Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Yahudileri ve Hadis İnkârcılarını Niçin Sevmiyorum?

bekir

sadece bir kul
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,198
Tepkime puanı
5,997
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Allah-u teala insanları yarattı ve imtihan etmek için insanlara bazı melekeler programladı… İnsanlara yüklenen bu melekelerle insanlar imtihana tabii tutuldular…


İnsanlara sevgi, dostluk, düşmanlık, cömertlik, cimrilik, acelecilik, sabır vesair melekeler yüklenmiştir. Bu yazımızda sadece sevgi melekesi üzerine durmayı düşünüyorum… Her insanda var olan bu sevgi melekesinin kullanma hakkı tamamen insana verilmişse eğer her insan istediğini sever ve bu sevgiden dolayı hiç kimsenin eleştirme hakkı olmamış olur…

Sevgi melekesinin sahibi Allah olduğu için bu sevgi melekesini kimlere karşı ne kadar kullanmamız gerektiğini kendisine sormamız gerekir. Allah-u teala kuran ve hadislerle bizlere bu sorumuzun cevabını ayrıntılı bir şekilde bildirmiştir…
Bakıyoruz: ‘’ De ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım akrabanız kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz ticaret, hoşlandığınız meskenler size Allah'tan, Resulünden ve Allah yolunda cihad etmekten daha sevgili ise, artık Allah emrini getirinceye kadar bekleyin. Allah fasıklar topluluğunu hidayete erdirmez.’’(Tevbe-24) Bu ayette sevgi melekesini bahsedilen kişilere karşı; Allah, resulü ve cihaddan daha fazlaca kullanıldığında başa bela alınmış oluyor…
Demek ki sevgi melekesinin kullanma klavuzuna bakmadan hareket ettiğimizde sıkıntılar yaşarmışız… Şimdi başlığımıza geçebiliriz… Yahudileri niçin sevmiyoruz? Eğer bu sevgisizliğimizin sebebi Filistin halkına zulmettiklerinden dolayıysa, yarın Yahudiler Filistinlilere birer gül uzattıklarında sevecek miyiz onları? Elbette ki hayır…
Sevgi melekesinin asıl sahibine Yahudileri sormamız gerekir… Yahudileri sevip sevmemize ne Filistinliler karar verir ne de herhangi bir kişi…
Onlar (Yahudiler) nerede bulunurlarsa bulunsunlar, Allah'ın ahdine ve insanların (müminlerin) himayesine sığınmadıkça kendilerine zillet (damgası) vurulmuştur; Allah'ın hışmına uğramışlar ve miskinliğe mahkûm edilmişlerdir. Çünkü onlar, Allah'ın ayetlerini inkâr ediyorlar ve haksız yere peygamberleri öldürüyorlardı. Bu da, onların isyan etmiş ve haddi aşmış bulunmalarındandır.(A’li İmran-112)
Evet… Yahudiler hakkında bu ayeti okuduktan sonra sevgi melekemi onlara karşı kullanmamam gerektiğini öğrenmiş oldum…


Hadis inkârcılarına gelince;
Kur’anla yan yana zikredilmesinden hoşlanmayan, Kurana şüphe düşürmek için kuranın adeta bir kalkanı olan sünnetin devre dışı bırakılmasını çok arzulayan batının askerliğini ve sözcülüğünü üstlenen hadis inkârcılarını sevemem…
Hadis inkârcıları olmayan akıllarını ilah etmiş durumdalar. Ayetleri kendi nefisleri doğrultusunda yorumlayıp uyduruk uyduruk fetvalar çıkarıyorlar. Eski âlimlerimize değer vermeyen bu insanlar kur’anı yeniden yorumlamak lazım deyip batının ekmeğine yağ sürdüler ve sürmeye devam ediyorlar…
Hadis inkârcıları ne kur’ana hizmet ederler ne de islama… Ebu cehilden öğrendikleri gibi akla ters gibi gözüken ve tasavvuf kitaplarında sıkça rastlanan uydurma hadisleri cımbızlayıp insanların hadis anlayışına gölge düşürmekten başka bildikleri yoktur.
Hadis inkârcıları hadis okumadıkları gibi fıkıh da okumazlar… Geriye olmayan akılları ve kur’an kalır. Hadislerin devre dışı bırakılmasıyla sahabe ve peygamber de devre dışı kalacağından peygamber sevgisini tadamayacaklardır.
Allah’ın razı olduğu sahabeler ve en sevdiği ve sevip kendisini örnek alacağımız peygamberimizi sevemeyen bir kimse babamız da olsa kendisini sevemeyiz…
Hadis inkârcıları yalancıdırlar… Şüphe duydukları hadislerden bazı ibadet şekillerini kopya çekerler… Madem şüphe duyuyorsunuz neden ibadetlerinizi hadislerden alıyorsunuz ki?
Bu inkârcılar, biz hadisleri inkar etmiyoruz ki deyip muhatabının gözünün içine baka baka yalan söylerler. Kendilerince kurnaz olduklarını zannediyorlar…
Hadis inkârcılığı ya da Yahudilik… İkisi de mikroptur. Yahudi mikrobu bedene zarar verirken hadis inkârcılığı akideyi tahrip eder…
Yani; hadis inkârcılığı Yahudilikten daha kötüdür… Ve her iki mikrobu da sevmeyiz…

SütunHaber/Makale

 

Müslüman

New member
Katılım
10 Tem 2012
Mesajlar
22
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Nasıl ki bugün selefilik tek bir görüş değil aynen tarikatlar gibi bölünmüş ve birbirini tekfir edenler dahi vardır lakin art niyetli kesimler tarafından hepsi "vehhabi" diye itham edilmektedir aynı şekilde Kuran'a uymayan hadisleri reddeden kimseler de hemen "hadis inkarcısı" şeklinde ithamlara maruz kalmaktadırlar.

