Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

velilerden,yardım ummak

gül21

New member
Katılım
17 Tem 2006
Mesajlar
129
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
selamün aleyküm.şu zamanda bazıları ALLAHTAN başkasından yardım istemek,ona sığınmak şirktir diyorlar.bunu söyleyenlerde genelde vehhabilerdir(bir dahaki yazımda vehhabiler ve onların sapık fikirleriyle ilgili daha geniş yazarım inş.)evet hakiki istigase olunacak yanlız ALLAHtır.bunu iblmeyen ihç bir müslüman oykturdur.fakat başkasındanda istigase olunacağını mecazi olarak söylemek caizdir.çünkü;kasas suresinin onbeşinci ayetinde mealen(onun kavminden olan düşmanına karşı,ondan istigase eyledi)buyrulur.(hısn-ül-hasin)de yazılı hadis-i şerifte(yardım isteyen kimse ,ey ALLAHIN kulları bize yardıjm ediniz desin)buyuruldu.resul(s.a.v)den ve evliyadan şefaat istemek(isti'ane)etmek,yani yardım istemek,ALLAHI bırakmak,onun yaratıcı olduğunu unutmak demek degildir.bulut vasıtasıyla ALAHtan yağmur beklemek,ialç içerek ALLAHtan şifa beklemek,top,bomba,tüfek kullanarak ALLAHtan zafer beklemek,hep ALLAHtan isti'anedir.bunlar sebeptir.ALLAHU TEALA herşeyi sebeple yaratmaktadır.bu sebeplere yapışmak şirk degildir.peygamberler(a.s)hep sebeplere yapıştılar.ALLAHIN verdigi suyu içmek için çeşmeye,onun sunduğı inmeto lan ekmegi yemek için fırıncıya gidildigi gibi ALLAHIN duayı kabul etmesi içinde peygamberin,evliyaların ruhlarına gönül bağlanır.



fatiha suresini okurken,(YARABBİ dünyadaki arzularıma,ihtiyaçlarıma kavuşmak için maddi,fenni sebeplere yapışıyor ve bana yardım etmeleri için,sevdigin kullarına yalvarıyorum.bunları yaparken ve her zaman dilekleri verenin,yaradanın yanlız sen olduğuna inanıyorum.yanlız senden bekliyorum)demektedir.her gün böyle söyleyen müm'inlere müşrik denilemez.


(sizlere faide ve zararı olmayan,ALLAHTAN başkasına dua etmeyiniz)ve (ALLAHU TEALA ile birlikte başkasına dua etmeyiniz)meallerindeki ayetleri ve (dua,ibadetin özüdür)hadis-i şerifini göstererek,ALLAHTAN başkasından bir şey isteyen kafir olur diyorlar.halbuki ayet-i kerimede yasak edilen dua,ilm dilinde kullanılan duadır yani tapınarak edilen duadır.bu dua ancak RABBE olur.fakat bir kimse yanlız ALLAHA tapınılacağını ve ona dua edilecegini,ondan başka kimsenin yaratıcı olmadığını,her şeyi onun yaptığını bilerek,peygamberleri ve evliyaları vesile eder.
 

chamdali

New member
Katılım
28 Nis 2006
Mesajlar
647
Tepkime puanı
123
Puanları
0
gül21' Alıntı:
fatiha suresini okurken,(YARABBİ dünyadaki arzularıma,ihtiyaçlarıma kavuşmak için maddi,fenni sebeplere yapışıyor ve bana yardım etmeleri için,sevdigin kullarına yalvarıyorum.bunları yaparken ve her zaman dilekleri verenin,yaradanın yanlız sen olduğuna inanıyorum.yanlız senden bekliyorum)demektedir.her gün böyle söyleyen müm'inlere müşrik denilemez.

Fatiha suresini okurken böyle mi diyoruz / diyorsunuz? Ben kendi adıma böyle bir şeyi aklımın ucundan bile geçirmiyorum. Arada meşru bir bağ varsa bir başkasından bir şey istemek elbette şirk değildir. Fırından ekmek, bakkaldan şeker, manavdan karpuz vs.

