Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Hadis yazan sahabeler

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
Bismillahirrahmanirrahim.

Bu yazı hadislerin peygamberimizin ölümünden 200 yıl sonra yazıldığı yalanına dairdir.
İşte hadis kitabı yazan sahabiler..

ABDULLAH İBNU AMR İBNİ'L-AS'IN SAHÎFE-İ SÂDIKA'SI:

Yukarıda kaydettiğimiz Abdullah İbnu Amr İbni'l-As hadîs yazan sahâbelerin başında gelir. Yazdığı mecmûaya "Sahîfe-i Sâdıka" demiştir. Onun bu kitabından bahseden muhtelif rivâyetler var. Tâbiînden Mücâhid İbnu Cebr, "Sahîfe-i Sadıka"yı Abdullah'ın yanında gördüğünü ifâde etmiştir. Abdullah İbnu Amr (radıyallahu anh) hadîs imlâ ettiren sahâbelerdendir. Bu işi ezberden mi, kitaptan mı yaptırdığı rivâyetlerde sarîh değilse de kitaptan yaptırma ihtimâli daha kuvvetli gözüküyor.Abdullah (radıyallahu anh)'ın bu sahife'ye Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'den bizzat işittiği hadîsleri almış olmalı. Zira Mücâhid'e: "Bu, sâdıkadır, bunda Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'tan işittiklerim mevcuttur. Bu rivâyetlerde benimle Resûlullah (aleyissalâtu vesselâm), arasına hiç kimse girmemiştir" demiştir. Hz. Abdullah bu tasrihi şunun için yapmış olmalıdır: "Sâhâbeler her zaman kendi işittiklerini rivâyet etmezler, bir kısım rivâyetleri başka sahâbelerin anlattıklarına dayanır." Nitekim İbnu Abbas (radıyallahu anh)'ın Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'den yaptığı rivâyetler esas itibariyle diğer sahabelerden işittiklerine dayanır. İlgili kısımda açıklanacağı üzere bunlara sahâbe mürseli denir.

EBU HÜREYRE'NİN SAHİFE-İ SAHÎHA'SI:
Bazı rivâyetler Ebu Hüreyre (radıyallahu anh)'nin, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'tan işittiği hadîslerini yazdığını ifâde etmektedir. Bu sahifenin ismi Sahife-i Sahîha'dır. El-Hasan İbnu Amr İbnu Umeyye ed-Damrî anlatıyor: "Hz. Ebu Hureyre (radıyallahu anh)'nin yanında bir hadîs rivâyet ettim. Ancak o : "Böyle bir hadîs yok" diye inkâr etti. Bunu kendisinden işittiğimi söyledim. O vakit: "Bunu benden işitmişsen o bende yazılıdır" dedi ve elimden tutarak beni evine götürdü. Orada bana Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'in hadîslerinin yazılı bulunduğu pek çok kitap "kütüben kesireten" gösterdi. Rivâyet ettiğim hadîsi burada buldu ve: "Ben sana demedim mi? Eğer ben bir hadîs rivâyet etti isem, o, yanımda yazılı olarak mevcuttur."
Bu rivâyet açık bir şekilde Ebu Hüreyre'nin de hadîslerini yazdığını göstermektedir.
Ancak bu hadîs Buhâri'de gelen ve yukarıda kaydettiğimiz hadîsle teâruz etmektedir. Zira orada Ebu Hureyre hazretleri (radıyallahu anh) Abdullah İbnu Amr (radıyallahu anh)'ın yazdığını, kendisinin yazmadığını ifâde ediyordu.
İbnu Abdilber ve İbnu Hacer gibi, hadîs sahasının büyük üstadları bu hadîsin de sahîh olduğunu belirterek aradaki teâruzu şöyle te'lif ederler:
1- Ebu Hureyre (radıyallahu anh) Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'in sağlığında yazmamış olabilir, bilâhare hadîsleri yazmıştır.
2- Hadîsin yanında yazılı olarak bulunması illâ da kendisi tarafından yazılmış olmasını gerektirmez. Kendisi gerçekten yazmamış olabilir de. Bir başkasına yazdırma ihtimali var.
Ebu Hüreyre'nin Sahife'sinden sadece bir kısmı talebesi Hemmâm İbnu Münebbih kanalıyla bize intikal etmiştir. Bu "Sahîfetu Hemmâm" diye şöhret bulmuştur. Bu Sahîfe'nin Hemmâm'a nisbeti sebebiyle Ebu Hüreyre (radıyallahu anh)'nin değil, Hemmâm'ın bir te'lifi kabul edilecek olsa, mevzumuz açısından değerinden ve taşıdığı mânadan bir şey kaybetmez, zira Ebu Hüreyre hazretlerinin sağlığında hadîslerin kitap halinde yazıya geçirilmiş olduğunu gösterir.
Bu sahife, zamanımızda Profesör Muhammed Hamidullah tarafından bulunmuş ve neşredilmiştir. Hamidullah'a göre bulunan bu risâle, hadîslerin yazılmasını yasaklayan rivâyetlere dayanarak "Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) ve Sahâbe (radıyallahu anhüm ecmain) zamamnda hadîs yazılmamıştır, hadîsler, Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'den iki veya üç yüz sene sonra yazılmıştır" gibi demagoji yapan müsteşriklere fevkalâde susturucu bir cevap olmaktadır.


