hedefine asla ulaşamaz.
Hatta manen gideceği yeri olmayanların, maddeten de gidecekleri yeri olmaz; hiç olmaz. En hızlı vasıtalar, en sağlam araçlar onları hiç bir yere götüremez.
Çünkü manevî hedeflerini kaybedenler, maddî hedeflerini de yitirirler. Gidecekleri yer kalmaz. Onlar gitmezler, götürülürler.
Bu sebeple, en acınacak insanlar, araçsızlık yüzünden yolda kalanlar değil, araçları olup da gidecekleri yeri olmayanlardır.
Gitmek, gövdeye değil, gönüledir.Gittiğiniz yerde gönülsüz bir gövde bulacaksanız, varışınız da boşunadır.O zaman, gittiğiniz yere ulaşamazsınız, sadece varmış olursunuz.
Varmış olmak, vuslata ermiş olmak değildir.
''Dizimin dibindeki, Yemen'de; Yemen'deki de dizimin dibindedir'' der Mevlânâ... Göremediğin gönülden ırak olursun.
Büyük bir üzüntüyle ifade edeyim ki, aynı evde yaşadığı halde, ayrı olanlar vardır. Çünkü yakınlık manevî varlığımızla sağlanır. Gövdelerin yakınlığı ile gerçek yakınlık yakalanamaz. Kafa ve kalp uyuşması, insanı yakından daha yakın eder, hatta tekleştirir. Böylesine bir ve beraber olmuşları, hiçbir şey ayıramaz.
Hiç bir mesafe aralarına giremez.
Gönül sohbet ister, kahve bahane...
Can Yücel bir şiirinde, bizi birbirimizden ayıran mesafeyi şöyle açıklıyor:
En uzak mesafe ne Afrika'dır,
Ne Çin,
Ne Hindistan,
Ne seyyareler,
Ne de yıldızlar geceleri Işıldayan
En uzak mesafe İki kafa arasındaki Mesafedir,
Birbirini Anlamayan...
Gül, hep bir gönül alma aracıdır amma her şey bir kırmızı gül kadar ucuz ve kolay olmamalı. Her şey, bin bir emekle, sevgisi bereketlendirilmiş bir gönülle halledilmelidir. Yüreğin, sevginin renkleriyle bin bir çeşit yediveren güle döndüyse, varsın elinde bir gül bulunmasın..
Gönlün gülleşmişse, o yeter bana.
Geldiğin yer gülüyorsa
Seni gören gönül eğer
Gülistana dönüyorsa
Ne mutlu sana...
Sen gül olmuşsan, gülden sana ne?
Bırak o kalsın dalında
Üstelik gülleşmiş gönlün dikeni de yoktur.
Ne batar, ne kanatır,
Hep cana can katar
Hep mutluluk ve huzur sunar..
Moderatör tarafında düzenlendi: