Dindar biri olduğunu söylüyorlardı, ama o gerçekten İngiliz ajanı bir homo****üeldi..
Irak’ın milli lideri, milli kahraman, bayrağa kendi el yazısı ile “Allahu ekber” yazan Saddam Hüseyin gerçekten Hitler’in oğlu mu idi?
Sahi Apo, karısı, kayınpederi MİT ajanı mı idi. 10 milyona mı yaptı bu işi?..
Saddam gereçkten Hitler’in oğlu mu idi? Arap değildi yani, Alman’dı yani öyle mi? Haber şöyle: Hitler’in sevgilisi 20 Nisan 1937’de Saddam’ı doğurdu. Nazi ajanları hastaneyi basıp bebek Saddam’ı Tikrit’e götürdü.” Bu iddialar önceki gün piyasaya çıkan “Reich’ın Oğlu” kitabının yazarı De Sales’e ait. Irak’ta geçen yıl idam edilen devrik lider Saddam Hüseyin hakkında ortaya atılan yeni iddia, komplo teorisyenlerini bile dehşete düşürdü. ABD’de önceki gün çıkan bir kitap, Saddam’ın Alman diktatör Adolf Hitler’in gayrımeşru oğlu olduğunu iddia ediyor. J.P De Sales tarafından yazılan “Reich’ın Oğlu” adlı tarihi kitaba göre, 1936’da Hitler’in genç sevgililerinden biri hamile kaldı. Bundan Hitler’in bile haberi yoktu ancak Alman gizli servisi bu bebeğin “Führer” için sorun yaratacağını düşünerek, genç kızı doğum yapması için Beyrut’a kaçırdı. Bu sırada Alman ajan Reinhardt Hoffmann, Bağdat’ta Nazi yanlısı bir Arap genci olan Hayrullah Tulfa’yla pazarlık yapıyordu. Ajan, Tulfa’ya yüklü bir miktar para vererek, Nisan’da doğacak bebeğe iyi ve güvenilir bir aile bulmasını istedi. Tulfa da bu iş için Nisan’da doğum yapacak kızkardeşi Subha’yı önerdi.
Hitler’in sevgilisi 20 Nisan 1937 günü Saddam’ı dünyaya getirdi. Tam yedi gün sonra Subha’nın doğum sancıları tuttuğunda, Nazi ajanları Beyrut’taki hastane odasını bastı. Annesinin kucağından zorla alınan bebek, gece gizlice Tıkrit’te Tulfa ailesinin fakir gecekondusuna götürüldü. Bu sırada Hayrullah kızkardeşinin doğuracağı bebekle, ajanların getireceği bebeği kimseye fark ettirmeden nasıl değiştireceğini hesaplıyordu. Ancak hiç beklemediği bir şey oldu. Bebek ölü doğmuştu ve kızkardeşi de kan kaybından bilincini kaybetmişti. Bu fırsatı değerlendiren Hayrullah, kimseye fark ettirmeden bebekleri değiştirdi. Ölü bebeği de Alman ajanlar ortadan kaldırdı. Saddam büyüyünce babasının Hüseyin el Macit olduğu ve doğum öncesinde kendilerini terk ettiği söylendi. Bu nedenle ‘dayısı’ Hayrullah, Saddam’a bir baba gibi yaklaşıyordu ve yaşamı boyunca üzerinde büyük etkisi oldu. Nazi sempatizanı ve aşırı milliyetçi militan olarak tanınan Hayrullah, 1941 yılında İngilizler’e karşı yapılan Raşit Ali İsyanı’na katıldığı için altı yıl hapis yattı. Hayrullah, Saddam Devlet Başkanı olduktan sonra Bağdat Belediye Başkanlığı’na da atandı.”
Tarikat şeyhi MİT ajanı çıkmamış mı idi 28 Şubat’ta?
Tavşana kaç, tazıya tut.
Lawrance bir ara şeyhlik taslamamış mı idi?
Bu gün de Müslümanlara Cuma günü zikir dersi veren, Cumartesi havrada ayin yöneten yok mu?
Nasıl oluyor da, Küçük Hüseyin efendi hem Maraşal Fevzi Çakmak’ın hem de Üzeyir Garih’in şeyhi oluyor?
Şemsi Efendi mi, Şimon Zwi mi?
