Aslolan Kuran-ı Kerim'dir.

mavigezegen

New member
İnsanların ihdas ettikleri ve kendiliklerinden ortaya koydukları şey, onları hidayete ulaştırmaz. Aslolan, Kuran-ı Kerim'in getirdiği ve Hz.Peygamber'in (A.S.) davet ettiği, insanlar arasında tefrika ortaya çıktığı devreye kadar Hz.Peygamber'in (A.S.) ashabının yapmakla devam edegeldikleri şeylerdir. Bundan başkası ile amel edenler bidatçı ve kendiliklerinden ihdas edicilerdir.

İmam-ı Azam Ebu Hanife (El-Vassiye, 78)
 
Zaten bütün çabalar o yolu bulabilmek yada şaşırmadan devam edebilmek...
 
yahudilerin 400 senelik proceleri bunlar acaba yahudilere o projeyi yaptıran kim iblis lane değilmi.tamamda arkadaş ümmet ne zmn birleşir ve tefrika yani ayrılık biterse o zmn kurtulduğumuz gün olur inş.ama arkadaş şunu anlamıyom bazı insanlar diyorki bizim burda örneğin hatayda karşılaşırız rabbim tavaffuk eder halleşriz kim olursa olsun.bazen bir kelime söyler adeta başımdan aşağı kaynar su dökülür.adamlar ümmet birleşsin diye hayal kurarlar ama icraata gelince yok işim var.benim tanıdğım bir kaç kişi var adamlar gece sovuğunda dışardalar.bunlar evinde eşiyle beraber yahut bekarlarıda var evinde ailesiyle beraber sıcak sobanındibinde çay içip tv seyretmeyide bilirler ama onlar bu gece sovuğunda allahın dini için çalışyolar.onlar diyorki bu ümmet kurtulmadıkça bizde kurtulmuş değiliz .ama arkadaş kardeşlerimizde bir icraat var ölseler dahi onları sorumlu tutmaz allah çünkü icraata geçmişler ya icraat a geçmeyenler bu bahsettiklerim icraata geçmeyenler kimler bilirmisiniz ilmi olupta ilmiyle amel etmeyen kimseler .kardeşim sünnette sarılmadan kurana ulaşılmaz .sünnetse kuranın yaşamının ta kendisidir.insanlar hadis beyenmez olmuş sünnet beyenmez olomuş.allah allah ne alim olmuşlar yahu.allah bizi affetsin.kendini düşünüpte ben bilirim diyeninsanlarıda rabbim düzeltsin allah bizide allah ve resulundan ayırmasın.hakkınızı helal edin.tefrikaya sebeb olanlar emin olunki ben bilirim diyenler.
 
...Bundan başkası ile amel edenler bidatçı ve kendiliklerinden ihdas edicilerdir.


Bundan başkası derken neleri kasd ettiniz ? Kur'an ve sünnet miheng elbette. Fakat ne Kur'an da ne sünnette tesbihi göremezsiniz. Tesbihat vardır sünnette fakat ipe dizili başında imamesi ile toplam 101 adet boncuk, top, taş vs. dizili bir tesbih ne sünnette ne Kur'an da yoktur ve bidattir. Buda dahilmi sonradan ihdas edilenlere ? Bunu kullananlar da bidatçi midir ?

Bizimle paylaşırsanız bu vesile ile öğrenmiş oluruz.
 
Bundan başkası derken neleri kasd ettiniz ? Kur'an ve sünnet miheng elbette. Fakat ne Kur'an da ne sünnette tesbihi göremezsiniz. Tesbihat vardır sünnette fakat ipe dizili başında imamesi ile toplam 101 adet boncuk, top, taş vs. dizili bir tesbih ne sünnette ne Kur'an da yoktur ve bidattir. Buda dahilmi sonradan ihdas edilenlere ? Bunu kullananlar da bidatçi midir ?

Bizimle paylaşırsanız bu vesile ile öğrenmiş oluruz.


Yazının kaynağı İmam-ı Azam'dır. Neleri kastetmiştir. Konu konu, olay olay bilmemiz zor. Ancak Kuran ve Sünnet ışığında neler olduğunu tahmin etmeye çalışabiliriz. En doğru olanı elbette Hüküm Sahibi bilir.

