Bugün, sabah 08:20 gibi arabama binerek çalışmakta olduğum şirketime doğru yola çıktım. Her sabah olduğu gibi FM bandında yayın yapan TRT FM radyosunu açtım. Amacım hem taze haber dinlemek hem de ara sıra çıkan güzel türküler eşliğinde güne biraz daha canlı başlamaktı. Spiker yayında bir konukları olduğunu söylüyordu. Konuk; Osmanlıca ve Türkçe karışımı bir cümle ile başladı sözüne. Şuan günümüze uzak Osmanlıca kelimeler barındıran bir cümle. Cümle biter bitmez bir kahkaha! Ve sözüne devam etti konuk hanımefendi: “Efendim, gördüğünüz gibi fazla söze gerek yok! Bu cümlede görülüyor ki, harf devrimi şayet olmasaydı ne anlama geldiğini bilemeyeceğimiz bu cümleleri günlük yaşantımızda anlaşılmaz bir şekilde kullanacaktık. İşte TDK olarak bizler harf devriminden…” daha fazlasına tahammül edemedim. Bir nesil düşünün ki; kendi misyonuna ve kültürüne hakaretvari bir anlatım tarzı ile yaklaşıyor. 1000 küsur yıllık bir tarihi bir anda bir cümle ile helak etme basiretsizliğine düşüyor. Ve bunu yaptıktan sonra yine bu ülke insanına TDK gibi bir kurumda görevli olduğunu söyleyebiliyor; açıkcası, utandım!
İki kuşak öncesi dedelerinin, normal bir vatandaşı bir kenara bırakın, bir alimi bile sabah yatağından cahil olarak uyandıran bir zihniyet ile, esas o zaman anlaşılması güç ve nedeni hala fanatik bir hınç ile kavmiyet düşmanlığına dayanan devrimi makul gerekçelere indirme basitliğini anlaması ve bunu itiraf etmesi sanırım çok ciddi bir zaman alacak. Oysa, Osmanlıca kurduğu cümleyi belki günümüzde çok ciddi bir edebiyat eğitimi alanlar anlayabilir, fakat; o zamanın insanlarının çok rahat anlayabileceği bir dil olduğunu göz önünde bulundurmuyor. Hatta kullanılan bu dilin, Anadolu’nun herhangi ücra bir köyünde yaşayan Ayşe nene dahi çok net bir şekilde anlıyordu.
Peki ya şimdi ? Şimdi aşağıya vereceğim bir vatandaşımızın, zamanında devletin çok ciddi ve önemli bir kurumunda görev yaparken kullandığı dili, modern zamanın bütün imkanlarını kullanarak, Anadolu’nun herhangi bir yerinde örneğin; Malatya’nın Pötürge ilçesinin her hangi bir köyünde yaşayan Ayşe nene’me anlatsın. Anlatsın ki; Ayşe nene’m gönenç sahibi olsun!
"Demokrasi ve Cumhuriyet kazanımlarının bireylere sağladığı özgürlük ortamı ve oluşan olumlu etkileşim, ulusların gönencini artırmaktadır. Demokrasiyi yaşatacak ilkelerin çağdaş içerikleriyle yaşama geçirilebilmesi ve demokrasi kültürünün toplumun tüm katmanlarına yayılması için çaba gösterilmelidir. "(A.Necdet Sezer, Ramazan Bayramı Kutlama mesajı 14 Kasım 2004)
Örneklemeler;
“Cumhuriyet, ümmetçilik yerine ulusçuluğu, kulluk yerine yurttaşlığı, kişi iktidarı yerine ulus istencini, bağnazlık yerine çağdaşlığı ve ulus devleti seçenlerin kurduğu bir rejimdir…”
“Cumhuriyet yönetimi herkesi kucaklamış, yurttaşların tümünü eşit haklara sahip kılmıştır. Böylelikle, bireyin özgürleşerek, haklarına kavuşmasının önü açılmış, temel hak ve özgürlükler güvenceye alınmış, herkese yönetime katılma hakkı tanınmış, toplumsal yaşama canlılık kazandırılmıştır. Kadının erkekle eşit duruma gelmesini, toplumsal ve kamusal yaşamda hak ettiği yeri almasını sağlayan Cumhuriyet'tir…”
“Haklarının ve sorumluluklarının bilincine vararak yurttaş olmanın erdemini yaşayan, çağdaş dünyanın kavram ve değerleriyle buluşan Türk insanı, ülkenin geleceğinde söz sahibi olmuş, yarınların biçimlenmesinde önemli rol üstlenmiştir…”
“Cumhuriyet, bilgisizliğe, bağnazlığa, yobazlığa, yoksulluğa, çaresizliğe karşı verilen savaşımın adıdır. Yüce Önder'in deyişiyle, "Cumhuriyet, bilhassa kimsesizlerin kimsesidir…”
“Cumhuriyet, gücünü ulus istencinden almış, demokrasinin kurum ve kurallarıyla yaşama geçirilebilmesini olanaklı kılmıştır…”
“Türkiye'nin, küreselleşmenin avantajlarından en üst düzeyde yararlanabilmesi, gönenç düzeyini artırabilmesi ve etkili bir dünya devleti olabilmesi öncelikli amacımızdır. Ülkemizin, toplumumuzun ve uluslararası ortamın farklılaşan gereksinimleri doğrultusunda, açılımlarını sürdürerek, saptadığı hedeflere ulaşabilecek güç ve potansiyele sahip olduğundan kuşku duymuyoruz”
(A.Necdet Sezer, Cumhuriyet Bayramı Kutlama mesajı 29 Kasım 2004)
Nasıl ? Çok net ve anlaşılır değil mi ? Bence de… Kelime kelime ve harf harf giderek belki anlatmayı şahsen deneyebilirim, ama; bu cümlelerde geçen mantığı hiçbir şekilde anlatacak bir yiğiti Ayşe nene karşısında düşünemiyorum bile.
