>DİKKAT..!!!
>
>üşenmeyin mutlaka okuyun çok çok çooook önemli.
>
>O gece mail kutusuna gelen bir notun tüm geleceğini etkileyeceğini
>bilemezdi. Ekte gönderilen dosyayı açtığında ekranı binlerce gül
>kaplamıştı. Her tıklamada yeni bir sayfa açılıyor ve her açılan sayfada
>değişik renklerde güller tüm ihtişamıyla gözler önüne seriliyordu. Son
>tıkladığında
>ise ekranda şöyle yazıyordu; "Hiçbirisi senin gibi olamaz. Seni
>seviyorum..."
>
>Fulya çok şaşırmıştı.Maili gönderene baktı ama bu isim onda hiç bir
>çağrışım yapmamıştı. Sonraki günlerde benzer mesajlar gelmeye devam
>etmişti. Her defasında farklı çiçekler kaplıyordu ekranını ve son sayfada
>yine aynı şeyler yazıyordu."Hiçbirisi senin gibi olamaz. Seni seviyorum..."
>Fulya bu esrarengiz kişiyi merak etmeye başlamıştı. 10. gece gelen mesajı
>yanıtlamayı düşündü. İster istemez etkilenmişti. O günlerde kendini çok
>yalnız hissediyordu... Kim acaba diye kendi kendine
>sorarken birden parmaklarının klavyeye uzandığını farketti. "Bu çiçekleri
>bana neden gönderiyorsunuz? Lütfen kimliğiniz hakkında bana bilgi
>verirmisiniz?..."
>
>Yazdıkları sadece bu kadardı. Ardından iletisini göndermek için "Gönder"
>tuşuna bastığında hayatının ne hale geleceğini asla bilemezdi... Ertesi
>gece heyecanla mail kutusuna baktı. Yine aynı kişiden
>bir mail daha gelmişti. Yüreği dalgalı denizlere dönmüştü.Aceleci
>tavırlarla maili açtı. Bu defa tek sayfalık bir ekran vardı karşısında ve
>şunlar yazıyordu;
>"Beni gerçekten merak ediyorsan yarın öğleden sonra saat 2'de
>bilgisayarının başında ol ve msn'in açık olsun..."
>
>Fulya o geceyi biraz heyecanlı birazda huzursuz geçirdi... Gece boyunca hep
>bu konuyu düşündü. Kimdi, neyin nesiydi, neden her gün bu mailleri ona
>gönderiyordu... Bu soruların cevabını bulamamıştı.
>Ertesi gün saat 14.00'te ekranın başındaki yerini aldı ve msn'ide açtı. Bir
>süre sonra ilk mesajı almıştı. "Merhaba çiçeğim..."
>Fulya kalbinin deli gibi atmaya başladığını hissetti..."Merhaba...
>Kimsiniz?"
>- Sizi tesadüfen buldum. Bana gelen maillerden birinde sizin de adresiniz
>vardı. gizemlicicek@... çok dikkatimi çekmişti. O yüzden size her gece
>birbirinden güzel çiçekleri maillemeye başladım.
>
>-Peki ama "hiçbirisi senin gibi olamaz. Seni seviyorum" ne demek oluyor?
>-İkimiz de çiçekleri çok seviyoruz değil mi? O zaman birbirimizi de çok
>seveceğiz desem herhalde yanlış olmaz.
>
>
>Fulya ne diyeceğini bilemiyordu. Uzunca bir süre cevap yazamadı.
>Sonra; -Bakalım zaman ne gösterecek. Bu arada kendini biraz tanıtırsan
>memnun
>olacağım. -Hiç gerek yok...Çünkü sen beni çok iyi tanıyorsun.
>
>Fulya iyice afallamıştı. Cevap yazmak için ekrana baktığında karşı tarafın
>çıkmış olduğunu gördü. Bir süre bekledi ama geri dönüş olmadı. Herhalde
>elektrikleri kesildi ya da başka bir sorun çıktı" diye
>düşündü...
>
>O gece ve sonraki geceler meçhul kişiden hiç mail gelmedi. Her gün msn'i
>açıyordu ama orayada gelen giden yoktu. Fulya'nın içi içini yiyordu. Neler
>oluyordu? Hiç bir sorunun cevabını bulamamak git gide
>sinirlerini germeye başlamıştı. Aradan bir aydan fazla bir zaman geçmişti
>ve Fulya bu esrarengiz kişiyi unutmaya başlamıştı.