Kuran ve Peygamberimizin (A.S.) yapmakla devam edegeldiği şeyler dışındakiler elbette bidattir. Tesbih dediniz, ipe dizilmiş boncuklarla, belli sözleri, belli bir sayı ile söyleyip tekrarlamak ne Kuran'da ne de Sünnet'te vardır.
Allah'ı anmayı, O'nun ismini yüceltmeyi belli kalıplara sokup, sıradan, rutin ve amacına aykırı bir şekle sokmanın bizim dinimizde yeri yok.
Dilin söylediğini, kalbe söyletemedikten sonra bir anlamı yok.

Mümin olan, Allah'ın anmak demenin ipe dizilmiş bocuklarla 33'er kere belli kelimeleri tekrar etmek olmadığını bilir.

Mümin olan, tevhid akidesini sözüyle, anlamıyla her yönü ile hayatının içine alması gerektiğini bilir.

Burada önemli olan aslında Kuran ve Sünnet'i iyi idrak etmemizdir.
Sünnet, yol demektir. Sünnetüllah, Allah'ın yolu demektir. Yol Allah'ın yoludur.
Allah'ın yolu ise Kuran'dır. Kuran'ın bütünü ile insan ve toplum hayatının her safhasını kapsaması ise Allah'ın gösterdiği yoldur, sünnettir. Bu sünneti eksiksiz ve dosdoğru hayatına alan ise Hz.Peygamber (A.S.)dır. Peygamberimizin (A.S.) hayatı sünnettir, O'nun herhali, her davranışı, her sözü sünnettir, o sünnet ise Allah'ın sünnetinden başka bir sünnet değildir, yani Kuran'dan başka birşey değildir.

Kuran ve Sünnet birbirinden ayrı değil aynıdır. Bunu idrak edebildik mi, o zaman aslında doğru ile yanlışı da ayırmak çok daha kolay olacaktır.

Selam ile,
 
s.a kardeşlerim
her sünnet bir bidaatı kaldırır yine bidaatlerin çoğalmasında sebeb ve suçlu olanlar bizleriz.lakin allah ve resuluna en yakın olanlar allah dostlarıdır.hiç olmassa onların yaşantılarına bakalım yahutta fıkıh alimlerinin iştihadlerını araştıralım.allah daha iyi bilir peygamberimizin sünneti nden biri farz namazından sonra tesbihatını yapar yani(subhanallah,elhamdulillahve allahuekber tesbihatını çeker)ve dua ederdi ve bizlere tavsiye ediyor.ama camilere baktığımızda tesbihat ve dua en son buna bakarsan buda bir bidaattır.eyer ki sen bir bidaatın ortadan kalkmasını istiyosan inş sünnete sarılalım.ama şunu unutma bizim üstümüzdede bidaatler var.resulallahsız her attığımız dahi bidaat değilmi.onun için bu yollar hemen aşılmaz yavaş ve sabır ile.allah tan biz düzelmeyi ve kuran ve sünnete sımsıkı sarılmayı isteyelim.çünkü bu hurafe ve bidaatlerin ve fohşiyatın içinden ancak bizi allah doğruya ulaştırır.herkes kuran ve sünnet diyor.emin olunki sünneti yaşayamadan ve araştırmadan üstünde uygulamaya geçmediğin zmn hayla sen sünnetin ne olduğunu bilmiş değilsin.biz ilk önce temeline bakalım bir insanın insanlar temeline bakmadan tuğla koymaya çalışyor insana.o insanın temeli iman ve salih amellerdir.temeli olmayan bir insana sen bundan bahsedersen onun kafasını karıştırmaktan başka bişey yapmayız.inş iman üzerine konular bizim için bir tazeleme ve belki yeni gelen kardeşlerimiz içinde bir hidayet kapısı olur nerden bilebilirsinki.biz allahtan hayırlısını isteyelim kardeşlerim.unutmayınki resulallahın sünnetini üstümüzde uygulamadan bidaatların ne olduğunu ve sünnetin ne olduğunu idrak edemeyiz.s.a hakkınızı helal edin ilk kendi nefsime.
 
Mavi Gezegen kardeşim, bir şey için "bizim dinimizde yoktur" demek başkadır. Bir şey için "benim inancımda yoktur" demek başkadır.

İkincisine itiraz edilmez. Lakin, birincisine itiraz ederiz.

Sen hangi hakla İslam dininde şu vardır, bu yoktur diyorsun? Bir şeyi bilmemek olmadığına ne zaman delil oldu? (Bu cümle mecburiyettir. Kızma)

Kardeşim, Allah Kur'an'da isimleri ile dua etmemizi buyuruyor. Hem duamız olmasa ehemmiyetimiz olmadığı söyleniyor. Demek dua Allah'ın isimleri ile olacak ve ısrarla devam edilecek. Taki emir yerine gelmiş olsun.