Ancak arada meşru bir bağ / vasıta olmadığı halde böyle bir talep sahibini tevhid dairesinden uzaklaştırır. Örneğin kabirde yatan birisinden (bu peygamberde olsa) bir şey talep edemezsiniz. Ederseniz onun sizi duyduğunu ve size cevap verme kudretine sahip olduğunu varsaymış olursunuz. Bizi herhalukarda işiten ve gören ve bize yardım edebilecek olan yalnızca Yüce Allah'tır.

Selamlar!
 

isimsiz

New member
Katılım
9 Şub 2005
Mesajlar
812
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
46
Konum
Köln/ALMANYA
o kabirde yatan kişiden istenmez zaten,,,onu vesile kılmaktır...yarabbi falanca kulunun hürmetine.......diye başlarsın...


şöyle düşünün ....

yüksek bir makamda sizin bir işiniz olsa...ve formaliteler takip edilerek sizin işiniz çok uzun bir sürede olur veya olmaz...siz bunu düşünerek ne yaparsınız...o makamın lafını sayacağı sözüne itibar edeceği bir dostunuz varsa ona gider...kardeş benim şu işim var, sen rica etsende hemen işim hallolsa demezmisiniz...veya referans kılma meselesini düşünün adı duyulmuş,takdir edilen,sözüne itibar edilen bir kişi sizi referans gösterdiği zaman işleriniz nasıl kolay yoluna girer....

birilerini vesile kılmak şirk değildir...yarabbi rasulunun hurmetine bağışla desen...veya şu veli kulunun hürmetine desen....yanlışlık varmı....


selametle....
 

the okuz

New member
Katılım
19 Mar 2006
Mesajlar
254
Tepkime puanı
1
Puanları
0
gerçekten fatihanın gerçek anlamı böyle mi Allah aşkına atmayınız lütfen...
 

isimsiz

New member
Katılım
9 Şub 2005
Mesajlar
812
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
46
Konum
Köln/ALMANYA
fatihanın anlamı odur demedimki....
nerden çıkardınız bunu dediğimi....

sadece vesile kılmanın şirk olmayacağını söyledim.....
 

chamdali

New member
Katılım
28 Nis 2006
Mesajlar
647
Tepkime puanı
123
Puanları
0
isimsiz' Alıntı:
o kabirde yatan kişiden istenmez zaten,,,onu vesile kılmaktır...yarabbi falanca kulunun hürmetine.......diye başlarsın...
şöyle düşünün ....
yüksek bir makamda sizin bir işiniz olsa...ve formaliteler takip edilerek sizin işiniz çok uzun bir sürede olur veya olmaz...siz bunu düşünerek ne yaparsınız...o makamın lafını sayacağı sözüne itibar edeceği bir dostunuz varsa ona gider...kardeş benim şu işim var, sen rica etsende hemen işim hallolsa demezmisiniz...veya referans kılma meselesini düşünün adı duyulmuş,takdir edilen,sözüne itibar edilen bir kişi sizi referans gösterdiği zaman işleriniz nasıl kolay yoluna girer....
birilerini vesile kılmak şirk değildir...yarabbi rasulunun hurmetine bağışla desen...veya şu veli kulunun hürmetine desen....yanlışlık varmı....
selametle....

Kabirdekilerden yardım isteyenler de var. Anlaşılan siz onlardan değilsiniz. Ancak yine problem var. Dünyadaki bazı işlerimizi kolaylaştırmak için referans kullanabiliriz. İşe de yarar. Ama Allah'ın üzerinde hakkı olan biri olabilir mi? Ya da Allah'ın, sözünü geri çeviremeyeceği biri. Hem Allah kullarını tanımaktan aciz mi ki biri araya girecek?

Bakara 186: Kullarım Beni sana soracak olursa, muhakkak ki Ben (onlara) pek yakınım. Bana dua ettiği zaman dua edenin duasına cevap veririm. Öyleyse, onlar da Benim çağrıma cevap versinler ve bana iman etsinler. Umulur ki irşad (doğru yolu bulmuş) olurlar.

Yaşayan birisinden kendiniz için dua etmesini istemenizde bir sakınca yoktur.

Selamlar!
 

THE_HAFIZ

Mesajlari Onaylanacak
Katılım
14 Ağu 2006
Mesajlar
319
Tepkime puanı
0
Puanları
0
KASAS 15 Halkının habersiz olduğu bir sırada kente girdi. Orada iki adam buldu, dövüşüyorlardı. Bu, Mûsa'nın halkından, şu da düşmanlarındandı. Kendi halkından olan, düşmanından olana karşı Mûsa'dan yardım istedi. Mûsa ona bir yumruk indirdirip işini bitirdi. Dedi: "Bu yaptığım, şeytanın amellerindendir. İnsanı saptıran açık bir düşmandır o."

