Acelecilik ve umursamazlık uğursuz bir huydur ki bu yüzden nice fırsatların kaçırılmasına ve nice günahların kazanılmasına sebep olur. Bundan da dört âfet meydana gelir.
1 - Abidler, fazla ibadet yapıp daha üstün manevî makamlara yükselmeği dilerler. Fakat acele edip ibadetlerini vaktinden evvel yaptıkları için bu dileklerine nail olmazlar. Bazan acele ettikleri için ibaderi bütün şartlariyle haklarına riayet ederek yapamadıklarından bekledikleri tesiri göremezler. Bu durumda ümitsizliğe, ye'se düşer, amellerinde gevşeme başlar ve bu yüzden ibadet sevabından da mahrum kalırlar.
Bazan da ibadetlerinde fazlaya kaçar, kendilerini çok yorarlar. Halbuki dileklerin gerçekleşmesi ve istenen mertebelere ulaşılması, ifrat ve tefrika kaçmadan ortalama hareketle olur. Çünkü ifratta tafritte gayeden uzaklaştırır. Nitekim bir hadis-i şerifinde Hz. Peygamber (S.A.V.) şöyle buyuruyor: "Bizim dinimiz metin, sağlam ve mutedil bir yoldur. Bu yola nfk ile girin ve acele etmeden yürüyün ifrat ve tefritten sakının."
Koşarak giden merkep yolda kalır, konaklarını geçip gayesine varamaz. Meşhur sözdür: Erişir men-zil-i maksuduna aheste giden. Tiz neftar olanın payına damen dolaşır.
2 - Cenab-ı Haktan, bir dileğinin yerine getirilmesini istiyen aceleci kişi dua eder ve gayesine çabuk varması" duasını sıklaştırır. Fakat ümid ettiği zamanda dileğinin gerçekleşmediğini görünce dua etmeği terkeder ve böylece dileğinin yerine gelmesini önler.
3 - Aceleci insan, kendisini inciten bir kimseye beddua eder ve öfkesi geçinceye kadar devam eder. Bu bedduasından ötürü o mü'min de zarar görür. Fakat kendisi de sabretme sevabından mahrum kalır. Bazan bu bedduasını haddinden fazla yapar. O zaman da günaha girer. Nitekim Cenab-ı Hak Kur'an-ı Keriminde (İsra S.A. 11) "tnsan hayra dua ediyormuş gibi, şerre de dua eder. Çok acelecidir bu insan" buyuruyor.
4 - İbadetin, yalvarış ve takvanın aslı her şeyde dikkatli ve düşünceli hareket etmeği itiyat edinmektir. Yemekte, içmekte, giyinmekte hülasa bütün işlerinde te'enniyle ve düşünerek hareket etmiyen aceleci kişi, her zaman hataya"düşebilir. Hatta, yiyecek, giyecek ve içeceklerinde ve bütün işlerinde şüpheye düşmek ve haram işlemekten kendini kurtaramaz Böyle olgunların da tâat ve ibadetlerinde hayır yoktur. Çünkü ibadetin sermayesi ve saadetin gayesi takvadır.
Bir huy ki sahibini hayırdan ve dileğine varmaktan alıkor. Mü'minlere zarar verir. Ondan yani acelecilik hastalığından kurtulmak için gereken tedaviyi yapmak lazımdır. Bu illetinde en müessir ilacı takva, te'enniyle ve düşünerek hareket etme alışkanlığını kazanmaktır.
1 - Abidler, fazla ibadet yapıp daha üstün manevî makamlara yükselmeği dilerler. Fakat acele edip ibadetlerini vaktinden evvel yaptıkları için bu dileklerine nail olmazlar. Bazan acele ettikleri için ibaderi bütün şartlariyle haklarına riayet ederek yapamadıklarından bekledikleri tesiri göremezler. Bu durumda ümitsizliğe, ye'se düşer, amellerinde gevşeme başlar ve bu yüzden ibadet sevabından da mahrum kalırlar.
Bazan da ibadetlerinde fazlaya kaçar, kendilerini çok yorarlar. Halbuki dileklerin gerçekleşmesi ve istenen mertebelere ulaşılması, ifrat ve tefrika kaçmadan ortalama hareketle olur. Çünkü ifratta tafritte gayeden uzaklaştırır. Nitekim bir hadis-i şerifinde Hz. Peygamber (S.A.V.) şöyle buyuruyor: "Bizim dinimiz metin, sağlam ve mutedil bir yoldur. Bu yola nfk ile girin ve acele etmeden yürüyün ifrat ve tefritten sakının."
Koşarak giden merkep yolda kalır, konaklarını geçip gayesine varamaz. Meşhur sözdür: Erişir men-zil-i maksuduna aheste giden. Tiz neftar olanın payına damen dolaşır.
2 - Cenab-ı Haktan, bir dileğinin yerine getirilmesini istiyen aceleci kişi dua eder ve gayesine çabuk varması" duasını sıklaştırır. Fakat ümid ettiği zamanda dileğinin gerçekleşmediğini görünce dua etmeği terkeder ve böylece dileğinin yerine gelmesini önler.
3 - Aceleci insan, kendisini inciten bir kimseye beddua eder ve öfkesi geçinceye kadar devam eder. Bu bedduasından ötürü o mü'min de zarar görür. Fakat kendisi de sabretme sevabından mahrum kalır. Bazan bu bedduasını haddinden fazla yapar. O zaman da günaha girer. Nitekim Cenab-ı Hak Kur'an-ı Keriminde (İsra S.A. 11) "tnsan hayra dua ediyormuş gibi, şerre de dua eder. Çok acelecidir bu insan" buyuruyor.
4 - İbadetin, yalvarış ve takvanın aslı her şeyde dikkatli ve düşünceli hareket etmeği itiyat edinmektir. Yemekte, içmekte, giyinmekte hülasa bütün işlerinde te'enniyle ve düşünerek hareket etmiyen aceleci kişi, her zaman hataya"düşebilir. Hatta, yiyecek, giyecek ve içeceklerinde ve bütün işlerinde şüpheye düşmek ve haram işlemekten kendini kurtaramaz Böyle olgunların da tâat ve ibadetlerinde hayır yoktur. Çünkü ibadetin sermayesi ve saadetin gayesi takvadır.
Bir huy ki sahibini hayırdan ve dileğine varmaktan alıkor. Mü'minlere zarar verir. Ondan yani acelecilik hastalığından kurtulmak için gereken tedaviyi yapmak lazımdır. Bu illetinde en müessir ilacı takva, te'enniyle ve düşünerek hareket etme alışkanlığını kazanmaktır.