Denk geldiniz mi bilmiyorum, bugünlerde yine çıktı piyasaya. Malum mübarek Ramazan-ı şerif geldiği zaman bu ve bunun gibiler hortlayıp fırlar medya aracılığı ile. Kah orta oyunundan çeşitli figürler sunarlar, kah meddah türü eski eserleri anımsatırlar, kah Pişekar ve Kavuklu’dan aparma espriler ile hoşça vakit sunmaya çalışırlar. Bu işi sanat adına yapan da olur, hobi olarak yapanda. Günümüzde orta oyunu pek kalmadığı için ara sıra da olsa karşımıza çıkan bu oyunlar insanlara azda olsa hoşça vakit geçirme amacı taşıdığı için masum bulunur. Fakat; bunu birde meslek edinenler vardır ki, ve üstelik bunu insanların temel inanç ve akidelerini hedef alarak yapmaya çalışırlar. İşte bu gibi insanların eğer birde üzerlerinde “ilim adamı” etiketi varsa, reytıngler resmen tavanlarda gezer. Halk; elif’i mertek görecek derecede cahil, “ilim adamı” denilen zat da elif’i mertek görecek derecede olursa, ki; günümüzde bir çoğu öyle. Dolayısı ile ortaya karışık mevsim salatası çıkıyor. Kim mi bu “ilim adamları” ? Hadi bir tanesini ben söyleyeyim, diğerlerini de siz bulun. Ki benim söyleyeceğim şahıs en medyatik’i, en prof olanı, en şövalyesinden ve en zırr cahili! Zahiri görünen şaşılığının, aslında; manen de olduğunu göremeyecek ve ibret alamayacak derecede miyop olan p(o)r(n)ofesör zattan bahsediyorum. Evet bildiniz:Zekeriya Beyaz!
Namazı 3 vakite indiren, Resul-u Ekrem efendimizin üzerine postacı gömleği giydirmeye çalışan, kendi cinsel sapkınlığını tatmin etmek için (çok afedersiniz) oruç cinsel ilişki ile de açılır gibi saçmalıklar yumurtlayan, şaşırdıkça daha da şaşı olan zat, bu seferde hanımların namaz kıyafetinin şekline takmış. Gördünüz mü ? İddia ettiği tezden haberiniz var mı bilmiyorum. Ben bir tv programında denk geldim. Önce inanmak istemedim, çünkü bir insanın bu kadar sapıklaşacağına inanmak istemedim. “Bikini ile namaz kılınır !!!” dediği zamanki yüz ifadelerine bakmaya çalıştım. Evet! Utanmadan söylüyor ve çok cesurca, pervasızca ve hatta fütursuzca tezini doğrulamak için kah ayetleri eğip büküyor, kah postacı hükmüne sokmaya çalıştığı beynindeki peygamber örneğinden örneklemeler yapmaya çalışıyordu.
Allah (cc) şaşırtmasın, çok zor. Neden çok zor biliyormusunuz ? Bir takım güçlerin elinde, daha önce aldığı ilimin, bu derece maskarası olacağını bile bile bu oyuna devam etmesi ve buna da milyonlarca insanı inandırma çabası; bırakın ciddiyeti, bırakın komikliği tamamen acziyetin bir değişik anlamda ifadesidir.