Hayret doğrusu, bu ayetten nasıl BAŞKASINDAN YARDIM DİLEYİNİZ.. sonucunu çıkardınız, inanın hayretler verici.. Hele hele, İSLAM AKİDESİNDE ŞİRK ile birlikte anılan, ALLAH'TAN BAŞKASINDAN YARDIM dilenmeye, FATİHAyı aracı etmeniz, inanın tam evlere şenlik bir durum.. Demek ki ya siz hiç FATİHA nın mealini ve tefsirini okumadınız, ya da okudunuz ama anlayamadınız.. Neyse, Fatihanın manasını ve neye işaret ettiğini yazmak, demek ki işleyeceğim ilk konu olacaktır, bekleyiniz efendim, Yarın FATİHANIN ne demek istediğini yazalım, bu konuyu bilahere konuşalım.. Dualarımla...
 

isimsiz

New member
Katılım
9 Şub 2005
Mesajlar
812
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
46
Konum
Köln/ALMANYA
kısaca fatiha suresinde mevlaya hamdu sena, rahmet ve merhamet sahibi olduğunu ve aracısız bir şekilde mevladan doğru yol üzerinde istikamet olmasına yardım temennisi vardır..

başkasını aracı yapma meselesi yoktur.....


fakat şunuda unutmayınki;kimin mevla katında daha değerli olduğunu bizler bilemeyiz,fakat peygamberler ,allah dostları ,alim sıfatına layık olan kişilerin biz günahkar kullardan daha farklı olduğu bellidir...bunları göze alarak onların hürmetine affeyle demekte bir beis yoktur....
 

gül21

New member
Katılım
17 Tem 2006
Mesajlar
129
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
the okuz' Alıntı:
gerçekten fatihanın gerçek anlamı böyle mi Allah aşkına atmayınız lütfen...


selamün aleyküm efendim acil olarak şu sorunuza cevap vereyim digerlerini daha sonra yanıtlayacağım.şimdi size önce şunu söyleyeyim.ben ne kadar anlatmaya çalışsamda sizin anlayacağınız ancak kendi anlayacağınız kadardır.şimdi ordaki sözümüz şunun içindir.


.(Ey Rabbimiz yalnızca sana ibadet eder yalnızca senden yardım dileriz. Bizi sıratı müstakime, kendilerine nimet verdiği kimselerin yoluna ilet. Gazap edilenlerin dalalete düşenlerin yoluna değil.)


yani müslümanlar dua ederken kime dua etmesi gerektigini tek kapının kim olduğunu çok iyi biliyorlar ve her gün günde en az beş vakit(teheccüd kılanlar için en az beş dedim) tabi kimileri daha gelişmişler onlar sadece üç vakit kılıyorlar!!!!bunu her rekatta söyleyenler sizce ALLAH'ı bırakıpta başkasına direk dua edermi.peygamber(a.s)lerden ve velilerden yardım istemek dua etmek sadece onları vesile yani aracı yapmaktır.
 

HaNiF

Mesajlari Onaylanacak
Katılım
22 Tem 2006
Mesajlar
201
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
Konum
iN QuRaN
gül21' Alıntı:
selamün aleyküm.şu zamanda bazıları ALLAHTAN başkasından yardım istemek,ona sığınmak şirktir diyorlar.bunu söyleyenlerde genelde vehhabilerdir(bir dahaki yazımda vehhabiler ve onların sapık fikirleriyle ilgili daha geniş yazarım inş.)evet hakiki istigase olunacak yanlız ALLAHtır.bunu iblmeyen ihç bir müslüman oykturdur.fakat başkasındanda istigase olunacağını mecazi olarak söylemek caizdir.çünkü;kasas suresinin onbeşinci ayetinde mealen(onun kavminden olan düşmanına karşı,ondan istigase eyledi)buyrulur.(hısn-ül-hasin)de yazılı hadis-i şerifte(yardım isteyen kimse ,ey ALLAHIN kulları bize yardıjm ediniz desin)buyuruldu.resul(s.a.v)den ve evliyadan şefaat istemek(isti'ane)etmek,yani yardım istemek,ALLAHI bırakmak,onun yaratıcı olduğunu unutmak demek degildir.bulut vasıtasıyla ALAHtan yağmur beklemek,ialç içerek ALLAHtan şifa beklemek,top,bomba,tüfek kullanarak ALLAHtan zafer beklemek,hep ALLAHtan isti'anedir.bunlar sebeptir.ALLAHU TEALA herşeyi sebeple yaratmaktadır.bu sebeplere yapışmak şirk degildir.peygamberler(a.s)hep sebeplere yapıştılar.ALLAHIN verdigi suyu içmek için çeşmeye,onun sunduğı inmeto lan ekmegi yemek için fırıncıya gidildigi gibi ALLAHIN duayı kabul etmesi içinde peygamberin,evliyaların ruhlarına gönül bağlanır.



