Dinde zorluk yoktur''..
YİRMİ BİRİNCİ SÖZ
İKİNCİ MAKAM
DÖRDÜNCÜ VECİH
Amelin en iyi suretini taharrîden(araştırmak) neş’et eden bir vesvesedir ki, takvâ zannıyla teşeddüt (şiddetlenme) ettikçe, hal ona şiddetlenir. Hattâ bir dereceye varır ki, o adam amelin daha evlâsını ararken harama düşer. Bazan bir sünnetin araması, bir vâcibi terk ettiriyor. “Acaba amelim sahih oldu mu?” der, iade eder. Bu hal devam eder, gayet ye’se düşer. Şeytan şu halinden istifade eder, onu yaralar. Şu yaranın iki merhemi var.
BİRİNCİ MERHEM: Bu gibi vesvese, ehl-i i’tizâle(Mûtezile mezhebinin mensupları) lâyıktır. Çünkü onlar derler: “Medar-ı teklif olan ef’al ve eşya, kendi zâtında, âhiret itibarıyla ya hüsnü var, sonra o hüsne binaen emredilmiş; veya kubhu(çirkinlik) var, sonra ona binaen nehyedilmiş. Demek eşyada, âhiret ve hakikat nokta-i nazarında olan hüsün(güzellik) ve kubh(çirkinlik) zâtîdir; emir ve nehy-i İlâhî(Allah'ın yasaklaması) ona tâbidir.” Bu mezhebe göre, insan her işlediği amelde şöyle bir vesvese gelir: “Acaba amelim nefsülemirdeki güzel surette yapılmış mıdır?”
Amma mezheb-i hak olan Ehl-i Sünnet ve Cemaat derler ki: “Cenâb-ı Hak bir şeye emreder, sonra hasen olur. Nehyeder, sonra kabih olur.” Demek emirle güzellik, nehiyle çirkinlik tahakkuk eder(Yani Allah'ın emirlerinin neticesinde bir güzellik ve yasakladığı men ettiğinin neticesindede bir çirkinlik gerçekleşir). Hüsün ve kubh, mükellefin ıttılaına(bilgi sahibi olma) bakar ve ona göre takarrur(karar bulma) eder. Şu hüsün ve kubh ise, surî ve dünyaya bakan yüzünde değil, belki âhirete bakan yüzdedir. Meselâ sen namaz kıldın veya abdest aldın. Halbuki namazını ve abdestini fesada verecek bir sebep, nefsülemirde varmış; lâkin sen ona hiç muttali olmadın. Senin namazın ve abdestin hihtir, hem hasendir. Mûtezile der: “Hakikatte kabih ve fâsittir. Lâkin senden kabul edilir. Çünkü cehlin var, bilmedin; ve özrün var.” Öyle ise, Ehl-i Sünnet mezhebine göre zahir-i şeriate muvafık olarak işlediğin ameline “Acaba sahih olmuş mu?” deyip vesvese etme. Fakat “Kabul olmuş mu?” de, gururlanma, ucbe girme.
İKİNCİ MERHEM: Dinde harec(zorluk) yoktur. لاَحَرَجَ فِى الدِّينِ (Dinde zorluk yoktur.” (Şer’î bir hükümdür.)
) Madem dört mezhep haktır. Madem istiğfara müncer olan(sonuçlanan) derk-i kusur ise(kusurunu anlama), gurura müncer olan hüsn-ü amelin(güzel amel) rüyetine böyle vesveseli adama müreccahtır(tercih edilir). Yani, böyle vesveseli adam, amelini güzel görüp gurura düşmektense, amelini kusurlu görse, istiğfar etse, daha evlâdır.
Madem böyledir. Sen vesveseyi at. Şeytana de ki: Şu hal bir harecdir(zorluktur). Hakikat-i hale muttali olmak güçtür, dindeki yüsre(kolaylık) münafidir. اَلدِّينُ يُسْرٌ “Din kolaylıktır) لاَحَرَجَ فِى الدِّينِ(Dinde zorluk yoktur) esasına muhaliftir. Elbette böyle amelim bir mezheb-i hakka muvafık gelir. O bana kâfidir. Hem lâakal ben aczimi itiraf ederek, ibadeti lâyıkı vechile eda edemediğimden istiğfar ve tazarru ile merhamet-i İlâhiyeye dehâlet edip, kusurum affolunmak, kusurlu amelim kabul olunmak için mütezellilâne (kendi kusur ve aczini bilerek)bir niyaza vesiledir.