>
>Bir gün çalıştığı iş yerine sivil polisler geldiler. Fulya'yı arıyorlardı.
>"Benimle ne işleri olabilir" diye düşünürken odasına giren polislerden biri
>kollarına kelepçeyi takı vermişti. "Hey neler oluyor, ben ne yaptım ki"
>diye avaz avaz bağırmaya başlamıştı. Polisler bilgi vermiyordu. Sadece
>"Bizimle emniyete geleceksiniz" diyorlardı. Özellikle kollarına vurulan
>kelepçeler
>moralini çok bozmuştu. Neler olup bittiğini çözmesi olanaksızdı.
>Emniyet Müdürlüğüne gidene kadar polisler tek kelime bile etmemişlerdi.
>Kapısında "Dolandırıcılık Masası" yazan bir odaya girdiğinde hepten şaşkına
>dönmüştü. Masadaki görevli polis "Buyrun Fulya hanım oturun"
>diyince ilk sandalyeye kendini atıverdi.
>
>-Söyler misiniz neler oluyor? Bu bir şakaysa çok ağır bir şaka oldu. Derhal
>bu oyunu kesin ..."
>Daha lafını bitirmemişti ki kendisine oturmasını rica eden polisin sert bir
>ifadeyle "Hep böyledir. Yaparlar ama kabul etmezler..." sözleri başını
>döndürmeye yetmişti. Birden fenalaştı ve olduğu yere yığılıp kaldı.
>Gözlerini açtığında bir sedyede olduğunu farketmişti. Boş gözlerle etrafına
>bakıyordu.
>
>Biraz sonra kendisini iş yerinden alan polislerden biri yanına geldi.
>-İyi misiniz Fulya hanım? Kendinize geldiyseniz artık işimize bakalım.
>
>Güçlükle doğrulmuştu. Sonra polisinde desteğiyle tekrar o odaya girdiler.
>Aynı sandalyeye oturmuştu.
>-Fulya hanım, dolandırıcılıkla suçlanıyorsunuz. Banka hesabınızda son 15
>gün
>
>içinde tam 28 işlem yapılmış. Bu süre zarfında yaklaşık 4 trilyon lira
>hesabınıza yatmış ve oradan da başka bir hesaba havale edilmiş.
>
>-Olamaz... Benim böyle şeylerden haberim yok. Bankada 350 milyon liram var.
>Bunun dışında da neler olup bittiğini bilemiyorum.
>-Fulya hanım,şimdi bize işbirliği içinde olduğunuz kişilerin adlarını
>vermenizi istiyoruz.
>-Siz neler diyorsunuz? Ne işbirliğinden bahsediyorsunuz?.
>-Dolandırıcılık bayan... Genelde tek başına yapılmaz bu işler. Ayrıca bu
>kadar parayı ne yaptığınızı da bize derhal açıklayın.
>
>Fulya hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlamıştı. Hiçbir şeye anlam veremiyordu.
>Artık ifade verebilecek durumda değildi. Sinir krizleri geçirmeye
>başlamıştı. Birden kendini parmaklıklı bir odada bulmuştu.
>Dışardan ölü bir
>ışığın içeri süzüldüğü rutubetli küçük bir odaydı. O geceyi sabaha kadar
>ağlayarak geçirmişti. Sabahın ilk ışıkları küçük pencereden içeri
>süzüldüğünde gün ağlıyordu gözlerinde ve üşüyordu...
>
>Bir süre sonra kapı açıldı ve bir kadın polis kolundan tutup kendisini
>takip etmesini söyledi. 2-3 dakikalık bir yürüyüş sonrasında tekrar ilk
>geldiği odaya varmışlardı.
>
>Fulya'nın yüzü solmuştu ve tir tir titriyordu. Polisler ona sıcak bir
>fincan çay verdiler. Önce fincanın sıcaklığıyla ellerini ısıttı sonrada
>yudum yudum içmeye başladı.
>-Başınız iyice dertte bayan... 28 kişinin banka hesabından kendi hesabınıza
>havaleler yapmış ve ardındanda 4 trilyonu 3 ayrı hesaba aktarmışsınız ve bu
>paralar ertesi gün ilgi hesaplardan çekilmiş.