İlk Kurşun anıtındaki adam İstiklal Harbi’nin kahramanı mı, bir terörist mi yoksa? Hani şu Hasan Tahsin denen adam! Asıl adı Osman Nevres’di değil mi? Makamını gidip Üsküdar Bülbülderesi mezarlığında görebilirsiniz.. Sahi ilk kurşun İzmir’de mi atıldı? Yok canım daha neler?
Buyurun size bir de “Eli Cohen”le ilgili bir hikaye! Kim bu Eli Cohen derseniz, bu koyuncu/kahinin ilginç hikayesini internetteki bir mailden aktarıyorum: Eli Cohen, Halep’ten göçmüş bir Yahudi ailenin çocuğu olarak İskenderiye’de doğdu.. 29 yaşındayken Mossad’dan iş istedi, ancak İsrail gizli servisi, bu zeki gencin, fazla risk alma kapasitesi taşımadığı gerekçesiyle başvurusunu reddetti. 1960’ta Ortadoğu’da sular ısınıp da Arap ülkelerinde çalışacacak ajan ihtiyacı oluşunca, Mossad eski dosyalarda Cohen’in adına rastladı. Arapça konuşan ve Arab’a benzeyen bu Yahudi genç, ideal ajandı. İşe alındı. Yoğun bir eğitimden sonra kendisine yeni bir kimlik verildi: Kemal Emin Taybet. Arjantin’de iş yapacak Suriyeli işadamı kimliğiyle Buenos Aires’e uçarken nereye gittiğini eşi bile bilmiyordu. Kısa sürede oradaki elçilikle teması ilerletti ve yatırım yapmak üzere Suriye’ye davet edildi. 1962’de Şam’a yerleşti. Zengin bir işadamı olarak sosyeteye karıştı. Evinde partiler veriyor, üst düzey dostluklar ve aşk ilişkileri kuruyor, aldığı bilgileri de, odasındaki radyo vericisinden Mossad’a geçiyordu.
1963’te Baas iktidara gelince Cohen’in önü iyice açıldı. Tanıdıkları, üst düzey görevlere atanmıştı. O yıl Suriye’nin, İsrail için hayati önem arz eden Ürdün Nehri’nin yatağını değiştirmeye hazırlandığını bildirdi. 1964’te İsrail bölgedeki bütün ekipmanı bombaladı. Ardından Cohen, Suriye’nin egemenliği altındaki Golan Tepeleri’ni ziyaret etti. Sadece üst düzey askerlerin girebildiği bu bölgede fotoğraflar çekti. Hatta casusluk tarihine geçecek bir öneriyle Suriyelilere istihkam mevkilerini ağaçlarla kamufle etmelerini söyledi. Bu sayede, 1967 savaşında ilkin ağaçlı bölgeleri bombalayan İsrail, Golan Tepeleri’ni iki günde ele geçirdi. Bilgilerin kaçırıldığını fark eden Suriye, KGB’den yardım istedi. KGB sızıntının adresini hemen buldu. Eli Cohen, 1965 Ocak’ında telsiz başında yakalandı. Sorguda konuşmadı. İadesi için yapılan girişimlere kulak asmayan Suriye, Mayıs 1965’te Cohen’i idam etti. Cesedi, boynunda İsrail karşıtı bir yazıyla 6 saat Şam’ın en işlek meydanında asılı kaldı. O günden sonra “Casusların Tanrısı” namıyla ünlenen Cohen, “Şam’daki Adamımız” kitabına ve “Impossible Spy” adlı tv filmine konu oldu. Belki Cohen’in biyografisine eklenecek en ilginç bilgi, asılışının 40. yıldönümünde kemiklerinin iadesi için, Türkiye’de anti Siyonist sloganlarla iktidar olmuş bir hükümetin Şam’la Kudüs arasında pazarlık yapmakta oluşudur. Perez, Ankara ziyaretinde hükümetten bu konuda destek istemiş, anlayacağınız..
Melek yüzlü, daha doğrusu melek maskeli şeytanlarla dolu dünya, melekleri ise şeytan olarak tanıtıyor masmedia!
En büyük Türkçülerin çoğu Türk değil, biliyor musunuz? Ziya Gökalp Kürtçülüğün esaslarını araştırıyordu. Tekinalp’in asıl adı Moiz Kohen’di. Türkocağı’nın kuruluşundaki en büyük bağış Lazaro Franko’ya aitti.. Türk aşireti en büyük Kürt aşiretidir. Arap düşmanı Türk Milliyetçiliği ile Türk düşmanı Arap milliyetçiliğinin fikir babasının aynı kişi olması sizi şaşırtıyor mu yoksa! Çok safsınız..
