İnsan yokken Allah onu topraktan var etti. İlk insandan eşini yarattı. İkisinden de bütün insanların yaratılacağı muazzam sistemi yarattı. İlk insanı dünyaya gönderdi. Onunla beraber, neden yaratıldığını ve neden dünyaya gönderildiğini belirten bilgiyi de ona verdi. İlk insanı da, ilk insanın kıyamete kadar gelecek neslini de başıbos bırakmadı. Peygamberler, o peygamberlerle beraber kitaplar gönderdi. Peygamberlerini de insanların arasından seçip gönderdi ki,
kimsenin onları taklit etme, peşinden gitmede zorlandığına dair mazereti olmasın. Güzeli ve çirkini tanıttı. İyiyi kötüyü gösterdi. Hayrı, şerri anlayacak akıl verdi. Düşünenler için düşünce ufukları açtı. Dağlarda, derelerde bakanların görebileceği şeyler üretti. Hayvandan ağaca, taşa, canlı, cansız mahlûkata
O’nu
gösteren işaretler koydu. Kör gözün bile görebileceği meşaleler yaktı. Fıtratımıza O’nu arama ve bulma kabiliyeti koydu. O’na giden yolları kolaylaştırdı. İbadetleri zor şeyler yapmadı. Kimseye kaldıramayacağı yükü
yüklemedi. Yasakladığı şeyleri, yine insanın menfaati öyledir diye yasakladı. O’nun hiçbir işi ‘iş olsun’ diye değildir. Her işinde bir hikmet vardır. O hikmeti anlasak da anlamasak da hikmetler arasında bir hikmetin üzerinde durmuş
oluruz sürekli. Gönderdiği peygamberleri aracılığıyla, hiçbir şeyi boşuna yaratmadığını, bunca büyük kâinat düzenini bir maksat için kurduğunu bildirdi. O
maksadı, ‘O’na kulluk edilmesi’ olarak duyurdu. Ağaçlardan böceklere kadar her şey O’nu tesbih etsin istedi. Ağaçlar, böcekler, kuşlar o maksada uydu. Dağlar ve yer boyun eğdi. Emrin azameti önünde titredi.
İnsana gelince, kâinattaki her şey onun hizmetine sunuldu. Ondan da Allah’a kulluk etmesi istendi. Kulluğunun sınırları gösterildi. İmanla girilen bir dairede son nefesine kadar bu kulluğun şuuru ile yaşaması istendi. Rabbini bilen, insanlığına sahip olan, dostunu düşmanını tanıyan
bir kimlikle ayakta kalması tembihlendi.
kimsenin onları taklit etme, peşinden gitmede zorlandığına dair mazereti olmasın. Güzeli ve çirkini tanıttı. İyiyi kötüyü gösterdi. Hayrı, şerri anlayacak akıl verdi. Düşünenler için düşünce ufukları açtı. Dağlarda, derelerde bakanların görebileceği şeyler üretti. Hayvandan ağaca, taşa, canlı, cansız mahlûkata
O’nu
gösteren işaretler koydu. Kör gözün bile görebileceği meşaleler yaktı. Fıtratımıza O’nu arama ve bulma kabiliyeti koydu. O’na giden yolları kolaylaştırdı. İbadetleri zor şeyler yapmadı. Kimseye kaldıramayacağı yükü
yüklemedi. Yasakladığı şeyleri, yine insanın menfaati öyledir diye yasakladı. O’nun hiçbir işi ‘iş olsun’ diye değildir. Her işinde bir hikmet vardır. O hikmeti anlasak da anlamasak da hikmetler arasında bir hikmetin üzerinde durmuş
oluruz sürekli. Gönderdiği peygamberleri aracılığıyla, hiçbir şeyi boşuna yaratmadığını, bunca büyük kâinat düzenini bir maksat için kurduğunu bildirdi. O
maksadı, ‘O’na kulluk edilmesi’ olarak duyurdu. Ağaçlardan böceklere kadar her şey O’nu tesbih etsin istedi. Ağaçlar, böcekler, kuşlar o maksada uydu. Dağlar ve yer boyun eğdi. Emrin azameti önünde titredi.
İnsana gelince, kâinattaki her şey onun hizmetine sunuldu. Ondan da Allah’a kulluk etmesi istendi. Kulluğunun sınırları gösterildi. İmanla girilen bir dairede son nefesine kadar bu kulluğun şuuru ile yaşaması istendi. Rabbini bilen, insanlığına sahip olan, dostunu düşmanını tanıyan
bir kimlikle ayakta kalması tembihlendi.