz hıçkırıklara boğulan Hz. Ali, koşarak evine kadar gelir ve edepten iki büklüm şunları söylemeye başlar:‘Allah sana merhamet etsin ya Ebu Bekir! Sen insanların İslam yönüyle en önde olanı, iman yönüyle en mükemmeli, Allah tan en çok korkanı, yük itibariyle de en ağırının altına gireniydin.



Resulullah’ın izinde yürüme konusunda senden daha hassas, arkadaşları konusunda da senden daha duyarlı kimse olamaz. (Heysemi, Mecmau’z-Zevaid, 9/48)



* İbn-i Abbas, onun için şöyle der: ‘Allah Ebu Bekir’e rahmet etsin. Vallahi o Kur’an okur, taraf tutmaz, gayr-i meşru yola sapmaz, şeriatın hoş karşılamadıklarından men eder, dinini bilir, Allah’tan korkar, gecelerini namazla gündüzlerini oruçla geçirirdi. Dünyaya bel bağlamazdı. Halk arasında adaletle hükmetmeye önem gösterirdi. Marufu buyurur iyiliğe koşardı. Her haline şükür eder, sabah akşam iyilik, ihtiyat, az ile yetinmekte arkadaşlarından üstündü. Onu ayıplayana , onda eksiklik görene de Allah kıyamet gününe kadar lanetçileri musallat kılsın.’



* Abdullah İbni Ömer şöyle der: “ Kureyş’ten 3 kişi, insanlar içinde en güzel yüzlü, en iyi ahlaklı ve en iyi hayalıdır. Seninle konuştuklarında yalan söylemezler, sen onlarla konuştuklarında seni yalanmazlardı. Bu üç kişi Ebu Bekir, Osman ve Ebu Ubeyde’dir.” (El-Hilyetü’l-Evliya, 1,56; El-İsabe,2, 253)



* Hz. Ömer diyor ki: “ O halifeliği döneminde insanları İslam prensiplerine o derece alıştırmıştır ki, ben yönetimi ele aldığım zaman hiçbir güçlükle karşılaşmadım.” (Kenz’ul Ummal 3, 300)



* Yine Hz. Ömer bir yerde şöyle der: “Ebu Bekir’in bir gecelik veya bir saatlik ameline karşılık bütün ömrüm boyunca yaptığım ibadetime değişirim.” (Efendimizle hicreti ve mağarada geçirdikleri geceyi kastetmiştir.)



* Hz.Aişe validemiz babası hakkında şöyle der: “Resulullah vefat ettiğinde, babamın karşılaştığı zorluklar, sağlam dağlara yüklenseydi onları paramparça ederdi. Allah’a yemin ederim ki, babam insanların ihtilafa düştükleri her konuyu İslam’daki değer ve ilgisine göre en süratli bir biçimde çözdü.”



* Yine Hz. Aişe validemiz babası hakkında şu enfes tabiri kullanır: “Babam gözü yaşlı, gönlü hüzünlü, sesi zayıf biri idi.”



* Hz. Ebubekir hakkında müstakil bir eser keleme alan Seyyid Süleyman Nedvi diyor ki; “Hiçbir İslam reisi Hz. Ebubekir’in reisliği sırasında kazandığı başarılara denk işler başaramamıştır.” Hz. Ebubekir-s:169



* Fethullah Gülen Hocaefendi şöyle diyor Hz. Sıddık hakkında: “Hususî fazilette bütün ümmet bir araya gelse yine Hz. Ebu Bekir'e (r.a.) denk olamazlar.’ Asrın Getirdiği Tereddütler-3 s:8



Bir röportajında da şu ifadeleri kullanıyor: “Hz. Ebu Bekir, iki sene gibi az bir zamana o kadar çok şey sığdırmıştır ki, onu görmekte zorlanıyorum; onu anlamak için dönemini adeta x–ray ışınlarıyla incelemek lazım diye düşünüyorum.. (Mehmed Gündem-F.Gülenle 11 Gün)
 

seyfullah putkýran

New member
Katılım
30 Eyl 2005
Mesajlar
5,807
Tepkime puanı
205
Puanları
0
Yaş
39
Konum
Ruhlar Aleminden
Web sitesi
www.tevhidyolu.net
SÖZLERİNDEN SEÇMELER


* Hayır işlerinde acele edin, çünkü arkanızdan acele gelen eceliniz var.