Yazar da belli ki haberin kaynağından hareketle, aynen bu toptancı zihniyete sahip olmalı ki bu şekilde bir ayrıma gitmemiş.

Bizler Allah Rasulünün Sünnetine inanmanın farz olduğunu iman ediyoruz. Nebevi Sünneti Kuran'dan ayırmıyoruz ama ona vahiy muamelesi de yapmıyoruz hepsi bu. Rabbimizin bizleri sürekli iki uçtan sakındırdığı; Kuraniyyun ya da mealciler gibi ifrata, Sünneti de vahiyle eş görerek tefrite kaçmadan orta yolu benimsiyoruz.

Kuran tek kaynak değil temel kaynaktır ve herşey bu vahyin etrafında şekillenir ve anlam kazanır.
 

bekir

sadece bir kul
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,198
Tepkime puanı
5,997
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Hadislere yaklaşım bakımından bir hayli eskilerden başlayan çok türlü düşünceler vardır. Biz bu düşünceleri, sahipleri ve inananlarına bırakıyoruz ama kahiri ekseri olan hadis fikriyatını hafife almak ve bu konuda şahsi kanaatlerini ilimsiz ve delilsizce dayatmayı, kabul edilebilir olarak görmüyoruz.
 
M

Misafir

Guest
Yahudileri sevip sevmemize ne Filistinliler karar verir ne de herhangi bir kişi…
Onlar (Yahudiler) nerede bulunurlarsa bulunsunlar, Allah'ın ahdine ve insanların (müminlerin) himayesine sığınmadıkça kendilerine zillet (damgası) vurulmuştur; Allah'ın hışmına uğramışlar ve miskinliğe mahkûm edilmişlerdir. Çünkü onlar, Allah'ın ayetlerini inkâr ediyorlar ve haksız yere peygamberleri öldürüyorlardı. Bu da, onların isyan etmiş ve haddi aşmış bulunmalarındandır.(A’li İmran-112)

Evet… Yahudiler hakkında bu ayeti okuduktan sonra sevgi melekemi onlara karşı kullanmamam gerektiğini öğrenmiş oldum…


Bekir efendi, sana bir sorum olacak.Senin geçmiş sülalen islamın en büyük düşmanı olsaydı,yakıp yıkıp ,müslümana kök söktürseydi,allahın hışımına uğrayıp silinip gitseydi,sen o neslin devamı olarak hakkı savunan muvahit bir müslüman olsaydın,senin geçmiş neslinin allahın zilletine uğramış olmasından dolayı ,sanada lanetli gözüyle bakmak doğrumu olurmuydu acaba?
Kuranda kimse kimsenin günahını üstlenmez derken,sen yukardaki ayetten ,yeni nesil ,günaha bulaşmamış yahudiyi nasıl suçlarsın?Bu nesil için peygamber öldürdü suçlaması yapabilirmisin?
Sen zannediyorsunki ,bu özellik sadece yahudilere has bir durum..Böyle bir şey yok.Yahudililk,tüm kutsal kitaplarda ,tüm toplumlara örnek gösterilmek için seçilmiş bir numune toplumdur..Bu toplumun tarihde düştüğü tüm hatalar bir filim şeridi gibi önümüze konmuşki aynı hatalara düşmeyelim diye..kuranın bir ilahi kelam olarak sık sık menkıbelerle anlattığı yahudi taşkınlıkları ve gafletleri,o kadar çok peygamber
gönderilmesine rağmen yinede dalalete düşmeleri ,bizim gibi yüzlerce kavim için bir ders niteliği taşımaktan başka bir şey değildir.
hiç bir toplumun bir toplumdan bir farkı yoktur.bir toplumun tarihde lanetlenmiş olması ,ondan gelen neslin lanetlenmiş olacağı manasına gelmez..
Yahudiler en çok zikredilen kavim ve allahın bizzat peygamberle desdeklediği kavim.Yinede sapıtmış olmaları ,ancak bize bir uyarıdır..Yani bizimde onlardan bir farkımız yok!!
kuranda zikredilmeyen ve aynı sapıklıkları yüzünden yok edilen bir çok kavim olduğunu unutmayalım...

Tevratı yetersiz bulup talmod'ı uydurdular..biz onlardan farklımı davrandık?..bizde kuran yetersiz demeye cesaret edemedik ama hadis kitaplarını dinin tamamlayıcısı olarak uydurduk nedir fark?
 
M

Misafir

Guest
Hadis inkârcılarına gelince;
Kur’anla yan yana zikredilmesinden hoşlanmayan, Kurana şüphe düşürmek için kuranın adeta bir kalkanı olan sünnetin devre dışı bırakılmasını çok arzulayan batının askerliğini ve sözcülüğünü üstlenen hadis inkârcılarını sevemem…

