Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Ehli Sünnet Kaynaklarında Dabel el-Hizai’nin Medaris Ayet Kasidesi ve Hikayesi

caferi_humeyni

New member
Katılım
13 Şub 2006
Mesajlar
242
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Ehli Sünnet Kaynaklarında Dabel el-Hizai’nin Medaris Ayet Kasidesi ve Hikayesi



Zamânının en meşhûr şâirlerinden ve fasîhlerinden olan Da’bel bin Alî el-Huzâî şöyle anlatmışdır: Medâris âyêt kasîdesini İmam Ali bin Musa er-Rida’yı kastederek yazdım. O sırada İmâm-ı Alî Rızâ “”radıyallahü anh” Horasân’da Me’mûnun velîahdı idi. Kasîdeyi İmam Ali Rıza’nın huzûrunda okudum. Çok beğendi ve : ‘Bu kasîdeyi benden izinsiz hiç kimsenin yanında okuma!’ buyurdu. Kasîde yazdığımı halîfe Me’mûn duydu, sonar beni çağırdı. Hâlimi hâtırımı sordukdan sonra, ‘Medâris âyêt kasîdesini bana oku’ dedi. Ben ise özür beyân ederek, okuyamayacağımı söyledim.[1] ‘Niçin okumayacaksın’ diye sebebini sordu. İmâm-ı Alî Rızâ’nın “radıyallahü anh” bu kasîdeyi kendisinden izinsiz kimsenin yanında okumamamı tenbîh ettiğini söyledim. Bunun üzerine İmâm-ı Alî Rızâ’yı “radıyallahü anh” çağırdılar. Me’mûn ona, ‘Ey Ebel Hasen! Da’bel’den Medâris- âyêt kasîdesini okumasını istedim, ama okumadı’ deyince, İmâm-ı Alî Rızâ bana kasîdeyi okumamı söyledi. Kasîdeyi okudum. Halîfe Me’mûn kasideyi çok beğendi ve bana ellibin akçe mükâfat verdi. Bu miktâra yakın akçe de İmâm-ı Alî Rızâ “radıyallahü anh” hediyye etti. İmâm-ı Alî Rızâ hazretlerine ‘efendim, kendi elbiselerinizden bağışlamanızı arzû ediyorum. O elbise benim kefenim olsun’ dedim. Bana giydiği gömleklerden bir gömlek ve çok güzel bir havlu verdi. ‘Bunları sakla, bunlarla belâlardan korunursun’ buyurdu.

Irak’a gidiyordum. Eşkiyâ yolumuzu kesip, kâfilemizi soydular. Üzerimde sâdece eski bir gömleğim kalmıştı. Bilhâssa İmâm-ı Alî Rızâ’nın “radıyallahü anh” hediyye etdiği gömleği ve havluyu almalarına çok üzülmüştüm. Hiçbir şeye bu kadar üzülmemiştim. İmâm-ı Alî Rızâ’nın “radıyallahü anh” ‘bunları sakla, bunlarla korunursun’ buyurduğunu düşünüyordum. O sırada bir baktım, eşkiyâdan biri benim atıma binmiş ve benim yağmurluğumu giymiş, benim yanıma kadar gelip durdu. Bütün kâfilenin toplanmasını bekliyordu. Medâris âyêt kasîdesini okumağa ve ağlamağa başladı. Bir eşkiyânın Resûlullah’ın “sallallahü aleyhi ve âlihi ve sellem” Ehl-i Beyt’ini sevmesine çok şaşırdım. İmâm-ı Alî Rızâ’nın “radıyallahü anh” verdiği gömleği ve havluyu geri versin diye düşünerek, ona ‘bu kasîdeyi kim söylemiştir’ diye sordum. Adam, ‘sana ne, senin bu kasîdeyle ne işin var’ dedi. Ona ‘Şunun için sordum. Benim bir sırrım vardır. Onu sana söyliyeceğim’ dedim. Kendisi o zaman bana ‘Bu kasîdeyi Âl-i Muhammed’in (Ehl-i beytin) “sallallahü aleyhi ve sellem” şâirlerinden Da’bel bin Alî söylemişdir’ dedi. Ona ‘Allah’a ant olsun ki, Da’bel benim ve bu kasîdeyi ben yazdım’ dedim. İhtimâl vermedi ve kâfiledekileri çağırıp, onlara sordu. ‘Bu kişi Da’beldir’ diye şâhitlik ettiler. Bunun üzerine eşkiyâ, kâfileden aldıkları bütün eşyâları geri verdi. Sonra bize kılavuzluk yapıp, tehlikeli yerleri geçirdi. Ben ve kâfiledekiler İmâm-ı Alî Rızâ’nın “radıyallahü anh” hediyye etdiği gömleğin ve havlunun bereketiyle ve Allahü teâlâ’nın izniyle o belâdan kurtulduk ve korunduk. Da’bel bin Alî el-Huzâî’nin yazdığı Medâris âyêt kasîdesinin tercemesi şöyledir:

Andıkca Arafât’ta kaldığımız mekânları,
Akıtırım gözlerimden damla damla yaşları.

O günleri çok arzûlar oldum, azaldı sabrım,
Sessiz ve ıssız kaldı her tarafı bu diyârın.

Tilâvetten mahrûm, âyât okunan medreseler,
Şimdi kimsesiz kaldı, vahyin indiği bu yerler.