Selanik’teki, Osmanlı hükümdarı ve Müslümanların Halifesi olan Abdulhamid’in, Selanik sürgününde evinde mecburi iskana tabi tutulduğu Yahudi işadamı Alatini Efendi’nin sponsoru olduğu o mekteb, Türkçe bilmeyen Yahudi çocukları için açılmış bir Kabbala okulu mu idi yoksa Ilgaz’ın dediği gibi.
Herkes böyle değil, ama bazıları böyle..
Herkesin hain ve kahraman olarak kategorize edildiği toplumlarda, eğer inanç, fikir, tarih, kültür ve kimlik konusunda baskı ve yasalar hayata hakimse, hain ve kahramanların önemli ölçüde yer değitirdiğinden kuşku duymak gerek.
Modern Irak’ın kurucusu, büyük önder, lider Saddam Hüseyin, bir zamanlar İngiltere’nin, bir zamanlar Rusya’nın, bir zamanlar ABD’nin adamı idi. Meğerse o Hitler’in oğlu imiş. İster inan, ister inanma.. Hitler de Yahudi imiş, hem de Hazaralardan, Yani Türk Yahudisi.. Saddam da mı Türk oluyor o zaman, baba tarafından? Hatta Hitler’in savaş yıllarında Balkanlar’da namaz kılan sarıklı resimlerinin dağıtıldığını biliyor musunuz, Balkan Müslümanlarını Nazi kamplarına gönüllü yazmak için..
Karar verin şimdi, Hitler Alman mı, Yahudi mi, Müslüman mı veya Türk mü? Yahudi ise niye Yahudileri, sakatları ve Komunistleri kesti? Niye mi, Avrupa Yahudilerini Filistin’e göçe zorlamak için olmasın sakın?.. Hem de bir öldürüp yüz göstererek.. Komplo bütün bunlar. Ama bazen komplolar gerçeğin lezzet ikizidir..
Selam ve dua ile.
Abdurrahman Dilipak
Irak’ın milli lideri, milli kahraman, bayrağa kendi el yazısı ile “Allahu ekber” yazan Saddam Hüseyin gerçekten Hitler’in oğlu mu idi?
Sahi Apo, karısı, kayınpederi MİT ajanı mı idi. 10 milyona mı yaptı bu işi?..
Saddam gereçkten Hitler’in oğlu mu idi? Arap değildi yani, Alman’dı yani öyle mi? Haber şöyle: Hitler’in sevgilisi 20 Nisan 1937’de Saddam’ı doğurdu. Nazi ajanları hastaneyi basıp bebek Saddam’ı Tikrit’e götürdü.” Bu iddialar önceki gün piyasaya çıkan “Reich’ın Oğlu” kitabının yazarı De Sales’e ait. Irak’ta geçen yıl idam edilen devrik lider Saddam Hüseyin hakkında ortaya atılan yeni iddia, komplo teorisyenlerini bile dehşete düşürdü. ABD’de önceki gün çıkan bir kitap, Saddam’ın Alman diktatör Adolf Hitler’in gayrımeşru oğlu olduğunu iddia ediyor. J.P De Sales tarafından yazılan “Reich’ın Oğlu” adlı tarihi kitaba göre, 1936’da Hitler’in genç sevgililerinden biri hamile kaldı. Bundan Hitler’in bile haberi yoktu ancak Alman gizli servisi bu bebeğin “Führer” için sorun yaratacağını düşünerek, genç kızı doğum yapması için Beyrut’a kaçırdı. Bu sırada Alman ajan Reinhardt Hoffmann, Bağdat’ta Nazi yanlısı bir Arap genci olan Hayrullah Tulfa’yla pazarlık yapıyordu. Ajan, Tulfa’ya yüklü bir miktar para vererek, Nisan’da doğacak bebeğe iyi ve güvenilir bir aile bulmasını istedi. Tulfa da bu iş için Nisan’da doğum yapacak kızkardeşi Subha’yı önerdi.