Hadis inkârcıları olmayan akıllarını ilah etmiş durumdalar. Ayetleri kendi nefisleri doğrultusunda yorumlayıp uyduruk uyduruk fetvalar çıkarıyorlar. Eski âlimlerimize değer vermeyen bu insanlar kur’anı yeniden yorumlamak lazım deyip batının ekmeğine yağ sürdüler ve sürmeye devam ediyorlar…
Hadis inkârcıları ne kur’ana hizmet ederler ne de islama… Ebu cehilden öğrendikleri gibi akla ters gibi gözüken ve tasavvuf kitaplarında sıkça rastlanan uydurma hadisleri cımbızlayıp insanların hadis anlayışına gölge düşürmekten başka bildikleri yoktur.
Hadis inkârcıları hadis okumadıkları gibi fıkıh da okumazlar… Geriye olmayan akılları ve kur’an kalır. Hadislerin devre dışı bırakılmasıyla sahabe ve peygamber de devre dışı kalacağından peygamber sevgisini tadamayacaklardır.
Allah’ın razı olduğu sahabeler ve en sevdiği ve sevip kendisini örnek alacağımız peygamberimizi sevemeyen bir kimse babamız da olsa kendisini sevemeyiz…
Hadis inkârcıları yalancıdırlar… Şüphe duydukları hadislerden bazı ibadet şekillerini kopya çekerler… Madem şüphe duyuyorsunuz neden ibadetlerinizi hadislerden alıyorsunuz ki?
Bu inkârcılar, biz hadisleri inkar etmiyoruz ki deyip muhatabının gözünün içine baka baka yalan söylerler. Kendilerince kurnaz olduklarını zannediyorlar…
Hadis inkârcılığı ya da Yahudilik… İkisi de mikroptur. Yahudi mikrobu bedene zarar verirken hadis inkârcılığı akideyi tahrip eder…
Yani; hadis inkârcılığı Yahudilikten daha kötüdür… Ve her iki mikrobu da sevmeyiz…


hadis metolojisine göre biz hadis kabul ederiz.Hadis kitaplarında olan her hadis hadis değildir..tabiidirki bu hadis biri için kaynak olabilirken diğeri için kaynak olmaya bilir..zandan kaçınmak lazım..hadisler asla zannı aşamaz..

çok büyük konuşuyorsun!!!!!!!
:78 - Bunların bir de ümmî (okuma yazması olmayan) kısmı vardır, kitabı bilmezler, ancak birtakım kuruntu yığınına, boş saplantılara kapılır ve zan içinde dolaşır dururlar.
6:116 - Eğer yeryüzündekilerin çoğunluğuna uyarsan seni Allah yolundan saptırırlar. Çünkü onlar sadece "zann"a uyarlar ve saçmalarlar.
 

bekir

sadece bir kul
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,198
Tepkime puanı
5,997
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Bekir efendi, sana bir sorum olacak.Senin geçmiş sülalen islamın en büyük düşmanı olsaydı,yakıp yıkıp ,müslümana kök söktürseydi,allahın hışımına uğrayıp silinip gitseydi,sen o neslin devamı olarak hakkı savunan muvahit bir müslüman olsaydın,senin geçmiş neslinin allahın zilletine uğramış olmasından dolayı ,sanada lanetli gözüyle bakmak doğrumu olurmuydu acaba?
Kuranda kimse kimsenin günahını üstlenmez derken,sen yukardaki ayetten ,yeni nesil ,günaha bulaşmamış yahudiyi nasıl suçlarsın?Bu nesil için peygamber öldürdü suçlaması yapabilirmisin?
Sen zannediyorsunki ,bu özellik sadece yahudilere has bir durum..Böyle bir şey yok.Yahudililk,tüm kutsal kitaplarda ,tüm toplumlara örnek gösterilmek için seçilmiş bir numune toplumdur..Bu toplumun tarihde düştüğü tüm hatalar bir filim şeridi gibi önümüze konmuşki aynı hatalara düşmeyelim diye..kuranın bir ilahi kelam olarak sık sık menkıbelerle anlattığı yahudi taşkınlıkları ve gafletleri,o kadar çok peygamber
gönderilmesine rağmen yinede dalalete düşmeleri ,bizim gibi yüzlerce kavim için bir ders niteliği taşımaktan başka bir şey değildir.
hiç bir toplumun bir toplumdan bir farkı yoktur.bir toplumun tarihde lanetlenmiş olması ,ondan gelen neslin lanetlenmiş olacağı manasına gelmez..
Yahudiler en çok zikredilen kavim ve allahın bizzat peygamberle desdeklediği kavim.Yinede sapıtmış olmaları ,ancak bize bir uyarıdır..Yani bizimde onlardan bir farkımız yok!!
kuranda zikredilmeyen ve aynı sapıklıkları yüzünden yok edilen bir çok kavim olduğunu unutmayalım...

Tevratı yetersiz bulup talmod'ı uydurdular..biz onlardan farklımı davrandık?..bizde kuran yetersiz demeye cesaret edemedik ama hadis kitaplarını dinin tamamlayıcısı olarak uydurduk nedir fark?

gavs efendi, insan tabii ki atasının kabahati için zan altında tutulmaz velev ki kabahati devam ettirmesin. Yahudilerin hali hazır vaziyetleri malumdur, ne insani ne imani terakki göstermemektedirler ve bu nedenle kasdedilen Yahudi'ler iman etmemiş Yahudilerdir ki bahsedilen Yahudilerin hamiliğini yapmak istiyorsanız yapabilirisiniz.

Hadisler Size çok batıyor, hadi hayırlısı...
Hadis ve sünnetler ışığında Allah'ın hükümlerine kulp takamayanlar tabii ki hadislerden rahatsız lakin sesiniz iddialarınız kadar cılız ve çirkin...
 

bekir

sadece bir kul
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,198
Tepkime puanı
5,997
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
hadis metolojisine göre biz hadis kabul ederiz.Hadis kitaplarında olan her hadis hadis değildir..tabiidirki bu hadis biri için kaynak olabilirken diğeri için kaynak olmaya bilir..zandan kaçınmak lazım..hadisler asla zannı aşamaz..

