Allah c.c. kendinden kopardığı bir nüve’yi, tekrar dönüşün banadır diye murad ederek, tekamül için gönderdiği dünya yaşamında, kulun ilk bulduğu, Allah’tan başka herşeydir. Bir başka deyim ile masivadır.
Allah c.c. yarattığı her eşyada kendini gizlemiş, kulun aklını kullanarak yaradanını bulmasını murad etmiştir.
İnsan doğasından dolayı maddeye bağımlı olarak yaşamak durumundadır. Yaratılmışların maddeye bağımlı olmalarında ki sebep ise muhtaç olma halidir.
Bütün yaratılanlar bir bütünü temsil etmelerinden dolayı, birbirleri ile iletişim içinde yaşamaya sünnetullah gereği mecbur ve muhtaçtırlar, yani Hakk’ın nizamı, bu şekilde kurulmuştur. Beden kalıbına bürünmüş olan ruh’un o kalıp içerisinde tekamülünü tamamlayıp, geldiği yere geri dönebilmesi açısından, o kalıbın buna ihtiyacı vardır.
[/SIZE][/FONT][FONT=times new roman, times, serif]Muhtaç olmak ve ihtiyaç duymak. Sadece yaratılan insana mahsus bir sıfat, hiçbir durumda muhtaç olmayan yani Ganiy-yi mutlak olan sadece Allah c.c. dür.
Maddeye bağımlı olarak yaşaması gereken insanın gereksinimleri, Allah c.c. Rahman ve Rahim sıfatlarının tecellisi olarak kendisine Rahmet edilmektedir.
Allah c.c. kuluna Rahmeti olan madde, önce hâlk edilip sonrada yaratılarak, kulun istifadesine sunulmuş, dünyasal gereksinimlerin giderilmesi amaçlı, bir dünya uğraşıdır.
Aslında incelendiğinde bu uğraş bir oyundur, kullarda bu oyunun taraflarından biri değilmidir? Ara vermeden oynan bu oyun mutlaka bitecek, bittiğinde gerçek hayat ile karşılaşacağız, işte o hayatı, yani gerçekler ile karşılaştığımzıda oyuna ara vermediğimiz için hayıflanıp üzüleceğiz, bu duruma düşmemek oyuna ara vermek ile mümkün.
Oyunu biz kullara kuran hazırlayan kim? Kural koyucu kim? Bu oyunda ki mantık nedir? Bu oyunda ki sır nedir? Bütün bu soruların cevaplarını aramak ve bulmak, kulun gerçek hayatın ne olduğu konusunda bilgi sahibi olaması ve idrakli bir oyuncu durumuna getirecektir.
Oyunun büyüsüne kapılıp kendimizi unutmamız, bizim yerine getirmemiz ile yükümlü olduğumuz görevlerimizden bizi uzaklaştıracaktır, bu kulun kaybıdır.
Kulun sıkı sıkıya sarılıp kaybından korktuğu masiva; sadece bir paravan örtüdür, onun arkasında gizli olan güzellik gerçek sevgidir, gerçek sevgiyi dünyasal anlamda değerlendirenler büyük kayıp içindedirler, akılını Hakk yolunda kullanmayıp dünyasal istikbal peşinde koşarken kaybettiklerinin farkında değillerdir.
“ Nefsanî arzulara, (özellikle) kadınlara, oğullara, yığın yığın biriktirilmiş altın ve gümüşe, salma atlara, sağmal hayvanlara ve ekinlere karşi düskünlük insanlara çekici kılındı. Bunlar, dünya hayatının geçici menfaatleridir. Halbuki varılacak güzel yer, Allah'ın katındadır.”
Kaybedilen maneviyattır…
Kaybedilen ahirettir, asıl olan gerçek hayattır…
Kaybedilen imandır…
Kaybedilenlerin en önemlisi Hakk ve O’nun sevgisidir.
