Gel eyy Selahaddin .....

samanyolu

New member
Dün seni gördüm düşümde, başını önüne eğmiş derin derin düşünüyordun, hüzünlüydün ağzını bıçak açmıyordu… Öfkeliydin, ağlıyordun… arada bir etrafına bakınıp hayıflanıyordun…
Dün seni gördüm düşümde, elinde kılıcın boynunda egalin vardı, yetim çocuklar karşılıyordu seni Bir meşale olup yanıyordu türküler, bir umuttu görünen, buruk bir umut… oyun arkadaşlarının çoğu yoktu artık Filistinli çocuklarının Az önce atılan bir füzenin ürkütücü sesinde öldüler, ne basit bir ifade, alışılmış bişey… Öldüler… Geride kalanlar ise birer savaşçı, her an gelecek ölümü beklemekteler Oyuncaklar yıkıntıların altında, okullar birer harabe, kitaplarında kan desenli resimler

Marşlar söyleniyordu radyolarda, büyükler moral veren konuşmalar yapıyor, herkesi kenetlemeye çağırıyorlardı Bölünmüştü halklar, bölünmüştü toprakları… Tanklar ilerliyordu zeytinlik bağlarında Filistin'in, yerle bir oluyordu güller, laleler… kan akıyordu çeşmeleri dumanlar yükseliyordu evlerden, geride harabe evler ve cansız bedenler, çocuklar direniş şarkıları söylüyorlardı aynı ağızdan Bir kelebek hafifliğinde uçup gidiyorlardı, boyunlarında yalancı memelerle yalancı dünyadan göçüyorlardı… Bir çocuk seni çağırıyordu "teal ya Selahaddin, teal"

Dün seni gördüm düşümde, elinde kılıcın, tehevvürden dişlerin birbirine geçirmiş, kaşlarını çatmıştın, suretin asık, öfkeliydin, ağlıyordun… çocuklar dizlerine tutunmuştu… seni karşılıyordu şehidler, en önde Ahmet yasin, şikaki, rantisi, meşal ve binlerce şehid… başları dikti, sana gülümsüyorlardı, ellerinde senin sancağın… sonra sen konuşuyordun… üzgündün, kederliydin, kırılmıştı sesin, kırılmıştı ayakta duran her şey…" biz böyle bırakmamıştık buraları, petrol kuyuları ölüm kusmuyordu" ellerini açıyordun ilahi makama "ya rabb şu sultanlıkları yerle bir et, rahatına düşkün ve zillet içinde onursuzca yaşayanları utandır rabbim"

Ey Selahaddin; zalimleri böylesine cesaretlendirenler kim? evimizin içine kadar girdiler, namluların gölgesinde namusumuz ve kadınlarımızın gözü önünde kırılan onurumuz… Daha ne kadar dişlerimizi sıkacağız, sıkılacak diş kalmadı ağzımızda; Dilleri lal, kulakları sağır gözleri kör, dilsiz şeytanların bakışları arasında reva görülen katliamlar daha ne kadar seyredilecek televizyon ekranlarında? Farkında değiller mi riyakârlığın böylesine, beş vakit huzura duranların duaları nerede? Yoksa dua da mı etmiyorlar? Cenneti garantileyenler nerede, hani günahtan arındırılmış kitlelerin önderleri… ey Eyyub-i yek olan Ümmet'in bağrına Yahudi kurşunu değil, bizi içimizde bölenler ve sırtımızdan hançerleyenler parçalıyor
Dün seni gördüm düşümde… sen geliyordun ve okşuyordun çocukların saçlarını Omuz vermiştin eli sapan gençlere, yüreğini ortaya koyuyordun ama tanıdık yerlerden zehir zemberek telkinler geliyordu seni ve sancağını taşıyanları kınıyorlardı, sizi taşlıyorlardı Beyrut'un, Filistin'in sokaklarında…

Biliyorum Selahaddin; gördüğüm düş öfkelendirecek birilerini, hatta lanetleyecekler beni Biliyorum cehennemde bana yer ayıracaklar Söyle ey Selahaddin; cehennem Filistinli annelerin yüreği kadar mı kor? Filistin kadar mı? Ahh Filistin! Sevdam, ilk kıblem, kirli ellerin işgalindeki mabedim Yanı başında bir masa kurulmuş ve her türlü oyunlar oynanmakta Senin üzerine zar tutuyorlar büyük kumarbazlar
Çocukların kanı üzerine, annelerin gözyaşları üzerine, yıkılan evlerin enkazı üzerine… Topraklarımız şimdi herkesin gözü önünde gasp ediyorlar ve herkes sadece seyrediyor Gel ey Selahaddin, gel şu gözü yaşlı ümmetin hatırına, gel ki gördüğüm düş gerçeğe dönüşsün… Rabbimin yardımını getir, rabbimin yardımıyla gel
 
