Arabistan'da Hz. İbrahim'in Tevhid dininin izlerine de rastlanıyordu. Gaflete ve aradan uzun zaman geçmesine rağmen silinmeyen bu dini izlerle amel edenlere, Hz. İbrahim'e nisbetle "Hanifler" denilirdi. Zira, Kur'ân-ı Kerim'de "Hanif" tabiri Hz. İbrahim için kullanılır:
"İbrahim (a.s.) ne Yahudi idi, ne de Hıristiyan. O, Hanif Müslüman idi." 1
Hanifler diye anılan bu insanlar, putlara nefret besler ve Allah'ın varlık ve birliğine inanırlardı. Nitekim putlardan birinin şerefine kurulan bir panayırda Varaka b. Nevfel, Ubeydullah b. Cahş, Osman b. Hüveyris, Zeyd bin Amr adındaki şahıslar, haddi zatında cansız, dilsiz, sağır, zarar veya menfaat vermekten mahrum bir takım putlara secde edip hürmet göstermeyi zillet saymışlar ve bunu açıkça ilan etmişlerdi.2
Yine akıl ve fikirlerini çalıştırarak bir takım cansız putlara tapmanın manasızlığını idrak edip bu batıl îtikada karşı mücadele verenler de vardı. Taif halkının reisi ve Arabın meşhur şairlerinden Ümeyye bin Ebi Salt, bunlardan biri idi. Bu zat, Cahiliyye Devrinde mukaddes kitapları okumuş, putperestliği terk ederek Hz. İbrahim'in dinine girmişti.
"Bismike Allahümme" tabirini ilk defa bu şair bulmuştu. Sonra bu tabir Arapların hoşuna gitmiş ve kitaplarının evveline de yazmaya başlamışlardır.
Şiirlerinde bir peygamberin lüzumundan bahseder, insanlık için nübüvvetin kati bir ihtiyaç olduğunu beyan ederdi. Araplardan bir peygamberin zuhur edeceğini geçmiş mukaddes kitaplardan öğrendiği için, o makamı kendisi arzu ediyordu. Buna binaendir ki, Efendimize risalet vazifesi verilince, hased ve kıskançlığının esiri oldu ve onu tasdik etmedi. Hatta Bedir Muharebesinde öldürülen müşrikler için mersiyeler söyledi.3
Hicretin ikinci senesinde îmân etmeden ölen Ümeyye hakkında Hazret-i Resul-ü Ekremden birkaç hadis de rivâyet olunmuştur. Efendimiz birgün terkisinde Şerid bin Süveyd ile gidiyordu. Sahabîye,
"Ümeyye'nin şiirlerinden birşey biliyor musun?" diye sordu.
"Evet, biliyorum," cevabında bulunan sahabî, arkasından da Ümeyye'nin şiirinden beyitler okudu. Okunanları çok beğenen Efendimiz, Şerid'den (r.a.) biraz daha okumasını istedi. Sahabî kasideyi okuyup bitirdi. Bunun üzerine Resul-ü Ekrem şöyle buyurdular:
"Ümeyye Müslüman olmaya yaklaşmıştır."4
Bir diğer rivayete göre ise, "Ümeyye'nin şiiri îmân etmiş, fakat kendisi dalalette kalmıştır."5
buyurdular.
Bu meyanda adından bahsedeceğimiz bir başkası da şüphesiz meşhur Arap hatiplerinden Kuss bin Saide'dir.
1. Âl-i İmrân Sûresi, 67
2. İbn-i Hişâm, Sîre, 1/237-238
3. Bağdadî Muhammed Fehmi, Tarih-i Edebiyyat-ı Arabiyye: 1/19
4. Zebidî, Tecrid Tercemesi: 10/38-39.
5. Bağdadî Muhammed Fehmi, Tarih-i Edebiyyat-ı Arabiyye: 1/43
"İbrahim (a.s.) ne Yahudi idi, ne de Hıristiyan. O, Hanif Müslüman idi." 1
Hanifler diye anılan bu insanlar, putlara nefret besler ve Allah'ın varlık ve birliğine inanırlardı. Nitekim putlardan birinin şerefine kurulan bir panayırda Varaka b. Nevfel, Ubeydullah b. Cahş, Osman b. Hüveyris, Zeyd bin Amr adındaki şahıslar, haddi zatında cansız, dilsiz, sağır, zarar veya menfaat vermekten mahrum bir takım putlara secde edip hürmet göstermeyi zillet saymışlar ve bunu açıkça ilan etmişlerdi.2
Yine akıl ve fikirlerini çalıştırarak bir takım cansız putlara tapmanın manasızlığını idrak edip bu batıl îtikada karşı mücadele verenler de vardı. Taif halkının reisi ve Arabın meşhur şairlerinden Ümeyye bin Ebi Salt, bunlardan biri idi. Bu zat, Cahiliyye Devrinde mukaddes kitapları okumuş, putperestliği terk ederek Hz. İbrahim'in dinine girmişti.
"Bismike Allahümme" tabirini ilk defa bu şair bulmuştu. Sonra bu tabir Arapların hoşuna gitmiş ve kitaplarının evveline de yazmaya başlamışlardır.
Şiirlerinde bir peygamberin lüzumundan bahseder, insanlık için nübüvvetin kati bir ihtiyaç olduğunu beyan ederdi. Araplardan bir peygamberin zuhur edeceğini geçmiş mukaddes kitaplardan öğrendiği için, o makamı kendisi arzu ediyordu. Buna binaendir ki, Efendimize risalet vazifesi verilince, hased ve kıskançlığının esiri oldu ve onu tasdik etmedi. Hatta Bedir Muharebesinde öldürülen müşrikler için mersiyeler söyledi.3
Hicretin ikinci senesinde îmân etmeden ölen Ümeyye hakkında Hazret-i Resul-ü Ekremden birkaç hadis de rivâyet olunmuştur. Efendimiz birgün terkisinde Şerid bin Süveyd ile gidiyordu. Sahabîye,
"Ümeyye'nin şiirlerinden birşey biliyor musun?" diye sordu.
"Evet, biliyorum," cevabında bulunan sahabî, arkasından da Ümeyye'nin şiirinden beyitler okudu. Okunanları çok beğenen Efendimiz, Şerid'den (r.a.) biraz daha okumasını istedi. Sahabî kasideyi okuyup bitirdi. Bunun üzerine Resul-ü Ekrem şöyle buyurdular:
"Ümeyye Müslüman olmaya yaklaşmıştır."4
Bir diğer rivayete göre ise, "Ümeyye'nin şiiri îmân etmiş, fakat kendisi dalalette kalmıştır."5
buyurdular.
Bu meyanda adından bahsedeceğimiz bir başkası da şüphesiz meşhur Arap hatiplerinden Kuss bin Saide'dir.
1. Âl-i İmrân Sûresi, 67
2. İbn-i Hişâm, Sîre, 1/237-238
3. Bağdadî Muhammed Fehmi, Tarih-i Edebiyyat-ı Arabiyye: 1/19
4. Zebidî, Tecrid Tercemesi: 10/38-39.
5. Bağdadî Muhammed Fehmi, Tarih-i Edebiyyat-ı Arabiyye: 1/43