‘Zamanla seversin’ deyip gençleri zorla evlendirmeyin
Bazı aileler çocuklarının iradesini yok sayıp kendi istedikleri şekilde evlilikler yapmalarını istiyorlar. Özellikle genç kızlara bu konuda daha çok baskı yapılıyor. Hatta kimi anneler ‘Ben babanı düğünde gördüm, bak 30 yıldır gül gibi geçinip gidiyoruz. Evlenince seversin’ şeklinde örnekler verirler. Peki ya sevemezlerse?
10 yıldır evli olan Nermin ile Halil’in bugün ayrılma noktasına gelen evliliklerinde en büyük hatayı başta Nermin’i istemediği bir kişiyle evlenmeye zorlayan ailesi yapıyor. Yıllar geçtiği halde sevemediği eşinden boşanmasına da ‘elalem ne der’ diye razı olmayarak hatalarında ısrar ediyorlar. Hem de, kişilik yapıları birbirinden çok farklı, beklentileri uymayan bu insanları evlenmeye zorlayarak gençlik yıllarını mutsuz geçirmelerine sebep olduklarını düşünmeden. Daha nişanlılık döneminde sevemeyeceğini anladığı birisiyle evlenmeyi kabul eden Nermin de hayatının hatasını yapmış. Oysa, nikah iki kişinin rızası olmadığı zaman gerçekleşmez. Her şeye rağmen anne–babasıyla çok fazla gerginlik oluşturmadan evlenmemek için mücadeleye devam etseydi, belki bugün çok daha farklı bir dünyası olurdu.
Almanya’da doğup büyüyen Nermin, üniversiteyi Türkiye’de okumaya karar verince, ailesi kendi memleketlerinden yine aynı şehirde üniversitede öğrenim gören bir gençle evlendirmek ister. Sessiz, sakin, kendi halinde, saygılı ve efendi bir genç olarak tanıdıkları Halil ile, ‘sevilmeyecek nesi var, daha iyisini mi bulacaksın, tanıdıkça seversin’ diyerek evlenmesi için baskı yaparlar. Henüz 19 yaşında, evliliği hiç düşünmeyen, hırslı, sosyal hayatı hareketli, üniversite eğitimi alıp meslek sahibi olmak isteyen Nermin, öğrenimini devam ettirmek uğruna tanımadığı bu gençle evlenmeyi kabul eder. Halil de hem okumuş bir eşe sahip olmak, hem de bir gün Avrupa’ya gidip daha iyi yaşamak umuduyla evlenmeye razı olur. Bir yıllık nişanlılık döneminde Halil ile karakterlerinin birbirine zıt olduğunu fark eden Nermin, ailesine evlenmek istemediğini söyler; ancak okuldan alma tehditleri üzerine istemeyerek evlenir. Eşini tanımak ve sevmek için büyük gayret gösteren, yaşadığı olumsuzlukların zamanla düzeleceğine, aralarında muhabbet oluşacağına inanan Nermin, bazı gelişmeleri zamana bırakır ancak aynı çabayı Halil’de görmeyince umutlarını kaybeder.
Eşinizi değiştiremezsiniz
Evlendikten sonra 3 yıl geçtiği halde Halil’de kendisine karşı beklediği sevginin oluşmadığını, kalbine girmek için hiç çabalamadığını fark eder. Almanya’ya yerleşmelerine ve çocukları olmasına rağmen ilişkilerindeki sıradanlığın değişmediğini gören Nermin, eşini karşısına alıp, aslında nasıl birisi olmasını istediğini, onu sevmeye çalıştığını ancak bunun için kendisinin de biraz gayret göstermesi gerektiğini anlatır. Karşılıklı konuşurken her şeyi kabul eden ve değişme sözü veren Halil, kısa süre sonra eski haline geri döner. Tartışmalar sürerken birbirlerine karşı az da olsa var olan sevgi ve saygılarını da kaybederler. Eşini değiştiremeyeceğine, bu haliyle de sevemeyeceğine inanan Nermin boşanmak istediğini söyleyince, “En kötü evlilik boşanmaktan iyidir.” Cevabını verir Halil. Ama Nermin’in ailesi de boşanmasına şiddetle karşı çıkar. “İçkisi, kumarı, dayağı yok, başka ne istiyorsun. İki çocukla ortada kalırsın.” diyen ailesinin baskısı üzerine o günlerde boşanmaktan vazgeçen Nermin depresyona girer ve ilaç tedavisi görmeye başlar.