>
>-Benim hiçbir bilgim yok, ben bir şey bilmiyorum diyebildi.. Ardından
>sarsıla sarsıla ağlamaya başladı.-Bugün savcılığa çıkaracağız sizi ve
>tutuklanacaksınız.İyisi mi bize yardımcı olun da şu işi
>çözelim.
>Fulya darmadağınık olmuştu. Hiçbir şeye anlam veremiyordu. Sonra
>"tutuklanacaksınız" sözünü hatırlayıp daha da büyük bir korkuya kapıldı. O
>andan itibaren hiç konuşmadı. Fulya'yı bir başka odaya aldılar.
>Yaklaşık 2 saat kadar orda tek başına kalmıştı. Bu süre zarfında neler olup
>bittiğini asla anlayamadı.
>Sonra bir bayan polis geldi ve kendisini takip etmesini söyledi.
>Bu defa bir arabaya binmişlerdi. 10-15 dakika sonrada savcının karşısına
>çıkarılmıştı. Savcı 55-60 yaşlarında babacan tavırlı biriydi.
>-Otur kızım deyişi Fulyanın içini birazcık da olsa rahatlatmıştı.
>-Anlat bakalım kızım. Nasıl başladın bu işe?
>-Benim bahsettiğiniz işlerle hiç ilgim yok savcı bey dedi.
>-Banka hesabınız öyle demiyor
>...
>Ne vardı banka hesabında. Neler olmuştu?
>-Bakın ayın 13 ünde sarıgül notuyla 750 milyar, 17'sinde beyaz zambak
>notuyla 2 trilyon ve 19'unda da siyah lale notuyla kalanını
>havale etmişsiniz.
>
>SARI GÜL, BEYAZ ZAMBAK, SİYAH LALE... Allahım neler oluyor diye beynini
>iyice zorluyordu.
>Sarıgül... Beyaz zambak... Siyah lale... Birden irkildi. Bu olamazdı!!! Ona
>ilk gelen mesajda hep sarı güller vardı.
>Sonraki maillerde beyaz zambaklar, siyah laleler ekranı dolduruyordu.
>Ama bu nasıl olabilirdi? Savcıya doğru döndü ve kendisine gönderilen
>maillerden bahsetti. Savcı şaşkınlıkla onu dinliyordu.
>Maillerin bu işle ne alakası olabilirdi? Savcı bey bir yere telefon açıp
>birisinin odasına gelmesini istedi. Bir süre sonra odaya genç bir kız geldi
>ve -Fulya hanım. Siz bu hikayeyinizi baştan sona kadar hiçbir şeyi
>atlamadan bana tekrar anlatırmısınız ? dedi.
>-Tabi dedi ağlamaklı sesiyle... Sonra olanı biteni anlatmaya başladı. Her
>gece gelen maillerden bahsetti. Sarı güllerden ,siyah lalelerden ...
>bahsetti.
>-Bunların dışında bir şey daha olmalı dedi kız. Fulya herşeyi en ince
>ayrıntısına kadar anlattığını sanıyordu.
>-Peki. Siz hiç cevap yazdınız mı?
>-Evet bir kez yazdım Kim olduğunu merak ettiğimi sormuştum. O da bana bir
>sonraki gün msn degörüşelim demişti.
>-Yani siz onunla msn'de görüştünüz öyle mi?
>-Evet diye cevap verdi Fulya...
>Sonra kız savcının yanına gitti ve Fulya'nın duyamayacağı şekilde bir
>şeyler anlattı. Sonrada aceleci
>adımlarla odadan çıktı. Savcı yanına gelmişti.
>-Bak kızım. Eğer anlattıkların doğruysa senin için bir ümit doğabilir.
>Yoksa gençliğine yazık olacak...
>Fulya hüngür hüngür ağlamaya başladı Savcı başını okşadı ve;
>-Koyverme kendini hemen. Dur bakalım bir şeyler bulabilecek miyiz...
>Sonra Fulyayı bir başka odaya aldılar. Aradan ne kadar zaman geçmişti.
>Dışarda neler olup bitiyordu. Daha ne kadar burada kalacaktı?
>Kapı açıldı ve savcı beyle diğer genç kız içeriye girdiler. Yüzlerindeki
>ifade Fulya'yı biraz olsun rahatlatmıştı. Gözü ağlamaktan kan çanağına
>dönmüştü.
