Demiştik ki:"Medine önce yüreklerde kuruldu, ona Mekke'de hamile kalmıştı mü'minler. Göğüslerinde bir muştu gibi besleyip büyüttükleri bu nurtopu çocuğun adıdır Medine Devleti. İçimizdeki devletten habersiz yaşayan bizlerin, dahası yürek devletini olumsuz davranışlarla kıyasıya tarumar eden bizlerin, devletten söz etmesi şov yapmaktır."
Demiştik ve yıllardan beri de diyoruz. Damarımızdan kamışlarla kan çekerek haykırıyoruz: Bir yüreği daha imar etmeye bakın, insanlığın değişmez değerlerinin adı olan İslam'ın sağaltıcı soluğunu çöle dönmüş bir yüreğe daha taşıyın! "Bir adem bir alem" diyerek çıkın yola!
"Ya Ali! Yeryüzünün tamamını fethedip bana teslim etmenden bir insanın hidayetine vesile olman Allah katında daha hayırlıdır!" diyen Peygamber'in "insan" sancısını, "iman" sancısını bir nebzecik olsun biz de yüreklerimizde hissedelim diye yırtınıyoruz.
İslam'ı, İslam'ın dostlarından değil de düşmanlarından öğrenen ve bunun sonucunda da İslam'a düşman görünen insanlar için hüküm vermeyiniz; İslam'ı İslam'ın hakim olduğu bir zeminde değil de, mahkum olduğu bir zeminde ters algılayan insanları mahkum etmeyiniz, diyoruz.
İmanınız iman doğursun. Beden ülkesinin başkenti olan yürekte iktidar olan iman, mutlaka iman doğurur. Yeni imanlar doğurmayan bir iman, "kısır" imandır, yüreğe yük olan "iktidarsız" bir imandır.
Adı İslam (yani teslimiyet, barış ve selamet/mutluluk) olan bir dinin mensubu olan Müslüman, yeryüzünde Allah'a teslimiyetin, barışın ve saadetin mimarı olmalı değil midir? Kendisini Ömer gibi öldürmeye geleni kendisinde diriltmeli değil midir? "Mü'min"in ahlaki anlamı "güvenen ve etrafına güven veren" değil midir? Güvenmeyen ve güvenilmeyen nasıl mü'min olur? Bu imanın sahibine ne yararı olur, başkasına ne yararı olur?
Mustafa İslamoğlu
yukardaki yazı için ne düşünüyorsunuz. yürek devleti deyince ne geliyor aklınıza ?
konuyu açmak istedim biraz
KALP: müthiş imkan
“ Vücutta bie et parçası vardır. O bozulursa bütün vücud bozulur. O kalpdir”
Buhari’nin bu haberden de anlaşılacağı yaratılış geregi paktır kalb. Ancak vücud ülkesinin başkenti olduğundan dolayı iman,ruh gibi dostlar da, şeytan, nefis gibi düşmenlarda orda örgütlenmeye çalışır.
Devrimler ihtilaller orada olur. Bu uçsuz bucaksız en çarpıcı özelliği adında gizlidir: Kalb; halden hale giren ; özetle ‘dönek’… bir kararda durmaması, gördüğüne akması , bir su gibi içine girdiği şeyin şeklini, bukalemun gibi girdiği ortamın rengini yansıtması ona bu ismi verilmesine neden olmuştur. Devrim , eskimez tanımıyla ‘ınkılab’ aynı kökten gelmiyormu zaten?
Yeri neresi mi? Ne önemi var bunun? İçimizdeki sonsuzluğu katletmişsek, yerini bilip bilmemek neyi değiştirir? Yok eğer yaşıyorsa,o sizi kendisinden haberdar edecektir.
YÜREK DEVLETİ
Dünyanın en büyük devletine sahip olabilmek için, önce bu müthiş imkanın farkında olmak gerek.
Mekansıza mekan olan kalb, insana şahdamarından daha yakın olan Allah’ı konuk edecek kapasitede yaratılmıştır.
“ Andolsun insanı biz yarattık ve nefsinin ona ne vesveseler vermekte olduğunu biliriz. Biz ona şahdamarından daha yakınız.”(50/16)
“ Biliniz ki Allah kişi ile kalbi arasına girer ve siz gerçekten O’na götürülüp toplanacaksınız.”(8/24)
Evet, bu müthiş mekan Allah’a tahsis edilip beytullah ve arşullah kılınmamışsa inkan zayi edilmiş demektir.