çok büyük konuşuyorsun!!!!!!!
:78 -Bunların bir de ümmî (okuma yazması olmayan) kısmı vardır, kitabı bilmezler, ancak birtakım kuruntu yığınına, boş saplantılara kapılır ve zan içinde dolaşır dururlar.
6:116 -Eğer yeryüzündekilerin çoğunluğuna uyarsan seni Allah yolundan saptırırlar. Çünkü onlar sadece "zann"a uyarlar ve saçmalarlar.


metoloji ne demek gavs efendi?
 
M

Misafir

Guest
Metoloji olarak yanlış yazılmış.özür!."metodoloji" olacak..teşekkur.yazıları düzeltemiyoruz..
 
M

Misafir

Guest
H.z musa a.s yahudileri zulumden kurtar�rken ,kar��la�t�klar� zorluklarda yahudilerimi su�lad� yoksa kar�� kar��ya geldi�i kavimlerimi?Dikkatinizi �ekerim en �ok kendi kavmini su�lam��t�r..
Biz islam d�nyas� bu g�n ne yap�yoruz?kendimizimi su�luyoruz bir eksi�imizmi var deyip ara�t�r�yoruz,yoksa kar�� uluslar�m� su�luyor,siyonist oyunu,amerikan emperyalizmi deyip i�in i�inden s�yr�l�yoruz???
Siyonizm hikayelerinden b�kt�k usand�k..e�erki bir israil bunu yapabiliyorsa ,sen niye yapam�yorsun??eksi�in ne?Amerikan�n sana alt�n kadehde h�rriyetmi verece�ini zannediyorsunuz??
 
M

Misafir

Guest
MUsa .as kendi kavmin zulmden kurtarırken ,karşılaştıkları güçlük ve zorluklarda en sık kendi kavminimi suçlamıştır ,yoksa karşı karşıya heldiği kavimlerimi?? kendi kavmini suçlamıştır..

bu gün biz ne yapıyoruz?

her şey siyonist oyunu deyip işin içinden sıyrılıyoruz.hiç kendimizde suç bulmuyoruz..Bu doğrumu?
 

old_preacher

New member
Katılım
6 Eyl 2011
Mesajlar
271
Tepkime puanı
40
Puanları
0
Bugünün Müslümanlarının, Allah ın gözünde yahudilerden farkı olduğunu hiç sanmıyorum. Çünkü Kuran ayetleri ne derse ısrarla tam tersini yapıyorlar.

''Dinlerini parça parça edip fırkalara, hiziplere bölünenler var ya, senin onlarla hiçbir ilişiğin yoktur. Onların işi Allah'a kalmıştır. Allah onlara, yapıp ettiklerini haber verecektir.'' 6-159

Bugün Müslümanların birsürü mezhebe ayrıldığını, her mezhebin diğerine ''kafir'' dediğini ve İslam dışı olmakla suçladığını, birbirlerinin camilerini basıp birbirlerini katlettiklerine tanık oluyoruz.

Hadis konusunda ise anlamadığım şudur, bugün Kuran ile bir aykırılık göstermeyen hadisler sahih hadisler olarak biliniyor. Peki bu, onların gerçekten hadis olduğunu mu gösterir? Nitekim ben '' Eşinize her gün en az bir güzel söz söyleyin.'' diye bir hadis uydursam, bu Kuran ile çelişmez. Ama hadis de değil, çünkü ben uydurdum. Yani sorunumuz şu, ''Hadis uyduran kişiler, gayet doğal olarak bunu Kuran ile uyumlu olarak da uydurmuş olabilirler.'' Çünkü hepimizin bildiği gibi hadis yazıcılığı uzunca bir dönem önemli bir ticaret kaynağı olmuştur, bu da milyonlarca uydurma hadise yol açmıştır.

Buradan da hadisleri tartışmasız savunan kişilerle şu noktada fikir ayrılığına düşüyoruz; onlar bu hadis yazarlarının ''ilim sahibi'' kişiler olduklarını söylüyor, ve bizim onların dediklerine aksi şeyler söyleyemeyeceğimizi iddia ediyorlar. Buna dayanak olarak da ''onların büyük bir kesim tarafından alim kabul edildiği'' savını öne sürüyorlar. Peki büyük kısmın kabulü doğru mu demektir? Ya o büyük kısım tümden sapıksa, ya da ilim sahibi değilse? Ki bugün mezheplere bölünüp birbirini katleden, herbiri birbirinden farklı kuralları olan Müslümanlara baktığımızda açıkça bu görülüyor. Peki ben böyle bir topluluğun kabul ettiğini neden kabul edeyim?

Birbirine zıt görüşlere sahip hocalar, birbirine zıt görüşlere sahip insanlar tarafından alim kabul ediliyor. Örneğin bugün Cübbeli Hocayı alim kabul eden pek çok insan varken Süleyman Ateş ya da Yaşar Nuri yi alim olarak kabul eden de bir o kadar insan var. Hangisini baz alacağız?

Herşeyi geçtim, Kuran günümüze kadar tek harfi değişmemiş olarak gelmişken, hadisler niçin milyonlarca ve rivayete dayalı olarak geliyor? Niçin onlar da peygamberimiz zamanında Kuran gibi ayrıca yazılmamış? Peygamberimiz, hadislerinin dinin ikinci bir kaynağı olduğunu düşünse, bunu da ayrıca yazdırıp kaydettirmez miydi?

