Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Bank Asya ve Devler Ligi

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
Bu gün bir ekonomist olarak güzel bir haber ile güne başlamak istiyorum. Gelişen dünyanın her gün farklı bir ivme kazandırdığı Finans sektöründe bizim ülkemizin içinden çıkan Bank Asya medar-ı iftiharımız oldu. Kurumların yıllık bilançolarının açıklandığı bu dönemde Bankacılık sektörünün genç prensi Bank Asya, geçen yılki kar marjını % 22 gibi göz kamaştıran bir artış ile 246 milyon Türk Lirasından 301 milyon Türk Lirasına yükseltmeyi başardı.

Bununla beraber 2008 de öngörülen Aktifler toplamı ve Krediler de hedeflenen büyüme hedefi % 20 gerçekleşmiş ve böylelikle 5,8 milyar mevduat toplamı 2009 yılında 9,1 milyara ulaşmıştır.

En büyük hissedarının % 65 gibi hisse oranı ile Işık Sigorta'ya ait olan Bank Asya, 2010 yılı hedeflerini de açıklayarak BDDK'nın göz bebeği olmaya devam edecek gibi görünüyor. Özellikle yurtdışı atılımlarını geniş bir perspektifte değerlendirmeye alan Bank Asya; özellikle Afrika kıtasında kalıcı olmayı hedefliyor. Bunun için Tamweel African Holdıng ile Afrika'da bankacılık sektörüne giriş yapan Bank Asya, eş zamanlı olarak Afrika İslam Kalkınma Bankası (IDB) ve İslam Ülkeleri Özel Sektörü Geliştirme Kurumu (ICD) ile % 40 hisse ile ortaklık kurma yoluna gitmiş bulunmaktadır.

Ayrıca, Afrika'da bazı özel bankalar ile de ortaklaşa hareketlerde bulunan Bank Asya, özellikle Senegal, Gine, Moritanya ve Nijer'de banka kurma girişimlerini hızlandırmış bulunuyor.

Yurtiçinde giriştiği atılımı 2010 yılı hedeflerini açıklarken Gelir endeksli senetleri göz önünde tutarak faaliyetlerini buna göre değerlendirecek olan Bank Asya, Devlet tahvillerinin yerini almasını istediği Gelir endeksli senetlerin alım satımlarının satışa sunulmasının faize dayalı sistemde uzun vadeli ve kısa vadeli bonoların yerini alacak en güçlü enstrüman olarak gördüklerini, özellikle altını çizerek belirtmektedirler.

Darısı diğer bankaların başına diyoruz, ve piyasaların bu genç prensinin cesur ve atılımcı yönünü tebrik ediyoruz.

Bank Asya'nın Devler Ligi'nde sağladığı bu başarının yankılarının Dini cemaatlerde nasıl yankı bulduğunu çok da merak etmiyorum. Benim merak ettiğim Mozambik ve Dominik Cumhuriyetin de de Bank Asya'nın bulunup bulunmayacağı. Çünkü maaşa dayalı bireysel krediler de maaşınızı hangi bankadan alıyorsanız, o bankanın size diğer bankalara oranla maaşınızın 10 katı kredi imkanı sunması cazip bir imkan olacaktır. Çünkü orada çalışan Türk insanına kendi ülkesinde sağlanan imkanların orada da sunulması Bank Asya'nın adil uygulamasına yakışacak bir davranış olacağına inanıyorum.
 

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
Ama Bekir kardeşim, sizde hemen faiz yaftasını yapıştırdınız yani. Bakın makalede ne dedik "devlet bonolarının yerini alacak bir enstrüman" ifadesini kullandık. Ne yani, insanlar enflasyon muhasebesine kayıtsız mı kalacak ? Ülkede enflasyon denilen (sanal da olsa) bir canavar yok mu ? Paramızı (!) yiyip bitiren, eriten bu canavara karşı illa bir önlem almayacakmıyız.

Faiz elbette haramdır, ama biz burada enflasyon farkından doğan giderlerimizi makul seviyede anlamlara büründürerek vicdan temizliğimizi sağlamaya çalışıyoruz, siz ise hemen "faiz haram değil mi ?" gibi bir soru ile cevap veriyorsunuz.

Biz de bu cevabınıza istinaden sayısız kombinasyonlardan birini randomize ederek deriz: "Ne yani yoksa önceden hiç faiz almamışmıydın da hemen karşı çıkıyorsun ?"
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,131
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Olsun, randomize, customize, her bişe olduk, tüm değişenler gibi biz de değiştik...
Eskiden faiz alsak ne gam... Eski camlar bardak, eski faizler nema oldu
 

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
Bakın 13 gün olmuş bu yazı buraya yazılalı. Bank asya olduğu için bankanın adı, o yüzden mi es geçildi. Yok mu cevabi bir yazınız. hay Allah! yoksa buda mı çarpıtma, cerbeze işi bir konu ?

Siz şuna "yerim dar" desenize!
 

mavigezegen

New member
Katılım
14 Tem 2009
Mesajlar
243
Tepkime puanı
169
Puanları
0
Faizmiş, helalmiş, harammış...uzar da uzar..Bank Asya’nın Citibank’tan ne farkı var? Hiç...Hem de koca bir HİÇ...
Citi faiz diyor, Bank Asya "faiz değil kâr payı" diyor. Yedik mi yedik(!)... Citi kredi kartına bilmem şu kadar faiz alırım diyor, Bank Asya "olmaz faiz haram ben kâr payı almaya devam ederim" diyor.

Siz Hayri’nin adını değiştirip Hayriye koysanız, 40 yıllık Hayri’yi Hayriye yapabilir misiniz? Bence olmaz. Hayri’den Hayriye çıkmaz... Çıksa da ne Hayriye olur ondan ne Hayri...

Eee öyleyse faizden nasıl kâr payı çıkar yahu???

Bu enflasyonda gelirimiz eriyor, bunun adı faiz olmaz diyorsanız; o zaman adı ne olur? Öyleyse adı faiz olsa ne olur, kâr payı olsa ne olur, Citi olsa ne olur, Bank Asya olsa ne olur?
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,131
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Bank Asya, günümüz kapitalist sistemine karşı, mazlum ve saf Müslüman tüccar ve iş adamlarının ticari ihtiyaçlarını, paralarını ve emekli halkımızın alın terini, o kapitalist bankacılara muhtaç etmeden, "abilerimizin" fetvaları doğrultusunda kuruşuna kadar helal dairede değerlendiren, değerlendirttiren tertemiz bir kuruluştur, ağzınızı toplayın...
 

seyfullah putkýran

New member
Katılım
30 Eyl 2005
Mesajlar
5,807
Tepkime puanı
205
Puanları
0
Yaş
40
Konum
Ruhlar Aleminden
Web sitesi
www.tevhidyolu.net
Yeni düzenlemeyle birlikte finans kurumları Katılım Bankaları adını almışlardır. Bu isim değişikliği kafaları karıştırmamalıdır. Bir bankayla çalışmanın caiz olmamasının nedeni isminin banka olması değil, çalışmalarının faize dayalı olmasıdır.