Allah bir göğüste iki kalb yaratmadığına (Azhab, 4) göre bir kalb ya Allah’a tahsis edilmiştir ya da gayrıya. Eğer Allah’tan gayriye tahsis edilmişse bu durumda beytullah değil beytul makam,beytulmal,beytuşşehvet,beytünnefs ve hatta beytüşşeytan olur.
“ Değil başka değil onların kazandığı günahlar karartmıştır kalplerini.”(83/14)
Bu karayı, bu pası temizlemek elbet kolay olmayacaktır. Nasıl temizlensin ki ? en çok kullandığımız organlar el, kafa ve kalb. Bunlar içerisinde en cok kullandımız kalb. Elimizi birkaç ay yıkamadığımızı döşünün . Tiksindiniz değimmi ? ya ondan daha cok kullandığımız kalb. Bu kirlilik sonuda kalb öyle bir noktaya ulaşıyor ki , kalb taşlaşıyor, katılaşıyor,duyarsızlaşıyor. İşte bunun Kur’ani ifadesi:
“ Sonra kalbleriniz katılaştı, taş gibi, hatta daha katı. Çünkü öyleleri var ki , onlardan ırmaklar fışkırır; öyleleri var ki yarılır, ortasından sular çağlar; öyleleri de vardır ki Allah korkusuyla yuvarlanır. Allah yapmakta olduklarınızdan gafil değildir.”(2/74)
Kalbler aynı zamanda sınanıyor. Kuran, ‘ Allah’ın takva için kalblerini sınadığı kimseler ‘ den sözetmekte.
İÇ SAVAŞ
İnasan hayatında her şavaş fani iç savaş bakidir. Çünkü her düşmanın bir gün dost olma ihtimali vardır da şeytanın insanla dost olmasının imkan ve ihtimali yoktur.
İç savaşı kazanmanın yolu . yüreğimizi ırmak gibi çağlattıgımız gözyaşlarıyla yıkayarak yapacağız. Fikirle ,zikirle, şükürle, irfanla,ihsanla,takvayla yapacağız.hüzün gözyaşı ve gecenin kullanılması…..
İç savaşı kazanmış insanın kazan dıkları ne mi?
“ Gerçek şu ki gözler kör olmaz;ancak sinelerdeki kalbler kör olur.”(22/46)
Yüreğinize özgü imkanlar başında başta ,basiret ve firaset gelir.
Bu vericinizle, uzaklığı ne olursa olsun bir dostunuza muhabbet sinyalleri göndere bilirsiniz. İrtidadın ve nifakın tabiat haline geldiği bir toplumda gerçek müminleri bu radarınızla tanıyacaksınız…
Mustafa İslamoğlu
Demiştik ve yıllardan beri de diyoruz. Damarımızdan kamışlarla kan çekerek haykırıyoruz: Bir yüreği daha imar etmeye bakın, insanlığın değişmez değerlerinin adı olan İslam'ın sağaltıcı soluğunu çöle dönmüş bir yüreğe daha taşıyın! "Bir adem bir alem" diyerek çıkın yola!
"Ya Ali! Yeryüzünün tamamını fethedip bana teslim etmenden bir insanın hidayetine vesile olman Allah katında daha hayırlıdır!" diyen Peygamber'in "insan" sancısını, "iman" sancısını bir nebzecik olsun biz de yüreklerimizde hissedelim diye yırtınıyoruz.
İslam'ı, İslam'ın dostlarından değil de düşmanlarından öğrenen ve bunun sonucunda da İslam'a düşman görünen insanlar için hüküm vermeyiniz; İslam'ı İslam'ın hakim olduğu bir zeminde değil de, mahkum olduğu bir zeminde ters algılayan insanları mahkum etmeyiniz, diyoruz.
İmanınız iman doğursun. Beden ülkesinin başkenti olan yürekte iktidar olan iman, mutlaka iman doğurur. Yeni imanlar doğurmayan bir iman, "kısır" imandır, yüreğe yük olan "iktidarsız" bir imandır.
Adı İslam (yani teslimiyet, barış ve selamet/mutluluk) olan bir dinin mensubu olan Müslüman, yeryüzünde Allah'a teslimiyetin, barışın ve saadetin mimarı olmalı değil midir? Kendisini Ömer gibi öldürmeye geleni kendisinde diriltmeli değil midir? "Mü'min"in ahlaki anlamı "güvenen ve etrafına güven veren" değil midir? Güvenmeyen ve güvenilmeyen nasıl mü'min olur? Bu imanın sahibine ne yararı olur, başkasına ne yararı olur?