Sayısal olarak zikire gelirsek.

Eşyayı ve Mahlukatı yaratan Alah'tır. Kanun koyucuda odur. Bir şey iyi olduğu için emredilmiş değildir. Veyahut bir şey kötü olduğu için yasaklanmış değildir. Bir şeyin iyi veya kötü olmasını Allah dilemiştir. İçki Allah istediği için kötüdür. Namaz Allah istediği için iyidir. Namaz Allah'ın istediği gibi kılınacaktır. Dua da Allah'ın istediği gibi edilecektir.

Eğer Allah 4444 Selat-ı Tefriciyeyi makbul buyurmuşsa makbuldur. O işte bir mantık veya aklı görememek kaideyi değiştirmez. Her şey akıl ve mantık ile çözülemez.

Faraza meseleyi akıl çözsün: 1400 küsur senedir her asıra milyonlar ehl-i hakikat, salih sadık, alim, veli ; şahit zat sayısal zikri yapmış ve öğretmiş. Sen o milyonlar sadık ve salih; alim ve veli zata bakmayarak nefsin ve bir kaç kerameti kendinden nakil olmuş kişilerin "sayısal zikir yoktur" demelerine bakarak "bu İslam'da yoktur" dersen hangi akıldır. Milyonlar sadık ve salih şahit zat Amerika vardır demesine inanmayıp , bir kaç kişinin "ben amerikayı görmedim, yoktur" demesine inanman mantıklımıdır.

Keza, sayısal zikir için Peygamberimizin rivayetleri de vardır. Bunlar sahih hadis kitablarında mevcuttur. Şimdi sen demek istiyorsun ki o sahih hadisler sahih değildir. Yine deriz: Milyonlar sadık , alim ve veli zat o hadis kitaplarına sahih demiş, bir kaç nefsine mağlup ve su-i ulemanın sözlerine bakıp sahih değildir demek hangi akılladır. Yüzlerce senedir İslam o hadis kitabları üzerinde kaimdir. Şimdi kalkıp o kitaplar sahih değildi desen yüzlerce senedir her asırda İslamiyetin sükut ettiğini söylemektir. İslamiyetin sadece tek asıra şamil olduğunu iddia etmektir.
Madem Peygamberimiz ayetin emri ile Kur'anın mübeyyinidir. Yani, açıklayıcısıdır. Hadisleri de Kur'an tefsiridir. O zaman "Kur'ânı koruyacak olan Allah'tır" ayeti hükmünce Kuranın manasını ve en büyük tefsirini de koruyacak olan Allah'tır.

Şimdi sen söyle: eğer sahih hadis kitabları sahih değilse Allah Kur'anı koruyamamış demek olamaz mı? (haşa)
 
s allah daha iyi bilir peygamberimizin sünneti nden biri farz namazından sonra tesbihatını yapar yani(subhanallah,elhamdulillahve allahuekber tesbihatını çeker)ve dua ederdi ve bizlere tavsiye ediyor.ama camilere baktığımızda tesbihat ve dua en son buna bakarsan buda bir bidaattır.

Muhacir kardeşim bazılarına göre farzdan sonra sünnet namazı varsa hiç bir dua okunmaz. Tesbihat yapılmaz.
Bazılarına göre farzdan sonra Selaten Tuncina okumak icab ediyor.
Bazılarına göre(şimdi öğrenmiş bulundum) farz namazından sonra tesbihat icab ediyor.

Hepsi doğrudur. Zira, hepsi içtihaddır. Müçtehid müçtehidin içtihadına uymak mecburiyetinde değildir. Bir müçtehidin içtihadına eğer ulema itiraz etmemişse veyahut sukut etmişse veyahut red etmemişse veyahut kabul etmişse itiraz edilmez. Bidat denmez.
 
Bidat, sonradan ihdas edilen hükümlerdir. Yani, Kur'an'da , hadiste, içtihadda, tefsir ve tevilde, manada hiç bir hak işaret olmadığı halde bir meselede kendi aklı ve nefsi ile hüküm vermektir.

Bir şeyi Kur'an'da görememişsek Hadise bakılır. Hadiste göremediysek cumhur-u ulemanın kabul ettiği alimlerin ve müçtehidlerin içtihadına bakılır. Tefsir ve tevillere bakılır. Mana dahi mühimdir.