Yazdırmamış ve kaydettirmemiş, buradan da anlaşılan tek gerçek şudur: ''Peygamberimiz, kendisinden sonraki nesiller için Kuran dan başka hiçbir şeye ihtiyaç duymamıştır, duysaydı söz ve uygulamalarını da ayrıca kitaplaştırırdı.'' Bu konuda ''Kuranlaştırılmasını engellemek için yazdırmamıştır'' diyenler zorlama yorum yapıyor, zira bugün hem Tevratta hem İncilde ek olarak insanların yazdığı kısımlar vardır, ve bu kendilerince ve tüm dünyaca d bilinmekte ve kabul edilmektedir.

Sadece bu olay bile benim hadislere güvenmemem için fazlasıyla yeterli bir sebep. Peygamberim bana hadis bırakmamış, demek ki ihtiyacım olduğunu düşünmemiş.

Bu gibi konular tartışma konusudur, fakat şu bir gerçek ki kimse kimsenin görüşünü kabul etmez, çünkü herkesin kendince sebepleri var.
 
M

Misafir

Guest
old preacher;yazınızı sonuna kadar tasdikliyorum.
Hiç bir zaman radikal bir hadis redcisi olmadım.Yinede ehli sünnet taifesine yaranamıyorum.Neden inanmıyorsun?Sen resulun sünnetinimi terk ediyorsun? soruları başlıyor.
.
 

bekir

sadece bir kul
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,198
Tepkime puanı
5,997
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Bugünün Müslümanlarının, Allah ın gözünde yahudilerden farkı olduğunu hiç sanmıyorum. Çünkü Kuran ayetleri ne derse ısrarla tam tersini yapıyorlar.

''Dinlerini parça parça edip fırkalara, hiziplere bölünenler var ya, senin onlarla hiçbir ilişiğin yoktur. Onların işi Allah'a kalmıştır. Allah onlara, yapıp ettiklerini haber verecektir.'' 6-159

Bugün Müslümanların birsürü mezhebe ayrıldığını, her mezhebin diğerine ''kafir'' dediğini ve İslam dışı olmakla suçladığını, birbirlerinin camilerini basıp birbirlerini katlettiklerine tanık oluyoruz.


Çok abartılı bir benzetme...



Hadis konusunda ise anlamadığım şudur, bugün Kuran ile bir aykırılık göstermeyen hadisler sahih hadisler olarak biliniyor. Peki bu, onların gerçekten hadis olduğunu mu gösterir? Nitekim ben '' Eşinize her gün en az bir güzel söz söyleyin.'' diye bir hadis uydursam, bu Kuran ile çelişmez. Ama hadis de değil, çünkü ben uydurdum. Yani sorunumuz şu, ''Hadis uyduran kişiler, gayet doğal olarak bunu Kuran ile uyumlu olarak da uydurmuş olabilirler.'' Çünkü hepimizin bildiği gibi hadis yazıcılığı uzunca bir dönem önemli bir ticaret kaynağı olmuştur, bu da milyonlarca uydurma hadise yol açmıştır.

Hadisler bir çok kriter çerçevesinde ayrıştırılmıştır ve halis olanı ile sahte olanı artık bilinmektedir. Bu bir ilim kolu olmuştur, siz o kadar atıp tutun ki, ne bir delil, ne bir ilim ne de mantık olmaksızın savaşınıza devam edin bakalım...



Buradan da hadisleri tartışmasız savunan kişilerle şu noktada fikir ayrılığına düşüyoruz; onlar bu hadis yazarlarının ''ilim sahibi'' kişiler olduklarını söylüyor, ve bizim onların dediklerine aksi şeyler söyleyemeyeceğimizi iddia ediyorlar. Buna dayanak olarak da ''onların büyük bir kesim tarafından alim kabul edildiği'' savını öne sürüyorlar. Peki büyük kısmın kabulü doğru mu demektir? Ya o büyük kısım tümden sapıksa, ya da ilim sahibi değilse? Ki bugün mezheplere bölünüp birbirini katleden, herbiri birbirinden farklı kuralları olan Müslümanlara baktığımızda açıkça bu görülüyor. Peki ben böyle bir topluluğun kabul ettiğini neden kabul edeyim?

İyi de Seni/Sizi niye kabul etsinler?



Birbirine zıt görüşlere sahip hocalar, birbirine zıt görüşlere sahip insanlar tarafından alim kabul ediliyor. Örneğin bugün Cübbeli Hocayı alim kabul eden pek çok insan varken Süleyman Ateş ya da Yaşar Nuri yi alim olarak kabul eden de bir o kadar insan var. Hangisini baz alacağız?

Ehli Sünnet'e uygun olanı baz alacaksınız...


Herşeyi geçtim, Kuran günümüze kadar tek harfi değişmemiş olarak gelmişken, hadisler niçin milyonlarca ve rivayete dayalı olarak geliyor? Niçin onlar da peygamberimiz zamanında Kuran gibi ayrıca yazılmamış? Peygamberimiz, hadislerinin dinin ikinci bir kaynağı olduğunu düşünse, bunu da ayrıca yazdırıp kaydettirmez miydi?

Kur'an, Kur'an dır, Hadis ise Hadis. Biz ikisini birbirine müsavi tutmadık hiç bir zaman. Hadisler de belli bir dönemden itibaren yazılı kaynaklar olarak taşınmış zamanımıza, hem Kur'an da bu günkü hali ile Peygamberimiz (sav) zamanında yazılmamıştı. Hadis ve Sünnetler; 23 yıl boyunca gelen vahyin Rasulullah (sav) tarafından alınıp, anlaşılıp, yapılıp, yaptırılması ile zaten hem hıfzedilmiş hem yazılmış. Bu silsile ile bir çok İslami ilim oluşmuştur, fıkıh ilmi çıkmıştır, yazılmıştır, yazılmadığını kim söylüyor?