>-Hadi bakalım kızım evine gidiyorsun. Fulya ne diyeceğini şaşırmıştı. Yine
>ağlamaya başladı. Diğer kız
>yanına yaklaştı.
>-Benim adım Ayşe. Bilgisayar uzmanıyım. İfadeniz üzerine yaptığımız
>araştırma sonucu asıl dolandırıcıları tesbit ettik.
>-Peki ama bunun benimle ne ilgisi var?. Benim banka hesaplarımın bu işle ne
>alakası var?
>Ayşe gülmeye başlamıştı.
>-Bakın Fulya hanım sizi msn'de konuşmaya çağırmasının tek nedeni vardı. O
>da bilgisayarınızın IP numarasını öğrenmek... Sonrası onlar için çok kolay
>oldu. Bilgisayarınıza girdiler ve sizinle ilgili tüm
>bilgileri ele geçirdiler. Sonra da başka hesaplardan sizin hesabınıza para
>aktardılar ve ardından da sahte
>isimlerle açtıkları kendi hesaplarına aktarıp buradan paraları çektiler.
>Fulya öylesine şaşkın öylesine çaresizdiki...
>
>-Hadi şimdi evinize gidin ve iyice dinlenin. Yarın sabah sağlıklı bir
>şekilde yeniden ifadenizi alacağız. Ayşenin de yardımıyla
>dışarı çıktılar. Güneş ışınları gözünü kör etmişti sanki... Hemen bir taksi
>çevirip evine gitti. Alelacele kendini banyoya attı.
>Sonra bir fincan kahve hazırladı kendisine. Biraz rahatlamıştı. Sonra
>yatağına uzanıp derin bir uykuya daldı. Gece boyunca
>rüyalarında hep çiçekler gördü. Çiçekler ona saldırıyor, her tarafını yara
>bere içinde bırakıyorlardı. Uyandığında ter içinde
>kalmıştı. Hemen kalktı ve ilk
>iş olarak bilgisayarın elektrik bağlantısını kopardı. Perdeyi açıp dışarı
>baktığında ise hala Gün ağlıyordu
>gözlerinde.Üşüyordu...
>
>
>üşenmeyin mutlaka okuyun çok çok çooook önemli.
>
>O gece mail kutusuna gelen bir notun tüm geleceğini etkileyeceğini
>bilemezdi. Ekte gönderilen dosyayı açtığında ekranı binlerce gül
>kaplamıştı. Her tıklamada yeni bir sayfa açılıyor ve her açılan sayfada
>değişik renklerde güller tüm ihtişamıyla gözler önüne seriliyordu. Son
>tıkladığında
>ise ekranda şöyle yazıyordu; "Hiçbirisi senin gibi olamaz. Seni
>seviyorum..."
>
>Fulya çok şaşırmıştı.Maili gönderene baktı ama bu isim onda hiç bir
>çağrışım yapmamıştı. Sonraki günlerde benzer mesajlar gelmeye devam
>etmişti. Her defasında farklı çiçekler kaplıyordu ekranını ve son sayfada
>yine aynı şeyler yazıyordu."Hiçbirisi senin gibi olamaz. Seni seviyorum..."
>Fulya bu esrarengiz kişiyi merak etmeye başlamıştı. 10. gece gelen mesajı
>yanıtlamayı düşündü. İster istemez etkilenmişti. O günlerde kendini çok
>yalnız hissediyordu... Kim acaba diye kendi kendine
>sorarken birden parmaklarının klavyeye uzandığını farketti. "Bu çiçekleri
>bana neden gönderiyorsunuz? Lütfen kimliğiniz hakkında bana bilgi
>verirmisiniz?..."
>
>Yazdıkları sadece bu kadardı. Ardından iletisini göndermek için "Gönder"
>tuşuna bastığında hayatının ne hale geleceğini asla bilemezdi... Ertesi
>gece heyecanla mail kutusuna baktı. Yine aynı kişiden
>bir mail daha gelmişti. Yüreği dalgalı denizlere dönmüştü.Aceleci
>tavırlarla maili açtı. Bu defa tek sayfalık bir ekran vardı karşısında ve
>şunlar yazıyordu;
>"Beni gerçekten merak ediyorsan yarın öğleden sonra saat 2'de
>bilgisayarının başında ol ve msn'in açık olsun..."