HZ. ALİ'NİN SAHÎFESİ:
Sahâbeler tarafından hadîslerin yazılmış olduğuna en muknî delillerden biri budur. Başta Buharî ve Müslim'in sahîhleri olmak üzere en muteber kitaplarda gelen muhtelif rivâyetler Hz. Ali (radıyallahu anh)'nin kılıcının kabzasına asmış olarak beraberinde taşıdığı yazılı bir tomardan bahseder.
Belki de Hz. Ali (radıyallahu anh) hakkında "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'tan husûsî bir ilim tevârüs" etmiştir şeklinde çıkarılan şâyiayı tahkik için olacak, kendisine sorulur: "Sizde Kur'ân-ı Kerîm'den başka Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'den intikal eden bir şey var mı?" Ali (radıyallahu anh) şu cevabı verir: "Hayır. Allah'ın Kitabı, bir kuluna verdiği anlayış kabiliyeti ve bir de şu sahîfe'den başka bir şey yoktur". Tekrar: "Pekiyi, bu sahîfede ne var?" dendikte: "Diyet, esirleri serbest bırakma, bir kâfire mukabil bir müslümanın öldürülmeyeceği vardır" der.

CÂBİR İBNU ABDİLLAH SAHÎFESİ:
Zehebî, bu sahîfenin menâsik-i hacc üzerine olduğunu zikreder. Hz. Câbir (radıyallahu anh)'in Mescid-i Nebevî'de ders halkası kurup talebelerine hadîs rivâyet ettiği, talebelerinin kendisinden bunları yazdığı, kitaplarda belirtilmiştir. Hz. Câbir (radıyallahu anh)'in mezkûr tedrisâtını bu sahifeden yapmış olması kuvvetle muhtemeldir.
ENES İBNU MALİK'İN SAHİFESİ:
Bağdâdî'nin Takyîdu'l-İlm'de kaydettiği bir rivâyete göre, Enes (radıyallahu anh) Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'tan bütün işittiklerini yazmış ve sonra da Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a arzetmiştir: Hübeyre İbnu Abdirrahmân anlatıyor: "Halk Enes'e hadîs hususunda fazla ısrar etmişti. Onlara bir kısım mecmualar getirerek: "Bunlar, Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'tan işitip yazdıklarımdır. Yazdıktan sonra bunları Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a okuyup arzettim." Enes hazretleri, ayrıca iki oğluna, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'tan mervi âsâr ve hadîsleri yazmalarıı emreder ve: "Biz yazmayanların ilmini ilim addetmezdik" der".
SEMÜRE İBNU CUNDEB SAHÎFESİ:
Bir kısım rivâyetler Semüre (radıyallahu anh)'nin de bazı hadîslerini bir kitap hâlinde topladığını belirtir. Bu kitabı Semüre'nin oğluna bıraktığı ve Mervan İbnu Câfer'in yanında bulunan "vasiyetnamesi" olması kuvvetle muhtemeldir.
ABDULLAH İBNU ABBÂS'IN SAHÎFELERİ:
İbnu Abbâs (radıyallahu anh) Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın vefatında yaşça küçük idi. Ancak ilim ve bilhassa hadîs hususunda büyük bir aşk sahibi idi. Beraberinde yazı levhaları olduğu halde ilim meclislerinde dolaşır hadisleri yazardı. İbnu Abbâs, hadîs alabileceği zatları da birer birer ziyaret edip, sorar ve onlardan da yazardı. Vefat ettiği zaman bir deve yükü kitap bıraktığı tevâtüren rivâyet edilmiştir. Onun bu kitapları elden ele dolaşmıştır.