Dün seni gördüm düşümde, başını önüne eğmiş derin derin düşünüyordun, hüzünlüydün ağzını bıçak açmıyordu… Öfkeliydin, ağlıyordun… arada bir etrafına bakınıp hayıflanıyordun…
Dün seni gördüm düşümde, elinde kılıcın boynunda egalin vardı, yetim çocuklar karşılıyordu seni Bir meşale olup yanıyordu türküler, bir umuttu görünen, buruk bir umut… oyun arkadaşlarının çoğu yoktu artık Filistinli çocuklarının Az önce atılan bir füzenin ürkütücü sesinde öldüler, ne basit bir ifade, alışılmış bişey… Öldüler… Geride kalanlar ise birer savaşçı, her an gelecek ölümü beklemekteler Oyuncaklar yıkıntıların altında, okullar birer harabe, kitaplarında kan desenli resimler

Marşlar söyleniyordu radyolarda, büyükler moral veren konuşmalar yapıyor, herkesi kenetlemeye çağırıyorlardı Bölünmüştü halklar, bölünmüştü toprakları… Tanklar ilerliyordu zeytinlik bağlarında Filistin'in, yerle bir oluyordu güller, laleler… kan akıyordu çeşmeleri dumanlar yükseliyordu evlerden, geride harabe evler ve cansız bedenler, çocuklar direniş şarkıları söylüyorlardı aynı ağızdan Bir kelebek hafifliğinde uçup gidiyorlardı, boyunlarında yalancı memelerle yalancı dünyadan göçüyorlardı… Bir çocuk seni çağırıyordu "teal ya Selahaddin, teal"

Dün seni gördüm düşümde, elinde kılıcın, tehevvürden dişlerin birbirine geçirmiş, kaşlarını çatmıştın, suretin asık, öfkeliydin, ağlıyordun… çocuklar dizlerine tutunmuştu… seni karşılıyordu şehidler, en önde Ahmet yasin, şikaki, rantisi, meşal ve binlerce şehid… başları dikti, sana gülümsüyorlardı, ellerinde senin sancağın… sonra sen konuşuyordun… üzgündün, kederliydin, kırılmıştı sesin, kırılmıştı ayakta duran her şey…" biz böyle bırakmamıştık buraları, petrol kuyuları ölüm kusmuyordu" ellerini açıyordun ilahi makama "ya rabb şu sultanlıkları yerle bir et, rahatına düşkün ve zillet içinde onursuzca yaşayanları utandır rabbim"

Ey Selahaddin; zalimleri böylesine cesaretlendirenler kim? evimizin içine kadar girdiler, namluların gölgesinde namusumuz ve kadınlarımızın gözü önünde kırılan onurumuz… Daha ne kadar dişlerimizi sıkacağız, sıkılacak diş kalmadı ağzımızda; Dilleri lal, kulakları sağır gözleri kör, dilsiz şeytanların bakışları arasında reva görülen katliamlar daha ne kadar seyredilecek televizyon ekranlarında? Farkında değiller mi riyakârlığın böylesine, beş vakit huzura duranların duaları nerede? Yoksa dua da mı etmiyorlar? Cenneti garantileyenler nerede, hani günahtan arındırılmış kitlelerin önderleri… ey Eyyub-i yek olan Ümmet'in bağrına Yahudi kurşunu değil, bizi içimizde bölenler ve sırtımızdan hançerleyenler parçalıyor
Dün seni gördüm düşümde… sen geliyordun ve okşuyordun çocukların saçlarını Omuz vermiştin eli sapan gençlere, yüreğini ortaya koyuyordun ama tanıdık yerlerden zehir zemberek telkinler geliyordu seni ve sancağını taşıyanları kınıyorlardı, sizi taşlıyorlardı Beyrut'un, Filistin'in sokaklarında…

Biliyorum Selahaddin; gördüğüm düş öfkelendirecek birilerini, hatta lanetleyecekler beni Biliyorum cehennemde bana yer ayıracaklar Söyle ey Selahaddin; cehennem Filistinli annelerin yüreği kadar mı kor? Filistin kadar mı? Ahh Filistin! Sevdam, ilk kıblem, kirli ellerin işgalindeki mabedim Yanı başında bir masa kurulmuş ve her türlü oyunlar oynanmakta Senin üzerine zar tutuyorlar büyük kumarbazlar
Çocukların kanı üzerine, annelerin gözyaşları üzerine, yıkılan evlerin enkazı üzerine… Topraklarımız şimdi herkesin gözü önünde gasp ediyorlar ve herkes sadece seyrediyor Gel ey Selahaddin, gel şu gözü yaşlı ümmetin hatırına, gel ki gördüğüm düş gerçeğe dönüşsün… Rabbimin yardımını getir, rabbimin yardımıyla gel



