Asrımızın başlarında, İstanbul'daki büyük bir veli, müceddid namzedi büyük zata: "Efendi gel şöyle birisine intisap et. Bir hilâfet al. Zamanın imam-ı Rabbani'si olursun" deyince O hüşyâr kâlpli zat "İmam-ı Rabbani lik değil Ebu-Bekir 'lik bile verilse insanlığın îmanına hizmet edemedikten sonra ne ehemmiyet ifade eder!" cevabını verir.
Bugün îman kurtarmaya ihtiyaç vardır. Hüşyâr bir kâlble tahkiki imanı elde etmek, yaşamak ve bütün gönüllere nakşetmek zamanıdır. Efendimiz ve Ashap-ı Güzin'i alâyiş, gösteriş, zevk, cezbe ve keramet gibi şeylerden tecerrüt etmişlerdir. Sadece, Kur-an hakikatlerini yaşamaya ve yaşatmaya çalışmışlardır. Allah, Kur-an hakikatleri uğrunda mücadele edenleri; mallarını, canlarını, her şeylerini O'nun yoluna vakfedenleri; böyle bir hayatın çilelerine katlananları; ataletle oturanların, hazlarla, cezbelerle, kerametlerle meşgul olanların üzerine ecir-i azimle üstün kılmıştır.
Ebu Hureyre anlatıyor: "Dedim ki, 'Ya Resulallah, bana cihat tan daha faziletli bir amel gösterir misin? Cihat olmadığı zaman onu işleyeyim de mücahid-i izamın sevabına mazhar olayım.' Bana: 'Siz onu yapmaya kâdir olamazsınız. Çünkü cihadın, mücadele ve mücahedenin dengi amel yoktur.' buyurdular. Tekrar ettim. O'da: 'Kadir olamazsınız' cevabını verdi. 'Hiç mi buna yaklaşır şey yok?' deyince: 'Mescide kapanırsın, her şeyden tecerrüd edersin. Gece-gündüz kendini oruca, namaza verirsin. İşte o zaman, cihat zamanında mücahede eden Müslüman seviyesine ulaşırsın' buyurdular."(64)
Oturduğu yerde imandan ve İslâmiyet'ten dem vuran Müslüman, Allah yolunda canıyla, malıyla mücadele edenlerle; dünya zevkini nefislerine haram kılanlarla; sıcak döşekte yatma zevkini terk edenlerle; zindan zindan dolaştırılıp hapsedilenlerle; İslâm için ızdırab ve çile çekenlerle bir olmaz. İsterse kerametler göstersin, havada tayaran etsin, Cennet ve Cehennem manzaraları göstersin... Dünyevî imkânlara, makamlara, mansıplara, mal ve mülklere sahip olduğu haldâ hepsine bir tekme vurup Allah yolunda harcayan; tahkiki îmanın kalplere yerleşmesi için canıyla, malıyla mücadele eden; bu uğurda ızdırab ve çilelere kutlanan insan, elbette oturup kendi işi gücüyle uğraşıp kâlbi, ruhu ve bedeni hazlarla, meşgul olan Müslümanlardan kat kat efdaldir, makbuldür.
Bugün îman kurtarmaya ihtiyaç vardır. Hüşyâr bir kâlble tahkiki imanı elde etmek, yaşamak ve bütün gönüllere nakşetmek zamanıdır. Efendimiz ve Ashap-ı Güzin'i alâyiş, gösteriş, zevk, cezbe ve keramet gibi şeylerden tecerrüt etmişlerdir. Sadece, Kur-an hakikatlerini yaşamaya ve yaşatmaya çalışmışlardır. Allah, Kur-an hakikatleri uğrunda mücadele edenleri; mallarını, canlarını, her şeylerini O'nun yoluna vakfedenleri; böyle bir hayatın çilelerine katlananları; ataletle oturanların, hazlarla, cezbelerle, kerametlerle meşgul olanların üzerine ecir-i azimle üstün kılmıştır.
Ebu Hureyre anlatıyor: "Dedim ki, 'Ya Resulallah, bana cihat tan daha faziletli bir amel gösterir misin? Cihat olmadığı zaman onu işleyeyim de mücahid-i izamın sevabına mazhar olayım.' Bana: 'Siz onu yapmaya kâdir olamazsınız. Çünkü cihadın, mücadele ve mücahedenin dengi amel yoktur.' buyurdular. Tekrar ettim. O'da: 'Kadir olamazsınız' cevabını verdi. 'Hiç mi buna yaklaşır şey yok?' deyince: 'Mescide kapanırsın, her şeyden tecerrüd edersin. Gece-gündüz kendini oruca, namaza verirsin. İşte o zaman, cihat zamanında mücahede eden Müslüman seviyesine ulaşırsın' buyurdular."(64)
Oturduğu yerde imandan ve İslâmiyet'ten dem vuran Müslüman, Allah yolunda canıyla, malıyla mücadele edenlerle; dünya zevkini nefislerine haram kılanlarla; sıcak döşekte yatma zevkini terk edenlerle; zindan zindan dolaştırılıp hapsedilenlerle; İslâm için ızdırab ve çile çekenlerle bir olmaz. İsterse kerametler göstersin, havada tayaran etsin, Cennet ve Cehennem manzaraları göstersin... Dünyevî imkânlara, makamlara, mansıplara, mal ve mülklere sahip olduğu haldâ hepsine bir tekme vurup Allah yolunda harcayan; tahkiki îmanın kalplere yerleşmesi için canıyla, malıyla mücadele eden; bu uğurda ızdırab ve çilelere kutlanan insan, elbette oturup kendi işi gücüyle uğraşıp kâlbi, ruhu ve bedeni hazlarla, meşgul olan Müslümanlardan kat kat efdaldir, makbuldür.