Ayrıca yeni düzenlemeyle bu kurumlara yatırılan mevduatın belli bir miktarına kadar güvence fonu getirilmiştir. Bu fonun kaynağı yasal düzenlemeler ve anlaşmalar ile karşılıklı rıza ile kesintilerden oluşan bir bağış usulüne dayandığı için dinen caizdir.

Diğer bir önemli değişiklik de ev-araba vb. mal alımlarının finansmanı ile ilgili olmuştur. Daha önce bu kurumlar istenilen malı satın alarak kendilerine faturalayıp üzerine kar koyup vadeli satıyorlardı. Fakat yeni düzenleme ile birlikte bu kurumlar, malı satıcıdan alıp kendilerine faturalamadan üzerine kar koyup satıyorlar. Fatura ise direkt alan işletme veya şahsa kesiliyor. Bunun şöyle bir faydası da olmuştur: Kısa bir süre içerisinde iki defa alınıp satılan mala iki defa vergi ödeme zorunluluğu ortadan kalkmıştır.

Özetle bu değişiklikle kurum daha önce olduğu gibi bir mal alım-satımının olabilmesi için bu işlemi, murabaha satışını sözlü olarak yapmakta ve resmi işlemleri yasal düzenlemeler gereğince yerine getirmektedir. Yani finans kurumlarının çalışma usulü murabaha değişmemiş, sadece yasal olarak değil de sözlü olarak bu satış türü uygulanmaktadır. Ve önemli olan da müşteriyle finans kurumu arasındaki sözlü olarak yapılan akittir.

Sonuç olarak, bizzat yetkililerinden çalışmalarına dair aldığım bilgilere göre, günümüzde faizsiz bir sistemle faaliyet göstermeye gayret eden finans kurumlarına/katılım bankalarına, kar-zarar ortaklığı hesabına para yatırılabilir. Bu kurumlara para yatırmak ile bankalara para yatırmak arasında fark bulunmaktadır. Çünkü bu kuruluşlar kar-zarar ortaklığı (mudarebe) prensibi, temel kaidesi üzere çalışmaktadırlar. Ayrıca bu kurumlar diğer bankalar gibi faizli kredi kullandırtmayıp \"murabaha\" sistemi, yani mal alım satımı şeklinde hizmet vermektedirler. Dolayısıyla bu kurumlarla çalışmak caizdir.

Ancak şu sistemde biz Müslümanlar fert olarak günlük muamelelerimizde İslâmı ne kadar yaşayabiliyorsak, o müesseselerin de o kadar yaşayabildiklerini gözden uzak tutmayalım.
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,131
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Devam edin faiz düzenini kuvvetlendirmek için yalanları peşpeşe düzmeye bakalım, akibetiniz ne olur. Kandırın hem kendinizi hem gariban milleti, kandırın bakalım. Toprağın altını da unutmayın ama haa...
 

Turac_80

New member
Katılım
15 Ara 2009
Mesajlar
172
Tepkime puanı
73
Puanları
0
Devam edin faiz düzenini kuvvetlendirmek için yalanları peşpeşe düzmeye bakalım, akibetiniz ne olur. Kandırın hem kendinizi hem gariban milleti, kandırın bakalım. Toprağın altını da unutmayın ama haa...


Bekir Bekir sen biliyormusun burdan gelen paralarla ne melanetler düzenleniyor?Simdi ortaya cikipta faiz diyerek neden kafa karistiriyorsun?Seyh helal derse helaldir mantigina göre davran sende...Bak bir yerde Diyaloga hiz bir yerde 500 kusur sirket bunlarin sermayelerini kontrol etmenin tek yolu degilmi?Faizsiz banka olmaz diyerek yirmi kusur yil reklamini almayanlar bak ne haldeler sen hala faiz de dur..
 

seyfullah putkýran

New member
Katılım
30 Eyl 2005
Mesajlar
5,807
Tepkime puanı
205
Puanları
0
Yaş
40
Konum
Ruhlar Aleminden
Web sitesi
www.tevhidyolu.net
Devam edin faiz düzenini kuvvetlendirmek için yalanları peşpeşe düzmeye bakalım, akibetiniz ne olur. Kandırın hem kendinizi hem gariban milleti, kandırın bakalım. Toprağın altını da unutmayın ama haa...

Alıntıladığım yazı, Mehmet Talu hocaefendinin (kendisi ismail ağa cemaatinin ileri gelenlerindedir) günümüz fetvalarındandır.
Valla hani dedim nurculara karşı bir anti patidir yok siz genele karşı bir antipatiniz var :) ya güzel insan cemeat kurunda bu cahil insanlar , cahil hocalar sizin gibi engin alimlerden istifade etsinler bizde gelip size tabi olalım:)
siz sanki bundan farklı bir iş yapıyorsunuz? bakliyatı alıyorsunuz 10 liraya satıyorsunuz 20 liraya ee şimdi siz faizmi aldınız ? o öz sermayedeki 10 lira ister sadece size ait olsun ister kayınbiraderiniz ile size ait olsun , eğer size aitse sadece kar olan 10 lira cümleten size kalır, yok eğer iki kişi ortak 10 lirayı verdiyseniz karıda ikiye bölersiniz. Bu sayı dilediğiniz kadar arttırılabilir . Bu iş bu kadar basit...
 
Son düzenleme:

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,131
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Alıntıladığım yazı, Mehmet Talu hocaefendinin (kendisi ismail ağa cemaatinin ileri gelenlerindedir) günümüz fetvalarındandır.
Valla hani dedim nurculara karşı bir anti patidir yok siz genele karşı bir antipatiniz var :) ya güzel insan cemeat kurunda bu cahil insanlar , cahil hocalar sizin gibi engin alimlerden istifade etsinler bizde gelip size tabi olalım:)
siz sanki bundan farklı bir iş yapıyorsunuz? bakliyatı alıyorsunuz 10 liraya satıyorsunuz 20 liraya ee şimdi siz faizmi aldınız ? o öz sermayedeki 10 lira ister sadece size ait olsun ister kayınbiraderiniz ile size ait olsun , eğer size aitse sadece kar olan 10 lira cümleten size kalır, yok eğer iki kişi ortak 10 lirayı verdiyseniz karıda ikiye bölersiniz. Bu sayı dilediğiniz kadar arttırılabilir . Bu iş bu kadar basit...

Seyfullah, ister İsmailağa cemaati desin, ister Nur cemaati, isterse Gülen cemaati ve ya her kim ise... Hak ile batıl kimin dilinden çıkarsa çıksın, hakkı hak, batıl batıl bileceğiz eğer müslüman isek.

Benim cemaat kurma gibi bir tasarrufum olamaz, ben kurulu bir cemaate, İslam cemaatine zaten tabiiyim.

Hak olmayan kar payı ortaklığı değil, şu anda bu ismi kullanılarak normal bankacılık prosedürleri ile çalışılmasıdır. Eğer bilmiyorsan incele, irdele, öğren ve cevap ver. Bu arada şeri alış veriş hükümlerini de araştırmayı unutma...
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,131
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Niye yalan?