* Amelin sırrı sabırdır.



* Hiç kimseye imandan sonra sağlıktan daha üstün bir nimet verilmemiştir.



*Kim Allah’ın rızası kazanmak uğruna nefsini azarlarsa Allah o kimseyi kendi azarlamasından emin kılar.



*Sana yol göstermek isteyenden durumunu gizleme, aksi takdirde kendini aldatırsın.



*Akrabalar arasında düşmanlık ormandaki ateş gibidir.



*Veciz konuşmanın sırrı boş konuşmayı terk etmektedir.



*Dünya müminin pazarıdır. Gece ile gündüz sermayesi, güzel ameller ticaret malları, cennet kazançları, cehennem ise zararlarıdır.



* Sırrın senin kanındır, onu akıtma.



*Allah’ın varlığını idrak etmekten aciz olduğunu anlamak O’nu hakiki idraktir.



*Umutlarınız yok olup kötü amellerinizle baş başa kalmadan önce ömrünüzü düzeltin.



*Bir toplum Allah yolunda cihadı bırakırsa, Allah o toplumu alçaltır.



*Sabırda bela sabırsızlıkta yarar yoktur.



*Ölüm, ahiret belalarının hepsinden kolay, dünya belalarının hepsinden zordur.



*Bilir misiniz cezası en çabuk gelen günah hangisidir?; azgınlık, ana baba ve akrabalarla ilişkisini kesmektir.



* Allah’a en itaatkar insan günahına en çok düşman olandır.



* Her şeyde tehdit savurma, aksi takdirde heybetin gönüllerde silinir.



*Ne söylediğini ve nerede söylediğini iyi düşünün.
 
Z

zeynep_hearty

Guest
Bu kadar açıklayıcı ve detaylı bilgi için rabbim razı olsun selam ve dua ile..
 

ebuyusuf

New member
Katılım
5 Ağu 2006
Mesajlar
50
Tepkime puanı
2
Puanları
0
caferi humeyni okusun bakalım Efendimiz(SAV) neler demiş Ebu Bekir(RA) hakkında
sağolasın seyfullah kardeşim
 

seyfullah putkýran

New member
Katılım
30 Eyl 2005
Mesajlar
5,807
Tepkime puanı
205
Puanları
0
Yaş
39
Konum
Ruhlar Aleminden
Web sitesi
www.tevhidyolu.net
zeynep_hearty' Alıntı:
Bu kadar açıklayıcı ve detaylı bilgi için rabbim razı olsun selam ve dua ile..
Rabbim cümlemizden razı olsun..

ebuyusuf' Alıntı:
caferi humeyni okusun bakalım Efendimiz(SAV) neler demiş Ebu Bekir(RA) hakkında
sağolasın seyfullah kardeşim
Allah razı olsun sayın ebuyusuf, bu yazı sadece caferi için değil tüm Hz. ebu bekiri tanımayanlar için yazma gereği duydum,
bilgisi olmayanın fikri olması kişiyi zor duruma düşürür.
 

seyfullah putkýran

New member
Katılım
30 Eyl 2005
Mesajlar
5,807
Tepkime puanı
205
Puanları
0
Yaş
39
Konum
Ruhlar Aleminden
Web sitesi
www.tevhidyolu.net
Bir Sahabe Prototipi (Hz.Ebu Bekir es-Sıddîk)

Bir Sahabe Prototipi (Hz.Ebu Bekir es-Sıddîk)

Bir Sahabe Prototipi (Hz.Ebu Bekir es-Sıddîk)


Hazreti Ebu Bekir es-Sıddîk; esas ismi Abdullah b. Osman. Kendisinin Bekir adında bir çocuğu olmamakla birlikte Ebu Bekir künyesini almasının sebeblerinden birisi şu olabilir; Arapça'da “bekera” fiili, sabah güneş doğmadan günün erken saatlerinde yola çıktı mânâsına gelirken, aynı harflerden (b-k-r) oluşan “bekira” fiili de acele etti, hızlı davrandı mânalarına gelir. İşte Hazreti Ebu Bekir'in de ilk müslümanlardan olması hasebiyle bu künyeyi aldığı söylenebilir.