Daha dündü;Görmüstüm Yasin okumaya davet vardi.Gittim okumaya ama istek okadar acaibdiki okuyamadim geldim eve ayniyla bu forumda yine Yasine davet vardi actim okuyalim dedim ama DIRILERE okuyalim dedim,Ölenlere Rahmet DIRILERE okuyalim cünki Ölen kendi defterini dürmüste gitmis ne geri dönüsü var ne kendine dahi yardimi olmayacak,O nedenle DIRILERE dedik,YASININ 70 iyi bilmek gerek dedik,Samanyolu kardesim Gelmez geri gelemez Allahin yardimini ise bizzat müracaat gerek gönülle istemek gerek yoksa kendisine dahi faydasi olmayan asla aracilik dahi edemez.Eger istegimizde samimi isek hep birlikte eller havaya cani gönülden ALLAHIN yardimina talibiz buyrun duaya...Birakin ölüler ile ugrasmayi...
 
sayın metin mete dua talebinize her zaman hazırız ve canı gönülden tüm müslümanlara dualarımız her zaman vardır.selahattin eyyubinin nasıl bir şahsiyet olduğunu sizde çok iyi bilirsiniz kanaatindeyim.ve bu makalede eleştirinizi anlayamamaktayım.ama tabiki herkes aynı fikirde olamaz ve fikirlerinizi ve yazılarınızı herzaman takip etmekteyim ve karşı görüşlerede saygımız vardır...

selam ve dua ile....
 
sayın metin mete dua talebinize her zaman hazırız ve canı gönülden tüm müslümanlara dualarımız her zaman vardır.selahattin eyyubinin nasıl bir şahsiyet olduğunu sizde çok iyi bilirsiniz kanaatindeyim.ve bu makalede eleştirinizi anlayamamaktayım.ama tabiki herkes aynı fikirde olamaz ve fikirlerinizi ve yazılarınızı herzaman takip etmekteyim ve karşı görüşlerede saygımız vardır...

selam ve dua ile....



Dua direk Allaha yapilmali diye biliyorum hemde her gün namazlarinizda 40 kez okudugunuz Fatihada(Fatiha 5) bu belirtildigi gibi.O nedenle hic bir sahsi araci koymadan demistim,Dualariniz daim olsun Insallah,her müslüman icin...
 
Abi, gerçi haklısın bazı kişiler diyor "biz kimiz şeyhimiz olmadan Allah'a yalvaralım" Bu ifrattır. Ama esas olan şudur.

Büyük zatların duaları makbuldür. Mesela, Peygamberimizin ümmetinin selameti için ettiği dua kıyamete kadar baki kalacaktır. Hatta denilebilir ki, Cennetin halkı için bir sebeb olmasa O Mübarek Zat(a.s.m)'ın o makbul kıyamete kadar her gelenin selavat ile mukabele ve iştirak ettiği ve amin dediği o selamet duası hürmetine cennet halk olunabilir.

İşte nasıl Hz. Ömer demiş "Vücudum dağ kadar büyüse cehennemde kimseye yer kalmasa" ve Said Nursi gibi zatlar demiş "Ümmetin selametini görsem bedenim cehennemde olsa gönlüm gül gülistan içinde olur"

Mesela, Said Nursi'nin şöyle bir duası var: Ey bizi nimetleriyle perverde eden sultanımız! Bize gösterdiğin numunelerin ve gölgelerin asıllarını, membalarını göster; ve bizi makarr-ı saltanatına celb et. Bizi bu çöllerde mahvettirme; bizi huzûruna al, bize merhamet et. Burada bize tattırdığın leziz nimetlerini orada yedir. Bizi zevâl ve teb'îd ile tâzib etme. Sana müştak ve müteşekkir şu mutî raiyyetini başıboş bırakıp idâm etme"

İşte biz hayatının her anında Mümin gibi , Müslüman gibi takva ile yaşamış o gibi zatların dualarının makbul olduğuna hüsn ü zan ettiğimizden o duaların dili ile dua ediyor ve diyoruz "Medet" Yani, "Sevdiğin zatların makbul buyurduğun dualarında dediği gibi dua ediyoruz" manasındadır.

