İşte birer hadis olarak İslam kültürüne sızmış olan bu İslam dışı kültür unsurlarının bazılarının 'Kudsî Hadis' şekline girmiş olması da bizce ihtimal dahilinde görünmektedir. Ancak bunun gözardı edilemeyecek kadar ciddî bir ihtimal olduğunu da hemen ilave etmek gerekir. Zira bu ihtimalin ciddîyetini gösteren birtakım örnekler sözkonusudur. Önce bu örnekleri görelim:
Müslim'in rivayet ettiği bir hadiste şöyle denmektedir:
Allah Rasûlü (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: 'Allah (c.c.) kıyamet günü şöyle der:
- Ey Ademoğlu, ben hasta oldum beni ziyaret etmedin.
- Ey Rabbim, sen âlemlerin Rabbi'sin; Sen'i nasıl ziyaret edebilirim ki?
- Unuttun mu benim falan kulum hastalanmıştı da onu ziyaret etmemiştin. Şayet onu ziyaret etseydin, beni de onun yanında bulacağını düşünmedin mi?
- Ey Ademoğlu senden bana yiyecek vermeni istedim, vermedin.
-Ey Rabbim, Sen alemlerin Rabbi'sin; Sana nasıl yiyecek ikram edebilirim ki?
- Unuttun mu benim falan kulum senden yiyecek istemişti sen de vermemiştin? Şayet ona yemek verseydin, bu iyiliğini benim katımda bulurdun.
- Ey Ademoğlu senden su istedim, vermedin.
- Ey Rabbim, Sen alemlerin Rabbi'sin, sana nasıl su verebilirim ki?
-Benim falan kulum senden su istemişti de, sen vermemiştin. Şayet sen ona su verseydin, bu iyiliği benim katımda bulurdun. (72)
Bu Kudsî Hadisi şimdi İncil'deki şu ifadelerle karşılaştıralım:. [
O zaman Kral, sağındakilere diyecektir: Ey sizler, Babamın mübarekleri, gelin, dünya kurulduğundan beri sizin için hazırlanmış olan melekûtu miras alın. Zira aç idim, bana yiyecek verdiniz; susamıştım, bana içecek verdiniz; yabancı idim, beni içeri aldınız; çıplak idim, beni giydirdiniz; hasta idim beni aradınız; zindanda idim, yanıma geldiniz. O zaman salihler ona cevap verip diyecekler: Ya Rab, biz seni ne zaman aç görüp yedirdik veya susamış görüp içirdik? Ve ne zaman seni yabancı görüp içeri aldık veya çıplak görüp giydirdik? Ve ne zaman seni hasta veya zindanda görüp yanına geldik? Kral cevap verip onlara diyecek: Doğrusu size derim: Madem ki bu kardeşlerimden, şu en küçüklerinden birine [bu iyilikleri] yaptınız, bana yapmış oldunuz. O zaman solundakilere de diyecek: Ey lanetliler, benim yanımdan İblis ile onun meleklerine hazırlanmış olan ebedî ateşe girin. Çünkü aç idim, bana yiyecek vermediniz; susamıştım, bana içecek vermediniz; yabancı idim, beni içeri almadınız; çıplak idim beni giydirmediniz; hasta ve zindanda idim, beni aramadınız. O zaman onlar da cevap verip diyecekler: Ya Rab, seni ne vakit aç veya susamış yahut yabancı veya çıplak, yahut hasta veya zindanda gördük de, sana hizmet etmedik? O zaman onlara cevap verip diyecek: Doğrusu size derim: Madem ki bu en küçüklerden birine [bu iyilikleri] yapmadınız, bana da yapmamış oldunuz. Ve bunlar ebedî azaba, fakat salihler ebedî hayata gideceklerdir. (73)
Müslim'de yer alan yukarıdaki Kudsî Hadis ile İncil'deki ifadeler arasındaki benzerlik tartışmaya gerek kalmayacak kadar açıktır.
Kudsî Hadislerle Tevrat ve İncil arasındaki ilişki başka rivayetlerde de açık bir şekilde görülmektedir:
Meselâ, Buhari es-Sahih'inde şu hadisi nakletmektedir:
Her kim rızkının genişlemesini ve ömrünün uzamasını arzu ediyorsa akrabalarını ziyaret etsin. (74)
Ahmed b. Hanbel de el-Musnedinde benzer bir rivayeti nakletmektedir:
Her kim ömrünün uzamasını ve rızkının artmasını arzu ediyorsa, ana-babasına iyilik etsin, akrabalarını ziyaret etsin. (75)
el-Hâkim en-Neysâburi’nin el-Mustedrek'inden da benzer bir rivayet nakledelim:
Kim Allah'ın kendisinin ömrünü uzatmasını, rızkını genişletmesini ve kötü ölüm'ü kendisinden uzaklaştırmasını arzu ediyorsa, Allah'tan sakınsın ve akrabalarını ziyaret etsin. (76)
Bu hadisler ile Kitab-ı Mukaddes'in şu ifadeleri arasında yakın bir benzerlik olduğu görülmektedir:
Babana anana hürmet et, tâ ki Allah'ın Rabbin sana vermekte olduğu toprakta ömrün uzun olsun. (77)
Allah'ın sana emrettiği gibi babana ve anana hürmet et; ta ki ömrün uzun olsun ve Allah'ın Rabbin sana vermekte olduğu toprakta sana iyilik olsun. (78)
Yukarıdaki hadislerle Kitab-ı Mukaddes'teki ilgili ifadelerin 'Kudsî Hadisler' konusuyla ne gibi bir ilgisinin bulunduğu sorulabilir. Aslında verilen hadisler görünürde Kudsî Hadislerden değildir. Ancak kaynakların titiz bir şekilde taranması, durumun gerçekte böyle olmadığını ve bu hadislerin Kitab-ı Mukaddes'ten alındığını açıkça ortaya koymaktadır. Bu hadislerin aslının Tevrat'tan alınma ifadeler olduğunu bizzat Hz. Peygamber'in açıkça ifade ettiğini gördüğümüz aşağıdaki rivayet hayli ilgi çekicidir:
İbn Abbas Hz. Peygamber (s.a.v.) 'in şöyle dediğini rivayet etmiştir: 'Tevratta: 'Her kim hayatının uzun olmasını, rızkının artmasını arzu ediyorsa akrabalarını ziyaret etsin' diye yazılıdır. (79)
Bu son rivayet daha önce zikrettiğimiz hadislerin Hz. Peygamber'in kendi sözü olmadığı, aksine, Hz. Peygamberin, hakkında bilgi sahibi bulunduğu Tevrat'ın bu ifadelerini, vahiy olması itibariyle 'Kudsî Hadis' olarak sunduğu şeklinde yorumlanabilir.
Bu durum, 'Kudsî Hadisler' ile 'Kitâb-ı Mukaddes' arasındaki ilişkinin sadece bir ihtimal olmadığını, bilakis rivayetlerin sahih olduğu varsayılacak olduğu takdirde, bu ilişkinin belli bir gerçekliği bulunduğunu göstermektedir.
Bir başka örnek de şudur:
ed-Deylemî, Hz. Peygamber'den onun şöyle dediğini nakletmektedir: 'İncil'de şöyle yazılmıştır: 'Ne yaparsan onu bulursun, hangi ölçekle ölçersen o ölçekle alırsın, (ne edersen kendine edersin, ne ekersen onu biçersin.) '
Bu rivayet de 'Kudsî Hadisler' ile İncil'in ilişkisi bulunduğunu göstermektedir. Nitekim İncil'de bu rivayete uygun olan şu ifadeler yer almaktadır:
Verin, size de verilecektir, sizin kucağınıza, güzelce basılmış ve silkelenmiş, taşkın, iyi ölçekle verilecektir, zira hangi ölçekle ölçerseniz, o ölçekle size ölçülecektir. (81)
Hükmetmeyin ki, hükmolunmayasınız Çünkü ne hükümle hükmederseniz, onunla hükmolunacaksınız; ölçtüğünüz ölçü ile size de ölçülecektir. (82)
Yukarıdaki rivayet, Hz. Peygamber'in İncil'de yer alan bazı ifadeleri de, vahiy olması sebebiyle, 'Kudsî Hadis' olarak sunmuş olabileceğini göstermektedir.