Kar Payı neden faizdir?

Yalan, çünkü;

Yeni düzenlemeyle birlikte finans kurumları Katılım Bankaları adını almışlardır. Bu isim değişikliği kafaları karıştırmamalıdır. Bir bankayla çalışmanın caiz olmamasının nedeni isminin banka olması değil, çalışmalarının faize dayalı olmasıdır.

Yalan, çünkü bu finans kurumlarının ismi banka olurken, tabii oldukları kanunlarda değişmiştir. Bu finans kurumları tabii oldukları ve altına imza koydukları anlaşmalarla tek faaliyetlerinin para alım satımı olacağını baştan kabul etmişlerdir.
Ayrıca yeni düzenlemeyle bu kurumlara yatırılan mevduatın belli bir miktarına kadar güvence fonu getirilmiştir. Bu fonun kaynağı yasal düzenlemeler ve anlaşmalar ile karşılıklı rıza ile kesintilerden oluşan bir bağış usulüne dayandığı için dinen caizdir.

Yalandır, dinen de caiz değildir, ticaretin garantisi olmayacağı, kar ile zarar kardeş gibi olacağı gibi, garantili bir ticaretin şeri bey ve şira hukukuna uymadığı malumdur. Ayrıca bu fonun kaynağı karşılıklı rıza ile olan bir bağış usulü değil, tam tamına bir faiz sisteminin tüm bankalarda uyguladığı karşılıksız güvencedir.




Diğer bir önemli değişiklik de ev-araba vb. mal alımlarının finansmanı ile ilgili olmuştur. Daha önce bu kurumlar istenilen malı satın alarak kendilerine faturalayıp üzerine kar koyup vadeli satıyorlardı. Fakat yeni düzenleme ile birlikte bu kurumlar, malı satıcıdan alıp kendilerine faturalamadan üzerine kar koyup satıyorlar. Fatura ise direkt alan işletme veya şahsa kesiliyor. Bunun şöyle bir faydası da olmuştur: Kısa bir süre içerisinde iki defa alınıp satılan mala iki defa vergi ödeme zorunluluğu ortadan kalkmıştır.

Bu satış fasittir, böyle bir satış hükmü caiz olmadığı gibi, bu işlerin hepsi kağıt üzerinde, süreta yapılan işlerdir, takiyyeden bile öte bir kandırmacadır.


Özetle bu değişiklikle kurum daha önce olduğu gibi bir mal alım-satımının olabilmesi için bu işlemi, murabaha satışını sözlü olarak yapmakta ve resmi işlemleri yasal düzenlemeler gereğince yerine getirmektedir. Yani finans kurumlarının çalışma usulü murabaha değişmemiş, sadece yasal olarak değil de sözlü olarak bu satış türü uygulanmaktadır. Ve önemli olan da müşteriyle finans kurumu arasındaki sözlü olarak yapılan akittir.

Yalan, yalan, yalan... Böyle bir satışı şeren caiz gören birisi ya fıkıhtan bi haberdir ya da kurulmuş saat...



Sonuç olarak, bizzat yetkililerinden çalışmalarına dair aldığım bilgilere göre, günümüzde faizsiz bir sistemle faaliyet göstermeye gayret eden finans kurumlarına/katılım bankalarına, kar-zarar ortaklığı hesabına para yatırılabilir. Bu kurumlara para yatırmak ile bankalara para yatırmak arasında fark bulunmaktadır. Çünkü bu kuruluşlar kar-zarar ortaklığı (mudarebe) prensibi, temel kaidesi üzere çalışmaktadırlar. Ayrıca bu kurumlar diğer bankalar gibi faizli kredi kullandırtmayıp \"murabaha\" sistemi, yani mal alım satımı şeklinde hizmet vermektedirler. Dolayısıyla bu kurumlarla çalışmak caizdir.

Bin kere yalan. Acaba bu fetvanın sahibini nasıl kandırdılar da bu beyanları verdirdiler. Eyvah, işte dinin para ile satılmasına çok açık bir örnek. Vah vah ki vah, bu hocalar varken bu millet ne yapacak.

Ancak şu sistemde biz Müslümanlar fert olarak günlük muamelelerimizde İslâmı ne kadar yaşayabiliyorsak, o müesseselerin de o kadar yaşayabildiklerini gözden uzak tutmayalım.

Aferdersiniz hocaefendi, bir şey mi dediniz?..


Gelelim kar payı neden faiz sorusuna ki; kar payı faiz değildir ancak yapılan muamelatlar kar payı muamelatı değil, o muamelatla isimlendirilmiş faiz muamelatıdır.
 

seyfullah putkýran

New member
Katılım
30 Eyl 2005
Mesajlar
5,807
Tepkime puanı
205
Puanları
0
Yaş
40
Konum
Ruhlar Aleminden
Web sitesi
www.tevhidyolu.net
Bekir hocam delil delil, karşıma geçmişsin
zekeriya beyaz gibi o yasak bu yasak şuna ah buna vah aman buda yanlış
"eee kardeşim delilin nedir?" derler adama...
kalkmışsın ismail nacar gibi o da bilmiyor buda bilmiyor sende bilmiyorsun ben bilirim.
"Sen haddini bil" derler adama...
Delil hocam delil, varsa delil konuş alim diyelim
yoksa delilin su ki kamil diyelim..

Yok vah vah , yok ah ah , yok hocalar böyle kralını tanımam lafları bunlar sokak ağzı hocam , burda kahvedeki gibi konuşucaksak hodri meydan .
yok birşey öğrenmek ve öğretme meraklısıysak delilini sun seni diliyelim.

Biz nerde yazılı olduğu meçhul Bekir efendiden alıntı eserler istemiyoruz...
( Olaki dersiniz neden edebinizi bozdunuz? Ehli sünnet alimlerine edebini bozana edeple gitmem ... )
Bu alimlerin okuduğu okulun i hatmettiği kitabın öeyrekte birini bitirmeden ahkam kesersen,
"Cin olmadan cin çarpma" derler adama...

fıkıh eserlerine bakarsan, "mudaraba" ve "muşaraka" konularını görürsün..
katılım bankalarının temeli de işte bu caiz olan "mudaraba" ve "muşaraka" üzerine kuruludur..
"faiz" sisteminden farklıdır..

çünkü yapılan sözleşmeler farklı türdendir..

Faizli bankalarda yapılan sözleşmelerde ,ne kadar faiz alacağın bellidir baştan bu belirlenir ve "zarar" etme ihtimali sözleşmede yoktur, mutlaka faizi alacaksındır..

Halbuki "mudaraba"ya dayalı sözleşmelerin temelinde "kar-zarar ortaklığı" prensibi geçerlidir..

Mesela sen bir iş sahibisin, dükkanların,fabrikaların var..benim de iş yapacak bir durumum yok..ama elimde bir miktar param var..Bu paranın değerlendirilmesini istiyorum, atıl kalmasını istemiyorum..Getiriyorum parayı sana veriyorum "kardeşim şu parayı al, bu parayı sen uygun bir işte çalıştır, kar edersen de ,zarar edersen de kabulümdür.." ..
sen de diyorsun ki "tamam kardeşim, kar edersem , sana kardan bir miktar veririm, zarar edersem de o zararda ortağız"..

sözleşme bu yani..

