Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Batı'nın Osmanlı'nın Adaletine Olan Hayranlığı Nedir?

kadircan

New member
Katılım
23 Kas 2005
Mesajlar
20
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
43
Günümüzde birçok yabancı siyaset-bilimci ve yönetim-bilimci, Osmanlı Tarihi konusunda araştırmalar yapmaktadır. Bunun en önemli nedenlerinden biri; Osmanlı İmparatorluğu'nun üç kıtaya yayılmış geniş topraklarını, nasıl olup da 6 asır boyunca büyük başarı ve adaletle yönetebilmiş olduğudur. Bu topraklarda, farklı ırklara ve farklı dinlere mensup milletlerin yaşadığı da göz önünde bulundurulduğunda, Osmanlı'nın bu başarıyı ne şekilde elde ettiği, Batılı bilim adamları için daha da çekici hale gelmektedir.

Tarihçi Jason Goodwin, New York Times Gazetesi'nde yayınlanan, "Osmanlı'dan Öğreneceklerimiz" başlıklı makalesinde, Balkanlar'daki istikrarsızlık için bir çözüm önerirken aslında, merak edilen bu başarının sırrına da dikkat çekmiştir. Yazar, Osmanlı'nın idaresi altındaki topraklarda dini, kültürel ve etnik açılardan büyük farklılıklar bulunduğunu, ancak 14. yüzyıldan 19. yüzyıla kadar, halkın hiçbir kesimine asla baskı yapılmadığını ve kısıtlama getirilmediğini söylemiştir. Bu sayede Osmanlı'nın istikrarı ve düzeni koruduğunu söyleyen Goodwin, bugün yeryüzünde barışın ve huzurun sağlanması için Osmanlı'dan öğrenilecek çok fazla şeyin olduğunu dile getirmiştir. (Jason Goodwin, "Learning From the Ottomans" 16.8.1999, New York Times.)

Bir başka tarihçi, İngiliz F. Downey, Kanun-i Sultan Süleyman'ın üstün vasıflarını anlattığı bir eserinde Osmanlı'nın adalet anlayışının zamanının diğer devletlerine göre çok üstün olduğunu belirtmiştir. Downey, birçok Hıristiyanın kendi ülkesinden ayrılarak Osmanlı'nın adaletine sığındığını bildirmiştir. (F. Downey, "The Grand Turk Suleyman the Magnificent, Sultan of Ottomans", New York, 1929, Fransızca trc. Soliman le Magnefique, Paris 1930, s. 84)

Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür. Birçok batılı yazar ve aydının Osmanlı 'nın yönetim anlayışının üstünlüğünü vurgulayan görüşleri bulunmaktadır.

Osmanlı'nın bu başarısının anahtarı, din ahlakını gereği olan adalet kavramına derin bağlılığıdır. Bu nedenledir ki, Osmanlı İmparatorluğu'nun adil idaresi, Müslümanların olduğu gibi gayrimüslimlerin de haklarını korumuştur. Dolayısıyla, Batılı bilimadamları, Osmanlı'nın sağladığı hoşgörülü ve anlayışlı yönetim sistemini çok ideal bulmaktadırlar.

Amerikalı ve Avrupalı bilim adamları, Osmanlı'nın adalet anlayışına hayranlıklarını açıklarken, aslında, Kuran'da bildirilen üstün ahlakın mükemmeliğini dile getirmiş olmaktadırlar. Çünkü, Osmanlı Devleti'nin adaletten ve doğruluktan taviz vermeyen yapısının asırlar boyunca hiç değişmemesi, Kuran ahlakının bu anlayışı gerektiriyor olmasından kaynaklanmaktadır. Yüce Allah Kuran-ı Kerim'de Müslümanlara, karşılarındaki insanlara karşı öfkelerine kapılmamalarını ve adaletli davranmaktan hiçbir suretle vazgeçmemelerini şöyle bildirmiştir:

"Ey iman edenler adil şahitler olarak Allah için adaleti ayakta tutun. Bir topluluğa olan kininiz sizi adaletten alıkoymasın. Adalet yapın. O takvaya daha yakındır. Allah'tan korkup sakının. Şüphesiz Allah yapmakta olduklarınızdan haberi olandır." (Maide Suresi,

Yüce Allah'ın bu emrini yerine getiren Osmanlı Devleti, tarihte eşine az rastlanır adil bir düzen kurmuştur.

Not.Ayrıntılı bilgi.www.Harunyahya.net www.populerbilgi.com
 

kadircan

New member
Katılım
23 Kas 2005
Mesajlar
20
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
43
Hücrenin İçine Ciltler Dolusu Bilgi Nasıl Sığıyor?

Hücrenin İçine Ciltler Dolusu Bilgi Nasıl Sığıyor?

DNA'nın, bilim adamlarını hayran bırakan yapısı ve işlevleri, Yüce Allah'ın sınırsız kudretini göstermektedir.

Bir pirinç tanesi üzerine en çok ne kadar yazı yazabilirsiniz? Belki birkaç harf, belki de bir iki kelime... Peki, pirinçten defalarca küçük bir hücrede ciltler dolusu yazı bulunduğunu biliyor musunuz? Evet, insan hücresinin çekirdeğindeki tek bir molekülde tam 1 milyon sayfa yazı yazılıdır.