Bunlardan başka Sa'd İbnu Ubâde el-Ensârî, Abdullah İbnu Ömer, Abdurrahman İbnu Ebî Evfa, Mugire İbnu Şu'be, Abdullah İbnu Mes'ud (radıyallahu anhüm ecmain) gibi daha bir kısım sahâbenin hadîsleri yazdıklarına dair rivâyetler mevcuttur.
 

anonim

New member
Katılım
11 Eki 2011
Mesajlar
137
Tepkime puanı
22
Puanları
0
Konum
daha bulunmadi...
HZ. ALİ'NİN SAHÎFESİ:
Sahâbeler tarafından hadîslerin yazılmış olduğuna en muknî delillerden biri budur. Başta Buharî ve Müslim'in sahîhleri olmak üzere en muteber kitaplarda gelen muhtelif rivâyetler Hz. Ali (radıyallahu anh)'nin kılıcının kabzasına asmış olarak beraberinde taşıdığı yazılı bir tomardan bahseder.
Belki de Hz. Ali (radıyallahu anh) hakkında "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'tan husûsî bir ilim tevârüs" etmiştir şeklinde çıkarılan şâyiayı tahkik için olacak, kendisine sorulur: "Sizde Kur'ân-ı Kerîm'den başka Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'den intikal eden bir şey var mı?" Ali (radıyallahu anh) şu cevabı verir: "Hayır. Allah'ın Kitabı, bir kuluna verdiği anlayış kabiliyeti ve bir de şu sahîfe'den başka bir şey yoktur". Tekrar:"Pekiyi, bu sahîfede ne var?" dendikte: "Diyet, esirleri serbest bırakma, bir kâfire mukabil bir müslümanın öldürülmeyeceği vardır" der.


İlmin "kapısı" bu kadar dar değil, kardeşim.
Hz. Peygamberimiz (s.a.a) “Ben ilmin şehriyim ve Ali kapısıdır, kim ilim isterse kapıya gelsin” (sünni kaynaklarda; Suyuti, “Camius Sağir”, 1/415 Taberi, “Tehzibul Eser”, hadis 1414 İbni Esir, “Esedul Gabe”, 4/22 Hakim Nişaburi, “Müstedrek”, 3/ hadis 4637, 4638, 4639)
 

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
El cevap

El cevap

İlmin "kapısı" bu kadar dar değil, kardeşim.
Hz. Peygamberimiz (s.a.a) “Ben ilmin şehriyim ve Ali kapısıdır, kim ilim isterse kapıya gelsin” (sünni kaynaklarda; Suyuti, “Camius Sağir”, 1/415 Taberi, “Tehzibul Eser”, hadis 1414 İbni Esir, “Esedul Gabe”, 4/22 Hakim Nişaburi, “Müstedrek”, 3/ hadis 4637, 4638, 4639)


