Günümüzün Ebu Bekirleri’ne…

berfut

New member
Sen, meçhûl bir kahramansın. Bilinmeyi hiç arzu etmedin. Yaptıklarına bedel, bırak dünyayı, ukbâda bile birşey beklemeyi bu müthiş civanmertliğe asla yakıştıramadın ve sen hep beklentisiz oldun. Belki de senin en belirgin yanın, beklentisiz olmandır. Sen, gerçekten bir kahramansın. Yazın sıcağı, kışın soğuğu çalışmalarına engel olamadı, olamayacak. Çünkü senin, dikilmesi gereken fidanların, yetiştirilmesi gereken güllerin vardı.



Son günlerde dünyanın 100’ü aşkın ülkesiden gelen gonca güllerinle sen de coştun, gözyaşı döktün. Gece gündüz, sohbetlerinde hep onlardan dem vurdun, onlardan konuştun. Biliyorum, onları görünce mahcup bir edayla tâlihine tebessümler yağdırdın. Ancak olup bitenleri asla nefsin adına sahiplenmedin, sadece “sevk-i ilâhîdir” dedin. Bu senin bir vazifendi, kulluk borcundu; ve olaya sen, hep böyle bakma yiğitliğini gösterdin.



… ve şimdi, tekar kollarını sıvadın. Bunca badireden sonra, bunca karamsar bir atmosferden sonra, bunca olumsuzluktan sonra… işinin ehemmiyetini bir kez daha iyice görmenin şuuru içinde tekrar yola koyuldun ve “vira bismillah” dedin. Zaman ve hâdiseler, senin mesleğinin önemini sana bir kez daha, hem de kör gözlere sokarcasına yeniden gösterdi. Gösterdi ki sen doğru yoldasın. Senin mesleğin, problemlerimizin yegâne çözümü, masmavi geleceğin de biricik çaresidir.



Sen çok iyi biliyorsun ki, yeni bir civanmertlik mevsimindeyiz. Güllerin dibine toprak atma mevsimindeyiz. Onları gözyaşlarınla, çile ve ızdıraplarınla yeniden sulaman lâzım. Elbette ızdırap çekeksin, elbette bazıları seni incitecek, elbette kimileri “boş veeer” diyecek. Ama sen bunları aşmak ve işini başarmak zorundasın. Çünkü senin fidanların var, istikbâle âit umutların var. Çünkü senin eline bakan, sana “abi” diyen binbir renk çiçeklerin var… ve sen onların önemini şimdilerde çok daha iyi kavramış bulunuyorsun.



Sen iflah olmaz bir karasevdaya tutulmuşsun. Sen ta baştan bu kutsî yolun hizmetkârı olmaya adanmışsın. Biliyorum, büyük bir işe giriştin, ağır bir yükün altına girdin. Ama Allah’ın izniyle onun altından ne zaman kalkamadın ki! O’nun (cc) kapısına müracaat ettikten sonra hangi kapıdan geriye döndün ki! Evet sen, yeniden yediveren gülleri yetiştirmeye koyuldun. Tohum atma zamanını hiç kaçırmadın, kaçıramazsın.



Sen hep büyük düşündün. Senin önündeki büyük ızdırap insanları sana öyle öğretmişti. Küçük işleri küçüklere bıraktın, himmetini hep âli tuttun, hep coştun, hep koştun. Büyük düşündün ve bugünkü o büyük işlere doğru durmadan ilerledin. İşte şimdi yeni bir büyüklük mevsimine daha girdin.

Bundan yaklaşık 30-40 yıl önceydi. Sen o zaman bir Pekmezciydin, bir Mustafa’ydın, bir Zeytinci Arif’tin, bir Hacı Kemâl idin… Ama bugün sen, binlersin. Bir Murat’sın, bir Levent’sin, bir Hakan’sın, bir Muhyittin’sin, bir Mahmut’sun şimdilerde… Ama binler, yüzbinlersin artık. Rahmetli Hacı Kemâller silsilesine katılmış, ya da katılmaya namzet bir babayiğitsin.



Evet yıllar evvel sen bir avuçtun ama bugün çoğaldın, bereketlendin, doğurganlaştın. Arttın, ama derdin ve yükün de arttı. Çünkü sen biliyorsun ki işin çok ve zor. Ravza’da yatan Kâinat’ın Sevgilisi Muzdarip Nebi (Aleyhisselâm) sevininceye, “sizden hoşnudum, görevinizi yaptınız” deyinceye kadar yola devam edeceksin. Moskova’dan, Vietnam’dan, Talas’tan, Abidcan’dan, Kuala Lumpur’dan Yeşil Türbe’ye giden şikâyet mektupları bitinceye kadar sen yola devam edeceksin. Sen “bütün bunların altından kalkarım evvelallah” diyerek yola çıktın. Ve işte şimdi yeni bir mevsime daha adım attın.