Hâlâ eşiyle aynı evi paylaşmaya devam eden Nermin, kadın olarak eşiyle bütün alakasını kestiğini, içindeki sevginin nefrete dönüştüğünü söylüyor. Ailesinin zoruyla evlenmeyi kabul ettiği için binlerce kere pişman olduğunu ifade eden Nermin, “Halil kötü bir insan değil. Belki başka bir kadınla mutlu olabilirdi ama benimle değil. Bu şekilde, kavgayla, tartışmayla, birbirini hiç sevmeyen, saymayan bir anne–baba olarak çocuklarımıza da iyi bir aile ortamı oluşturamıyoruz. Eşim artık hiçbir şeye aldırmıyor zaten. Onun bu duyarsızlığı beni daha çok kızdırıyor.” diyor. Nermin, eşinin sorumluluklarını bilen, kadın ruhundan anlayan, kalbini fethedecek hoşluklar yapan bir karakterde, bir erkek olarak daha aktif, yeni heyecanlara açık, zor işlerin altına cesaretle girebilen, evine daha çok sahip çıkan, toplum içinde bilgisini ortaya koyup sözünü dinleten bir eş olmasını istiyor. Halil’in sessiz, sakin, pasif, sorumluluk almaktan çekinen, yaşadığı ülkenin dilini öğrenmeye bile gerek görmeyen kişiliğini sevemediğini söylüyor.
Bazı aileler çocuklarının iradesini yok sayıp kendi istedikleri şekilde evlilikler yapmalarını istiyorlar. Özellikle genç kızlara bu konuda daha çok baskı yapılıyor. Hatta kimi anneler ‘Ben babanı düğünde gördüm, bak 30 yıldır gül gibi geçinip gidiyoruz. Evlenince seversin’ şeklinde örnekler verirler. Peki ya sevemezlerse?
10 yıldır evli olan Nermin ile Halil’in bugün ayrılma noktasına gelen evliliklerinde en büyük hatayı başta Nermin’i istemediği bir kişiyle evlenmeye zorlayan ailesi yapıyor. Yıllar geçtiği halde sevemediği eşinden boşanmasına da ‘elalem ne der’ diye razı olmayarak hatalarında ısrar ediyorlar. Hem de, kişilik yapıları birbirinden çok farklı, beklentileri uymayan bu insanları evlenmeye zorlayarak gençlik yıllarını mutsuz geçirmelerine sebep olduklarını düşünmeden. Daha nişanlılık döneminde sevemeyeceğini anladığı birisiyle evlenmeyi kabul eden Nermin de hayatının hatasını yapmış. Oysa, nikah iki kişinin rızası olmadığı zaman gerçekleşmez. Her şeye rağmen anne–babasıyla çok fazla gerginlik oluşturmadan evlenmemek için mücadeleye devam etseydi, belki bugün çok daha farklı bir dünyası olurdu.