Ashab’ı Kiram’dan (r.anhüm ecmain) bir zat, hemen hemen her sabah namazı sonrası yapılan Resulullah’ın (s.a.v.) sohbetlerine katılamadan namazı kılar kılmaz acelece çıkar ve hızlı hızlı adımlarla doğruca evine gidermiş. Ve ancak aradan bir müddet geçtikten sonra mescide tekrar gelir ve sohbet halen devam ediyorsa, hiç sesini çıkarmadan bir yere ilişir sohbeti dinlermiş. Bu hal Rasulullah (s.a.v.) efendimizin dikkatinden kaçmamış. Bir gün sabah namazı biter bitmez dikkatini bu sahabiye yöneltmiş. Bakmış ki adam yine aynı şekilde gitmeye hazırlanıyor. “Dur!” demiş. “Her sabah namazı böyle acele acele nereye gidiyorsun ?” Sahabi şaşkın, sıkıntılı ve mahcup bir halde önüne bakmış cevap verememiş. Anlamış Resulullah (s.a.v.) özel bir hal olduğunu. Bir kenara çekerek aynı soruyu yinelemiş. “Nedir ? bir sıkıntın mı var ? bilmek istiyorum” Sahabi mahcup söze başlamış: “Ey Allah’ın Resulu, benim hiç kimsem yok Allah (cc)’tan başka, evde de beni bekleyen bir hanımım var. Fakat biraz fakrlik biraz da imkansızlıklardan dolayı hanımıma çok fazla giyim eşyası alamayacak derecedeyim. Geçenlerde hanımımın üzerindeki elbise yırtıldı, iğne iplik olmadığı içinde dikmeye bir şey bulamadık. Kimseye de durumumuzu bildirmedik ki Allah’a (cc) karşı şikayet gibi olmasın. Fakat, hanımım namaza duracağı vakit idare etmeye çalıştığı bu ev elbisesinden avret yerleri açığa çıktığı için namazı kılamıyor. Allah’a (cc) karşı saygısızlık olur korkusu ile namaz saatlerinde benim elbisemi giyiyor ve o şekilde namaza duruyor. Ben de sizinle beraber namazı kıldıktan sonra, sabah namazının vakti geçmesin diye acele eve giderek üzerimdeki elbiseyi hanımıma veriyorum ve namazını kılmasını bekliyorum. Namazını bitirdikten sonra o yine yırtık elbisesini giyiyor, benim elbisemi bana geri veriyor ve bende tekrar mescide gelip sizin bereketli sohbetinizden nasibime düşeni almaya çalışıyorum. Bu halimi de Rabbimin haricinde hiç kimseye bildirmemeyi istiyordum, lakin siz sorunca açıklamak zorunda kaldım” Resul (s.a.v.) üzgün, Resul aldığı cevaptan muzdarip ama bir o kadar da mutlu. Diğer sahabeler yardım ediyor ve bu kişinin sıkıntısı gideriliyor.
Bu olayı bu gibi prof etiketliler bilmeyecekse, bunun anlam ve mahiyetini halka anlatmayacaksa, yerin dibine batsın aldığınız ilimde, taşıdığınız etikette.
Halkı kandıramayacaksınız, boşuna çabalarınız boşuna bu emekleriniz. Namaz esnasında bacağının bir bölümü açılıyor diye Rabbi Zülcelal’den (cc) haya eden şuurlu Müslüman kadınını ne yaparsanız yapın; “açamayacaksınız!”
Açılmak isteyenler de zaten çingiş pembesi ve antresit yeşiline uygun giyinenlerdir, zihniyet olarak.
(Alıntı Cengiz Kaan)
Namazı 3 vakite indiren, Resul-u Ekrem efendimizin üzerine postacı gömleği giydirmeye çalışan, kendi cinsel sapkınlığını tatmin etmek için (çok afedersiniz) oruç cinsel ilişki ile de açılır gibi saçmalıklar yumurtlayan, şaşırdıkça daha da şaşı olan zat, bu seferde hanımların namaz kıyafetinin şekline takmış. Gördünüz mü ? İddia ettiği tezden haberiniz var mı bilmiyorum. Ben bir tv programında denk geldim. Önce inanmak istemedim, çünkü bir insanın bu kadar sapıklaşacağına inanmak istemedim. “Bikini ile namaz kılınır !!!” dediği zamanki yüz ifadelerine bakmaya çalıştım. Evet! Utanmadan söylüyor ve çok cesurca, pervasızca ve hatta fütursuzca tezini doğrulamak için kah ayetleri eğip büküyor, kah postacı hükmüne sokmaya çalıştığı beynindeki peygamber örneğinden örneklemeler yapmaya çalışıyordu.