“Aslını inkar eden; haramzadedir!” (Bir alevi özdeyişi
İki kuşak öncesi dedelerinin, normal bir vatandaşı bir kenara bırakın, bir alimi bile sabah yatağından cahil olarak uyandıran bir zihniyet ile, esas o zaman anlaşılması güç ve nedeni hala fanatik bir hınç ile kavmiyet düşmanlığına dayanan devrimi makul gerekçelere indirme basitliğini anlaması ve bunu itiraf etmesi sanırım çok ciddi bir zaman alacak. Oysa, Osmanlıca kurduğu cümleyi belki günümüzde çok ciddi bir edebiyat eğitimi alanlar anlayabilir, fakat; o zamanın insanlarının çok rahat anlayabileceği bir dil olduğunu göz önünde bulundurmuyor. Hatta kullanılan bu dilin, Anadolu’nun herhangi ücra bir köyünde yaşayan Ayşe nene dahi çok net bir şekilde anlıyordu.
Peki ya şimdi ? Şimdi aşağıya vereceğim bir vatandaşımızın, zamanında devletin çok ciddi ve önemli bir kurumunda görev yaparken kullandığı dili, modern zamanın bütün imkanlarını kullanarak, Anadolu’nun herhangi bir yerinde örneğin; Malatya’nın Pötürge ilçesinin her hangi bir köyünde yaşayan Ayşe nene’me anlatsın. Anlatsın ki; Ayşe nene’m gönenç sahibi olsun!
"Demokrasi ve Cumhuriyet kazanımlarının bireylere sağladığı özgürlük ortamı ve oluşan olumlu etkileşim, ulusların gönencini artırmaktadır. Demokrasiyi yaşatacak ilkelerin çağdaş içerikleriyle yaşama geçirilebilmesi ve demokrasi kültürünün toplumun tüm katmanlarına yayılması için çaba gösterilmelidir. "(A.Necdet Sezer, Ramazan Bayramı Kutlama mesajı 14 Kasım 2004)
Örneklemeler;
“Cumhuriyet, ümmetçilik yerine ulusçuluğu, kulluk yerine yurttaşlığı, kişi iktidarı yerine ulus istencini, bağnazlık yerine çağdaşlığı ve ulus devleti seçenlerin kurduğu bir rejimdir…”
“Cumhuriyet yönetimi herkesi kucaklamış, yurttaşların tümünü eşit haklara sahip kılmıştır. Böylelikle, bireyin özgürleşerek, haklarına kavuşmasının önü açılmış, temel hak ve özgürlükler güvenceye alınmış, herkese yönetime katılma hakkı tanınmış, toplumsal yaşama canlılık kazandırılmıştır. Kadının erkekle eşit duruma gelmesini, toplumsal ve kamusal yaşamda hak ettiği yeri almasını sağlayan Cumhuriyet'tir…”
“Haklarının ve sorumluluklarının bilincine vararak yurttaş olmanın erdemini yaşayan, çağdaş dünyanın kavram ve değerleriyle buluşan Türk insanı, ülkenin geleceğinde söz sahibi olmuş, yarınların biçimlenmesinde önemli rol üstlenmiştir…”
“Cumhuriyet, bilgisizliğe, bağnazlığa, yobazlığa, yoksulluğa, çaresizliğe karşı verilen savaşımın adıdır. Yüce Önder'in deyişiyle, "Cumhuriyet, bilhassa kimsesizlerin kimsesidir…”
“Cumhuriyet, gücünü ulus istencinden almış, demokrasinin kurum ve kurallarıyla yaşama geçirilebilmesini olanaklı kılmıştır…”
“Türkiye'nin, küreselleşmenin avantajlarından en üst düzeyde yararlanabilmesi, gönenç düzeyini artırabilmesi ve etkili bir dünya devleti olabilmesi öncelikli amacımızdır. Ülkemizin, toplumumuzun ve uluslararası ortamın farklılaşan gereksinimleri doğrultusunda, açılımlarını sürdürerek, saptadığı hedeflere ulaşabilecek güç ve potansiyele sahip olduğundan kuşku duymuyoruz”
(A.Necdet Sezer, Cumhuriyet Bayramı Kutlama mesajı 29 Kasım 2004)
Nasıl ? Çok net ve anlaşılır değil mi ? Bence de… Kelime kelime ve harf harf giderek belki anlatmayı şahsen deneyebilirim, ama; bu cümlelerde geçen mantığı hiçbir şekilde anlatacak bir yiğiti Ayşe nene karşısında düşünemiyorum bile.
“Aslını inkar eden; haramzadedir!” (Bir alevi özdeyişi