Mesela, "temizlik imanın yarısıdır" hadistir. "Temizlik imandandır" sözü tevil veyahut içtihaddır. "Temizlik imanın yarısıdır" hadisinin bir tevilidir. Hal böyle olunca birisi "Temizlik imandandır" sözüne hadis derse bidata girmiş olmaz.

Yada "Mehdi Şam'dan çıkar", "Mehdi Medineden çıkar" ikiside hadis olarak kabul edilmiş. Oysa "Mehdi merkez-i İslamiye'den çıkar" sözü hadistir. Ancak ilk iki söz hadisin tevili olduğundan , yani merkez-i İslamiye hep Medine veya hep Şam olacak sanıldığından öyle tevil edilmiş. Hadis gibi itibar görmüş. Mehdiyi Şam'da bekleyene bidata girdin denmez.
 
Son düzenleme:
Alıntı yaptığın yerde şart kipi kullandığma göre delil getirmek mecburiyetim yoktur. "4444 Selat-ı Tefriciye'yi makbul buyurmuşsa" demişim. "makbul buyurmuş" dememişim"

Yani delilim yoktur diyorsunuz ,İslam dini nettir zaruriyet durumları ve mazeret hariç -se -sa ile hareket edilmez.
 
Yadi azim günahtan biri "bidatlara taraftar olmak" denmiş. Bidat işlemek denmemiş. Çok ince bir mana vardır. Dikkat ediniz! Zira, bir hükmün bidat olup olmadığına ancak cumhur-u ulema karar verir. Bizim gibi avam olanlar bilgi sahibi olmadıkça "bidat" hükmü veremez.

Mesela, Türkçe ibadet ve Türkçe Ezan bidattır, denmiş. Cebren okutulsa o bidatı işleyen mesul olmaz. Ancak, Türkçe Ezana taraftar olmak, güzel demek yedi büyük günahtan en büyüğüne dahil olmaktır.
 
Yani delilim yoktur diyorsunuz ,İslam dini nettir zaruriyet durumları ve mazeret hariç -se -sa ile hareket edilmez.

Kardeşim, ben bir meselenin özünü anlatıyorum. O meselede meşhur bir örneği verdim , şart kipi kullandım taki konu dağılmasın. Asıl mecradan uzaklaşma olmasın.

Asıl konu Tefriciyenin hak olup olmadığı değil kardeşim.
 
Kardeşim, ben bir meselenin özünü anlatıyorum. O meselede meşhur bir örneği verdim , şart kipi kullandım taki konu dağılmasın. Asıl mecradan uzaklaşma olmasın.

Asıl konu Tefriciyenin hak olup olmadığı değil kardeşim.

kardeşim senin maalesef örnekleme den yana bir sıkıntın var :

Mesela, "temizlik imandandır" hadistir. "Temizlik imanın yarısıdır" sözü tevil veyahut içtihaddır. "Temizlik imandandır" hadisinin bir tevilidir. Hal böyle olunca birisi "Temizlik imanın yarısıdır" sözüne hadis derse bidata girmiş olmaz.

Bize İshâk b. Mansur rivayet etti. (Dedi ki): Bize Hab-baıı b. Hilâl rivayet etti. (Dedi ki): Bize Ebân rivayet etti. (De­di ki): Bize Yahya rivayet etti, ona da Zeyd rivayet etmiş, ona da Ebu Sellâm , Ebu Malik-i Eşârî'den naklen rivayet etmiş; Ebu Ma­lik şöyle demiş! Resulullâh :
«Temizlik îmanın yarısıdır. Elhamdülillah mizanı doldurur. Sübhanal-lâh ve elhamdülillah göklerle yer arasını doldururlar. (Yahut doldurur.) Namaz bir nurdur. Sadaka bir burhandır. Sabır bir ziyadır. Kur'an da se­nin ya lehine, ya aleyhine bir hüccettir. Bütün insanlar sabahleyin kalkar­lar, kimisi nefsini satar, kimisi de onu ya azad eder, yahut helak!..» buyurdular. (Müslim Tahare-1)
 
Esas olarak şunu söylemek de lazım: Sayısal zikirlerde sayı şart değildir. Ümittir. Kurtubi 4444 sayısını kabul ümidi olarak görmüş. Kabul şartı olarak dillendirmemiş. 41 Yasin, 33'er tesbih ve hekaza hep böyledir.