Yazdırmamış ve kaydettirmemiş, buradan da anlaşılan tek gerçek şudur: ''Peygamberimiz, kendisinden sonraki nesiller için Kuran dan başka hiçbir şeye ihtiyaç duymamıştır, duysaydı söz ve uygulamalarını da ayrıca kitaplaştırırdı.'' Bu konuda ''Kuranlaştırılmasını engellemek için yazdırmamıştır'' diyenler zorlama yorum yapıyor, zira bugün hem Tevratta hem İncilde ek olarak insanların yazdığı kısımlar vardır, ve bu kendilerince ve tüm dünyaca d bilinmekte ve kabul edilmektedir.

:) E tabi, herkes kendi sevdiği alimin mealinden anladığı/işine geldiği gibi Müslüman olacak ya, ne gerek var hadislere...



Sadece bu olay bile benim hadislere güvenmemem için fazlasıyla yeterli bir sebep. Peygamberim bana hadis bırakmamış, demek ki ihtiyacım olduğunu düşünmemiş.

Bu gibi konular tartışma konusudur, fakat şu bir gerçek ki kimse kimsenin görüşünü kabul etmez, çünkü herkesin kendince sebepleri var.

İnanmayana diyecek hiç bir sözümüz yok, herkesin kendi imanı ama hadisler ve benzeri inanç meselelerinde ileri-geri konuşmak inanmamanın ötesinde bir boyuttur ki kabul edilemez.
 
M

Misafir

Guest
Hadisler Size çok batıyor, hadi hayırlısı...
Hadis ve sünnetler ışığında Allah'ın hükümlerine kulp takamayanlar tabii ki hadislerden rahatsız lakin sesiniz iddialarınız kadar cılız ve çirkin...

bana hadis batmaz,hadis kritiğe tab iutulur kabul edilir..
 

bekir

sadece bir kul
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,198
Tepkime puanı
5,997
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
[/LIST]
bana hadis batmaz,hadis kritiğe tab iutulur kabul edilir..

Cündeb (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Kim Kitabullah hakkında şahsî re'yi ile söz ederse, isâbet bile etse hatâdadır."

Ebu Dâvud, İlm, 5 (3652); Tirmizî, Tefsir 1, (2953).

Rezîn şu ilâvede bulunmuştur: "Kim re'yi ile söz eder de hata ederse küfre düşer."



Meselâ: kritiğinize tabii tutun ve kabul yahut reddedin

 

old_preacher

New member
Katılım
6 Eyl 2011
Mesajlar
271
Tepkime puanı
40
Puanları
0
Hadisler bir çok kriter çerçevesinde ayrıştırılmıştır ve halis olanı ile sahte olanı artık bilinmektedir. Bu bir ilim kolu olmuştur, siz o kadar atıp tutun ki, ne bir delil, ne bir ilim ne de mantık olmaksızın savaşınıza devam edin bakalım...

Bunu iddia eden yalnızca bir grup, dayanakları da dediğim gibi yalnızca ''onlar bilir siz bilmezsiniz.'' Objektif olarak her Müslümanın kabul edebileceği türden bir dayanakları yok.

İyi de Seni/Sizi niye kabul etsinler?

Beni kimse kabul etsin demiyorum ki.

Ehli Sünnet'e uygun olanı baz alacaksınız...

Ya diğeri daha mantıklıysa? Ya biri yalnızca rivayetlere dayanarak yorum yapıyor, diğeri de bizzat Kuran ı baz alarak olaylara açıklık getiriyorsa?

Kur'an, Kur'an dır, Hadis ise Hadis. Biz ikisini birbirine müsavi tutmadık hiç bir zaman. Hadisler de belli bir dönemden itibaren yazılı kaynaklar olarak taşınmış zamanımıza, hem Kur'an da bu günkü hali ile Peygamberimiz (sav) zamanında yazılmamıştı. Hadis ve Sünnetler; 23 yıl boyunca gelen vahyin Rasulullah (sav) tarafından alınıp, anlaşılıp, yapılıp, yaptırılması ile zaten hem hıfzedilmiş hem yazılmış. Bu silsile ile bir çok İslami ilim oluşmuştur, fıkıh ilmi çıkmıştır, yazılmıştır, yazılmadığını kim söylüyor?

Yazıldı ise ve dinin ikinci kaynağı ise, bu kadar öneme haiz ise niçin halifeler tarafından Kuran gibi çoğaltılıp merkezlere yollanmamış? Eğer böyle yapılsa bugün tıpkı Kuran gibi tek harfi değişmemiş ve her yerde aynı olan bir hadis kitabımız olurdu. Fakat her mezhebin kendi hadisi var, milyonlarca uydurma hadis var. Kuran gibi yazılmış ve kaydedilmiş olsa bu olamazdı.
 

Müslüman

New member
Katılım
10 Tem 2012
Mesajlar
22
Tepkime puanı
0
Puanları
0
İşte ifrat işte tefrit. Biri Hadisleri Vahifle eş görüyor diğeri de reddediyor. Halbuki Rabbimiz bizleri sürekli bu iki uçlardan sakındırır ve orta yolu/sırat-ı mustakimi tavsiye eder.

Mesele çok basit.