>
>Fulya o geceyi biraz heyecanlı birazda huzursuz geçirdi... Gece boyunca hep
>bu konuyu düşündü. Kimdi, neyin nesiydi, neden her gün bu mailleri ona
>gönderiyordu... Bu soruların cevabını bulamamıştı.
>Ertesi gün saat 14.00'te ekranın başındaki yerini aldı ve msn'ide açtı. Bir
>süre sonra ilk mesajı almıştı. "Merhaba çiçeğim..."
>Fulya kalbinin deli gibi atmaya başladığını hissetti..."Merhaba...
>Kimsiniz?"
>- Sizi tesadüfen buldum. Bana gelen maillerden birinde sizin de adresiniz
>vardı. gizemlicicek@... çok dikkatimi çekmişti. O yüzden size her gece
>birbirinden güzel çiçekleri maillemeye başladım.
>
>-Peki ama "hiçbirisi senin gibi olamaz. Seni seviyorum" ne demek oluyor?
>-İkimiz de çiçekleri çok seviyoruz değil mi? O zaman birbirimizi de çok
>seveceğiz desem herhalde yanlış olmaz.
>
>
>Fulya ne diyeceğini bilemiyordu. Uzunca bir süre cevap yazamadı.
>Sonra; -Bakalım zaman ne gösterecek. Bu arada kendini biraz tanıtırsan
>memnun
>olacağım. -Hiç gerek yok...Çünkü sen beni çok iyi tanıyorsun.
>
>Fulya iyice afallamıştı. Cevap yazmak için ekrana baktığında karşı tarafın
>çıkmış olduğunu gördü. Bir süre bekledi ama geri dönüş olmadı. Herhalde
>elektrikleri kesildi ya da başka bir sorun çıktı" diye
>düşündü...
>
>O gece ve sonraki geceler meçhul kişiden hiç mail gelmedi. Her gün msn'i
>açıyordu ama orayada gelen giden yoktu. Fulya'nın içi içini yiyordu. Neler
>oluyordu? Hiç bir sorunun cevabını bulamamak git gide
>sinirlerini germeye başlamıştı. Aradan bir aydan fazla bir zaman geçmişti
>ve Fulya bu esrarengiz kişiyi unutmaya başlamıştı.
>
>Bir gün çalıştığı iş yerine sivil polisler geldiler. Fulya'yı arıyorlardı.
>"Benimle ne işleri olabilir" diye düşünürken odasına giren polislerden biri
>kollarına kelepçeyi takı vermişti. "Hey neler oluyor, ben ne yaptım ki"
>diye avaz avaz bağırmaya başlamıştı. Polisler bilgi vermiyordu. Sadece
>"Bizimle emniyete geleceksiniz" diyorlardı. Özellikle kollarına vurulan
>kelepçeler
>moralini çok bozmuştu. Neler olup bittiğini çözmesi olanaksızdı.
>Emniyet Müdürlüğüne gidene kadar polisler tek kelime bile etmemişlerdi.
>Kapısında "Dolandırıcılık Masası" yazan bir odaya girdiğinde hepten şaşkına
>dönmüştü. Masadaki görevli polis "Buyrun Fulya hanım oturun"
>diyince ilk sandalyeye kendini atıverdi.
>
>-Söyler misiniz neler oluyor? Bu bir şakaysa çok ağır bir şaka oldu. Derhal
>bu oyunu kesin ..."
>Daha lafını bitirmemişti ki kendisine oturmasını rica eden polisin sert bir
>ifadeyle "Hep böyledir. Yaparlar ama kabul etmezler..." sözleri başını
>döndürmeye yetmişti. Birden fenalaştı ve olduğu yere yığılıp kaldı.
>Gözlerini açtığında bir sedyede olduğunu farketmişti. Boş gözlerle etrafına
>bakıyordu.
>
>Biraz sonra kendisini iş yerinden alan polislerden biri yanına geldi.
>-İyi misiniz Fulya hanım? Kendinize geldiyseniz artık işimize bakalım.
>
>Güçlükle doğrulmuştu. Sonra polisinde desteğiyle tekrar o odaya girdiler.
>Aynı sandalyeye oturmuştu.