İnsanın anne karnındaki ve doğumundan sonraki gelişmelerin hepsi önceden belirlenmiş bir program çerçevesinde düzenlenir. Allah, biz daha anne karnında yeni döllenmiş bir yumurta hücresi halinde iken, ileride sahip olacağımız bütün özellikler belirlemiş ve "bir düzen içinde" DNA'larımıza yerleştirmiştir. Otuz yaşına geldiğimizde sahip olacağımız boy, renk, yüz şekli gibi bütün özelliklerimiz döllendiğimiz andan itibaren başlangıç hücremizin çekirdeğinde kodlanmıştır.
daha geniş bilgi için www.harunyahya.net www.harunyahya.org

DNA'daki bu bilgiler, vücuttaki binlerce farklı olayı ve sistemi de kontrol eder. Örneğin, insanın kan basıncının alçak, yüksek veya normal olması bile DNA'daki bilgilere bağlıdır.

DNA'da kayıtlı bulunan bu bilgi çok muazzamdır. Öyle ki, gözle görülmeyen tek bir DNA molekülünde tam bir milyon ansiklopedi sayfasını dolduracak miktarda bilgi bulunur. Dikkat edin; tam 1.000.000 ansiklopedi sayfası... Burada sözünü ettiğimiz bir bilgisayar veya kütüphane değil, yalnızca protein, yağ ve su moleküllerinden oluşan, milimetreden 100 kat daha küçük bir küptür. Bu küçücük et parçasının içinde, değil milyonlarca bilgi, tek bir bilginin var olması ve onun bu bilgiyi muhafaza etmesi bile son derece muhteşem bir mucizedir.

DNA, bilgisayarlarda kullanılan mikroçiplere benzetilebilir. Ancak şunu hatırlatmalıyız ki, insan zekasının asırlardır edindiği bilgi birikimi ve yıllar süren çabaları sonucunda geliştirdiği bu son teknoloji bile daha tek bir hücre çekirdeğinin bilgi saklama kapasitesinin yakınına ulaşabilmiş değildir.

Elbette DNA tasarımındaki üstün akıl, bu molekülü meydana getiren atomlarda değildir. Akıl eserde değil, o eseri yaratanda bulunur. En gelişmiş bilgisayar bile, onu en ince ayrıntısına dek tasarlayan, onu çalıştıracak programları yazıp ona yükleyen ve kullanan bir akıl ve zekanın ürünüdür.

Dna'daki Tasarım Tesadüfle Açıklanamaz!

Türkiye'deki şehirlerarası karayollarında ilerlerken, "Her şey Vatan İçin", ya da "Ne Mutlu Türküm Diyene" gibi yazılar görürsünüz. Bu yazıların orada nasıl oluştuğu ise son derece açıktır. Oralarda bir yerde bir askeri birlik vardır ve tepenin üzerine beyaz taşlardan oluşan bu yazıları yazmışlardır.

Hiç kimse çıkıp da "bu taşlar tepeden aşağı yuvarlanırken tesadüfen yan yana gelmiş ve "Her şey Vatan İçin" cümlesini oluşturmuşlar" diyemez.

İnsanın bedeni ise, "Her şey Vatan İçin" cümlesinden trilyonlarca kez daha kompleks bir yapıya sahiptir ve bu karmaşık yapının "tesadüfen" oluşmuş olması kesinlikle ve kesinlikle mümkün değildir, öyleyse insanı da, onun hücresini de, DNA'sını da kusursuz ve mükemmel bir şekilde planlayıp düzenleyen bir Yaratıcı vardır.

DNA'daki Üstün Tasarım Allah'a Aittir

DNA'daki bilgi, A, T, G ve C harflerinden oluşan bir alfabeyle kodlanmıştır. Her harf, "nükleotid" adı verilen dört özel bazdan birini temsil eder. Bu bazların yüz milyonlarcası, anlamlı bir sıralama ile üst üste dizilerek DNA molekülünü oluştururlar. İnsan DNA'sı 46 ciltlik bir kitaba benzetilecek olursa, ciltler kromozomlara, sayfalar da genlere benzetilebilir. İnsan DNA'sında toplam 3 milyar nükleotid bulunur.

Her bir gen özel bir görevle yükümlüdür. Genlerde nükleotidlerin dizilimi son derece önemlidir. Eğer bu harflerin düzeninde çok ufak bir bozulma olsaydı, kulağınız karnınızda yer alır ya da gözleriniz topuklarınızda bulunabilirdi. Elleriniz sırtınıza yapışmış olarak doğabilir, yaşamınızı sakat bir bedenle sürdürmek zorunda kalabilirdiniz. Milyarlarca nükleotidin DNA'da hatasız şekilde dizilmiş olması tesadüf kelimesini anlamsız kılar. DNA'daki kusursuz dizilim ancak özel bir yaratılışın sonucudur. Hiç şüphesiz, bu yaratılış üstün güç sahibi olan Allah'a aittir. Yüce Allah her şeye güç yetirendir.

Göklerde ve yerde olanların tümü Allah'ı tesbih eder. Mülk O'nundur, hamd (övgü) de O'nundur. O, her şeye güç yetirendir (Tegabün Suresi, 1)
 
Üst Alt