1- Hayır Görülende Şer, Şer Görülende Hayır Olacağı Anlayışı, Doğru Bir Anlayış Mıdır?
Kur'an-ı Kerim'de bu hususla ilgili ayet-i kerimede, hayır görülende şer, şer görülende hayır olabileceği değil, hoşumuza gitmeyen bir şeyde hayır, sevdiğimiz bir şey de ise şer olabileceği buyrulmaktadır.
“Savaş, hoşunuza gitmediği halde üzerinize yazıldı (farz kılındı). Olur ki hoşunuza gitmeyen bir şey, sizin için hayırlıdır ve olur ki, sevdiğiniz şey de sizin için bir serdir. Allah bilir de siz bilmezsiniz.” [1]
Bu ayet-i kerime, ne yazık ki birçok grup tarafından istismar edilen bir ayet-i kerimedir. “Şer görülende hayır, hayır görülende şer olabileceği” şeklinde ifadelendirilen bu anlayış öyle noktalara vardırılmıştır ki, şer üzere gördüğünüz bir insanı, bir grubu eleştirmeniz, hakka ve hayıra davet edebilmeniz mümkün değildir. Gördüğünüz ve eleştirdiğiniz vakıanın şer olduğunu izah etseniz bile, o insanları şerden uzaklaştırıp hayra davet edemezsiniz. Çünkü bu kimseler görülen vakıanın şer olduğunu kabul etmekle beraber “Şer görülende hayır, hayır görülende şer olabileceği” anlayışıyla, apaçık olan serde hayır aramaya ve bu hayrı(!) beklemeye devam edeceklerdir.
Oysa yukarıda zikrettiğimiz ayet-i kerime, böylesi anlayışlara kapı aralayan bir ayet-i kerime değildir. Çünkü bu ayet-i kerimede Allah'ın değil, bizlerin hoşuna gitmeyen bir şeyde hayır veya yine bizlerin hoşuna giden bir şeyde şer olabileceği beyan edilmektedir.
“Şer görülende hayır, hayır görülende şer olabileceği” anlayışını İlahi vahye nispet etmek, İlahi vahyin şer bildirdiğinde hayır, hayır bildirdiğinde şer olabileceğini zannetmek, bu çelişkiyi veya yanılgıyı Allah'a nispet etmektir!. Hâlbuki şanı yüce Rabbimizin hayır olarak beyan ettiği her şey hayrın ta kendisi, şer olarak beyan ettiği her şey de şerrin ta kendisidir.
Rabbimizin hayır bildirdiğinde şer, şer bildirdiğinde hayır olabileceğini düşünmek, müslümanın inancında bulunmaması gereken bir düşünce şeklidir. Mesela aşağıdaki ayet-i kerimelerde, şanı yüce Rabbimiz bazı hayırların ne olduğunu şöyle beyan etmektedir.
“Allah'a ve O'nun Resulüne iman edersiniz, mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda cihad edersiniz. Bu, sizin için daha hayırlıdır; eğer bilirseniz.” [2]
“Eğer mü'minseniz, Allah'ın bıraktığı (helal işlerden olan kazanç) sizin için daha hayırlıdır. Ben, sizin üzerinizde bir gözetleyici değilim.” [3]
“Eğer (borçlu) zorluk içindeyse, ona elverişli bir zamana kadar süre (verin). (Borcu) Sadaka olarak bağışlamanız ise, sizin için daha hayırlıdır; eğer bilirseniz.” [4]
Şimdi bu ayet-i kerimelerle beyan edilen hayırlarda, şer arayabilir miyiz? “Bunlar hayır olarak bildirilmiştir ama, bu hayırlarda şer olabilir..” diyebilir miyiz?
Tabi ki hayır!..
Çünkü biraz önce söylediğimiz gibi, şanı yüce Rabbimizin hayır olarak beyan ettiği her şey hayrın ta kendisi, şer olarak beyan ettiği her şey de şerrin ta kendisidir.
“Olur ki hoşunuza gitmeyen bir şey, sizin için hayırlıdır ve olur ki, sevdiğiniz şey de sizin için bir serdir..” beyanındaki hoş görülen veya hoş görülmeyen şeyler, naklin yani İlahi vahyin değil, bizlerde bulunan nefsin ve akılın hoş görüp, görmediği şeylerdir. Dolayısıyla ayet-i kerimede beyan edilen hakikati, ayet-i kerimeye sadık kalarak şu şekilde anlamamız gerekir.
“Nakli olarak değil, akli ve nefsi olarak değerlendirip hoş gördüğümüz şeylerde şer, hoşumuza gitmeyen şeylerde ise hayır olabilir.”
Meseleyi bu şekilde anlamamız gerektiği halde, Kur'an-ı Kerim'de zikredilen ve Musa (a.s.) ile salih bir kulun yol arkadaşlığını içeren kıssa tevil edilerek, bu mesele şeriatın da fevkinde değerlendirilmekte ve şeriat ile hakikatin, zahir ile batının bazı durumlarda çelişebileceği ve batini ilimlere göre doğru olan bir davranışın, zahiri ilimlere yani şeriata göre yanlış görülebileceği ileri sürülmektedir.
Özellikle birçok tasavvuf çevresinde yaygınlaşan bu anlayışa, diğer soruda açıklık getireceğiz.
(Mehmet Alagaş-Tartışılan Sorular)
[1] Bakara: 2/216.
[2] Saf: 61/11.
