.......basamaklarin Sirri........

Uhud daðý

New member
Size bir çocuktan bahsedeyim istiyorum azıcık…

Hayâlimi zorluyorum. Unutmadım, unuttum sanmayınız. Ama bahsedemiyorum, yazamıyorum! Çocukluğum nerede? Nereye gömülü kalmış? Neden çıkmıyor ortaya; yüzünü neden gizliyor hayâlimden? Yoksa, çok mu kırgınsın, mahcupsun ey çocuk? Aslında sen içimin en derin köşesindesin. Ben bile tahmin edemem ne kadar derinlerde olduğunu...

Lâkin, siz yine de bir diyâr hayâl ediniz istiyorum. Her yanından sıcaklık bulaşsın insanın yüreğine. Yabaniliğe yer vermesin. Yabancılığı kovmuş olsun dünyasından. Herkesi ve her şeyi kendi kaldırım taşı, çam ağaçları kadar kendinden eden bir vatan toprağı hayâl ediniz istiyorum. Benim memleketimi, benim toprağımı, beyaz elbiseli, beyaz tenli, şefkatli, çok şefkatli toprağımı!

Ana kucağı gibi sıcacık, toprak kadar sade ama zengin, vatan kokulu toprağımda gezinirken merdivenler çıkıyorum bir yokuş başına uzanan. Önümden çocuk hayâlleri kaçışıyor bir o yana, bir bu yana… Biri, pencereden uzatıp başını asker abileriyle alay ediyor. Bir diğeri, topunu yokuş başından bırakıyor. Sonra peşinden merdivenleri hızla iniyor. Asker abi karşılıyor kız çocuğunu. Elleriyle kıvırcık saçlarını okşuyor. Sıska bedeninden sıcaklık fışkırıyor adeta. Sonrasında kız çocuğu topunu alıyor, merdivenleri çıkıyor bir kez daha ve topu tekrar aşağı bırakıyor; merdivenleri büyük bir coşkuyla iniyor ve bir asker abiye denk geliyor yine. Asker abi parmaklarını saçlarında gezdiriyor. Tekrar ediyor kız çocuğu bu masum oyunu. Tâ ki vakit dolana dek. Bıkmadan, usanmadan…

O zamanlar çıkılmakla aşınmamış bu basamaklar da kaybolmuş neredeyse; tıpkı çocuk hayâlleri gibi… Ve bir kız çocuğu daha karşılıyor beni. En büyük zevki, komşu subay evinin bahçe duvarından dışarı taşan iki üç dal üzerindeki leylakları hırsızlamak. Leylakları öpmek ve koklamak için can atan sıska bacaklı bir kız çocuğu yani…

Derken bir basamak daha çıkıyorum. Basamağın yokuş başına vardığı yerde iki metre karelik küçük bir bahçe var. Toprağı sönük, sırtını dayadığı sarı duvar eskimiş, cildi soyulmuş; minik bir cama bekçilikle vazifeli. Ve bu bahçede iki üç çocuk hayâli daha… Fısıldıyorlar, aralarında konuşup gülüyorlar, elbiselerini çekiştiriyorlar, salçalı ekmekten piknik yapıyorlar.

Başımı sola çevirecek oluyorum birkaç hayâl daha; ip atlıyorlar, yarışıyorlar, kıskanıyorlar, oyun bozanlık yapıyorlar, birbirlerine “sen hayıncısın” diye bağırıyorlar.

Başımı sağa çeviriyorum; tahtadan duvarı iki metreyi bulan bir bahçe daha. İçinde on yedili yaşlarının tazeliğinde genç bir kız; saçları kısacık, öylesine saf ve öylesine nahif… Genç kızın etrafında yine o çocuk hayâlleri var. Sırayla salıncağa biniyorlar. Uçuyorlar, onların deyimiyle. “Hızlı sallasana beni” diyor biri; “daha hızlı sallama, düşeceğim, korkuyorum!” diyor bir diğeri.

Ve sessizlik…
………………….
( Bu dem, hayâllerden kalbe sızıp gözlere ulaşan bir yolcuya, göz yaşlarıma ait olmalıdır.)


Şimdi ise derin bir sükûtta yalnızlığa oynuyor basamaklar. Üstünde gezinen kimsenin ne bu hayâllerden haberi var; ne de çıkmakla aşındırdıkları basamakların sırrından. Hâlbuki çok değil bir on yıl öncesinde buradaydılar. Cıvıltılarından mahalle inlerdi. Akşam olunca birinin teyzesine, diğerlerinin annesine şikayetler gelirdi. Anne ya da teyze merdiveni çıkarken kızgınlığını basamaklara bırakırdı. Şefkat dolu gözleri ve yumuşacık ses tonuyla iletirdi şikayetleri, sıska ve eğri bacaklı hayâllere. İşte o zaman hayâller hararetle savunmaya geçerdi. İşin içinden çıkamayınca da iki üç damla süzerlerdi, toprağa bulanmış suratlarına. Böylece şikayetlerin cezası hüzne kesilmiş olurdu yine; her zaman olduğu gibi…

Ama…
Ama şimdi bu kadarcık zaman sonrasında yoklar. Yok hiçbiri. Hepsi binlerce kilometre ötede, gurbette geçiriyorlar günlerini. İşte o zaman onları içime almaya karar verdim. Bende yaşayacaklardı. Yok olmayacak, fâniliği çekmeyeceklerdi üzerlerine. İçimde koşacak, ağlayacak, fısıldayacaklardı.

Şimdi şurama; kalbime kulak verseniz cıvıltılarını duyarsınız. “Hayıncısın sen” diye bağırışlarını, kıskançlıklarını, bayram elbiseleriyle çınlattıkları sokakları; hepsini ama hepsini duyarsınız.

Onlar yaşamaktalar içimde…
Belki de kız çocuğu onun için çok derinlerde…
 
Geri
Üst
AdBlock Detected

We get it, advertisements are annoying!

Sure, ad-blocking software does a great job at blocking ads, but it also blocks useful features of our website. For the best site experience please disable your AdBlocker.

I've Disabled AdBlock    No Thanks