Bilirsin, yaz mevsimidir, sıcaktır, önümüz üçaylardır, mâneviyât olarak hazırlanman lâzım, bu bunaltıcı sıcakları Rabbin rızâsı istikâmetindeki gayretlerinle serinletmen lâzım, dili dudağı kuruyanları gölgene sığındırman ve serinletmen lâzım. Ve bu mevsimi âdeta yeniden bir tohum atma mevsimi olarak değerlendirmen lâzım. Ve sen elbette ki bunun farkındasın. Biliyorsun ki bu mevsim çok önemli, senin boynu bükük güllerin için de çok önemlidir. Bu mevsim dünyanın dört bir tarafında çiçek açan erguvanların için de çok mühim. Bu mevsim, anadan atadan ayrılan ve biletini cebine alıp haritalarda bilemediğimiz mekânlara koşup, senin ülkeni ve seni temsil eden beklentisiz eğitim gönüllüleri için de çok önemli. Sen bunu kaçırmamak zorundasın. Ve işte sen yeniden konumunun hakkını verme durumundasın.



Geçenlerde, yetmiş yıl dinsizliğin cenderesinde kıvranan bir ülkede, bir eğitim ocağının mezuniyet toplantısında gördüm seni. Baktım ki haberin bile yokken buralarda yediveren gülleri açmış. Baktım, sen hayretteydin. Birşeyler yapmıştın ama neticesi muhteşemdi. Baktım ağlıyordun. “Benim küçük adımlarıma bedel Allah bana, böyle alımlı çalımlı nimetler vermiş” diye şaşkındın. İçin için sevgi gözyaşları döküyordun. Bir yandan da hâline tebessümler yağıdırıyor, şükür dualarıyla gürlüyordun. Evet orada gördüm seni. Mahcuptun. Bu muhteşem lütuflar karşısında iki büklümdün ve daha çok çalışmaya and içer gibi bir hâlin vardı. Seni orada çok alkışladılar. Belki madalyalalar bile vermek istediler. Sen bunlara aldırış etmedin. Çünkü gözünü bir hedefe, sadece rızâ-i ilâhî’ye dikmiştin. Hedefin oydu. Ona kilitlenmiştin.



Sen, sana başvuranlara hep aşk verdin, şevk verdin. Onların dualarını aldın, sırtlarını sıvazladın, “evvelallah dertlerinizi çözer, hallederiz!” dedin. “Siz işinize bakın, sakın ardınıza bakmayın, işin bu tarafını düşünmeyin” dedin. Sen Ebû Bekir oldun. Üsâmelerin, Mus’ab’ların sırtlarını sıvazladın hep. Tebük’e giderken Hazreti Osman oldun. Bazen bir avuç hurma, bazen de sayısız yekûnu döktün ortaya. Sen, büyüklerin dilinde hep “Anadolu insanı” oldun.



Sen, başarılarının kaynağının ve bereketin buradan nebeân ettiğinin farkındasın. Ama, belki buna da gözünü dikmiyorsun. Çünkü sen, tamamiyle beklentisizsin. Ama Cevvâd-ü Kerîm ve Rezzâk-ı Hakîm Yüce Yaratcı’nın rahmet ve bereketini de hepimiz elbette ki belli sebepler dâhilinde hep intizar durumundayız. O’nun (cc) bereketini celbetme buradan geçiyorsa, ona diyecek hiçbir sözümüz elbette olamaz.



İşte şimdi, Ebû Bekir ruhlu civanmertler olduğumuzu yeniden isbat etme zamanındayız. Yeniden Hz. Mus’ab gibi kapı kapı dolaşma zamanındayız. Tebük kutlularına katılma zamanındayız. İşte şimdi, asrın eğitim gönüllülerinin sırtını sıvazlama ve onların adedini artırma zamanındayız. Rabbim bu vazifende sana yardım etsin, çabaların dâimî olsun.



02.07.2007 - Bayram Kusursuz
 
Geri
Üst
AdBlock Detected

We get it, advertisements are annoying!

Sure, ad-blocking software does a great job at blocking ads, but it also blocks useful features of our website. For the best site experience please disable your AdBlocker.

I've Disabled AdBlock    No Thanks