İşte böyle sözleşmeler "mudaraba"ya giriyor ve katılım bankaları da bu temele göre çalışıyor..

Fakat faizli sistemde bu sözleşme yok..
temelinde;
"Ben sana şu kadar para vereceğim, 1 ay sonra bana yüzde 20 oranında fazlasıyla geri vereceksin" ..
İşte bu faiz oluyor..



Mudarebe şirketinde, ortakların bir kısmı sermaye verir, bir kısmı da iş yapar. Kâr, önceden sözleşilen oranda paylaşılır. Mesela, (Sermaye verenlere kârın % 45'i, iş yapanlara % 55'i verilir) denmişse ve şirket de o yıl 100 milyar lira kâr etmişse, 45 milyarını sermaye verenler, 55 milyarını da iş yapanlar alır. Sermaye, iş yapanlara emanettir. (Mecelle şerhi)


Kar zarar sistemi üzerine çalışan müesseseleri dinimiz ticari müessese saydığı için helaldir. Para yatırılır ve kar payı olarak verilen kısım da helaldir. Buralardan alınan krediler de caizdir. Devletin bu kuruluşları hukuki olarak koruma altına alması ise daha güzel olmuştur. İnşallah su-i istimalleri ve mağduriyetleri önlemeye vesile olur.

Faizsiz finans kurumları (Prof. Dr. Hayrettin Karaman)

Faizsiz Finans Kurumları, Türkiye'nin özel şartları yüzünden daha ziyade murâbaha adı verilen işlemi yapıyor. Murâbaha teriminin mânâsı "malı peşin fiatla (peşin de olmayabilir) alıp vâde farkı koyarak veresi satmak"tır. Kurum vâde farkı koyarken bazı kriterlerden hareket ediyor; bu kriterler arasında enflasyon var, piyasada dolaşan paranın başka enstrümanlara yatırıldığında muhtemel geliri var ve daha başka hususlar var... Kurum, kendisine para yatıran ortakların (kâra ve zarara katılım hesabı sahiplerinin) beklentilerini karşılamak mecbûriyetindedir. Kâr beklentisi ile para yatıran bir ortak (hesap sahibi) parasının enflasyon farkını; yani enfilasyonun sebep olduğu değer kaybını bile telâfi edemezse, buradan parasını çeker ve kurum işleyemez hale gelir. Değer kaybını karşılamak da yetmez, bunun üzerine bir miktar da reel kâr vermek gerekir. İşte vâde farkı bu gereklere göre ayarlandığı için bir yandan banka faizlerine yakın olmakta, diğer yandan -bazı durumlarda- banka faizi nisbetini de aşmaktadır. Ama yalnızca bu duruma (yani kâr ile faizin miktar olarak birbirine yakın veya farklı olmasına) bakarak işlemin meşrû olmadığını söylemek mümkün değildir. Genel olarak meşrû ticarette ve sanayi kesiminde kâr böyledir; kimi zaman faize eşit olur, kimi zaman da farklı olabilir..

Ticaret malı bedel karşılığında alıp satmak sûretiyle yapılır. Finans kurumları da -murabaha işleminde- bunu yapıyorlar. Alıp satma iki şekilde oluyor:

a) Kurum kendi adamını gönderiyor, malı teslim aldırıp müşteriye teslim ettiriyor, faturalar da buna uygun olarak (biri ilk bâyî tarafından satış, diğeri kurum tarafından satış olmak üzere iki fatura olarak) kesiliyor.

b) Kurum kendisinden mal almak isteyen müşteriye (bazı sorulara göre fon kullanmak isteyene) vekâlet veriyor, müşteri kurumun vekili olarak malı -kurum adına- satın alıyor, kuruma fatura kestiriyor, kurum adına malı teslim alıyor, kurumun istediği yere -bu yer kendisinin deposu veya dükkanı da olabilir- naklettiriyor, sonra müşteri sıfatı ile kurumdan o malı satın alıyor, bu sefer de kurum ona fatura kesiyor.

Bu iki işlem şekil yönünden fıkha (İslâm'a) uygundur. Buna hîle diyebilmek için tarafların maksadına bakmak gerekir; maksat araya bir işlem sokarak faizli kredi vermek/almak ise bu hîle olur, maksat gerçekten bir malı alıp vâde farkı koyarak satmak ise (mal gerçekten alınıyor ve satılıyorsa) buna hîle denemez.

Özel finans kurumlarının faizsiz sisteme -ekonomik ve sosyal etkisi bakımından- daha yakın, daha uygun bulunan iki işlemi daha vardır: Mudârabe ve müşâreke.

Mudârabede sermaye kurumdan, proje ve işletme (amel, teşebbüs) karşı taraftan olmak üzere bir ortaklık kurulur. Kâr anlaşmaya göre paylaşılır. Kurumun hissesine düşen kâr da kurum ile ona para yatıran katılım hesabı sahipleri arasında paylaşılır.Teşebbüs zarar ederse zararı kurum ve hesap sahipleri yüklenir.

Müşârekede sermaye ortaklığı vardır, sermayesi olan, fakat daha fazlasına da ihtiyacı bulunan müteşebbis kurumdan sermaye katarak ortak olmasını ister, anlaşma yapılır, kâr anlaşmaya göre, zarar da sermaye nisbetine uygun olarak paylaşılır. Faizsiz bankacılığın finansal kiralama, faizsiz ödünç verme, havale, tahsil gibi birçok işlemi ve hizmeti daha vardır.

Mudârabe ve müşâreke, özel finans kurumu uygulamalarında, murâbahaya göre daha küçük oranlarda gerçekleşmektedir. Bunun sebepleri arasında hesap sahiplerinin sabırsızlığı, riske düşmeden kâr beklentisi, müteşebbis firmaların hesaplarının kısmen kayıt dışı olması, iş dünyasında emanet, ahde vefâ, sadâkat, haram-helâl şuur ve duygularının zayıflamış olması sebebiyle hâsıl olan güven bunalımı... vardır. Biz kemiyet ve keyfiyet yönünden ne kadar iyi müslümanlar olursak, kurumlarımız da o kadar iyi (müslümanca) olacaktır.

Not: Konuyla ilgili şu değerlendirmeleri de okumanızı tavsiye ederiz.

Özel Finans Kurumları ve Faiz Yasağı (Sami Uslu)

Özel Finans Kurumları (ÖFK); banka sayılmayan, İslamî esaslara göre fon kabûl edip, kaynak kullandırabilen tasarrufları değerlendirme ve kredi verme yöntemleri olarak faiz yerine kâr-zarar ortaklığı esasın dayalı olarak çalışan kurumlardır. Dünyada “İslamî banka” olarak adlandırılan kuruluşlara ülkemizde Özel Finans Kurumu denmiştir.