>-Fulya hanım, dolandırıcılıkla suçlanıyorsunuz. Banka hesabınızda son 15
>gün
>
>içinde tam 28 işlem yapılmış. Bu süre zarfında yaklaşık 4 trilyon lira
>hesabınıza yatmış ve oradan da başka bir hesaba havale edilmiş.
>
>-Olamaz... Benim böyle şeylerden haberim yok. Bankada 350 milyon liram var.
>Bunun dışında da neler olup bittiğini bilemiyorum.
>-Fulya hanım,şimdi bize işbirliği içinde olduğunuz kişilerin adlarını
>vermenizi istiyoruz.
>-Siz neler diyorsunuz? Ne işbirliğinden bahsediyorsunuz?.
>-Dolandırıcılık bayan... Genelde tek başına yapılmaz bu işler. Ayrıca bu
>kadar parayı ne yaptığınızı da bize derhal açıklayın.
>
>Fulya hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlamıştı. Hiçbir şeye anlam veremiyordu.
>Artık ifade verebilecek durumda değildi. Sinir krizleri geçirmeye
>başlamıştı. Birden kendini parmaklıklı bir odada bulmuştu.
>Dışardan ölü bir
>ışığın içeri süzüldüğü rutubetli küçük bir odaydı. O geceyi sabaha kadar
>ağlayarak geçirmişti. Sabahın ilk ışıkları küçük pencereden içeri
>süzüldüğünde gün ağlıyordu gözlerinde ve üşüyordu...
>
>Bir süre sonra kapı açıldı ve bir kadın polis kolundan tutup kendisini
>takip etmesini söyledi. 2-3 dakikalık bir yürüyüş sonrasında tekrar ilk
>geldiği odaya varmışlardı.
>
>Fulya'nın yüzü solmuştu ve tir tir titriyordu. Polisler ona sıcak bir
>fincan çay verdiler. Önce fincanın sıcaklığıyla ellerini ısıttı sonrada
>yudum yudum içmeye başladı.
>-Başınız iyice dertte bayan... 28 kişinin banka hesabından kendi hesabınıza
>havaleler yapmış ve ardındanda 4 trilyonu 3 ayrı hesaba aktarmışsınız ve bu
>paralar ertesi gün ilgi hesaplardan çekilmiş.
>
>-Benim hiçbir bilgim yok, ben bir şey bilmiyorum diyebildi.. Ardından
>sarsıla sarsıla ağlamaya başladı.-Bugün savcılığa çıkaracağız sizi ve
>tutuklanacaksınız.İyisi mi bize yardımcı olun da şu işi
>çözelim.
>Fulya darmadağınık olmuştu. Hiçbir şeye anlam veremiyordu. Sonra
>"tutuklanacaksınız" sözünü hatırlayıp daha da büyük bir korkuya kapıldı. O
>andan itibaren hiç konuşmadı. Fulya'yı bir başka odaya aldılar.
>Yaklaşık 2 saat kadar orda tek başına kalmıştı. Bu süre zarfında neler olup
>bittiğini asla anlayamadı.
>Sonra bir bayan polis geldi ve kendisini takip etmesini söyledi.
>Bu defa bir arabaya binmişlerdi. 10-15 dakika sonrada savcının karşısına
>çıkarılmıştı. Savcı 55-60 yaşlarında babacan tavırlı biriydi.
>-Otur kızım deyişi Fulyanın içini birazcık da olsa rahatlatmıştı.
>-Anlat bakalım kızım. Nasıl başladın bu işe?
>-Benim bahsettiğiniz işlerle hiç ilgim yok savcı bey dedi.
>-Banka hesabınız öyle demiyor
>...
>Ne vardı banka hesabında. Neler olmuştu?
>-Bakın ayın 13 ünde sarıgül notuyla 750 milyar, 17'sinde beyaz zambak
>notuyla 2 trilyon ve 19'unda da siyah lale notuyla kalanını
>havale etmişsiniz.
>
>SARI GÜL, BEYAZ ZAMBAK, SİYAH LALE... Allahım neler oluyor diye beynini
>iyice zorluyordu.
>Sarıgül... Beyaz zambak... Siyah lale... Birden irkildi. Bu olamazdı!!! Ona
>ilk gelen mesajda hep sarı güller vardı.
>Sonraki maillerde beyaz zambaklar, siyah laleler ekranı dolduruyordu.