Hitler’in sevgilisi 20 Nisan 1937 günü Saddam’ı dünyaya getirdi. Tam yedi gün sonra Subha’nın doğum sancıları tuttuğunda, Nazi ajanları Beyrut’taki hastane odasını bastı. Annesinin kucağından zorla alınan bebek, gece gizlice Tıkrit’te Tulfa ailesinin fakir gecekondusuna götürüldü. Bu sırada Hayrullah kızkardeşinin doğuracağı bebekle, ajanların getireceği bebeği kimseye fark ettirmeden nasıl değiştireceğini hesaplıyordu. Ancak hiç beklemediği bir şey oldu. Bebek ölü doğmuştu ve kızkardeşi de kan kaybından bilincini kaybetmişti. Bu fırsatı değerlendiren Hayrullah, kimseye fark ettirmeden bebekleri değiştirdi. Ölü bebeği de Alman ajanlar ortadan kaldırdı. Saddam büyüyünce babasının Hüseyin el Macit olduğu ve doğum öncesinde kendilerini terk ettiği söylendi. Bu nedenle ‘dayısı’ Hayrullah, Saddam’a bir baba gibi yaklaşıyordu ve yaşamı boyunca üzerinde büyük etkisi oldu. Nazi sempatizanı ve aşırı milliyetçi militan olarak tanınan Hayrullah, 1941 yılında İngilizler’e karşı yapılan Raşit Ali İsyanı’na katıldığı için altı yıl hapis yattı. Hayrullah, Saddam Devlet Başkanı olduktan sonra Bağdat Belediye Başkanlığı’na da atandı.”
Tarikat şeyhi MİT ajanı çıkmamış mı idi 28 Şubat’ta?
Tavşana kaç, tazıya tut.
Lawrance bir ara şeyhlik taslamamış mı idi?
Bu gün de Müslümanlara Cuma günü zikir dersi veren, Cumartesi havrada ayin yöneten yok mu?
Nasıl oluyor da, Küçük Hüseyin efendi hem Maraşal Fevzi Çakmak’ın hem de Üzeyir Garih’in şeyhi oluyor?
Şemsi Efendi mi, Şimon Zwi mi?
İlk Kurşun anıtındaki adam İstiklal Harbi’nin kahramanı mı, bir terörist mi yoksa? Hani şu Hasan Tahsin denen adam! Asıl adı Osman Nevres’di değil mi? Makamını gidip Üsküdar Bülbülderesi mezarlığında görebilirsiniz.. Sahi ilk kurşun İzmir’de mi atıldı? Yok canım daha neler?
Buyurun size bir de “Eli Cohen”le ilgili bir hikaye! Kim bu Eli Cohen derseniz, bu koyuncu/kahinin ilginç hikayesini internetteki bir mailden aktarıyorum: Eli Cohen, Halep’ten göçmüş bir Yahudi ailenin çocuğu olarak İskenderiye’de doğdu.. 29 yaşındayken Mossad’dan iş istedi, ancak İsrail gizli servisi, bu zeki gencin, fazla risk alma kapasitesi taşımadığı gerekçesiyle başvurusunu reddetti. 1960’ta Ortadoğu’da sular ısınıp da Arap ülkelerinde çalışacacak ajan ihtiyacı oluşunca, Mossad eski dosyalarda Cohen’in adına rastladı. Arapça konuşan ve Arab’a benzeyen bu Yahudi genç, ideal ajandı. İşe alındı. Yoğun bir eğitimden sonra kendisine yeni bir kimlik verildi: Kemal Emin Taybet. Arjantin’de iş yapacak Suriyeli işadamı kimliğiyle Buenos Aires’e uçarken nereye gittiğini eşi bile bilmiyordu. Kısa sürede oradaki elçilikle teması ilerletti ve yatırım yapmak üzere Suriye’ye davet edildi. 1962’de Şam’a yerleşti. Zengin bir işadamı olarak sosyeteye karıştı. Evinde partiler veriyor, üst düzey dostluklar ve aşk ilişkileri kuruyor, aldığı bilgileri de, odasındaki radyo vericisinden Mossad’a geçiyordu.