Faizi haram sayan Müslüman nüfusun giderek artması ve Batı dünyasında da geniş kitleler oluşturması, İslamî finans kuruluşlarının sayısını artırdığı gibi, diğer bankaların da kurdukları hizmet birimleriyle bu kesime hizmet vermesine neden olmaktadır.

“İslamî bankacılık,” dünyanın en hızlı büyüyen finans sektörüdür. Halen dünyada faaliyet halindeki 200’den fazla İslamî finans kuruluşu, aktif yatırım büyüklüğü olarak 200 milyar dolarlık bir fon yönetiyor.

Ayrıca, bünyelerinde faizsiz bankacılık birimi kuran bankalardan bazıları da şunlardır:

Citibank-ABD, Goldman Sachs-ABD, HSBC- İngiltere, Deutshce Bank-Almanya, Union Bank of Switzerland-İsviçre, Amro Bank-Hollanda, Kleinwort Benson, ANZ Grindlays Avusturalya, United Bank of Kuwait ve Arab Banking Corporation.

Dünyanın en büyük bankaları olan bu kuruluşların hepsi, teşkilatlarında ‘faizsiz’ bankacılığa yer vermiş bulunuyorlar. İslamî bankacılığa başlayan bu tür bankaların listesi her geçen gün uzamaktadır.

Türkiye’de yaygın bir inanç olarak faizsiz finans kurumlarının Arap ülkelerinden geldiği düşünülür, oysa ki, bu kurumlara ilişkin yasal alt yapı İngiltere’de faaliyet gösteren İslamî bir kurumun ana sözleşmesi model alınarak oluşturulmuştur.

Ülkemizde 1984 yılından sonra 6 ÖFK kurulmuş, bunlardan İhlas Finans Kurumu faaliyetlerine son vermiştir. Halen 5 ÖFK faaliyet halindedir. Kuruluş tarihi sırasına göre:

Al baraka Türk, Faisal Finans Kurumu, Kuveyt Türk Evkaf Finans, Anadolu Finans Kurumu, Asya Finans Kurumu.

ÖFK’Ların Anahtar Özellikleri:

1- Faizsizdir (interest-free):

Bu bankaların en ayırt edici özelliği çalışmalarında faize yer vermemeleridir. Yani, sağladıkları kaynaklara faiz ödemezler; kullandırdıkları kaynak için müşterilerinden faiz tahsil etmezler.

Zaten kuruluşlarının gerekçesi de, faizli muameleye dini görüşü gereği yer vermeyen insanlara ve bu tür insanların şirketlerine hizmet etmektir. İslamiyet sermayenin üretim faktörlerinden birini teşkil ettiğini ve bir maliyeti olduğunu kabûl eder. Ancak bu faktörün önceden belirlenmiş bir karşılık, yani faiz talep etmesini reddeder. Bir diğer ifadeyle, paraya para kazanmak yasaktır.

2- Ticaretle Bağlantılıdır (Trade-related):

İslam’da faizin haram, ticaretin ve kârın helâl olması bu kuruluşları müşterileriyle ticarî nitelikli iş yapmaya yöneltir. Para ticareti İslâm’da yasak olduğuna göre, kâr etmek için mal ticareti gerekli olur.

3-Sermaye Bağlantılıdır (Equity Related):

Saf İslamî bankacılığın kâr-zarar ortaklığı (mudaraba) veya sermaye iştiraki (muşaraka) içerdiği genellikle kabûl gören bir gerçektir.

İslamiyet’te sermaye sahibi, girişimcinin uzmanlığı ve çalışması sayesinde meydana getirdiği karı onunla paylaşabilir. Sermayenin getirisi olan kâr unsurunun oranı, yani hangi nispetlerde bölüşüleceği önceden bellidir ancak tutarı belirsizdir.

4- Yatırımlar ahlâka uygun konularda yapılmalıdır (Ethical investments):

Yatırımlar; sadece İslam dininin yasaklamadığı konular çerçevesinde gerçekleştirilmelidir. Bu bağlamda İslamî yatırım: Çevre dostu, sadaka verici, toplum iştirakini sağlayıcı, insanî değerlere saygılı, porno, silahlanma, alkol ve kumarı dışlayan yatırımlar olmalıdır.

ÖFK’nın başlıca ürün ve hizmetleri

1- Mudaraba ve Muşaraka:

Fon kullandırma bakımından İslamî bankacılığın özünü oluşturan yöntemlerdir. Ancak getiri sağlamada uzun vadeli olduğundan, bu muamelelere yeterli oranda yer verilemektedir. Mudaraba ve Muşarakanın şeriatı uygunluğu tartışılmaz bir hususdur.

2- Leasing İşlemleri:

Finansal kiralama kanununa uygun olarak yapılan leasing işlemleri makine ve teçhizatın kurumca satın alınarak müşteriye kiralanması ve bedelinin taksitler halinde geri alınması işlemidir. Bizce faiz yasağı kapsamı dışındadır.

3- Murabaha:

Bu yöntemde müşterinin ihtiyaç duyduğu hammadde, makine v.s. onun namına satın alınır ve üzerine bir kar koyarak müşteriye devredilir. Mal bedeli müşteri tarafından ÖFK’ya taksitler halinde geri ödenir.

Murahabanın örtülü faizi içerdiği, normal ticarette bulunması gereken risk faktörünü içermediği, getirinin önceden belli olması nedeniyle ticarî kârdan ziyade faize benzediği ileri sürülmektedir. Bu tenkitleri haklı görmenin mümkün olmadığını düşünmekteyiz. Şöyle ki;

• Murahaba şekil olarak sipariş üzerine yapılan bir ticarettir ve bu şekilde ticaret her piyasada yaygın bir uygulamadır.

• Fiyatlamada kullanılan maliyet artı (cost plus) yöntemi normal ticarette sık kullanılan bir metottur. Ticarette satıcının maliyetin üzerine belirli bir yüzde kar payı koyması son derece olağandır. Yani kar marjı önceden bellidir.

• Murahabanın normal ticaretteki riski içermediği iddiası da doğru değildir. Çünkü aynen normal ticarette olduğu gibi alıcının (müşterinin) ödememe riski vardır. Buna literatürde piyasa riski veya karşı taraf riski denir.

Murahabadaki vade farkının diğer bankalardaki faiz oranı civarında seyretmesi nedeniyle aslında örtülü faiz olduğu çok tenkit edilen hususlardan biridir.

Bizce bu eleştiri de yersizdir. Çünkü piyasadaki her tüccar, peşin fiyatın üzerine vade farkını koyarken enflasyon oranını hesap etmek zorundadır. Bu oranın altındaki vade farkı satıcıyı zarar ettirir. Aynı şekilde ÖFK’lar da murahaba işleminde maliyet bedelinin üzerinde en az enflasyon oranı kadar vade farkı koymak durumundadır. Enflasyon oranı ise faiz oranını belirleyen başlıca unsurdur ve faizle az çok paralel seyreder. Dolayısıyla vade farkı ile faiz oranının birbirine yakın olması doğal, hatta ekonomik bir zarurettir.