Mamafih Kudsî Hadisler ile Kitab-ı Mukaddes arasındaki ilişkiyi gösteren bu rivayetlerin aslının bulunmadığı, ve muhtemelen uydurma (mevzu) olduğu da ileri sürülebilir. Ancak bu tür bir iddia, yine de söz konusu ilişkiyi tamamen ortadan kaldırmaya yetecek nitelikte değildir. Zira bu hadislerin uydurma olarak kabul edilmesi dahi, bu hadisleri uydurduğu farzedilenlerin ve bu hadisleri eserlerine alan İslam âlimlerinin zihinlerinde böyle bir ilişkinin varlığını ortaya koymaktadır.
Bizce önemli olan, şu veya bu şekilde, Kudsî Hadislerle Kitâb-ı Mukaddes -veya varsa diğer kaynaklar- arasında sözkonusu olan bir ilişkidir. Bu ilişkinin daha açık ve kesin olarak ortaya çıkabilmesi elbette Kudsi Hadislerle Kitab-ı Mukaddes vb. dinî metinlerin titiz ve kapsamlı bir mukayesesine bağlıdır. (83)
Ancak buraya kadar verdiğimiz örnekler, en azından, Kudsî Hadisler konusundaki klasik anlayışın sanıldığı kadar doğru olmadığını; bu tür hadislerin mahiyetiyle ilgili birçok ihtimalin ve bu ihtimallere bağlı olarak birçok problemlerin sözkonusu olabileceğini açıkça gözler önüne sermektedir.
Tekrar ifade edelim ki, Kudsî Hadislerin, hadis ilmi açısından diğer hadislerden hiçbir farkı, veya ayrıcalığı yoktur. Kudsî Hadislerin hepsi de Âhâd haberlerden olup, birer isnad ile bize ulaşmış bulunmaktadır. Bu bakımdan bugün için bizim, bu hadislerin kesin olarak Hz. Peygamber'in ağzından çıktığını iddia etmemiz mümkün değildir. Çünkü ehline malum olduğu gibi Âhâd hadisler zann-ı gâlib ifade ederler. Bu ise, bu hadislerin Hz. Peygamber'in sözü olma 'ihtimalinin' ağır bastığı, ancak ona ait olmama ihtimalinin sıfır olmadığı anlamına gelir. (84)
Binaenaleyh bir kimse bu tür hadislerin hiçbirinin Hz. Peygamber'e ait olduğunu kabul etmediğini söylese dahi, bu sebeple dinden çıkmış olmaz. Burada bu hadislerin Hz. Peygamber'e ait oluşunu reddetmek ile; Hz. Peygamber'e ait olduğunu kabul edip reddetmek arasında fark olduğunu, ikisinin aynı şey olmadığını özellikle belirtmemiz gerekir.
Bizim kastettiğimiz bunlardan birincisidir. Bir anlamda bu, Kudsî Hadislerin sübûtunu reddetmek demektir. Bu tür hadisler mütevatir olmadığı, dolayısıyla sübûtu kesin olmadığı için inkarı küfrü gerektirmez; Kudsî Hadislere bakılacak olursa, gerçekten de bunların birer Âhâd haberden ibaret oldukları, bunların da diğer Âhâd hadisler gibi Sahih, Hasen, Zayıf veya Mevzu (uydurma) olabileceği kolayca görülür.