Ebu Hanife başta olmak üzere bir çok alimin sahih dediğine diğeri sahih dememiştir. Keza İmam Buhari'nin kabul ettiği sika bir raviyi İmam Müslim kabul etmemiştir. Keza İbn İshak kimine göre sika bir ravidir kimine göre deccalin biridir
(işkembeden sallama yok bunların hepsini delillendirebiliriz). Usul'de bunları bile görmek hadislerin vahiy olmadığının en büyük kanıtıdır. Daha başka kanıtları da var ki yeri gelirse inş. onları da paylaşırız.

Daha önce de söyledik ;
Hadis, vahiy'den 150-200 yıl sonra yazılmış metinlerdir, sahihi, zayıfı, mevzusu vardır. Oysa vahiy için, sahihi, zayıfı, mevzusu vardır denilemez. O halde herşeyi yerli yerinde kullanacağız.

-Öncelikle Kuranı türkçesini okuyacağız, iyice belleyeceğiz.
-Ondan sonra hadislere bakacağız, bunlarda genelde tefsirlerde olur.
-Sonrada alimlerin görüşlerine bakacağız

Bu sıralamaya dikkat etmek çok önemli. Sıralamayı değiştirmek ya da ilk iki sıryı yok bilip doğrudan alimlere muracaat etmek insanı saptırabilir, yanıltabilir. Çünkü o zaman o alimin söz ve düşüncelerini tartacak ve doğrulayacak veya yanlışlayacak bir hakikat elimizde olmayacak. O zaman o alimin her şeye ve söze boyun eğen muridi olmaktan başka çaremiz de olmayacak.

Bilgi risk taşıyan bir şeydir kardeşler ve bizler de bu riski göze alamayız. Tutarlı bir inancın bilgi kaynağı da tutarlı olmak zorundadır. İslam'ın tek kaynağı değil ama temel kaynağı Kuran'dır çünkü Allah tarafından gönderildiği katidir. Siz şayet bunu bu şekilde tanımlamaz ve sınırlandırmaz iseniz inanç tutarsızlığa dönüşür, hezeyana ve (zan) sanrıya dönüşür. Kuran değil midir ki "zannı" eleştirir ve iman edenlerin inancında "yakin" bilgi ister?

Şayet siz en üst sıraya Kuran'ı koymaz ve onun dışında neşet eden diğer tüm kaynakları da yine ondan bağımsız bir şekilde ele alırsanız Allah için söyleyin, kendi görüşlerini doğrulamak için Allah'ın ayetlerini ve Rasulün pak sünnetini eğip bükenlerin önüne nasıl geçeceğiz? İşte önüne geçemediğimizden dolayıdır ki birileri çıkıp Keşfi, rüyayı, ilhamı bilgi diye sunarken bir başkası da Kuran dışı bir takım rivayetleri bilgi diye vahyin önüne koyabiliyor.

Bakın şu platformda dahi aynı sözde inancı paylaşan ve aynı Kitaba inanan birileri olduğumuz halde bir noktada buluşamıyoruz, neden? Sorun zincirleme sorunudur kardeşler. Zamanın bir diliminde birileri bir usul ve bu usul üzerine de din belirlemiş ve bizlerde bu zincirlerin halkaları arasında yerimizi almışız. Artık başka şekilde düşünemiyoruz. Evet sözde "Kuran'ı en başa koyuyor ama realitede bunun tam tersini yapıyor" ve başka başka kaynakları Kuran'ın önüne koyuyoruz.

Elinizi vicdanınıza koyun ve söyleyin; Allah'ın Kuran/Vahyi dışında bu mutlaklığın yani yakin bilginin başka bilgilerde/kaynaklarda da olabileceğini kim iddia edebilir? Bunun adı hadis düşmanlığı değildir birileri anlamsız itirazlar yükseltmesin.

O halde başta de dediğimiz gibi ifrat ve tefrite kaçmadan Kuran'a ve Sünnete yaklaşımımızı tekrar gözden geçirelim. Kuran Vahiydir, mutlaktır. Hadisler öyle ya da böyle zan ifade eder, kesin değildir, korunmuş değildir. Kuran'dan başka kaynak ve eserler ancak O'ndan neşet ederse bir anlam ifade eder. Herşey bu vahyin etrafında şekillenmelidir.
 

bekir

sadece bir kul
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,198
Tepkime puanı
5,997
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Ya diğeri daha mantıklıysa? Ya biri yalnızca rivayetlere dayanarak yorum yapıyor, diğeri de bizzat Kuran ı baz alarak olaylara açıklık getiriyorsa?

old_preacher, Ehli Sünnet'in sadece rivayet ile, o rivayet dediğine dayanarak verdiği bir kaç hüküm getir buraya ve bu hükümlere Sen/Siz Kur'an ile cevap verin. Delil istiyorum sırf rivayet ile hangi Ehli Sünnet alimi nasıl/hangi hükmü vermiş ve Siz buna karşı Kur'an dan ne hüküm veriyorsunuz.
 

Müslüman

New member
Katılım
10 Tem 2012
Mesajlar
22
Tepkime puanı
0
Puanları
0
old_preacher, Ehli Sünnet'in sadece rivayet ile, o rivayet dediğine dayanarak verdiği bir kaç hüküm getir buraya ve bu hükümlere Sen/Siz Kur'an ile cevap verin. Delil istiyorum sırf rivayet ile hangi Ehli Sünnet alimi nasıl/hangi hükmü vermiş ve Siz buna karşı Kur'an dan ne hüküm veriyorsunuz.

