Allah c.c kimseye zulmetmiyor...

hilal

New member
İnsan yokken Allah onu topraktan var etti. İlk insandan eşini yarattı. İkisinden de bütün insanların yaratılacağı muazzam sistemi yarattı. İlk insanı dünyaya gönderdi. Onunla beraber, neden yaratıldığını ve neden dünyaya gönderildiğini belirten bilgiyi de ona verdi. İlk insanı da, ilk insanın kıyamete kadar gelecek neslini de başıbos bırakmadı. Peygamberler, o peygamberlerle beraber kitaplar gönderdi. Peygamberlerini de insanların arasından seçip gönderdi ki,
kimsenin onları taklit etme, peşinden gitmede zorlandığına dair mazereti olmasın. Güzeli ve çirkini tanıttı. İyiyi kötüyü gösterdi. Hayrı, şerri anlayacak akıl verdi. Düşünenler için düşünce ufukları açtı. Dağlarda, derelerde bakanların görebileceği şeyler üretti. Hayvandan ağaca, taşa, canlı, cansız mahlûkata

O’nu
gösteren işaretler koydu. Kör gözün bile görebileceği meşaleler yaktı. Fıtratımıza O’nu arama ve bulma kabiliyeti koydu. O’na giden yolları kolaylaştırdı. İbadetleri zor şeyler yapmadı. Kimseye kaldıramayacağı yükü
yüklemedi. Yasakladığı şeyleri, yine insanın menfaati öyledir diye yasakladı. O’nun hiçbir işi ‘iş olsun’ diye değildir. Her işinde bir hikmet vardır. O hikmeti anlasak da anlamasak da hikmetler arasında bir hikmetin üzerinde durmuş
oluruz sürekli. Gönderdiği peygamberleri aracılığıyla, hiçbir şeyi boşuna yaratmadığını, bunca büyük kâinat düzenini bir maksat için kurduğunu bildirdi. O
maksadı, ‘O’na kulluk edilmesi’ olarak duyurdu. Ağaçlardan böceklere kadar her şey O’nu tesbih etsin istedi. Ağaçlar, böcekler, kuşlar o maksada uydu. Dağlar ve yer boyun eğdi. Emrin azameti önünde titredi.

İnsana gelince, kâinattaki her şey onun hizmetine sunuldu. Ondan da Allah’a kulluk etmesi istendi. Kulluğunun sınırları gösterildi. İmanla girilen bir dairede son nefesine kadar bu kulluğun şuuru ile yaşaması istendi. Rabbini bilen, insanlığına sahip olan, dostunu düşmanını tanıyan
bir kimlikle ayakta kalması tembihlendi.
 
İnsan, kulluk için gönderilirken yalnız değildi. Yine onun gibi bir mahlûk olan İblis’le beraber yaşamak ve onun suyuna gitmemek üzere önüne şartlar kondu. Ne zaman bir nefes alacak olsa onu burnunun dibinde buldu insan. Kendisine bir hayat plânı çizen Rabbi, insana İblis’i de karşı güç olarak gönderdiği ve bunu peygamberleri aracılığıyla kendisine bildirdiği için insanın itiraz edebileceği bir alan yoktu.

İnsana iki yol gösterildi: Hak ve batıl. Ya itaat ya da isyan. Birini tercih edecek ve o yolda devam edecek. Ortada durma hakkı verilmedi ona. Duruma göre seçme hakkı da yoktur. İki yoldan biri tutulacak, herkes tutuğu yolun bedeline razı olacaktı. Hangi yol tutulursa onun akıbetine de katlanacaktı. Hakkı tutan ve o yolda devam eden Hak yolun ucu olan cennete; Batıl yolu tutup, o yolda devam eden de o yolun akıbeti olan cehenneme gidecektir. Dolayısıyla cennet ve cehennem, insanın tuttuğu yolun akıbetinden başkası değildir. İkisi de emeklerin veya ihmallerin sonucudur. Bükülen boyunların veya dik kafaların
hak ettiğidir. Cennet ve cehennem boşuna değildir. Büyük bir sorumlulukla dünyaya gönderilenlere karşılık olarak hazırlandıkları için tam bir adalet yeridirler.

Ancak, yol hangisi olursa olsun önemli bir kural var bu yollara girenler için:
Yol bitmeden o yolun sonunun teminatı yoktur. İmtihan için gönderildiği
bu âlemden ayrılırken nasıl ayrıldığına bakılacak ve herkes için o ayrılış haline göre karar verilecektir. Bu kural da son basamağa kadar sebat etmeyi
ve gevşememeyi gerektirmektedir. Öbür tarafta kalanlar açısından da son ana kadar dönüş hakkının kıymetini bilmeyi doğurmaktadır.

Allah’ın kimseye zulmettiği yoktur. Ezelden konmuş kanununu tatbik ediyor:
Gönderiliş maksadına uyanların karşılığı olarak cenneti, neden gönderildiğini bilmek istemeyenlerin karşılığı olarak da cehennemi hazırladı. İkisini de ebedi kıldı. Cennette her şeyin, daha iyisi olmayan en iyisini, cehennemde de ondan daha kötüsü olmayacak bir azabı hazırladı. Azabından ürkmek kadar tabii bir şey olmadığı gibi, cennetinin nimetlerini hayal etmek kadar da bir tabiilik yoktur. Allah, bir ayette ateşini tanıttıysa, öbür ayetinde de cennetini tanıttı. Çünkü O, iki yolu ve iki sonu gösteriyor kullarına.
Cehenneminden korkumuz kadar, cennetine olan umudumuz vardır. Azabı ürküttüğü kadar rahmeti kuşatır. Korkup yılmak, umutlanıp gevşemek yerine, korku ile umut arasında, gayretlerimizle desteklediğimiz bir noktada bekleriz. Cehenneme girmemek için, cenneti de kaçırmamak için yoğunlaşırız. Kuru bir korku ve hayalî bir umut sahibi değiliz. Ciddi bir sekilde cehennemden korkuyor, büyük bir umutla cennete koşuyoruz.
 
Geri
Üst
AdBlock Detected

We get it, advertisements are annoying!

Sure, ad-blocking software does a great job at blocking ads, but it also blocks useful features of our website. For the best site experience please disable your AdBlocker.

I've Disabled AdBlock    No Thanks