1963’te Baas iktidara gelince Cohen’in önü iyice açıldı. Tanıdıkları, üst düzey görevlere atanmıştı. O yıl Suriye’nin, İsrail için hayati önem arz eden Ürdün Nehri’nin yatağını değiştirmeye hazırlandığını bildirdi. 1964’te İsrail bölgedeki bütün ekipmanı bombaladı. Ardından Cohen, Suriye’nin egemenliği altındaki Golan Tepeleri’ni ziyaret etti. Sadece üst düzey askerlerin girebildiği bu bölgede fotoğraflar çekti. Hatta casusluk tarihine geçecek bir öneriyle Suriyelilere istihkam mevkilerini ağaçlarla kamufle etmelerini söyledi. Bu sayede, 1967 savaşında ilkin ağaçlı bölgeleri bombalayan İsrail, Golan Tepeleri’ni iki günde ele geçirdi. Bilgilerin kaçırıldığını fark eden Suriye, KGB’den yardım istedi. KGB sızıntının adresini hemen buldu. Eli Cohen, 1965 Ocak’ında telsiz başında yakalandı. Sorguda konuşmadı. İadesi için yapılan girişimlere kulak asmayan Suriye, Mayıs 1965’te Cohen’i idam etti. Cesedi, boynunda İsrail karşıtı bir yazıyla 6 saat Şam’ın en işlek meydanında asılı kaldı. O günden sonra “Casusların Tanrısı” namıyla ünlenen Cohen, “Şam’daki Adamımız” kitabına ve “Impossible Spy” adlı tv filmine konu oldu. Belki Cohen’in biyografisine eklenecek en ilginç bilgi, asılışının 40. yıldönümünde kemiklerinin iadesi için, Türkiye’de anti Siyonist sloganlarla iktidar olmuş bir hükümetin Şam’la Kudüs arasında pazarlık yapmakta oluşudur. Perez, Ankara ziyaretinde hükümetten bu konuda destek istemiş, anlayacağınız..
Melek yüzlü, daha doğrusu melek maskeli şeytanlarla dolu dünya, melekleri ise şeytan olarak tanıtıyor masmedia!
En büyük Türkçülerin çoğu Türk değil, biliyor musunuz? Ziya Gökalp Kürtçülüğün esaslarını araştırıyordu. Tekinalp’in asıl adı Moiz Kohen’di. Türkocağı’nın kuruluşundaki en büyük bağış Lazaro Franko’ya aitti.. Türk aşireti en büyük Kürt aşiretidir. Arap düşmanı Türk Milliyetçiliği ile Türk düşmanı Arap milliyetçiliğinin fikir babasının aynı kişi olması sizi şaşırtıyor mu yoksa! Çok safsınız..
Selanik’teki, Osmanlı hükümdarı ve Müslümanların Halifesi olan Abdulhamid’in, Selanik sürgününde evinde mecburi iskana tabi tutulduğu Yahudi işadamı Alatini Efendi’nin sponsoru olduğu o mekteb, Türkçe bilmeyen Yahudi çocukları için açılmış bir Kabbala okulu mu idi yoksa Ilgaz’ın dediği gibi.
Herkes böyle değil, ama bazıları böyle..
Herkesin hain ve kahraman olarak kategorize edildiği toplumlarda, eğer inanç, fikir, tarih, kültür ve kimlik konusunda baskı ve yasalar hayata hakimse, hain ve kahramanların önemli ölçüde yer değitirdiğinden kuşku duymak gerek.
Modern Irak’ın kurucusu, büyük önder, lider Saddam Hüseyin, bir zamanlar İngiltere’nin, bir zamanlar Rusya’nın, bir zamanlar ABD’nin adamı idi. Meğerse o Hitler’in oğlu imiş. İster inan, ister inanma.. Hitler de Yahudi imiş, hem de Hazaralardan, Yani Türk Yahudisi.. Saddam da mı Türk oluyor o zaman, baba tarafından? Hatta Hitler’in savaş yıllarında Balkanlar’da namaz kılan sarıklı resimlerinin dağıtıldığını biliyor musunuz, Balkan Müslümanlarını Nazi kamplarına gönüllü yazmak için..
Karar verin şimdi, Hitler Alman mı, Yahudi mi, Müslüman mı veya Türk mü? Yahudi ise niye Yahudileri, sakatları ve Komunistleri kesti? Niye mi, Avrupa Yahudilerini Filistin’e göçe zorlamak için olmasın sakın?.. Hem de bir öldürüp yüz göstererek.. Komplo bütün bunlar. Ama bazen komplolar gerçeğin lezzet ikizidir..
Selam ve dua ile.
Abdurrahman Dilipak