Ayrıca Hazreti Ebu Bekir, Sıddîk'tı yani Efendimiz'in peygamberliğini tasdik konusunda ilk adımı O atmıştı. Lakabı, cehennemden azâd edilmiş mânâsında Atîk'ti ve bütün işlerinde Allah'tan bir tevfîk vardı.


Hazreti Ebu Bekir'in çocuklarından Esma ve Abdullah bir hanımından, Abdurrahman ve Hazreti Aişe ise esas adı Zeynep olan ve Ümm-ü Rûman olarak bilinen diğer hanımındandır. Hazreti Ebu Bekir, Allah Resûlü'nün en yakın arkadaşıydı. Efendimiz de bir vesîleyle Şayet birisini kendime halil seçseydim, bu Ebu Bekir olurdu”diye buyurmuştu.

Evet O, Efendiler Efendisi için “en yakın dost, en fedâkâr arkadaş, en güzel takdir edici yoldaş, en civanmert kardeşdi”. Hazreti Ebu Bekir bu beraberliğin akrabalık bağıyla daha da kuvvetlenmesini istemiş olacak ki kızı Hazreti Aişe'yi Efendimiz'e eş olarak seçmişti. Diğer kızı Esma'yı da, Efendimiz'in halası Safiyye validemiz'in oğlu Zübeyr b. Avvam'a vermişti. Amr b. As birgün Efendimiz'e şöyle bir soru sormuştu:Yâ Resûlallah! En çok kimi seviyorsun?” Efendimiz, “Aişe'yi” diye cevaplamıştı. “Peki, Erkeklerden kimi seviyorsun” diye sorunca; Efendimiz, “Babasını” demişti.

Ömründe hiçbir puta secde etmeyen Hazreti Ebu Bekir'in çocukken Hazreti İbrahim gibi putları kırdığı rivâyet edilir.

Hazreti Ömer, kendisinden yaklaşık 10 yaş büyük olan Hazreti Ebu Bekir için şöyle demişti:O, bizim seyyidimiz, en hayırlımız ve Allah Resûlü'nün en çok sevdiği şahıstı” .

Efendiler Efendisi de Hazreti Ebu Bekir ile Hazreti Ömer'in elinden tutmuş, Gökte benim iki vezirim vardır: Cebrail ve Mikail; yerdeki iki vezirim ise, Ebu Bekir ve Ömer'dir ve biz böyle haşrolunacağız”diye buyurmuştu.

Birgün Allah Resûlü, Hazreti Ebu Bekir'e:Şu insanlar cennete şu kapıdan, bunlar şu kapıdan, oruç tutanlar reyyân kapısından girer” diye cennetin 8 kapısını saymıştı.
Hazreti Ebu Bekir:Hepsinden girecek olan yok mu?” diye sorunca;

Efendimiz, “Evet var ve sen onlardansın” diye ferman etmişti.
Hazreti Ebu Bekir ibadet hayatı, sehâveti ve edebiyle de kimin arkadaşı olduğunu çok iyi gösteriyordu. Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi'nin şu tesbiti şâyan-ı hayrettir: “İddia normalde iyi birşey değildir, o bir riyâdır, kendini satmadır ama ben burada iddia ediyorum; Hazreti Ebu Bekir'in, Efendimiz'in huzurunda konuştuğu kelime sayısı yüzü geçmez. Aksini iddia eden varsa göstersin” . Sahabe efendilerimizin Allah Resûlü'nü dinlerken, başlarında kuş varmış ve onu kaçırmak istemiyorlarmış gibi durmaları da yukarıdaki tesbiti doğruluyor olsa gerek.
Ulemâdan bazıları, varını-yoğunu Allah yolunda sarfedip, ailesine, çoluğuna-çocuğuna birşey bırakmamayı uygun görmemekle birlikte “Hazreti Ebu Bekir'in durumu bundan müstesnâdır ve herşeyini vermesi O'na hastır” demişler. Tebük seferi için hazırlıklar başlamıştı. Mü'minler inançları uğrunda nefislerinden ve mallarından fedâkârlıkta bulunuyordu. Hazreti Osman 500 deveyi yüküyle beraber infak etmişti, Hazreti Ömer malının yarısını vermiş, Hazreti Ebu Bekir de elinde ne var ne yoksa bütün malını getirip ortaya koymuştu. Efendimiz'in “Ailene ne bıraktın?” sorusuna karşılık; “Allah ve Resûlü'nü” diye cevap vermişti