Meselâ Kudsî Hadisleri toplayan en geniş eserlerin başında gelen ve Mısır Vakıflar Bakanlığı'nca neşredilen el-Âhâdisu'l-Kudsiyye (Kudsî Hadisler) adlı esere bakılacak olursa -ki eser dörtyüz Kudsî Hadisi ihtiva etmektedir- bu hadislerin başta Kütüb-i Sitte olmak üzere çeşitli hadis kitaplarından derlendikleri görülür. Hatta bunlar içersinde zayıf ve muhtemelen uydurma olanlara bile rastlanmaktadır. (85)
Öte yandan Kudsî Hadis oldukları söylenen birçok hadisin açıkça uydurma olduğunu da görmekteyiz. Örnek olarak özellikle Tasavvufî çevrelerde çok yaygın olan iki uydurma Kudsî Hadisi zikredebiliriz:
Bunlardan birisi 'Sen olmasaydın, sen olmasaydın ben âlemleri yaratmazdım' rivayeti, diğeri ise 'Ben gizli bir hazine idim, bilinmek istedim ve insanları (veya bütün mahlukatı) yarattım' rivayetidir. Bu rivayetlerden her ikisinin de -Kudsî olduğu kabul edilmesine rağmen- mevzu (uydurma) olduğu mevzuat kitaplarında açıkça ifade edilmiş bulunmaktadır. (86) Bazılarının bu rivayetlerin mânâlarının doğru olduğunu söyleyerek onları savunması ise neticeyi hiçbir şekilde değiştirmez.
Özetleyecek olursak Kudsî Hadislerin diğer hadislerden herhangi bir ayrıcalığı söz konusu değildir. Diğer hadisler gibi onlar da Hadis ilminin kriterlerine göre değerlendirilir. Yani gerek isnadı gerek metni açısından tedkik edilir, isnadının sağlamlığı, metninin de İslam'ın ruhuna, Kur'an'ın esaslarına uygunluğu sağlanırsa, o takdirde bu hadisin Sahih olduğuna hükmedilebilir. Aksi takdirde Zayıf, hatta bazen Mevzu (uydurma) hükmünü vermek zorunlu olur. Bütün bu gerçeklere rağmen bu tür Mevzu (uydurma) hadisleri 'Kudsî Hadis' adı altında sunmak, hatta bu konuda ısrar etmek ise ilme sırt çevirmek anlamına gelir.
Kudsî Hadislerle ilgili olarak bütün bu söylediklerimiz, konunun halâ incelenmeye muhtaç yönleri bulunduğunu göstermek içindir. Bu ise, Kudsî Hadisler'in gayr-ı metluvv vahiy ürünü olarak görülmesinin o kadar kolay olmadığını açıkça göstermektedir.
55 Bkz.: Prof. Dr. Tayyip Okiç, Bazı Hadis Meseleleri Üzerinde Tedkikler (A.Ü.İ.F. yay., XXVII, ist., 1959) , s. 15.
56 el-Kasımî, Kavâ'idu't-Tahdîs (Dımeşk, 1353) , s.39-40; keza bkz.: el-Kirmânî, el-Kevâkibu'd-Derârî (Şerhu Sahîhi'l-Buhârî) , (Mısır, 1356 baskısının 1401'de ofset baskısı) , K. 79-80.
57 el-Kasımî, a.g.e., s.40 (Ebul-Bakâ'dan naklen) .
58 A.y.
59 el-Kirmânî, a.g.e., IX. 79-80.
60 el-Kirmânî, a.g.e., IX. 79. 61 A.y.
62 es-Suyûtî, el-Itkân fî Ulumi'l-Kur'ân (Mısır, 1278) , I.55'ten naklen.
63 et-Tirmizî, es-Sunen. 37, Zuhd, 51, hadis no: 2383 (IV. 596) .
64 el-Buharî, es-Sahih, 97. Tevhid, 15 (K. 121): Müslim, es-Sahih, 48, Zikr-Dua-Tevbe, l, hadis no: 2675 (IV. 2061): et-Tirmizi, es-Sunen, 49, Da'avat, 132, hadis no: 3603 (V. 581) .