Ben ilim şehriyim; Ali ise kapısıdır." sözünün zayıf ya da güvenilir bir rivayet olduğunu söyleyenler olduğu gibi, böyle bir sözün Peygamber Efendimize ait olmadğını, dolayısıyla uydurma olduğunu kabul edenler de vardır. Ancak Ehl-i Sünnet kaynaklarında da geçen bu rivayeti tamamen yok saymak mümkün değildir. Nitekim Hadis olarak rivayet edilmiştir. (el- Cami’us-Sağir 1/415, Sevaik’ul Muhrika 73; Tehzib’ut-Tehzib 6/320; Müstedrek-i Hâkim 3/126)

Bu ve buna benzer rivayetleri esas kabul ederek, diğer rivayetlere bakmadan Hz. Ali'yi sahabenin en üstünü olarak görmek asla doğru değildir. Nitekim başta Dört Halife olmak üzere sahabeden bir çoğu için değişik övgü sözleri Peygamber Efendimizden rivayet edilmiştir. Bütün rivayetleri değerlendirmeden bir iki tanesiyle hüküm vermek yanlış olabilir. Bu açıdan Hz. Ali'yi diğer halifelerden daha üstün gösteriyor endişesiyle bu rivayeti terk etmek nasıl doğru değilse, sadece bu rivayete bakarak Hz. Ali'yi sahabenin en üstünü olarak görmek de doğru değildir.
 

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
Nitekim Buhâri ve Müslim'in naklettiklerine göre Ebû Hureyre söyle demistir: "Siz, Ebû Hureyre'nin çok hadis rivâyet ettigini söyleyip duruyorsunuz. Ben fakir bir kimseydim. Karin tokluguna Hz. Peygamber'e hizmet ediyordum. Muhâcirler çarsida, pazarda alisverisle, Ensâr da kendi mallari, mülkleriyle ugrasirken, ben Hz. Peygamber'in meclislerinin birinde bulunmustum; buyurdu ki: 'içinizden kim cübbesini yere serer de ben sözümü bitirdikten sonra toplarsa benden duydugunu bir daha unutmaz. 'Bunun üzerine ben üzerimdeki hirkayi yere serdim, Hz. Peygamber de sözünü bitirince, onu topladim. Nefsim kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki, o andan sonra ondan duydugum hiçbir sözü unutmadim" (Müslim, Fadâilü's-Sahâbe, 159; Buhâri, ilim, 42).

Buhâri, ilim bahsinde, hadise olan tutku bâbinda (nr. 33) Ebû Hureyre'nin söyle dedigini nakletmistir: "Ey Allah'in Rasûlü, kiyâmet gününde senin sefâatine nâil olacak en mutlu kisi kimdir?" diye sordum. Rasûlullah buyurdu ki: "Ey Ebû Hureyre, senin hadise olan asiri tutkunlugunu bildigim için, böyle bir soruyu senden önce hiç kimsenin sormayacagini tahmin etmistim. Kiyâmet gününde benim sefâatime nâil olacak en mutlu kisi Lâilâhe illallah diyen kimsedir."
 

anonim

New member
Katılım
11 Eki 2011
Mesajlar
137
Tepkime puanı
22
Puanları
0
Konum
daha bulunmadi...
Ben ilim şehriyim; Ali ise kapısıdır." sözünün zayıf ya da güvenilir bir rivayet olduğunu söyleyenler olduğu gibi, böyle bir sözün Peygamber Efendimize ait olmadğını, dolayısıyla uydurma olduğunu kabul edenler de vardır. Ancak Ehl-i Sünnet kaynaklarında da geçen bu rivayeti tamamen yok saymak mümkün değildir. Nitekim Hadis olarak rivayet edilmiştir. (el- Cami’us-Sağir 1/415, Sevaik’ul Muhrika 73; Tehzib’ut-Tehzib 6/320; Müstedrek-i Hâkim 3/126)

Bu ve buna benzer rivayetleri esas kabul ederek, diğer rivayetlere bakmadan Hz. Ali'yi sahabenin en üstünü olarak görmek asla doğru değildir. Nitekim başta Dört Halife olmak üzere sahabeden bir çoğu için değişik övgü sözleri Peygamber Efendimizden rivayet edilmiştir. Bütün rivayetleri değerlendirmeden bir iki tanesiyle hüküm vermek yanlış olabilir. Bu açıdan Hz. Ali'yi diğer halifelerden daha üstün gösteriyor endişesiyle bu rivayeti terk etmek nasıl doğru değilse, sadece bu rivayete bakarak Hz. Ali'yi sahabenin en üstünü olarak görmek de doğru değildir.