fatiha suresini okurken,(YARABBİ dünyadaki arzularıma,ihtiyaçlarıma kavuşmak için maddi,fenni sebeplere yapışıyor ve bana yardım etmeleri için,sevdigin kullarına yalvarıyorum.bunları yaparken ve her zaman dilekleri verenin,yaradanın yanlız sen olduğuna inanıyorum.yanlız senden bekliyorum)demektedir.her gün böyle söyleyen müm'inlere müşrik denilemez.


(sizlere faide ve zararı olmayan,ALLAHTAN başkasına dua etmeyiniz)ve (ALLAHU TEALA ile birlikte başkasına dua etmeyiniz)meallerindeki ayetleri ve (dua,ibadetin özüdür)hadis-i şerifini göstererek,ALLAHTAN başkasından bir şey isteyen kafir olur diyorlar.halbuki ayet-i kerimede yasak edilen dua,ilm dilinde kullanılan duadır yani tapınarak edilen duadır.bu dua ancak RABBE olur.fakat bir kimse yanlız ALLAHA tapınılacağını ve ona dua edilecegini,ondan başka kimsenin yaratıcı olmadığını,her şeyi onun yaptığını bilerek,peygamberleri ve evliyaları vesile eder.


Hergün namazda okuduğunuz "İyyake Nağbudü ve İyyake Nestağin" in anlamını hiç düşündünüz mü gül hanım...

Bence bu konuyu açmadan önce vicdanınıza ve Kur'an'a bir danışsaydınız...

Öyle görünüyor ki Fatiha suresi 4. ayetin anlamını ya idrak etmemişsiniz ya da önemsemeyip papağan gibi anlamını bilmeden okuyup gitmişsiniz...

Lütfen bu ayeti tekrar tekrar idrak ederek sindire sindire okuyunuz...

"Yalnız sana ibadet/kulluk eder ve yalnız senden yardım dileriz"
 

THE_HAFIZ

Mesajlari Onaylanacak
Katılım
14 Ağu 2006
Mesajlar
319
Tepkime puanı
0
Puanları
0
HER NE KADAR BU KONU İLE İLGİLİ BİR BAŞLIK AÇMIŞ BULUNSAM DA, FATİHA İLE İLGİLİ KISACA ŞUNLARI SÖYLEYEBİLİRİM..

hamd olsun alemlerin rabbine...

Yani, Hamd ancak Alemlerin Rabbine edilir.. Hamdedeceğin zat, alemlere Rab'lık edecek olan zat olmalıdır.. Övgü, yücelik, Hamd ve en içten teşekkür, seni terbiye edebilen ve sana her konuda yardımı dokunacak olan zat olmalıdır.. Hamd edilecek zat, yüceler yücesi olmalı, sadece aleme değil, alemlere nizamat verebilmeli ve onu evirip çeviren güç olmalıdır.. Burada Yüce Yaradan, Alenen ortak istememektedir ve herşeyin tek sahibinin kendisi olduğunu ilan etmektedir..

Rahman ve Rahim olan Allah...
Hamdedilecek zat, aynı zamanda Rahman sıfatına haiz olmalıdır.. Günahkar ya da günahsız, her kuluna günlük rızkı veren güç olmalıdır.. Rahmeti, bütün alemleri kuşatmış olmalıdır.. Rahmeti sadece insanlara değil, bütün yaratıkların üzerinde tecelli etmelidir..

