alptraum
New member
- Katılım
- 1 Ocak 2005
- Mesajlar
- 2,908
- Tepkime puanı
- 166
- Puanları
- 0
- Yaş
- 39
- Konum
- Aþk`dan
- Web sitesi
- www.muhakeme.net
O döneme bakıldığında imani ve İslami her türlü faaliyetin yasak edildiği görülecektir. Medreseler, tekke ve zaviyeler kapatılmış, din dersleri okullardan kaldırılmış ve her türlü dini faaliyet takibat altına alınarak cezalandırılmıştır. Buna mukabil, Dr.Dozi gibi dinsizlerin kitapları serbest bırakılarak harici zararlı cereyanların faaliyetleri hoşgörülmüştür. Alfabenin değiştirilmesi ve yeni eğitim sistemi ile dininden, tarihinden ve kültüründen uzaklaşmış yeni bir nesil yetiştirilmeye çalışılmıştır. Nasıl ki, Zülkarneyn’in yaptırmış olduğu seddinin tahrip edilmesiyle Ye’cüc ve Me’cücler dünyayı görülmedik derecede karıştırmışlar. Bediüzzaman’a göre aynı şekilde; Kur’an’ın setleri yıkılmıştır, etrafındaki surlar dağılmıştır. Bu durum ise, Ye’cüc ve Me’cüc’ün tehlikesinden çok daha korkunç bir durumdur.Çünkü, ahlakın bozulması ve inançların yitirilmesi, geçici bir hayatı değil sonsuz bir hayatı tehlikeye atmaktadır. İşte, Risale-i Nurlar böyle bir ortamda ortaya çıkarak, gönüllerde zayıflayan iman nurunun tekrardan parlamasına hizmet etmiştir.
Yanına gelen herkese; “iman lazım, İslamiyet lazım, tarikat zamanı değil” diyen Bediüzzaman, bütün kuvvetiyle imana hizmet etme nedenini ise şöyle açıklamaktadır: “Tarikatsız Cennete gidenler çoktur, imansız Cennete giden yoktur.” İman ve İslamiyet’in kemaliyle yaşanması için, mutlaka tasavvufi eğitim almak ve tarikata intisap etmek gerekmemektedir. Nitekim, İslam tarihi içinde tasavvuf ve tarikat yolunu takip etmeden çok önemli hizmetler yapmış pek çok büyük alimler gelip geçmiştir. Bu alimlerin gönül dünyalarının bir dervişin gönül dünyasından aşağıda olduğunu söylemek de, pek insaflıca olmayacaktır
Yanına gelen herkese; “iman lazım, İslamiyet lazım, tarikat zamanı değil” diyen Bediüzzaman, bütün kuvvetiyle imana hizmet etme nedenini ise şöyle açıklamaktadır: “Tarikatsız Cennete gidenler çoktur, imansız Cennete giden yoktur.” İman ve İslamiyet’in kemaliyle yaşanması için, mutlaka tasavvufi eğitim almak ve tarikata intisap etmek gerekmemektedir. Nitekim, İslam tarihi içinde tasavvuf ve tarikat yolunu takip etmeden çok önemli hizmetler yapmış pek çok büyük alimler gelip geçmiştir. Bu alimlerin gönül dünyalarının bir dervişin gönül dünyasından aşağıda olduğunu söylemek de, pek insaflıca olmayacaktır