Orda duracaksın Sinan efendi. Sünniler olarak görmüroyuz diye bilirsin karışmayız, sakın ama sakın yeşile boyadığım kısmı genel olarak doğru olarak yansıtma, iddia etmek cüreti gösterme. Biz ordan - burdan değil ilmi için Türkiyeden uzaklarda şia medresesinde eğitim aldık. Şialara yapılan her tür iftira karşısında sabır gösterdik,üstüme aldım.Ve yapanlara da sırf diğer tarafda görüşmemek için hakkımı helal etdim. Amaaa sözkonusu Peygamberimiz (s.a.a.) ve Ehli- Beyti olursa başka... Hz. Peygamberimizin (s.a.a) Medinede kardeş olarak seçtiği İmam Hz.Ali (a.s) ve gözümüzün nuru Hz. Peygamberimizin Ehli-Beytinden olan kimse ama hiç kimse için böyle iddialarda bulunmayasınız. Külahları değişiriz ona göre.....
VesSelam.
 

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
İslamda cibilliyetçilik yoktur.halife kureyşten olmak zorunda değildir.ashabı kiramın hepsi övülmeye layıktır.nerede eğitim almış olursanız olun,külahları değişiriz deyimi çok hoş değildir.

Bakın büyük muhaddis ve takva sahibi ebu hureyreye olmak üzere sahabelerin bir kısmına şia nasıl bakıyor.

Şia, Ehl-i Beyt dediğimiz Hz. Ali (ra) ve onun soyundan gelenlerden başkasından hadis almadığını açıkça belirtmekle kalmaz, diğer sahabî ravilerinin hiç bir önem ve değere sahip olmadığını söyler..

Nitekim Şia, Ehl-i Beyt'ten başkasından hadis almadıklarını belirttikten sonra aynen şöyle der:
"Ama Ebu Hureyre, Semure b. Cündüp, Mervan b.Hakem (12) Amr İbnul-As ve benzerlerinin (13) yaptıkları rivayetlere gelince, bu rivayetlerin İmamiyye (veya Ca'feriyye) nezdinde sinek kadar değeri yoktur. Bunların durumları, zikretmeye değmeyecek kadar açıktır." Aslu'ş-Şia, 79
Şu rivayetler Şia'nın bu sahabeye bakışını açıkça ortaya koymaktadır:
"Ebu Hureyre, Abdullah b. Ömer ve Aişe'nin hadisleriyle amel edilmez." Aslu'ş-Şia 161.
İşte Şia, sahabenin en önde gelenlerinden ve en fazla hadis rivayet edenlerinden olan bu zatlara böyle bakıyor.

Halbuki, sahabe-i kiramın hiç bir zaman dilinden gönlünden ve kalbinden eksik etmediği ve yüzden fazla sahabinin rivayet ettiği, dört yüz kadar turuku bulunan şu hadis (16) onlara, böyle bir şeyi yapmak şöyle dursun, düşünmeyi bile unutturacaktır.
"Kim benim adıma kasden yalan isnad ederse, cehennemdeki yerini hazırlasın."
Şimdi bu hadis-i şerifi bilen ve Kainatın Efendisi Aleyhissalatü vesselamın kudsi medresesi ve tekkesi olan Suffa'nın demirbaş mühim bir talebesi, müridi ve namdarı sadık ve hafız bir şakirdi olan Ebu Hureyre -haşa- Allah'ın Resulü'ne (asm) iftira etsin ha?
ve Efendimizin duasını almıştır,yukardaki örnekte oldu gibi..
 