Selat-ı Tefriciye Peygamberimize bir selat ve selamdır. Selat ve selamda makbul dua ve ibadetlerdendir. Her gün bir kaç kez okunabildiği gibi 4444 kez de okunabilir.

Selat-ı Tefriciye hadis kitaplarında bulunmamaktadır. Bazı ulemaların Peygamberimize duyduğu sevginin tezahürüdür.

Elhasıl, 1400 senedir sayılsal zikir İslam'ın güzel adetlerinden olmuştur. Bunları şart olarak görmek bidat, ümit olarak görmek ise güzeldir.
 
kardeşim senin maalesef örnekleme den yana bir sıkıntın var :



Bize İshâk b. Mansur rivayet etti. (Dedi ki): Bize Hab-baıı b. Hilâl rivayet etti. (Dedi ki): Bize Ebân rivayet etti. (De*di ki): Bize Yahya rivayet etti, ona da Zeyd rivayet etmiş, ona da Ebu Sellâm , Ebu Malik-i Eşârî'den naklen rivayet etmiş; Ebu Ma*lik şöyle demiş! Resulullâh :
«Temizlik îmanın yarısıdır. Elhamdülillah mizanı doldurur. Sübhanal-lâh ve elhamdülillah göklerle yer arasını doldururlar. (Yahut doldurur.) Namaz bir nurdur. Sadaka bir burhandır. Sabır bir ziyadır. Kur'an da se*nin ya lehine, ya aleyhine bir hüccettir. Bütün insanlar sabahleyin kalkar*lar, kimisi nefsini satar, kimisi de onu ya azad eder, yahut helak!..» buyurdular. (Müslim Tahare-1)

Ah ters yazmış olabilirim. Haklısın. Allah razı olsun.
 
Esas olarak şunu söylemek de lazım: Sayısal zikirlerde sayı şart değildir. Ümittir. Kurtubi 4444 sayısını kabul ümidi olarak görmüş. Kabul şartı olarak dillendirmemiş. 41 Yasin, 33'er tesbih ve hekaza hep böyledir

burada 33 er kez yapılan tesbihatı ayıralım;

Birgün, başta Ebû Zer (ra) olmak üzere Muhacirlerin fakir olanları Peygamberimize gelerek şöyle dediler:

“Yâ Resulallah, varlık sahipleri yüksek dereceleri ve dâimi nimetleri alıp gittiler Çünkü onlar da bizim gibi namaz kılıyor, bizim gibi oruç tutuyor Onlar sadaka veriyor, biz veremiyoruz Onlar köle âzat ediyor, biz edemiyoruz”

Sahabîlerini dinleyen Peygamberimiz, onların gönlünü şu müjdesiyle aldı:

“Ben size bir şey öğreteyim mi? Onunla, sizi geçenlere yetişir, sizden sonrakileri de geçersiniz Hem hiçbir kimse sizden daha faziletli olamaz Meğer ki, sizin yaptığınız gibi yapmış olsunlar Meğer ki, sizin yaptığınız gibi yapmış olsunlar Her namazdan sonra otuz üç kere ‘Sübhanallah’, otuz üç kere ‘Elhamdülillah’, otuz üç kere ‘Allahü Ekber’ derseniz, tamamı 99 eder Yüzün tamamında da, ‘Lâilaheillallahü vahdehu lâ şerika leh, lehül mülkü ve lehüm hamdü ve hüve alâ külli şeyin kadîr’ derseniz, günahlarınız denizin köpüğü kadar da olsa, affolunur.” (Müslim, Mesacid:146; Ebû Dâvud, Vitir:2)

Selat-ı Tefriciye Peygamberimize bir selat ve selamdır. Selat ve selamda makbul dua ve ibadetlerdendir.

Bu ifadeniz gayet yerinde olmuş tekrardan kendi yazımda da nakletmek istedim.

 
Bidat, sonradan ihdas edilen hükümlerdir. Yani, Kur'an'da , hadiste, içtihadda, tefsir ve tevilde, manada hiç bir hak işaret olmadığı halde bir meselede kendi aklı ve nefsi ile hüküm vermektir.

Müctehidler kimin aklı ve nefsi ile hüküm vermişler peki?
Kendi aklı ve nefsi ile derseniz, o zaman onlar da bidat olmuş olur sizin deyişinizle.
 
Geri
Üst
AdBlock Detected

We get it, advertisements are annoying!

Sure, ad-blocking software does a great job at blocking ads, but it also blocks useful features of our website. For the best site experience please disable your AdBlocker.

I've Disabled AdBlock    No Thanks