Bu nedenle, vade farkının faiz oranına yakın olması murahaba işlemine faizli işlem niteliğini kesinlikle kazandırmaz. Yukarıda belirttiğimiz gibi; özel finans kurumları faize dayalı bir ekonomide faaliyet göstermektedirler; fon kullandırmadaki fiyatlamaların mevcut faiz oranından etkilenmemesi mümkün değildir.

Bu açıklamalarımız aynen leasing işlemleri için de geçerlidir.

4- Mal Karşılığı Vesaikin Alım-Satımı

Özel Finans Kurumlarına ait fon kullandırma şekilleri arasında “gri alan” oluşturan bir yöntemdir. Vadeli olarak gerçekleştirilmiş bir ihracat partisine ait belgeler, ihracatçıdan peşin para karşılığı satınalınır; sonra aynı ihracatçıya vade farkı eklenerek geri satılır, bedeli taksitlerle geri alınır. Örneğin, 50 bin dolarlık vesaiki, kurum müşteriden 45 bin dolara satın alır ve bu tutarı kendisine peşin olarak öder; aynı anda belgeleri ona vadeli olarak 50 bin dolara geri satar. 5 bin dolar kurumun kârı, müşterinin maliyetidir.

Ne kadar iyi niyetle bakılırsa bakılsın, bu işlemin bir iskonto muamelesi olduğunu göz ardı etmek çok güçtür. Gerçi, söz konusu belgelerin malı temsil ettiği ve alınıp satılanın murabahada olduğu gibi, ticarî bir mal olduğu, kısaca yapılan işin ticaret olduğu iddia edilebilir. Ancak, böyle bir savunmasının geçerliliği çok tartışmalıdır. Çünkü bu muameleye konu olan ihracat, bitmiş bir ihracattır. Mal, Türkiye gümrüklerinden çıkmış, muhtemelen alıcının bulunduğu ülkeye vararak, gümrükten geçmiştir veya en azından Türkiye sınırları dışında bir yerde yoldadır. Her hâl ve kârda, söz konusu belgelerdeki malın mülkiyeti artık ihracatçıda değildir. Ancak, ihracatçı alacaklı durumdadır ve bu belgeler arasında bulunması gereken, lehine düzenlenmiş bir poliçe veya senet alacağının kanıtıdır. Kurumun satın aldığı ve geri sattığı belge, malın kendisi olmadığına göre, malla ilgili alacağın kanıtıdır. İhracatçının vadeli alacağı bugünden kendisine ödenmiş ve karşılığında bir bedel tahsil edilmiştir. Başka ifadeyle, müşteriye zaman satılmıştır. Bunun finanstaki ismi paranın zaman değeridir ve karşılığında alınan, verilen faizdir, ribadır.

Yabancı ithalatçının ve bazen de ayrıca kefil olan bankanın imzasını taşıyan poliçe veya senet bir finans enstrümanıdır. Bu belge ithalatçı tarafından nakit ödemeye bir alternatif olarak düzenlenir. Yani, dışalımcı malın mülkiyetinin kendisine aktarılması karşılığında, böyle bir borç belgesi düzenlemiştir. Bu senet iki amaca hizmet eder:

a- Sözkonusu dış ticaret işleminden doğan borç-alacak ilişkisini kanıtlar.

b- İhracatçının, vadeyi beklemeden ihracat bedelini bir banka veya mali kurumda iskonto etmek suretiyle nakde kavuşmasını sağlar.

Buradan çıkacak bir sonuç; ÖFK’nın bitmiş (sevk sonrası) ihracatı değil, hazırlık aşamasındaki (sevk öncesi) ihracatı desteklemeye uygun yapıda olduğudur. İhraç edilecek malın bünyesine girecek ham madde ve ara mallar ihracatçıya murabaha yoluyla kazandırılabilir. Veya hazır bir mamûl malın ihracatı söz konusu olduğu hallerde, bu mal yine murabaha yöntemiyle ihracatçıya satılabilir.

Hizmet ve Ürünlerin Fiyatlaması

ÖFK’lar tarafından sunulan hizmet ve ürün fiyatlarının pahalı olduğu, ticarî bankalardan daha yüksek fiyatların müşteriyi zaman zaman hoşnutsuzluğa hatta hayâl kırıklığına uğrattığına şahit oluyoruz. Bazı kimseler yüksek fiyatlamanın bu kuruluşların İslamî özelliğini zedelediğini ve dini bakımdan faizli bankalar mesabesine getirdiğini ileri sürer.

Önce, şunu belirtelim ki; yüksek fiyatlama İslamî bakımdan sağlıklı bir muameleyi faizli muameleye dönüştürmez. Örneğin; ÖFK tarafından verilen bir teminat mektubu şer’en hiçbir mahsur taşımaz. Bu hizmet karşılığı alınan komisyon da doğal olarak helâldir. Komisyon oranının yüksek oluşu teminat mektubu işlemini haram bir muameleye haline getirmez.

Ancak, yüksek komisyon veya ücretle ilgili olarak müşterinin istismar edildiği, güvenin kötüye kullanıldığı ve yapılan hizmete göre alınan karşılığın aşırı olduğu gibi tenkitler yöneltilebilir.

Diğer taraftan, fiyatlamada aşırılık bir ÖFK’nın yüksek maliyetle çalıştığının veya yanlış bir pazarlama politikası yürüttüğünün kısaca bir yönetim zaafı içinde olduğunun göstergesi sayılabilir.

Komisyon ve ücretlerin hangi düzeyde makûl sayılacağını belirleyecek olan piyasa koşulları ve rekabettir. Teorik olarak, rakiplerine göre fazlaca pahalı kalan ÖFK rekabette geri kalır, pazar payı azalır. Bu o kuruluşa piyasanın vereceği cezadır. Teori böyle olmakla beraber, ÖFK ile ticarî bankalar arasında müşteri nezdinde gerçek bir rekabet olduğunu söylemek zordur. Çünkü ÖFK müşterisinin tercihinde rol oynayan motivasyon dinidir. Bu kurumların müşterisi ÖFK’na aslında daha ucuz hizmet almak için gelmez, ihtiyacı olan bankacılık hizmetini alırken İslamiyet’e uymanın huzuru da tercihinde büyük rol oynar.

Dolayısıyla, rekabet ancak ÖFK’nın kendi aralarında olabilir. Bu gerçek karşısında, ÖFK müşterilerine fiyat ve ücret tarifesi uygularken işin bu yönünü nazara alarak kendilerine normal kâr sağlayacak şekilde fiyatlama politikaları yürütmeleri gerekir.
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,131
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Bekir hocam delil delil, karşıma geçmişsin
zekeriya beyaz gibi o yasak bu yasak şuna ah buna vah aman buda yanlış
"eee kardeşim delilin nedir?" derler adama...
kalkmışsın ismail nacar gibi o da bilmiyor buda bilmiyor sende bilmiyorsun ben bilirim.
"Sen haddini bil" derler adama...
Delil hocam delil, varsa delil konuş alim diyelim
yoksa delilin su ki kamil diyelim..