Mustafa İslamoğlu
yukardaki yazı için ne düşünüyorsunuz. yürek devleti deyince ne geliyor aklınıza ?
konuyu açmak istedim biraz
KALP: müthiş imkan
“ Vücutta bie et parçası vardır. O bozulursa bütün vücud bozulur. O kalpdir”
Buhari’nin bu haberden de anlaşılacağı yaratılış geregi paktır kalb. Ancak vücud ülkesinin başkenti olduğundan dolayı iman,ruh gibi dostlar da, şeytan, nefis gibi düşmenlarda orda örgütlenmeye çalışır.
Devrimler ihtilaller orada olur. Bu uçsuz bucaksız en çarpıcı özelliği adında gizlidir: Kalb; halden hale giren ; özetle ‘dönek’… bir kararda durmaması, gördüğüne akması , bir su gibi içine girdiği şeyin şeklini, bukalemun gibi girdiği ortamın rengini yansıtması ona bu ismi verilmesine neden olmuştur. Devrim , eskimez tanımıyla ‘ınkılab’ aynı kökten gelmiyormu zaten?
Yeri neresi mi? Ne önemi var bunun? İçimizdeki sonsuzluğu katletmişsek, yerini bilip bilmemek neyi değiştirir? Yok eğer yaşıyorsa,o sizi kendisinden haberdar edecektir.
YÜREK DEVLETİ
Dünyanın en büyük devletine sahip olabilmek için, önce bu müthiş imkanın farkında olmak gerek.
Mekansıza mekan olan kalb, insana şahdamarından daha yakın olan Allah’ı konuk edecek kapasitede yaratılmıştır.
“ Andolsun insanı biz yarattık ve nefsinin ona ne vesveseler vermekte olduğunu biliriz. Biz ona şahdamarından daha yakınız.”(50/16)
“ Biliniz ki Allah kişi ile kalbi arasına girer ve siz gerçekten O’na götürülüp toplanacaksınız.”(8/24)
Evet, bu müthiş mekan Allah’a tahsis edilip beytullah ve arşullah kılınmamışsa inkan zayi edilmiş demektir.
Allah bir göğüste iki kalb yaratmadığına (Azhab, 4) göre bir kalb ya Allah’a tahsis edilmiştir ya da gayrıya. Eğer Allah’tan gayriye tahsis edilmişse bu durumda beytullah değil beytul makam,beytulmal,beytuşşehvet,beytünnefs ve hatta beytüşşeytan olur.
“ Değil başka değil onların kazandığı günahlar karartmıştır kalplerini.”(83/14)
Bu karayı, bu pası temizlemek elbet kolay olmayacaktır. Nasıl temizlensin ki ? en çok kullandığımız organlar el, kafa ve kalb. Bunlar içerisinde en cok kullandımız kalb. Elimizi birkaç ay yıkamadığımızı döşünün . Tiksindiniz değimmi ? ya ondan daha cok kullandığımız kalb. Bu kirlilik sonuda kalb öyle bir noktaya ulaşıyor ki , kalb taşlaşıyor, katılaşıyor,duyarsızlaşıyor. İşte bunun Kur’ani ifadesi:
“ Sonra kalbleriniz katılaştı, taş gibi, hatta daha katı. Çünkü öyleleri var ki , onlardan ırmaklar fışkırır; öyleleri var ki yarılır, ortasından sular çağlar; öyleleri de vardır ki Allah korkusuyla yuvarlanır. Allah yapmakta olduklarınızdan gafil değildir.”(2/74)
Kalbler aynı zamanda sınanıyor. Kuran, ‘ Allah’ın takva için kalblerini sınadığı kimseler ‘ den sözetmekte.
İÇ SAVAŞ
İnasan hayatında her şavaş fani iç savaş bakidir. Çünkü her düşmanın bir gün dost olma ihtimali vardır da şeytanın insanla dost olmasının imkan ve ihtimali yoktur.
İç savaşı kazanmanın yolu . yüreğimizi ırmak gibi çağlattıgımız gözyaşlarıyla yıkayarak yapacağız. Fikirle ,zikirle, şükürle, irfanla,ihsanla,takvayla yapacağız.hüzün gözyaşı ve gecenin kullanılması…..
İç savaşı kazanmış insanın kazan dıkları ne mi?
“ Gerçek şu ki gözler kör olmaz;ancak sinelerdeki kalbler kör olur.”(22/46)
Yüreğinize özgü imkanlar başında başta ,basiret ve firaset gelir.
Bu vericinizle, uzaklığı ne olursa olsun bir dostunuza muhabbet sinyalleri göndere bilirsiniz. İrtidadın ve nifakın tabiat haline geldiği bir toplumda gerçek müminleri bu radarınızla tanıyacaksınız…
Mustafa İslamoğlu