Günah İşlemenin Şartları

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Belh’in gönül sultanı İbrahim (bin) Edhem’e gelen biri, halinden şikayette bulunarak der ki:

–Efendim, nefsimden şikayetçiyim. Günah işlememe konusunda karar alıyorum, ama yine de kararımda duramıyor, günaha giriyorum. Sonra da içimden feryatlarım arşa yükseliyor, vicdan azabı çekiyorum. Bana birazcık nasihatta bulunsanız da şu vicdan azabı çektiğim günahlarımdan kurtulsam, bir daha girmesem bana azap veren bu günahlara...

İbrahim Edhem günaha girmemesi için adamı düşündürmek ister. Ancak bu düşünceyi sağlamak için şöyle bir yöntemi tercih eder, der ki:

–Fazla üzülmene gerek yoktur. Şartlarını yerine getirirsen günah da işleyebilirsin, bir mahzuru olmaz. Yeter ki şartlarını yerine getir, ondan sonra işle günahlarını. Adam şaşırır. O güne kadar kimseden duymadığı bir söz. Hayretle sorar:

–Ne demek günah işlemenin şartlarını yerine getirmek? Böyle şart olur mu? Şartlarını yerine getireceksin, sonra günah işleyeceksin, olabilir mi böyle bir kolaylık?

İbrahim Edhem tebessüm ederek garanti verir:

–Sen, der, şartlarını yerine getir, gerisine karışma. İşleyeceğin günahın vebalini ben üzerime alıyorum. Yeter ki şartlarını yerine getir!

Adam iyice heyecanlanır, sormadan edemez:

–Neymiş günah işlemenin şartları? Şunu bir anlat da öğrenelim, ondan sonra rahatça işleyelim günahlarımızı öyleyse.

İbrahim Edhem de anlatır günah işlemenin en başta üç şartını. Der ki:

–İçinde günah işleme duygusu başlayınca iyice düşün; kendisine karşı günaha gireceğim Zat’ın bana verdiği rızkı da yemeyeceğim, de!.. Adam düşünmeye başlar:

–Bu mümkün mü? Ben Allah’ın ihsan ettiği rızkı yemezsem neyle yaşayacağım?

–Öyleyse, der İbrahim Edhem, hem verdiği rızkı yiyeceksin hem de rızkını yediğin Zat’a karşı gelecek, günah işleyeceksin, reva mı bu?

Adam acı bir tebessümle söylenir:

–Sen öteki günah işleme şartını söyle der, bu şartı yerine getirmem mümkün değil.

İbrahim Edhem de anlatır:

–İçinden günah işleme duygusu geçirirken O’nun mülkünden dışarıya çıkıp da günahı orada işlemeyi düşün. Sonra onun mülküne dön. Adam:

–Bu mümkün mü? der. Her yer O’nun mülküdür. Dışarısı yoktur ki!

İbrahim Edhem de hatırlatma yapar:

–Öyle ise, der, hem verdiği rızkı yiyeceksin, hem mülkünde oturacaksın, hem de rızkını yiyip mülkünde oturduğun Zat’a karşı gelecek, isyan edeceksin, mert adama yakışır mı bu?

Adam başını sallayarak:

–Sen der, öteki şartı söyle de, bir de ona bakalım. O da söyler:

–İçinden günaha yönelme arzusu geçirirken hemen düşün ve:

O’nun görmediği bir yere gitmeli, bu günahı görmediği bir yerde işlemeliyim, de. Adam ümitsizce dudaklarını büküp omuzlarını silker:

–Bu der, ötekilerden farksız bir şart. O’nun görmediği bir yer var mı ki gidip de günahı orada işleyeyim de sonra dönüp O’nun mülküne geleyim. İbrahim de sorularını şöyle sıralar:

–Peki der, hem verdiği rızkı yemeden yaşayamayacaksın, hem mülkünden dışarıya çıkamayacaksın, hem de görmediği bir yer bulamayacaksın, bütün bunlara rağmen yine de ona karşı gelerek günah işleyip isyan etmekten vazgeçmeyeceksin, mert adama yakışır mı bu? Söyle bakalım?

Adam daha fazla bekleyemez, iki elini birden yukarı kaldırarak bağırmaya başlar:

–Teslim oldum ey İbrahim teslim! der. Ben bu günah işleme şartlarının hiçbirini yerine getiremem. Öyle ise günaha hiç niyetlenmemeli, böyle bir nankörlüğe girmemeliyim. Vazgeçiyorum işlediğim bunca günahlardan. Tevbe estağfirullah!. diyerek başlar tevbe, istiğfara.

–Ne dersiniz, bu şartlar bizim için de geçerli mi? Biz de sıkça tevbe, istiğfar etmeli miyiz?
 
Geri
Üst
AdBlock Detected

We get it, advertisements are annoying!

Sure, ad-blocking software does a great job at blocking ads, but it also blocks useful features of our website. For the best site experience please disable your AdBlocker.

I've Disabled AdBlock    No Thanks