>Ama bu nasıl olabilirdi? Savcıya doğru döndü ve kendisine gönderilen
>maillerden bahsetti. Savcı şaşkınlıkla onu dinliyordu.
>Maillerin bu işle ne alakası olabilirdi? Savcı bey bir yere telefon açıp
>birisinin odasına gelmesini istedi. Bir süre sonra odaya genç bir kız geldi
>ve -Fulya hanım. Siz bu hikayeyinizi baştan sona kadar hiçbir şeyi
>atlamadan bana tekrar anlatırmısınız ? dedi.
>-Tabi dedi ağlamaklı sesiyle... Sonra olanı biteni anlatmaya başladı. Her
>gece gelen maillerden bahsetti. Sarı güllerden ,siyah lalelerden ...
>bahsetti.
>-Bunların dışında bir şey daha olmalı dedi kız. Fulya herşeyi en ince
>ayrıntısına kadar anlattığını sanıyordu.
>-Peki. Siz hiç cevap yazdınız mı?
>-Evet bir kez yazdım Kim olduğunu merak ettiğimi sormuştum. O da bana bir
>sonraki gün msn degörüşelim demişti.
>-Yani siz onunla msn'de görüştünüz öyle mi?
>-Evet diye cevap verdi Fulya...
>Sonra kız savcının yanına gitti ve Fulya'nın duyamayacağı şekilde bir
>şeyler anlattı. Sonrada aceleci
>adımlarla odadan çıktı. Savcı yanına gelmişti.
>-Bak kızım. Eğer anlattıkların doğruysa senin için bir ümit doğabilir.
>Yoksa gençliğine yazık olacak...
>Fulya hüngür hüngür ağlamaya başladı Savcı başını okşadı ve;
>-Koyverme kendini hemen. Dur bakalım bir şeyler bulabilecek miyiz...
>Sonra Fulyayı bir başka odaya aldılar. Aradan ne kadar zaman geçmişti.
>Dışarda neler olup bitiyordu. Daha ne kadar burada kalacaktı?
>Kapı açıldı ve savcı beyle diğer genç kız içeriye girdiler. Yüzlerindeki
>ifade Fulya'yı biraz olsun rahatlatmıştı. Gözü ağlamaktan kan çanağına
>dönmüştü.
>-Hadi bakalım kızım evine gidiyorsun. Fulya ne diyeceğini şaşırmıştı. Yine
>ağlamaya başladı. Diğer kız
>yanına yaklaştı.
>-Benim adım Ayşe. Bilgisayar uzmanıyım. İfadeniz üzerine yaptığımız
>araştırma sonucu asıl dolandırıcıları tesbit ettik.
>-Peki ama bunun benimle ne ilgisi var?. Benim banka hesaplarımın bu işle ne
>alakası var?
>Ayşe gülmeye başlamıştı.
>-Bakın Fulya hanım sizi msn'de konuşmaya çağırmasının tek nedeni vardı. O
>da bilgisayarınızın IP numarasını öğrenmek... Sonrası onlar için çok kolay
>oldu. Bilgisayarınıza girdiler ve sizinle ilgili tüm
>bilgileri ele geçirdiler. Sonra da başka hesaplardan sizin hesabınıza para
>aktardılar ve ardından da sahte
>isimlerle açtıkları kendi hesaplarına aktarıp buradan paraları çektiler.
>Fulya öylesine şaşkın öylesine çaresizdiki...
>
>-Hadi şimdi evinize gidin ve iyice dinlenin. Yarın sabah sağlıklı bir
>şekilde yeniden ifadenizi alacağız. Ayşenin de yardımıyla
>dışarı çıktılar. Güneş ışınları gözünü kör etmişti sanki... Hemen bir taksi
>çevirip evine gitti. Alelacele kendini banyoya attı.
>Sonra bir fincan kahve hazırladı kendisine. Biraz rahatlamıştı. Sonra
>yatağına uzanıp derin bir uykuya daldı. Gece boyunca
>rüyalarında hep çiçekler gördü. Çiçekler ona saldırıyor, her tarafını yara
>bere içinde bırakıyorlardı. Uyandığında ter içinde
>kalmıştı. Hemen kalktı ve ilk
>iş olarak bilgisayarın elektrik bağlantısını kopardı. Perdeyi açıp dışarı
>baktığında ise hala Gün ağlıyordu
>gözlerinde.Üşüyordu...
>