Rahim, çok acıyan, çok esirgeyen, herşeyi sonsuz rahmetiyle çerçeveleyen, merhametlilerin en merhametlisi olan güç olmalıdır.. Burada da yüce Yaradan, kendine şerik kabul etmemektedir ve tüm gücün kendisinde olduğunu gözlere sokmaktadır..

Din gününün maliki O'dur..
Hamdedilecek ve Yardım dilenecek zat, aynı zamanda DİN GÜNÜNÜN DE yani mahşerin ve ahiretin de tek sahibidir.. Yani, Yardım dileyeceğin zat, sadece dünya da değil Ahirette de tasarruf sahibi olmalıdır.. Tek melik, tek malik, tek güç ve tek sahip olmalıdır.. Yaradan burada da ikinci bir yardımcıyı reddetmekte, tek güç olduğunu bildirmektedir..

Yalnız sana ibadet eder yalnız senden yardım dileriz..

Yardım dilenece zat aynı zamanda ibadet edilebilecek bir makamda olmalıdır.. Yani, ibadet edebileceğin güçten yardım dilenebilir bütün varlıklar.. İbadet ve yardımın yalnız ve yalnız tek kaynağı Allah olmalıdır.. İkinci bir rab, ilah ve şerik asla olmamalıdır..

Bizi dosdoğru giden yola ilet..

Burada kastedilen yol, Kur'an rehberliğinde İSLAM üzerinde alınacak yoldur ki, burada da ikinci bir güçten ve rehberden sözedilemez..

Bizi, üzerlerine gazap dökülmüşlerin ve şaşkınlığa saplanmışların yoluna iletme


İşte asıl şirki ve aracılığı nokta olarak koyan ayet budur..

Yani, kendini güç sayanların, rab ile din konusunda cedelleşenlerin, Allah'ın indirdiği din de söz sahibi olduğunu savunanların, kendi kurallarını Allah'ın kuralı gibi görenlerin, hiçbirşeye güçleri yetmediği ve kendileride birer yaradılmış oldukları halde, YARADANA HAS özellikleri kendilerinde görenlerin yolundan eyleme Allah'ım.. amin
 

HaNiF

Mesajlari Onaylanacak
Katılım
22 Tem 2006
Mesajlar
201
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
Konum
iN QuRaN
THE_HAFIZ' Alıntı:
HER NE KADAR BU KONU İLE İLGİLİ BİR BAŞLIK AÇMIŞ BULUNSAM DA, FATİHA İLE İLGİLİ KISACA ŞUNLARI SÖYLEYEBİLİRİM..

hamd olsun alemlerin rabbine...

Yani, Hamd ancak Alemlerin Rabbine edilir.. Hamdedeceğin zat, alemlere Rab'lık edecek olan zat olmalıdır.. Övgü, yücelik, Hamd ve en içten teşekkür, seni terbiye edebilen ve sana her konuda yardımı dokunacak olan zat olmalıdır.. Hamd edilecek zat, yüceler yücesi olmalı, sadece aleme değil, alemlere nizamat verebilmeli ve onu evirip çeviren güç olmalıdır.. Burada Yüce Yaradan, Alenen ortak istememektedir ve herşeyin tek sahibinin kendisi olduğunu ilan etmektedir..

Rahman ve Rahim olan Allah...
Hamdedilecek zat, aynı zamanda Rahman sıfatına haiz olmalıdır.. Günahkar ya da günahsız, her kuluna günlük rızkı veren güç olmalıdır.. Rahmeti, bütün alemleri kuşatmış olmalıdır.. Rahmeti sadece insanlara değil, bütün yaratıkların üzerinde tecelli etmelidir..

Rahim, çok acıyan, çok esirgeyen, herşeyi sonsuz rahmetiyle çerçeveleyen, merhametlilerin en merhametlisi olan güç olmalıdır.. Burada da yüce Yaradan, kendine şerik kabul etmemektedir ve tüm gücün kendisinde olduğunu gözlere sokmaktadır..

Din gününün maliki O'dur..
Hamdedilecek ve Yardım dilenecek zat, aynı zamanda DİN GÜNÜNÜN DE yani mahşerin ve ahiretin de tek sahibidir.. Yani, Yardım dileyeceğin zat, sadece dünya da değil Ahirette de tasarruf sahibi olmalıdır.. Tek melik, tek malik, tek güç ve tek sahip olmalıdır.. Yaradan burada da ikinci bir yardımcıyı reddetmekte, tek güç olduğunu bildirmektedir..