Gerçi Allah edilen tüm dualara icabet eder. Lakin duanın makbuliyet derecesi ihlas ile alakalıdır. Elbette hayatının her anını -bize nisbet ile- Allah'ın murad ettiği gibi yaşamış olanların o dualarının kabul edilmiş olmasını Rahmetten ümid ederek, o zatın ihlas ile ettiği o duayı aynı ihlas ile edilmiş olmasını niyet ile "medet" diyoruz. Onun sesi ile dua ediyoruz.

Bunda şirk ve dalalet asla yoktur.

Muhabbetle



Ya benmi anlatamiyorum veya ayetlermi anlatamiyor hic isin icinden cikamiyorum;Allah diyor size sahdamarinizdan yakinim,Allah diyor sadece benden bekleyin yardimi,Allah diyor benden baska yalvardiklariniz veya yardim istedikleriniz kendilerine dahi yarar saglayamaz bu ehval ve seriatta hala neyi savunuyorsun?Anlamakta güclük icindeyim,Resul(Selam Resul/Resullere olsun)Dahi allahin Rahmetine muhtac iken hala neyi savunuyorsunuz,Ömerimi?Filancayimi?Kimi Allah askina?Ölen öldü geriye sadece ismi kaldi bize düsen onlari hayirla yad etmek hürmet etmek yalvarmak icinse ALLAH yetmiyormu?Tapmak icin ALLAH yetmiyormu?Sahdamarindan yakin dururken hala ne gerek var aracilara?Bu nedenle Cahiliye Müsriklikle kinanmiyormu?Hala arlara filanca bizi daha cok yaklastirir demek ne anlama geliyor?Onlarin duasi makbulmüs gec DUHA gec dilekce bizzat yapilmali,hemde Sahdamrindan yakin olana sahsen ve kalben...
 
Ben de ondan bahsediyorum Abi, dilekçeyi iyi yazmak lazım.

Mesela, hastayım. Ne yaparım, önce Adetullah icabı fiili bir dua makamında bir doktora giderim. Tedavimi yaptırır ve sonra dua etmeye başlarım. Şafi-i Hakiki Allah'tır. Hiç kimse doktora ne gerek var demez?

Yada ayet der "senin öğrettiklerinden başka bir ilmimiz yoktur" Ama o ilmi bir öğretmenden öğrenimişizdir. O öğretmenin aracı olması Allah'ın Mürebbi-i Hakiki olmasına engel olmaz.

Elbette, biz ihtiyaçlarımız için sadece ve ancak ondan yardım dileriz. Ama , nasıl hastalıkta doktorun fiili dua makamında tedavisine amin, demek manasında verdiği ilacı içiyorsak, mana aleminin doktorlarının ihtiyaçlarımız karşısında lazım olan sözlü dualarının manevi ilaçlarını içeriz. Onların makbul dualarına amin deriz. Bu hal o zatları yardımcı yapmak veya aracı koymak değildir. Allah'ın şah damarımızdan yakın olduğunu unutmak değil bilakis hatırlamaktır.

Her işin bir ehli vardır. Duanın da ehli olan Zatlar vardır. Elbette Allah katında en sevimli dua, takvası en güzel olanının duasıdır. Elbette o takvası güzel olanın duasını ağzımıza takmak ve o duaya amin demek manasında "medet" istemek asla dalalet olmaz. Hem Allah katında en güzel ve makbul dua topluca yapılan duadır.

Muhabbetle



Dua kalben yapilandir,Muradi ise kalplerde olani bilen zaten biliyor,Senin ögrendigin aracilar dahi buna muktedir degilken sen hala Araci koymaya devam diyorsun,Allah ne senin kelimelerine bakar nede kurdugun yanlis imlaya,O senin kalbinde olani en güzel sekilde bilenki hemde Sah damarindan daha yakin EEEE DUHA HALA BANA SU BU DEME ALLAH ASKINA...Duanin merkezi Kalptir yoksa papagan gibi dilimize doladigimiz anlamini dahi bilmedigimiz filanca zatlarin sözleri degildir.Mana aleminin tek doktoru ilaci tedavisi vardir oda ALLAHIN RESULE GÖNDERDIGI VAHY dir Duhacigim.Onun icerisinde sen ne istersen bulabilirsin dua olarakki aslinda buna dahi hacet yoktur kalben yapman yeterlidir,Topluca dedin illaki bunu toplanip yapmak babindan diyorsan su An Tüm Müslümanlar Filistin icin duada hepsini ayni anda gören ve duyan mevcut yani aracilara gerek yok...Mana aleminin doktoruna bizzat yapacaksin kalpten...
 
Geri
Üst
AdBlock Detected

We get it, advertisements are annoying!

Sure, ad-blocking software does a great job at blocking ads, but it also blocks useful features of our website. For the best site experience please disable your AdBlocker.

I've Disabled AdBlock    No Thanks