YİRMİ BİRİNCİ SÖZ
İKİNCİ MAKAM
DÖRDÜNCÜ VECİH
Amelin en iyi suretini taharrîden(araştırmak) neş’et eden bir vesvesedir ki, takvâ zannıyla teşeddüt (şiddetlenme) ettikçe, hal ona şiddetlenir. Hattâ bir dereceye varır ki, o adam amelin daha evlâsını ararken harama düşer. Bazan bir sünnetin araması, bir vâcibi terk ettiriyor. “Acaba amelim sahih oldu mu?” der, iade eder. Bu hal devam eder, gayet ye’se düşer. Şeytan şu halinden istifade eder, onu yaralar. Şu yaranın iki merhemi var.
BİRİNCİ MERHEM: Bu gibi vesvese, ehl-i i’tizâle(Mûtezile mezhebinin mensupları) lâyıktır. Çünkü onlar derler: “Medar-ı teklif olan ef’al ve eşya, kendi zâtında, âhiret itibarıyla ya hüsnü var, sonra o hüsne binaen emredilmiş; veya kubhu(çirkinlik) var, sonra ona binaen nehyedilmiş. Demek eşyada, âhiret ve hakikat nokta-i nazarında olan hüsün(güzellik) ve kubh(çirkinlik) zâtîdir; emir ve nehy-i İlâhî(Allah'ın yasaklaması) ona tâbidir.” Bu mezhebe göre, insan her işlediği amelde şöyle bir vesvese gelir: “Acaba amelim nefsülemirdeki güzel surette yapılmış mıdır?”
Amma mezheb-i hak olan Ehl-i Sünnet ve Cemaat derler ki: “Cenâb-ı Hak bir şeye emreder, sonra hasen olur. Nehyeder, sonra kabih olur.” Demek emirle güzellik, nehiyle çirkinlik tahakkuk eder(Yani Allah'ın emirlerinin neticesinde bir güzellik ve yasakladığı men ettiğinin neticesindede bir çirkinlik gerçekleşir). Hüsün ve kubh, mükellefin ıttılaına(bilgi sahibi olma) bakar ve ona göre takarrur(karar bulma) eder. Şu hüsün ve kubh ise, surî ve dünyaya bakan yüzünde değil, belki âhirete bakan yüzdedir. Meselâ sen namaz kıldın veya abdest aldın. Halbuki namazını ve abdestini fesada verecek bir sebep, nefsülemirde varmış; lâkin sen ona hiç muttali olmadın. Senin namazın ve abdestin hihtir, hem hasendir. Mûtezile der: “Hakikatte kabih ve fâsittir. Lâkin senden kabul edilir. Çünkü cehlin var, bilmedin; ve özrün var.” Öyle ise, Ehl-i Sünnet mezhebine göre zahir-i şeriate muvafık olarak işlediğin ameline “Acaba sahih olmuş mu?” deyip vesvese etme. Fakat “Kabul olmuş mu?” de, gururlanma, ucbe girme.
İKİNCİ MERHEM: Dinde harec(zorluk) yoktur. لاَحَرَجَ فِى الدِّينِ (Dinde zorluk yoktur.” (Şer’î bir hükümdür.)
) Madem dört mezhep haktır. Madem istiğfara müncer olan(sonuçlanan) derk-i kusur ise(kusurunu anlama), gurura müncer olan hüsn-ü amelin(güzel amel) rüyetine böyle vesveseli adama müreccahtır(tercih edilir). Yani, böyle vesveseli adam, amelini güzel görüp gurura düşmektense, amelini kusurlu görse, istiğfar etse, daha evlâdır.
Madem böyledir. Sen vesveseyi at. Şeytana de ki: Şu hal bir harecdir(zorluktur). Hakikat-i hale muttali olmak güçtür, dindeki yüsre(kolaylık) münafidir. اَلدِّينُ يُسْرٌ “Din kolaylıktır) لاَحَرَجَ فِى الدِّينِ(Dinde zorluk yoktur) esasına muhaliftir. Elbette böyle amelim bir mezheb-i hakka muvafık gelir. O bana kâfidir. Hem lâakal ben aczimi itiraf ederek, ibadeti lâyıkı vechile eda edemediğimden istiğfar ve tazarru ile merhamet-i İlâhiyeye dehâlet edip, kusurum affolunmak, kusurlu amelim kabul olunmak için mütezellilâne (kendi kusur ve aczini bilerek)bir niyaza vesiledir.