anonim

New member
Katılım
11 Eki 2011
Mesajlar
137
Tepkime puanı
22
Puanları
0
Konum
daha bulunmadi...
Halifelik konusu geçmişte kalmış bir şey. Bu konunun İmam Hz.Ali (a.s) için bir değeri olmuşmudur ki, benim için de değeri olsun. Bu bir.
İkinci, Ebu Hureyreye zayıf ravi olarak bakıyoruz, hadislerine aynı anlamı taşıyan diğer güvenilir hadisler olmadıkca itibar etmeyiz. Rical İlmine göre de esasımız var. Ne olmuş imanımız zedelenir. Ebu Hureyre hayatının sadece iki yılını geçirdi Hz. Peygamberimizin (s.a.a) yanında kendisinden 5000 (beş bin) civarında hadis nakl edildi sünni kaynaklarda. Sünni kaynaklarda Ömrünü Peygamberimizin (s.a.a) dizinin dibinde geçiren, Hz. İmam Ali - den (a.s) ne kadar hadis var? Ehli-Beytden ne kadar hadis var? Hz. Fatima (a.s) Hz.Hüseyin (a.s) Hz. Hasan (a.s) - dan ne kadar hadis var. Siz de Ehli-Beyte itibar etmezsiniz.( gerekirse bunu ispat da ederim) Cevşeni - Kebir duası, Kumeyl duası Ehli-Beyt kanalıyla geldi diye Said Nursiye (ilk o getirdi) kadar sünni kaynaklarda, kitaplarında yoktu. Halbuki sünnü itikadına sorun teşkil edecek bir içeriği yok ama ne var Şia kanalıyla gelmiş. VesSelam.
 

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
Değerli kardeşim birincisi islam cumhuriyeti kabul eder,eğer ki baban oğula veya bir kısım kabile veya soya dayansaydı Allah resulü bunu emr ederdi.yalnız bu olamaz mı osmanlı hanedanlığında olmuş o zamanlar öyle bir olay varmış ve yönetilmiş ben tasvip etmiyorum.brincisi daha ehvendir.Ayrıca sizde imamların masumiyeti konusu eğerki onlara ismet sıfatı getiriyor ise bu sadece peygamberler için söz konusudur.

diğer konu benim şahsi görüşüm,nasıl sünni kaynaklarda mevzu konusu varsa şii kaynaklarda da vardır.diğeri ise ,Hasen hadisle amel edilmiştir edilir.cevşen mevzuu çok güzel bir dua mecmuasıdır.neden sahih olmasın.

Ayrıca sahabi,ehlibeyt e saygımız vardır.Ama hz Ali ra. ve diğer sahabileri de seviyoruz.Buna hz.aişe anamızda dahildir.evet dediğin gibi siyasi çalkantılar olmuştur.sahabi arasında tabiki Ali r.a tarafı daha ahsen davranmıştır ama karşı tarafta hasen davranmıştır.kerih değil.dilimiz dödüğünce anlattık.
 

anonim

New member
Katılım
11 Eki 2011
Mesajlar
137
Tepkime puanı
22
Puanları
0
Konum
daha bulunmadi...
Sinan, iyi niyetini anlıyorum.Ama İmamet ve İmamların masumiyeti şia itikadının esaslarındandır. Konuya hassas yanaşmanı beklerim. Zaman müsait olunca ilk fırsatda bir başka konu başlığı altında bu meseleye aydınlık getirmeye çalışacağız İnşaAllah. Hz. Aişeni zikr etmenin tesadüf olmadığını biliyorum,Hz. Peygamberimizin (s.a.a) eşi Hz. Aişe ve diğer eşleri için Allah`ın (cc) indirdiği bu ayete de "sadakallahul aliyyulazim" dedik, diyoruz.
"Peygamber, müminler için kendi nefislerinden daha evladır ve onun zevceleri de onların anneleridir... "(Ahzab, 6) Ben aksini söyleyen şii alim görmedim. Bazı hadislerden, bir takım olaylardan sonra Hz. Aişenin kendisinin de pişman olduğu kanısındayım.
 
Üst Alt