Ya Rahman Ya Rahim olan, Sevgi’nin gerçek anlamı olan, Büyüklüğünün idrakine idrak edemeyen kullarına, bu kayıplardan uzak eyle Allah’ım…
[/FONT]
Allah c.c. yarattığı her eşyada kendini gizlemiş, kulun aklını kullanarak yaradanını bulmasını murad etmiştir.
İnsan doğasından dolayı maddeye bağımlı olarak yaşamak durumundadır. Yaratılmışların maddeye bağımlı olmalarında ki sebep ise muhtaç olma halidir.
Bütün yaratılanlar bir bütünü temsil etmelerinden dolayı, birbirleri ile iletişim içinde yaşamaya sünnetullah gereği mecbur ve muhtaçtırlar, yani Hakk’ın nizamı, bu şekilde kurulmuştur. Beden kalıbına bürünmüş olan ruh’un o kalıp içerisinde tekamülünü tamamlayıp, geldiği yere geri dönebilmesi açısından, o kalıbın buna ihtiyacı vardır.
[/SIZE][/FONT][FONT=times new roman, times, serif]Muhtaç olmak ve ihtiyaç duymak. Sadece yaratılan insana mahsus bir sıfat, hiçbir durumda muhtaç olmayan yani Ganiy-yi mutlak olan sadece Allah c.c. dür.
Maddeye bağımlı olarak yaşaması gereken insanın gereksinimleri, Allah c.c. Rahman ve Rahim sıfatlarının tecellisi olarak kendisine Rahmet edilmektedir.
Allah c.c. kuluna Rahmeti olan madde, önce hâlk edilip sonrada yaratılarak, kulun istifadesine sunulmuş, dünyasal gereksinimlerin giderilmesi amaçlı, bir dünya uğraşıdır.
Aslında incelendiğinde bu uğraş bir oyundur, kullarda bu oyunun taraflarından biri değilmidir? Ara vermeden oynan bu oyun mutlaka bitecek, bittiğinde gerçek hayat ile karşılaşacağız, işte o hayatı, yani gerçekler ile karşılaştığımzıda oyuna ara vermediğimiz için hayıflanıp üzüleceğiz, bu duruma düşmemek oyuna ara vermek ile mümkün.
Oyunu biz kullara kuran hazırlayan kim? Kural koyucu kim? Bu oyunda ki mantık nedir? Bu oyunda ki sır nedir? Bütün bu soruların cevaplarını aramak ve bulmak, kulun gerçek hayatın ne olduğu konusunda bilgi sahibi olaması ve idrakli bir oyuncu durumuna getirecektir.
Oyunun büyüsüne kapılıp kendimizi unutmamız, bizim yerine getirmemiz ile yükümlü olduğumuz görevlerimizden bizi uzaklaştıracaktır, bu kulun kaybıdır.
Kulun sıkı sıkıya sarılıp kaybından korktuğu masiva; sadece bir paravan örtüdür, onun arkasında gizli olan güzellik gerçek sevgidir, gerçek sevgiyi dünyasal anlamda değerlendirenler büyük kayıp içindedirler, akılını Hakk yolunda kullanmayıp dünyasal istikbal peşinde koşarken kaybettiklerinin farkında değillerdir.
“ Nefsanî arzulara, (özellikle) kadınlara, oğullara, yığın yığın biriktirilmiş altın ve gümüşe, salma atlara, sağmal hayvanlara ve ekinlere karşi düskünlük insanlara çekici kılındı. Bunlar, dünya hayatının geçici menfaatleridir. Halbuki varılacak güzel yer, Allah'ın katındadır.”
Kaybedilen maneviyattır…
Kaybedilen ahirettir, asıl olan gerçek hayattır…
Kaybedilen imandır…
Kaybedilenlerin en önemlisi Hakk ve O’nun sevgisidir.
Ya Rahman Ya Rahim olan, Sevgi’nin gerçek anlamı olan, Büyüklüğünün idrakine idrak edemeyen kullarına, bu kayıplardan uzak eyle Allah’ım…
[/FONT]