65 Abdurrazzak, el-Musannef (Beyrut, 1390/1971) , III. 375, hadis no: 6017; ed-Dârîmî, es-Sunen (Neşâtâbâd-Faysalâbâd-Pakistan. 1404/1984) , n.308, hadis no: 3310; 11.310, hadis no: 3318.
66 el-Hâkim en-Neysâbûrî, el-Mustedraka ale's-Sahihayn (Haydarabat, 1334-1342) , I. 555.
67 Bkz.: İbn Hacer, Fethu'l-Bârî, (Beyrut,? . M. F. Abdulbaki - Muhibbuddin el-Hatib neşri) , XIII. 456 (97, et-Tevhîd, 32): el-Lâlekâi, Şerhu Usûli İ'tikâdi Ehli's-Sunne ve'l-Cemâ'a (Riyad,?) , II.334.
68 Müslim, l, İman, 59. hadis no: 207 (I. 118) .
69 A.y. hadis no: 206.
70 Ahmed b. Hanbel, el-Musned (Bulak.1313) , II. 315.
71 Bu konuda bkz.: Dr. Abdullah Aydemir, Tefsirde İsrailiyyât (D.I.B. Yayını. Ank. 1979): Mahmud Ebû Reyye, Muhammedi Sünnet'in Aydınlatılması (İst. 1988) , s.163-199 (İsrailliyyât): 201-211 (Mesihiyyât) .
72 Müslim, 45 Birr-Sıla-Adab, 13, hadis no: 43 (IV. 1990) .
73 Matta. XXVI. 34-46.
74 el-Buhâri, 78. Edeb, 12 (VIII.5) .
75 Ahmed b. Hanbel, el-Musned, III. 266.
76 el-Hâkim, el-Mustedrak, IV. 161
77 Çıkış, XX, 12.
78 Tesniye, V.16; bkz.: XXII. 7; XXX.20.
79 el-Hakim. a.g.e., IV. 160 (Kitabul-Birr ve's-Sıla): bu hadisi Hasan Hüsnü Erdem, İlahi Hadisler (Dİ.B. Yay., Ank. 1963) adlı derlemede (s.34) zikretmiştir.
80 Hasan Hüsnü Erdem, a.g.e.. s.22 (ed-Deylemi’nin Musned'inden naklen) .
81 Luka, VI. 38.
82 Matta, VII. 1-2.
83 Burada Kudsî hadisler ile Kitab-ı Mukaddes arasındaki ilişkiye dikkatimizi çeken Yrd. Doç. Dr. Mehmed Paçacı’ya teşekkür borçlu olduğumuzu belirtmek isteriz.
84 Bkz: es-Serahsî, el-Usûl, (Beyrut, 1393/1973) , I. 333.
85 Bkz.: el-Ahadisul-Kudsiyye (Vakıflar Bakanlığı neşri. Mısır, 1405/1986) , (VI. baskı) , s.77. hadis no: 73; s.101. hadis no: 97; s. 168-169. hadis no: 152.
86 Bkz.: Aliyyul-Kârî, el-Esrâru'l-Marfu'a fı'1-Ahbari'l-Mavdû'a, (Beyrut, 1371/ 1971) , s.273, no.: 353; s.295, no: 385; es-Sehâvî, el-Makdsıdu'1-Hasene (Mısır, 1375/1956) , s.327, no: 838; ayrıca Louis Massignon, apokrif (mevzu) Kudsî Hadislerin birçoğunu sûfî şathiyyatından addetmiş ve bazılarının isnad edildiği kimselerin listesini tanzim etmiştir. Bkz.: Essai sur leş origines du lexique de la mystiaue Musulmane, Paris, 1922, s. 106-108 (Table des auteurs responsables des certaines ahadith qudsiyah celebres) . (Zikreden: Prof. Dr. Tayyip Okiç, a.g.e., s. 14) .
Not;Alinti...