Almanya’da doğup büyüyen Nermin, üniversiteyi Türkiye’de okumaya karar verince, ailesi kendi memleketlerinden yine aynı şehirde üniversitede öğrenim gören bir gençle evlendirmek ister. Sessiz, sakin, kendi halinde, saygılı ve efendi bir genç olarak tanıdıkları Halil ile, ‘sevilmeyecek nesi var, daha iyisini mi bulacaksın, tanıdıkça seversin’ diyerek evlenmesi için baskı yaparlar. Henüz 19 yaşında, evliliği hiç düşünmeyen, hırslı, sosyal hayatı hareketli, üniversite eğitimi alıp meslek sahibi olmak isteyen Nermin, öğrenimini devam ettirmek uğruna tanımadığı bu gençle evlenmeyi kabul eder. Halil de hem okumuş bir eşe sahip olmak, hem de bir gün Avrupa’ya gidip daha iyi yaşamak umuduyla evlenmeye razı olur. Bir yıllık nişanlılık döneminde Halil ile karakterlerinin birbirine zıt olduğunu fark eden Nermin, ailesine evlenmek istemediğini söyler; ancak okuldan alma tehditleri üzerine istemeyerek evlenir. Eşini tanımak ve sevmek için büyük gayret gösteren, yaşadığı olumsuzlukların zamanla düzeleceğine, aralarında muhabbet oluşacağına inanan Nermin, bazı gelişmeleri zamana bırakır ancak aynı çabayı Halil’de görmeyince umutlarını kaybeder.
Eşinizi değiştiremezsiniz
Evlendikten sonra 3 yıl geçtiği halde Halil’de kendisine karşı beklediği sevginin oluşmadığını, kalbine girmek için hiç çabalamadığını fark eder. Almanya’ya yerleşmelerine ve çocukları olmasına rağmen ilişkilerindeki sıradanlığın değişmediğini gören Nermin, eşini karşısına alıp, aslında nasıl birisi olmasını istediğini, onu sevmeye çalıştığını ancak bunun için kendisinin de biraz gayret göstermesi gerektiğini anlatır. Karşılıklı konuşurken her şeyi kabul eden ve değişme sözü veren Halil, kısa süre sonra eski haline geri döner. Tartışmalar sürerken birbirlerine karşı az da olsa var olan sevgi ve saygılarını da kaybederler. Eşini değiştiremeyeceğine, bu haliyle de sevemeyeceğine inanan Nermin boşanmak istediğini söyleyince, “En kötü evlilik boşanmaktan iyidir.” Cevabını verir Halil. Ama Nermin’in ailesi de boşanmasına şiddetle karşı çıkar. “İçkisi, kumarı, dayağı yok, başka ne istiyorsun. İki çocukla ortada kalırsın.” diyen ailesinin baskısı üzerine o günlerde boşanmaktan vazgeçen Nermin depresyona girer ve ilaç tedavisi görmeye başlar.
Hâlâ eşiyle aynı evi paylaşmaya devam eden Nermin, kadın olarak eşiyle bütün alakasını kestiğini, içindeki sevginin nefrete dönüştüğünü söylüyor. Ailesinin zoruyla evlenmeyi kabul ettiği için binlerce kere pişman olduğunu ifade eden Nermin, “Halil kötü bir insan değil. Belki başka bir kadınla mutlu olabilirdi ama benimle değil. Bu şekilde, kavgayla, tartışmayla, birbirini hiç sevmeyen, saymayan bir anne–baba olarak çocuklarımıza da iyi bir aile ortamı oluşturamıyoruz. Eşim artık hiçbir şeye aldırmıyor zaten. Onun bu duyarsızlığı beni daha çok kızdırıyor.” diyor. Nermin, eşinin sorumluluklarını bilen, kadın ruhundan anlayan, kalbini fethedecek hoşluklar yapan bir karakterde, bir erkek olarak daha aktif, yeni heyecanlara açık, zor işlerin altına cesaretle girebilen, evine daha çok sahip çıkan, toplum içinde bilgisini ortaya koyup sözünü dinleten bir eş olmasını istiyor. Halil’in sessiz, sakin, pasif, sorumluluk almaktan çekinen, yaşadığı ülkenin dilini öğrenmeye bile gerek görmeyen kişiliğini sevemediğini söylüyor.