Hazreti Ebu Bekir. Evet, elinde hiçbir şey kalmamıştı, evine doğru gidiyordu, yolda birisine rastladı. Bu şahıs, Hazreti Ebu Bekir'den yardım talebinde bulundu. Verecek hiçbirşeyi yoktu Hazreti Ebu Bekir'in. Biraz düşündü, “Gel, bir eve gidelim bakalım, belki birşeyler buluruz” dedi. Tabîi ki evlerinde de birşey kalmamıştı, içeri girdi ve adama; “Sen biraz kapıda bekleyiver” dedi. Sağa sola baktı, verebileceği tek birşey vardı; o da kendi üzerindeki elbise. Yerden bir hasır aldı, ihtimal çocuklarının üzerinde oturduğu bu hasır da evin son eşyasıydı, hasırı beline doladı, bir de dikenli tel buldu ve hasırı onunla tutturdu ve kapının arasından elbisesini, o muhtaç adama verdi. Hazreti Ebu Bekir'in evinde bunlar olurken, Hazreti Cebrail önderliğinde melekler, Allah Resûlü'nün huzuruna gelmişlerdi ve hepsinin üzerinde dikenli telle tutturulmuş bir hasır vardı. Ne olduğunu bilemiyordu Efendiler Efendisi ve hep beraber Hazreti Ebu Bekir'in evine gittiler. Kapıyı Hazreti Ebu Bekir açmıştı. Evet, meleklerin üzerindeki hasır, Hazreti Ebu Bekir'in üzerinde de vardı ve durum anlaşılmıştı. Allah Resûlü, Hazreti Ebu Bekir'e hitâben: “Yâ Ebâ Bekir! Allahu Teâlâ şöyle buyuruyor; “Ben Ebu Bekir'imden râzıyım, Ebu Bekir'im de benden râzı mı?” demişti.
Hazreti Ebu Bekir için “mağara arkadaşı” anlamına gelen “yâr-ı gâr” tâbiri de kullanılır. Efendimiz, Hazreti Ebu Bekir ile birlikte hicret esnâsında Sevr mağarasında üç gün üç gece kalmış ve dördüncü gün yola çıkmışlardı. Mekke müşriklerinin Efendimiz'i bulup, O'na zarar vermelerinden korkmuş, “mağaradaki iki kişinin ikincisi”olarak “Sen hiç tasalanma, zira Allah bizimle beraberdir” âyetine muhatap olmuştu. Halk arasında oldukça yaygın olan, Hazreti Ebu Bekir'in yılan gelmesin diye ayağını mağaradaki deliğe sokması olayı hadislerde yoktur. “Sakat bir asıldan, sağlam bir fasıl” düsturunca bu hâdisenin aslı yoktur, fakat faslından istifade edilir diyebiliriz. O fasıl da Hazreti Sıddîk'e yakışır bir sadakattir. Hazreti Ebu Bekir, zorlu hicret yolculuğunda kızı Hazreti Aişe validemizi yanına almamıştı. Hazreti Aişe hicret esnasında 8 yaşında idi. Bu nedenle O'nun hadislerde yer alan hicretle ilgili ifadeleri, kendi gördüklerinin yanında hem Efendimiz'den hem de babası Hazreti Ebu Bekir'den duyduklarına dayanmaktadır.
Efendiler Efendisi, refîk-ı a'lâya yürümeden önce, rahatsızlığının son günlerinde Hazreti Ebu Bekir'e namaz kıldırmasını ferman buyurmuş, Hazreti Ebu Bekir de bu vetîrede cemaate 17 vakit namaz kıldırmıştı. Allah Resûlü, Hazreti Ebu Bekir'i imâmete geçirmekle kendisinden sonra kimin müslümanların imamı olacağına işarette bulunmuştu. Efendimiz'in sıhhati ashabının arasından ayrılacağı gün o kadar düzelmişti ki O'nun tamamiyle iyileştiği kanaatine varılmıştı. Hatta Hazreti Ebu Bekir Efendimiz'in yanından ayrılıp, evine dönmüştü. Hüzünlü haberi aldığında hemen gelmiş, gözyaşları içinde Efendimiz'in yüzündeki örtüyü kaldırmış, alnından öpmüş ve “Ölümün de hayatın gibi güzel” demişti. Müslümanlar şok içindeydi, ne yapacaklarını bilemiyorlardı öyle ki Hazreti Ömer elinde kılıç “Kim Muhammed (sallallahu aleyhi vesellem) öldü derse, kellesini alırım” diyordu. İşte o zaman Hazreti Ebu Bekir halkı sakinleştirmek için minbere çıkıp bir hutbe îrad etti: “Kim Muhammed (sallallahu aleyhi vesellem)'e tapıyor idiyse, bilsin ki Muhammed (sallallahu aleyhi vesellem) ölmüştür. Kim de Allah'a tapıyorsa, Allah diridir, asla ölmez” deyip peşinden “Muhammed (sallallahu aleyhi vesellem), sadece resuldür, elçidir. Nitekim ondan önce de nice resuller gelip geçmiştir. Şayet o ölür veya öldürülürse, Siz hemen gerisin geriye dinden mi döneceksiniz?” âyetini okudu. Ashab efendilerimiz daha önce indirilmiş olan bu âyeti sanki ilk defa duyuyor gibiydiler.