[3] Hud: 11/86.
[4] Bakara: 2/280.
Kur'an-ı Kerim'de bu hususla ilgili ayet-i kerimede, hayır görülende şer, şer görülende hayır olabileceği değil, hoşumuza gitmeyen bir şeyde hayır, sevdiğimiz bir şey de ise şer olabileceği buyrulmaktadır.
“Savaş, hoşunuza gitmediği halde üzerinize yazıldı (farz kılındı). Olur ki hoşunuza gitmeyen bir şey, sizin için hayırlıdır ve olur ki, sevdiğiniz şey de sizin için bir serdir. Allah bilir de siz bilmezsiniz.” [1]
Bu ayet-i kerime, ne yazık ki birçok grup tarafından istismar edilen bir ayet-i kerimedir. “Şer görülende hayır, hayır görülende şer olabileceği” şeklinde ifadelendirilen bu anlayış öyle noktalara vardırılmıştır ki, şer üzere gördüğünüz bir insanı, bir grubu eleştirmeniz, hakka ve hayıra davet edebilmeniz mümkün değildir. Gördüğünüz ve eleştirdiğiniz vakıanın şer olduğunu izah etseniz bile, o insanları şerden uzaklaştırıp hayra davet edemezsiniz. Çünkü bu kimseler görülen vakıanın şer olduğunu kabul etmekle beraber “Şer görülende hayır, hayır görülende şer olabileceği” anlayışıyla, apaçık olan serde hayır aramaya ve bu hayrı(!) beklemeye devam edeceklerdir.
Oysa yukarıda zikrettiğimiz ayet-i kerime, böylesi anlayışlara kapı aralayan bir ayet-i kerime değildir. Çünkü bu ayet-i kerimede Allah'ın değil, bizlerin hoşuna gitmeyen bir şeyde hayır veya yine bizlerin hoşuna giden bir şeyde şer olabileceği beyan edilmektedir.
“Şer görülende hayır, hayır görülende şer olabileceği” anlayışını İlahi vahye nispet etmek, İlahi vahyin şer bildirdiğinde hayır, hayır bildirdiğinde şer olabileceğini zannetmek, bu çelişkiyi veya yanılgıyı Allah'a nispet etmektir!. Hâlbuki şanı yüce Rabbimizin hayır olarak beyan ettiği her şey hayrın ta kendisi, şer olarak beyan ettiği her şey de şerrin ta kendisidir.
Rabbimizin hayır bildirdiğinde şer, şer bildirdiğinde hayır olabileceğini düşünmek, müslümanın inancında bulunmaması gereken bir düşünce şeklidir. Mesela aşağıdaki ayet-i kerimelerde, şanı yüce Rabbimiz bazı hayırların ne olduğunu şöyle beyan etmektedir.
“Allah'a ve O'nun Resulüne iman edersiniz, mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda cihad edersiniz. Bu, sizin için daha hayırlıdır; eğer bilirseniz.” [2]
“Eğer mü'minseniz, Allah'ın bıraktığı (helal işlerden olan kazanç) sizin için daha hayırlıdır. Ben, sizin üzerinizde bir gözetleyici değilim.” [3]
“Eğer (borçlu) zorluk içindeyse, ona elverişli bir zamana kadar süre (verin). (Borcu) Sadaka olarak bağışlamanız ise, sizin için daha hayırlıdır; eğer bilirseniz.” [4]
Şimdi bu ayet-i kerimelerle beyan edilen hayırlarda, şer arayabilir miyiz? “Bunlar hayır olarak bildirilmiştir ama, bu hayırlarda şer olabilir..” diyebilir miyiz?
Tabi ki hayır!..
Çünkü biraz önce söylediğimiz gibi, şanı yüce Rabbimizin hayır olarak beyan ettiği her şey hayrın ta kendisi, şer olarak beyan ettiği her şey de şerrin ta kendisidir.
“Olur ki hoşunuza gitmeyen bir şey, sizin için hayırlıdır ve olur ki, sevdiğiniz şey de sizin için bir serdir..” beyanındaki hoş görülen veya hoş görülmeyen şeyler, naklin yani İlahi vahyin değil, bizlerde bulunan nefsin ve akılın hoş görüp, görmediği şeylerdir. Dolayısıyla ayet-i kerimede beyan edilen hakikati, ayet-i kerimeye sadık kalarak şu şekilde anlamamız gerekir.
“Nakli olarak değil, akli ve nefsi olarak değerlendirip hoş gördüğümüz şeylerde şer, hoşumuza gitmeyen şeylerde ise hayır olabilir.”
Meseleyi bu şekilde anlamamız gerektiği halde, Kur'an-ı Kerim'de zikredilen ve Musa (a.s.) ile salih bir kulun yol arkadaşlığını içeren kıssa tevil edilerek, bu mesele şeriatın da fevkinde değerlendirilmekte ve şeriat ile hakikatin, zahir ile batının bazı durumlarda çelişebileceği ve batini ilimlere göre doğru olan bir davranışın, zahiri ilimlere yani şeriata göre yanlış görülebileceği ileri sürülmektedir.
Özellikle birçok tasavvuf çevresinde yaygınlaşan bu anlayışa, diğer soruda açıklık getireceğiz.
(Mehmet Alagaş-Tartışılan Sorular)
[1] Bakara: 2/216.
[2] Saf: 61/11.
[3] Hud: 11/86.
[4] Bakara: 2/280.