Recm, müzik, resim, kabir azabı, her Lailahe İlallah diyenin cehennemde yandıktan sonra cennete gireceği vs
 

bekir

sadece bir kul
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,198
Tepkime puanı
5,997
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
İşte ifrat işte tefrit. Biri Hadisleri Vahifle eş görüyor diğeri de reddediyor. Halbuki Rabbimiz bizleri sürekli bu iki uçlardan sakındırır ve orta yolu/sırat-ı mustakimi tavsiye eder.


Önce anlayın da öyle yazın. Burada hadis vahiydir diye bir iddiada bulunan yok.


Rasûlullah (s.a.v), Allah'tan aldığı vahyi yalnızca insanlara aktarmakla kalmamış, aynı zamanda onları açıklamış ve kendi hayatında da tatbik ederek açık ve net örnekler hâline getirmiştir. Bu nedenle O'na (sav) "yaşayan Kur'ân" denilmiştir.

İslâm uleması ittifak ederek dinî konularla ilgili hâdislerin, Allah tarafından Hz. Peygamber'e vahyedilmiş olduklarını kabul ederler ve buna delil olarak da, "O (Peygamber), kendiliğinden konuşmaz; O'nun sözleri, kendisine gönderilmiş vahiyden başkası değildir" (en-Necm, 54/3-4) âyetini gösterirler.

Ayrıca, "Andolsun ki; Allah, mü'minlere büyük lütufta bulundu. Çünkü, daha önce apaçık bir sapıklık içinde bulunuyorlarken, kendi aralarından, onlara kitap ve hikmeti öğreten bir elçi gönderdi" (Âlu lmrân, 3/164) âyetinde sözü edilen "hikmet" kelimesinin, "sünnet" anlamında olduğunu da belirtmişlerdir. Nitekim, Hz. Peygamber ve O'nun ashâbından nakledilen bazı haberler de, bu gerçeği ortaya koymaktadır. Rasûlullah'tan (s.a.v) şöyle buyurmuştur : "Bana kitap (Kur'ân) ve bir de onunla birlikte, onun gibisi (sünnet) verildi" (Ebû Dâvûd, Sünen, II, 505).

Hassan İbn Atiyye, aynı konuda şu açıklamayı yapmıştır: "Cibrîl (a.s.) Rasûlullah (s.a.v)'e Kur'ân'ı getirdiği ve öğrettiği gibi, sünneti de öylece getirir ve öğretirdi" (İbn Abdilberr, Câmiu'l Beyâni'l-ilm, II, 191).

Yukarıda ki âyet, hadis ve haberlerdende anlaşılacağı üzere, hadîs/sünnet de Allah (c.c.) tarafından Rasûlullah (sav)'a gönderilmiş Kur'an vahyi gibi emindir, hâktır ancak Kur'ân, hadîsin aksine, anlam ve lâfız yönünden bir benzerinin meydana getirilmezliği (i'câz) ve Levh-i Mahfûz'da yazı ile tesbit edildiği için, ne Cibrîl (a.s.)'in ve ne de Hz. Peygamber'in, üzerinde hiçbir tasarrufları bulunmaması noktasında hadîsten ayrılır. Hadîs lâfız olarak vahyedilmediği için, Kur'ân lâfzı gibi mu'ciz olmayıp, ifade ettiği anlama bağlı kalmak şartıyla sadece mânâ yönüyle nakledilmesi câizdir.

Hz. Peygamber'den hadîs olarak nakledilen, fakat daha ziyade, O'nun (sav) sade bir insan sıfatıyla, dinî hiçbir özelliği bulunmayan, günlük yaşayışıyla ilgili sözleri, yukarıda anlatılanların dışındadır. O'nun (sav) bir insan sıfatıyla hata yapabileceğini açıklaması (Müslim, Fedâil, 139-140-141) bunu gösterir.

Vahye dayalı bir fıkıh kaynağı olarak hadis, Kur'ân karşısındaki durumu ve getirdiği hükümler açısından, bazı hadislerle Kur'ân'ın getirdiği hükümleri teyid ve tekit eder. Ana-babaya itâatsizliği, yalancı şâhitliği, cana kıymayı yasaklayan hadisler böyledir.
Bir kısmı hadisler, Kur'ân'ın getirdiği hükümleri açıklar, onları tamamlayıcı bilgiler verir. Kur'ân'da namaz kılmak, haccetmek, zekât vermek... emredilmiş, fakat bunların nasıl olacağının ayrıntısı belirtilmemiştir. Bu ibadetlerin nasıl yapılacağını hadislerden öğreniyoruz.
Yine bazı hadisler de, Kur'ân'ın çok dolaylı olarak bahsettiği ama açıkça bahsetmediği
"Ey insanlar, bütün yeryüzündeki nimetlerimden helal ve temiz olmak şartıyla yiyin; fakat şeytanın adımlarına uymayın! Çünkü o sizin açık bir düşmanınızdır." ayetinde ki gibi hükümlere dayalı olarak müstakil bir yasama kaynağıymış gibi hükümler koyar; ehlî merkeplerle yırtıcı kuşların etinin yenmesini haram kılan, diyetlerle ilgili birçok hükmü belirten hadisler gibi.

Şimdi, hadis/sünnet bu hususiyetleri taşırken; her ne sebep ile olursa olsun lafz ve mana olarak tahrif/tahriş edilmiş hadis ve sünnetlerin varlığını kimse inkar etmemekele beraber, sahih kaynakların olmadığı/kalmadığı/olamayacağı gibi anormal aşırı vehimlerle, her önüne gelenin meallerle dinini öğrenmesi gerektiği savlarında bulunmak ve bunu tebarüz ettirmek için aşırılaşmak sadece dini yozlaştırmaktır.
 
Üst Alt