Yok vah vah , yok ah ah , yok hocalar böyle kralını tanımam lafları bunlar sokak ağzı hocam , burda kahvedeki gibi konuşucaksak hodri meydan .
yok birşey öğrenmek ve öğretme meraklısıysak delilini sun seni diliyelim.

Biz nerde yazılı olduğu meçhul Bekir efendiden alıntı eserler istemiyoruz...
( Olaki dersiniz neden edebinizi bozdunuz? Ehli sünnet alimlerine edebini bozana edeple gitmem ... )
Bu alimlerin okuduğu okulun i hatmettiği kitabın öeyrekte birini bitirmeden ahkam kesersen,
"Cin olmadan cin çarpma" derler adama...

Önce; merak etme, neden edebini bozdun demem, çünkü edebsize hesap sorulmaz.

Sen ısrarla BankAsya ve benzerlerinin takiyyeli faiz sisteminin avukatlığını yapacak isen, eline ehliyetini al da gel. Ordan burdan toplama yazılarla burada ahkam kesme.





fıkıh eserlerine bakarsan, "mudaraba" ve "muşaraka" konularını görürsün..
katılım bankalarının temeli de işte bu caiz olan "mudaraba" ve "muşaraka" üzerine kuruludur..
"faiz" sisteminden farklıdır..

çünkü yapılan sözleşmeler farklı türdendir..

Mudaraba ve muşaraka konularında BankAsya'nın ne dahili var?
Bu BankAsya bir şirkettir. Tek iştikal konusu bankacılık, dolayısı ile para alıp satmaktır ve bunu devlet nezdinde taahhüt etmiştir, bankanın sahipleri de bu taahhütnameye imza atmıştır. Bütün muamelatlarını resmen ve fiilien Bankacılık ve BBDK kanunlarına göre yürütmekte ve bu kanunlardan istifade etmekte ve muvaazalarda bu kanunlar ile işlem yapmaktadır.


Faizli bankalarda yapılan sözleşmelerde ,ne kadar faiz alacağın bellidir baştan bu belirlenir ve "zarar" etme ihtimali sözleşmede yoktur, mutlaka faizi alacaksındır..

Halbuki "mudaraba"ya dayalı sözleşmelerin temelinde "kar-zarar ortaklığı" prensibi geçerlidir..

Sözün hak ise, takiyyeci faizciliğin avukatlığını yapmıyor isen buraya BankAsya'nın yukarıda senin dediğin gibi bir sözleşmenin belgesini koyarsın. Ondan sonra bakarız kim Zekeriya Beyaz'a benziyor. Buyur!..

Mesela sen bir iş sahibisin, dükkanların,fabrikaların var..benim de iş yapacak bir durumum yok..ama elimde bir miktar param var..Bu paranın değerlendirilmesini istiyorum, atıl kalmasını istemiyorum..Getiriyorum parayı sana veriyorum "kardeşim şu parayı al, bu parayı sen uygun bir işte çalıştır, kar edersen de ,zarar edersen de kabulümdür.." ..
sen de diyorsun ki "tamam kardeşim, kar edersem , sana kardan bir miktar veririm, zarar edersem de o zararda ortağız"..

sözleşme bu yani..

İşte böyle sözleşmeler "mudaraba"ya giriyor ve katılım bankaları da bu temele göre çalışıyor..

Fakat faizli sistemde bu sözleşme yok..
temelinde;
"Ben sana şu kadar para vereceğim, 1 ay sonra bana yüzde 20 oranında fazlasıyla geri vereceksin" ..
İşte bu faiz oluyor..


Eşek değiliz, bu bilinen meseledir de, BankAsya'nın bu senin dediğin gibi bir yetkisi, prosedürü ve fiiliyatı olmadığını sağır sultan bile biliyor. Ben gidiyorum BankAsya ya ve diyorum ki 300.000 TL param var. Buna aylık ne veriyorsunuz. Diyorlar ki, sizi müdür bey le görüştürelim.(para çok ya...) Müdürle görüşüyoruz. Müdür diyor ki, size bu paraya mukabil yıllık brüt yüzde 8 verebiliriz. Yok, olmaz diyorum, Garanti Bankası 9 veriyor. Peki diyor müdür, bir telefon açıyor ve brüt yıllık yüzde 9 vermeyi kabul ediyor. Hesapla diyorum. Önümüzde ki ay bu gün gelip paranın faizini alacağım, hasaplıyor ve bankacılık kanunları gereği olan kesintileri de düşerek bana rakam veriyor. Bunu bir cüzdana da yazıp, imzalayıp elime veriyor.
Şimdi bu muamelat mı mudaraba? Eşek olup, yuları başkasına takmayalım...


Mudarebe şirketinde, ortakların bir kısmı sermaye verir, bir kısmı da iş yapar. Kâr, önceden sözleşilen oranda paylaşılır. Mesela, (Sermaye verenlere kârın % 45'i, iş yapanlara % 55'i verilir) denmişse ve şirket de o yıl 100 milyar lira kâr etmişse, 45 milyarını sermaye verenler, 55 milyarını da iş yapanlar alır. Sermaye, iş yapanlara emanettir. (Mecelle şerhi)


Kar zarar sistemi üzerine çalışan müesseseleri dinimiz ticari müessese saydığı için helaldir. Para yatırılır ve kar payı olarak verilen kısım da helaldir. Buralardan alınan krediler de caizdir. Devletin bu kuruluşları hukuki olarak koruma altına alması ise daha güzel olmuştur. İnşallah su-i istimalleri ve mağduriyetleri önlemeye vesile olur.

Faizsiz finans kurumları (Prof. Dr. Hayrettin Karaman)

Hah ha ha... Prof.Dr.Hayrettin Karaman... Mesele mudaraba yı anlatmak değil, mudarabayı fiilen yapmak.




Faizsiz Finans Kurumları, Türkiye'nin özel şartları yüzünden daha ziyade murâbaha adı verilen işlemi yapıyor.

Şu anda Türkiye de böyle bir kurum yok, böyle bir kanun da yok. Eski kanunlar lağv olalı yıllar geçti...


Murâbaha teriminin mânâsı "malı peşin fiatla (peşin de olmayabilir) alıp vâde farkı koyarak veresi satmak"tır. Kurum vâde farkı koyarken bazı kriterlerden hareket ediyor; bu kriterler arasında enflasyon var, piyasada dolaşan paranın başka enstrümanlara yatırıldığında muhtemel geliri var ve daha başka hususlar var... Kurum, kendisine para yatıran ortakların (kâra ve zarara katılım hesabı sahiplerinin) beklentilerini karşılamak mecbûriyetindedir. Kâr beklentisi ile para yatıran bir ortak (hesap sahibi) parasının enflasyon farkını; yani enfilasyonun sebep olduğu değer kaybını bile telâfi edemezse, buradan parasını çeker ve kurum işleyemez hale gelir.