Ehl-i beyt kimsesizdir, Minâda Hîf mescidi,
Kâ’be, Arafât ıssız kaldı, hem Nebî mescidi.

Bu yerler Alî’nin, Hüseyin’in, Ca’fer’in diyârı,
Hamza’nın, tâatten dizi şişen Seccâd’ın yeri.

Zulüm yapamazdı bu diyârda aslâ zâlimler,
Şimdi hep zulümle geçiyor günler, hem seneler.

Abdllah’ın ve Fâzıl’ın yeridir bu beldeler,
Onlar davetci Resûlün pâk sülâlesidirler.

Bu diyârlar namâz kılınan takvâ yerleridir,
Oruç, temizlik, ihsân, iyilik beldeleridir.

Çok kere indi Cibrîl-i Emîn bu diyârlara,
Allah’tan selâm, övgü getirdi Resûlullah’a.

Vahyin indiği, ilmlerin kaynağı yerlerdir,
Hakkın, hakîkatin öğrenildiği beldelerdir.

Bu beldelerde seyrân ederken Ahmed-i Muhtâr,
Kendisine vahyin geldiği yerlerdir bu diyâr.

Hani ilk sâkinleri, dağıttı bizi ayrılık,
Şimdi gurbetlerde hep fânî olmuşlar artık.

Resûlullah’ın yakınları, vârîsleri onlar,
Büyüklerin en üstünü, en hayrlısıdırlar.

Onlardır kıtlıklarda insanları doyuranlar,
Bu sebeble bereketle şereflenendir onlar.

Kabûl olunmaz hem namâzlarımız salavâtsız,
Olursak namazlarımızda onlara duâsız.

Onlardır, hem doğru yolun adâlet rehberleri,
Onlardır, hatâdan kusûrdan necât sebebleri.

Rabbim, kalbimde hidâyet ve basîreti arttır,
Onlara iyilikde hep iştiyâkımı arttır.

Resûlullah’ın diyârı bu yerler ıssız kalmış,
Ziyâd’ın yurduna bak, başdan başa mamûr olmuş.

Resûlullah’ın diyârının kubbeleri çökmüş,
Ziyâd’ın âlinin ise köşkleri muhkem olmuş.

Evlâd-ı Resûlün harîmi esîr ediliyor,
Ziyâd’ın âilesi emân içinde yaşıyor.

Âl-i Resûlün boyunlarından kanlar akıyor,
Âl-i Ziyâd ayaklarına zînetler takıyor.

Resûlullah’ın âli kuru çöllerde kalıyor,
Ziyâd’ın âilesi sırça köşklerde yaşıyor.

Ey Âl-i Resûl ve ilmin kaynağı olanlar,
Her nefeste olsun sizlere dâimâ selâmlar.

Emîn yaşadım, hayâtımı sizin vesîlenizle,
Îmânımı kurtarmayı umarım sevginizle. [2]

Bazı rivâyetlerde bu kasîdenin elli beyt olduğu bildirilmişdir. Ehl-i beytin mubârek kabirlerinden de bahsedilmişdir. Da’bel bin Alî el-Huzâî bu kasîdesini İmâm-ı Alî Rızâya “radıyallahü anh” okurken:

Bağdât’ta tertemiz bir zâta âit mezar vardır,
Hak teâlâ onu odalarda korumakdadır.

beytine gelince, İmâm-ı Alî Rızâ “radıyallahü anh”, ‘Ey Da’bel, bu kısmına bir beyit de ben ilâve edeyim. Kasîden bu beyitle bitsin’ buyurdu ve şu beyti ilâve etti:

Tûs’ta da garîp hâlde kalmış bir mezar olacak,
Gurbetin acısı tâ ciğerlere oturacak.

Bunun üzerine şâir Da’bel, ‘ey Resûlullah’ın “sallallahü aleyhi ve âlihi ve sellem” torunu! Bu mezar kimin mezarı olur’ diye sordu. İmam buyurdu ki: ‘O gurbetde kalan mezar benim mezarım olur. Bu sebeble Tûs, şiamın gidip geldiği yer olur. O gurbette kim benim mezarımı ziyâret ederse, kıyâmet gününde bağışlanmış olarak benim yanımda bulunur.’[3]





Kaynak : Mevlânâ Abdürrahmân Câmî “ŞEVÂHİD-ÜN NÜBÜVVE (Peygamberlik Müjdeleri)” 575. Hadis, Hakikat Kitabevi.


Not: Ehli Sünnet kaynaklarında Ehli Beyt’in övgüsü üzerine yazılan Medâris âyêt kasidesi yukarıda görüldüğü gibi bayağı kısa olarak nakledilmiştir. Kasidenin tamamı için el-Meclisi “Bihar’ül Envar” c.49, s.245-251 / el-Erbeli “Keşf’ül Gumme” c.3, s.157-164 eserlerine müracaat edebilirsiniz.










[1] Bihar’da Dabel’in Memun’a : ‘Bilmiyorum’dediği nakledilmiştir.

[2] el-Erbeli “Keşf’ül Gumme” c.3, s.74-78 / el-Meclisi “Bihar’ül Envar” c.49, s.242-245.

[3] Meclisi, Bihar’da: Daha sonra İmam Ali er-Rida, Dabel’e içinde yüz dinar bulunan bir kese verdiğini nakletmiştir. ” c.49, s. 251
 
Üst Alt