Hazreti Ebu Bekir, “çihâr-ı yâr-ı güzîn” (dört halife)'in ilkiydi. Hilâfet süresi, 2 sene 3 ay 10 küsür gün sürmüştü fakat bu süre zarfında çok büyük işler başarmıştı. Hazreti Ali'nin dediği gibiEbu Bekir olmasaydı müslümanlık olmazdı”. İslam tarihinde fetihler Hazreti Ömer döneminde had safhaya çıkmıştı ama bunun için uygun zemin Hazreti Ebu Bekir döneminde hazırlanmıştı. Efendimiz hayatta iken 3, daha sonra da 8 olmak üzere toplam 11 tane peygamberlik iddia eden yalancı ortaya çıkmıştı. Bunlar yetmiyormuş gibi bir taraftan irtidat hareketleri baş göstermiş, diğer taraftandan da “Biz namaz kılarız ama zekât vermeyiz” diyen insanlar türemişti. Hazreti Ebu Bekir işte bütün bu gâilelerin hakkından gelmişti.
Hazreti Ebu Bekir, Allah Resûlü ile aynı yaşta yani 63 yaşında vefât etmişti. Kızı Hazreti Aişe'nin dediğine göre soğuk bir günde yıkanarak üşütmüş ve hastalanmıştı. İbn Ömer Hazretleri ise Efendimiz'in ayrılığına dayanamadığını ve hüznünden dolayı vefât ettiğini söyler. Günümüz İslâm mütefekkirlerinden bazılarına göre vefât nedeni suikasttır. Başta diğer 3 halife olmak üzere Hazreti Hasan ve Hazreti Hüseyin farklı yollarla şehit edilmişlerdir. Hazreti Ebu Bekir'in de zehirlenmiş olması ihtimal dahilindedir.Hazreti Ebu Bekir peygamberlerden sonra gelen ilk şahıstır fakat husûsî faziletiyle çoğu enbiyâdan daha fazla iş yapmıştır. O'nun hayatına bakıp ashab efendilerimiz hakkında genel bir kanaate sahip olmak mümkündür. Evet, Hazreti Ebu Bekir “o ısmarlama toplum”u çok güzel bir şekilde temsil etmişti. Günümüzün ifadesiyle “O, sahabe-i kirâmın prototipiydi”.
 

yolcu

New member
Katılım
20 Şub 2007
Mesajlar
667
Tepkime puanı
18
Puanları
0
Yaş
43
Konum
yoldan
sa. seyfullah kardeşim,
emek vermişsin
neden
Allah rizası için

Rabbim Razı Olsun senden
 

denizin_sesi

New member
Katılım
22 Şub 2007
Mesajlar
145
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
39
Emeğinize Sağlik.çok Güzel Bir Paylaşim Olmuş.allah Arzi Olsun
 
Üst Alt