İmâm-ı Gazâlî hazretleri buyurdu ki:“Ölüm büyük bir iştir, büyük bir tehlikedir. İnsanlar bunu bilmiyorlar. Hâtırlasalar da kalblerine fazla tesir etmiyor. Çünkü kalbleri dünya meşgalesine öyle dalmıştır ki, kalblerinde başka bir şeye yer kalmamıştır. Bundan kurtuluş çâresi, bazen bir yere çekilmek ve bir saat kadar kalbini dünya meşgalelerinden uzak tutmaktır. Nitekim ıssız sahralarda dolaşan bir kimse, başkalarından kendisine bir yardım geleceğini düşünmez, başının çâresine bakar, önceden tedbir alır. İşte tenha bir yerde oturup kendi kendine demelidir ki: Ölüm yaklaştı, belki bugün gelir. Eğer sana bilmediğin karanlık bir mağaraya gir deseler, ‘İçerisinde kuyu var mı? Yoksa zehirli veya yırtıcı hayvana rastlar mıyım veya ne var, ne yok bilmiyorum’ diyerek, dizlerinin bağı çözülür. Ölümden sonraki işin, mezardaki korkulu hâlinin bundan aşağı olmadığı, gün gibi meydandadır.
Bunu düşünmemek ne biçim bir cesarettir. Bunun en güzel çâresi, ölen arkadaşlarına bakmak, onları düşünmektir…Mezardaki hâllerini düşün! Onları hâtırlayıp dünyada her birinin mevkisini, zenginliğini, işlerini, sıkıntılarını, neş’elerini, dünyada neye kavuştuklarını, ölümü nasıl unuttuklarını ve beklemedikleri bir zamanda, âhiret için ellerinde azık yokken, ölümün ansızın gelip onları götürdüğünü düşün! Şimdi mezardaki hâllerinin nasıl olduğunu, âzâlarının birbirinden nasıl ayrıldığını, etlerini, derilerini, gözlerini ve dillerini böceklerin, kurtların nasıl yediğini, onlar bu halde iken vârislerinin mallarını taksim edip rahat rahat nasıl yediğini göz önüne getir!..”
Hadis-i şerîfte Peygamberimiz aleyhisselatü vesselam buyuruyor ki: (Ey ümmetim, emeliniz kısa olsun, ölümü çok hâtırlayınız!)