Enflasyon farkına faiz değil, helal diyen sizin cemaat hocalarınızdır. Buna helal derlerken de hiç bir sahih içtihadı delil gösteremez ve kendi içtihatlarını ortaya koyarlar, tabii kendileri içtihat sahibi olmadıkları halde...



Değer kaybını karşılamak da yetmez, bunun üzerine bir miktar da reel kâr vermek gerekir. İşte vâde farkı bu gereklere göre ayarlandığı için bir yandan banka faizlerine yakın olmakta, diğer yandan -bazı durumlarda- banka faizi nisbetini de aşmaktadır. Ama yalnızca bu duruma (yani kâr ile faizin miktar olarak birbirine yakın veya farklı olmasına) bakarak işlemin meşrû olmadığını söylemek mümkün değildir. Genel olarak meşrû ticarette ve sanayi kesiminde kâr böyledir; kimi zaman faize eşit olur, kimi zaman da farklı olabilir..

Yalana bak yalana... Yahu hiç olmazsa başkalarının ürettiği bu yalanlara alet olma Seyfullah.

Neden milleti enayi yerine koyuyorsunuz. Bu faiz oranların hepsi Merkez Bankası'nın iki dudağı arasındadır. Ne alakası var senin ettiğin kar ile!?. Siz (yani BankAsya) devletin size verdiği borçlanma faizinin üzerinde bir rakam buldunuz mu, hemen para satar, bunun üzerinde bir faiz oranı yakalayamaz iseniz parayı devlete satarsınız. Git bunları saf vatandaşa anlat, bir de Prof. Hocalarınıza... :)



Ticaret malı bedel karşılığında alıp satmak sûretiyle yapılır. Finans kurumları da -murabaha işleminde- bunu yapıyorlar. Alıp satma iki şekilde oluyor:

a) Kurum kendi adamını gönderiyor, malı teslim aldırıp müşteriye teslim ettiriyor, faturalar da buna uygun olarak (biri ilk bâyî tarafından satış, diğeri kurum tarafından satış olmak üzere iki fatura olarak) kesiliyor.

Vallahi yalan, vallahi böyle bir işlem yapmıyor BankAsya.
Şimdi bu hesaba göre ben araba alacağım. Gittim BankAsya'ya. BankAsya, kendisine para yatıran bir başka mudiden para almış ya, o para ile gidip KoçHolding ten bir araba alıyor, faturasını da BankAsya ya kestiriyor, sonra üzerine bir kar koyup, bana satıyor ve faturasını da BankAsya olarak bana tanzim ediyor. İnsanların gözünün içine bakıp bu kadar rahatlıkla yalan söylenir mi?


b) Kurum kendisinden mal almak isteyen müşteriye (bazı sorulara göre fon kullanmak isteyene) vekâlet veriyor, müşteri kurumun vekili olarak malı -kurum adına- satın alıyor, kuruma fatura kestiriyor, kurum adına malı teslim alıyor, kurumun istediği yere -bu yer kendisinin deposu veya dükkanı da olabilir- naklettiriyor, sonra müşteri sıfatı ile kurumdan o malı satın alıyor, bu sefer de kurum ona fatura kesiyor.


Bu şekilde bir tane fatura koyabilirmisin ortaya... Bu şekilde bir muamelat yetkisi yok ki BankAsya'nın... Takiyye diz boyu...


Bu iki işlem şekil yönünden fıkha (İslâm'a) uygundur. Buna hîle diyebilmek için tarafların maksadına bakmak gerekir; maksat araya bir işlem sokarak faizli kredi vermek/almak ise bu hîle olur, maksat gerçekten bir malı alıp vâde farkı koyarak satmak ise (mal gerçekten alınıyor ve satılıyorsa) buna hîle denemez.

Evet, bu işlemleri sözde yaparak müşterisini rahatlatmaya çalışan ve İslami mevduatı toplamaya çalışan, "faizsiz bankacıyız" diyen herkes bu hilenin banisi ve hamisidir.


Ve ayrıca yazını devamına cevap verme gereği hissetmiyorum çünkü, bu arkadaşımız eski, şu an hükmü olmayan bir sistemin eski kaynaklardan bir yazısını buraya eklemiş çünkü. Yani piyasaları 3-5 yıl geriden takip ediyor galiba.

Kısacası, eğer ona buna çirkin payeler yakıştırıp ahkam keseceksen sevgili Seyfullah, öğren de gel... Her ne kadar edepsizliğe heves etmişsen de, edep, edepsizlikten çok evladır...
 

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden



ÖFK ve Bankalar; faiz sistemi ile çalışır. Faiz; emek verilmeden kazanılmış olan bütün nakit ve mal için geçerlidir.

Akıllarınca, faize isim arayan, en yakın bulduğu anlamı bu faiz ismine yamamaya çalışan insanlar bilsin ki; Kar-Zarar ortaklığı ile çalışmak ticarethaneler için ve belirli şartları kuralları ve ahkamı olan bir ortaklık yapısıdır. Bir finans kurumu veya bankanın, tefeciden hiç bir farkı yoktur. Neden ? Çünkü, para yatıran kişi, yatırdığı paranın nerede kullanılacağını, ne tür işlere kullanılacağını bilmek ile mükelleftir. "Doğrusu mallarınız ve çocuklarınız bir fitne (imtihan)dır. Büyük mükafat ise Allah katındadır." ( Tegabün : 15 )

Bir banka veya finans kurumunda, paranızın nerede kulanıldığı bilgisi verilemez. Veriyoruz diyen de YALAN SÖYLER.

Günümüzde genelev işletmeleri, kumarhaneler, içkili restaurantlar büyük içki firmalarının hepsi şirket statüsünde çalışır ve kredi kullanır. Benim para yatırdığım finans kuruluşu, bu tür yerlere kredi verdiği zaman benim param bu tür yerlerde kullanılmış olur. Dolaylı olarak ben; daha sonra aldığım kar payından (faizden) bu tür yerlerden para kazandığımı bilmeden, üstelik bir de HELAL diyerek afiyet ile yiyeceğim Allah korusun.

Güldürmeyin adamı, güldürmeyin. Faizin her türlüsü haramdır, haramdır ve YİNE HARAMDIR.

Bundan sonra anlatılan her söz; hikayedir.
 

mavigezegen

New member
Katılım
14 Tem 2009
Mesajlar
243
Tepkime puanı
169
Puanları
0
Bugün Bank Asya ve benzerleri faiz almıyoruz da vermiyoruz da diyerek ancak saf, cahil insanları kandırırlar. Bir de kanmış gibi görünenler vardır. Bunlar Bismillah diyip kâr payından ceplerini dolduranlardır. Alan razı veren razıdır. Helali, haramı karıştırmaya ne gerek var! Heşeyin farkındadırlar ama işlerine gelmez farkında olmak. Onlar takiye yapmaya devam ederler, ederler de ancak kendilerini kandırırlar, hesap gününü düşünmeyenler.
 
Son düzenleme:

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
Bir kova süte bir damla necaset bulaşırsa, o bir kova süt necisdir. Müslüman içemez, içirmeye kalkanda hıyanette olduğunu bilmelidir.
 
Üst Alt