Allah (cc) şaşırtmasın, çok zor. Neden çok zor biliyormusunuz ? Bir takım güçlerin elinde, daha önce aldığı ilimin, bu derece maskarası olacağını bile bile bu oyuna devam etmesi ve buna da milyonlarca insanı inandırma çabası; bırakın ciddiyeti, bırakın komikliği tamamen acziyetin bir değişik anlamda ifadesidir.
Ashab’ı Kiram’dan (r.anhüm ecmain) bir zat, hemen hemen her sabah namazı sonrası yapılan Resulullah’ın (s.a.v.) sohbetlerine katılamadan namazı kılar kılmaz acelece çıkar ve hızlı hızlı adımlarla doğruca evine gidermiş. Ve ancak aradan bir müddet geçtikten sonra mescide tekrar gelir ve sohbet halen devam ediyorsa, hiç sesini çıkarmadan bir yere ilişir sohbeti dinlermiş. Bu hal Rasulullah (s.a.v.) efendimizin dikkatinden kaçmamış. Bir gün sabah namazı biter bitmez dikkatini bu sahabiye yöneltmiş. Bakmış ki adam yine aynı şekilde gitmeye hazırlanıyor. “Dur!” demiş. “Her sabah namazı böyle acele acele nereye gidiyorsun ?” Sahabi şaşkın, sıkıntılı ve mahcup bir halde önüne bakmış cevap verememiş. Anlamış Resulullah (s.a.v.) özel bir hal olduğunu. Bir kenara çekerek aynı soruyu yinelemiş. “Nedir ? bir sıkıntın mı var ? bilmek istiyorum” Sahabi mahcup söze başlamış: “Ey Allah’ın Resulu, benim hiç kimsem yok Allah (cc)’tan başka, evde de beni bekleyen bir hanımım var. Fakat biraz fakrlik biraz da imkansızlıklardan dolayı hanımıma çok fazla giyim eşyası alamayacak derecedeyim. Geçenlerde hanımımın üzerindeki elbise yırtıldı, iğne iplik olmadığı içinde dikmeye bir şey bulamadık. Kimseye de durumumuzu bildirmedik ki Allah’a (cc) karşı şikayet gibi olmasın. Fakat, hanımım namaza duracağı vakit idare etmeye çalıştığı bu ev elbisesinden avret yerleri açığa çıktığı için namazı kılamıyor. Allah’a (cc) karşı saygısızlık olur korkusu ile namaz saatlerinde benim elbisemi giyiyor ve o şekilde namaza duruyor. Ben de sizinle beraber namazı kıldıktan sonra, sabah namazının vakti geçmesin diye acele eve giderek üzerimdeki elbiseyi hanımıma veriyorum ve namazını kılmasını bekliyorum. Namazını bitirdikten sonra o yine yırtık elbisesini giyiyor, benim elbisemi bana geri veriyor ve bende tekrar mescide gelip sizin bereketli sohbetinizden nasibime düşeni almaya çalışıyorum. Bu halimi de Rabbimin haricinde hiç kimseye bildirmemeyi istiyordum, lakin siz sorunca açıklamak zorunda kaldım” Resul (s.a.v.) üzgün, Resul aldığı cevaptan muzdarip ama bir o kadar da mutlu. Diğer sahabeler yardım ediyor ve bu kişinin sıkıntısı gideriliyor.
Bu olayı bu gibi prof etiketliler bilmeyecekse, bunun anlam ve mahiyetini halka anlatmayacaksa, yerin dibine batsın aldığınız ilimde, taşıdığınız etikette.
Halkı kandıramayacaksınız, boşuna çabalarınız boşuna bu emekleriniz. Namaz esnasında bacağının bir bölümü açılıyor diye Rabbi Zülcelal’den (cc) haya eden şuurlu Müslüman kadınını ne yaparsanız yapın; “açamayacaksınız!”
Açılmak isteyenler de zaten çingiş pembesi ve antresit yeşiline uygun giyinenlerdir, zihniyet olarak.
(Alıntı Cengiz Kaan)