Yalnız sana ibadet eder yalnız senden yardım dileriz..

Yardım dilenece zat aynı zamanda ibadet edilebilecek bir makamda olmalıdır.. Yani, ibadet edebileceğin güçten yardım dilenebilir bütün varlıklar.. İbadet ve yardımın yalnız ve yalnız tek kaynağı Allah olmalıdır.. İkinci bir rab, ilah ve şerik asla olmamalıdır..

Bizi dosdoğru giden yola ilet..

Burada kastedilen yol, Kur'an rehberliğinde İSLAM üzerinde alınacak yoldur ki, burada da ikinci bir güçten ve rehberden sözedilemez..

Bizi, üzerlerine gazap dökülmüşlerin ve şaşkınlığa saplanmışların yoluna iletme


İşte asıl şirki ve aracılığı nokta olarak koyan ayet budur..

Yani, kendini güç sayanların, rab ile din konusunda cedelleşenlerin, Allah'ın indirdiği din de söz sahibi olduğunu savunanların, kendi kurallarını Allah'ın kuralı gibi görenlerin, hiçbirşeye güçleri yetmediği ve kendileride birer yaradılmış oldukları halde, YARADANA HAS özellikleri kendilerinde görenlerin yolundan eyleme Allah'ım.. amin


Allah razı olsun HAFIZ kardeş... Keşke bunları anlayabilseler...

Gerçi onu (Kur'an'ı) anlayabilmek için anlamayı istemek şart. Çünkü Allah'ın ayetleri, gerçeği apaçık bilmek ve anlamak isteyenler içindir (Bkz. Bakara 118)

Bunlar hala evliyalardan, ölmüşlerden medet umsunlar ve yardım isteyedursunlar...

Bakın Allah, ölülerin bunların yardımına koşamayacaklarını ve onlara hiçbir şeyi duyuramayacaklarını nasıl iyiden iyiye açıklamış... Söz Kur'an'ın:

Neml Suresi 80: Sen, ölülere işittiremezsin. Eğer dönüp giderlerse, sağırlara da çağrıyı duyuramazsın.

Rum suresi 52: Artık sen ölülere işittiremezsin. Dönüp gittikleri takdirde sağırlara da çağrıyı duyuramazsın.

Fatır Suresi 22: Diriler de eşit olmaz, ölüler de. Allah dilediğine/dileyene işittirir. Ama sen, kabirlerdekilere işittiremezsin!
 

Aysegul

New member
Katılım
15 May 2006
Mesajlar
891
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
39
HaNiF' Alıntı:



[Bunlar hala evliyalardan, ölmüşlerden medet umsunlar ve yardım isteyedursunlar...

Bakın Allah, ölülerin bunların yardımına koşamayacaklarını ve onlara hiçbir şeyi duyuramayacaklarını nasıl iyiden iyiye açıklamış... Söz Kur'an'ın:

[/U][/COLOR]!
[/SIZE][/COLOR][/SIZE][/B]

Ya inanılmaz inatçı bir insansın..İşte gerçekleri görmen için sürekli cevap yazıyorum sana...Ya sen evliyaların niye aciz olduğunu düşünüyorsun?...Sürekli Allah aşkı ile yanıp tutuşan kalbiyle her an Allah diyen kullara Allahu teala mucize veremezmi yani...Yazık yani çanakkale savaşındaki olağandışı olayları okumanı öneriyorum...Allahu Teala zorda kalan kullarına veli kullarını pekala gönderebilir...Buna Allahın gücü yeter!!!!!
 

chamdali

New member
Katılım
28 Nis 2006
Mesajlar
647
Tepkime puanı
123
Puanları
0
Aysegul' Alıntı:
Ya inanılmaz inatçı bir insansın..İşte gerçekleri görmen için sürekli cevap yazıyorum sana...Ya sen evliyaların niye aciz olduğunu düşünüyorsun?...Sürekli Allah aşkı ile yanıp tutuşan kalbiyle her an Allah diyen kullara Allahu teala mucize veremezmi yani...Yazık yani çanakkale savaşındaki olağandışı olayları okumanı öneriyorum...Allahu Teala zorda kalan kullarına veli kullarını pekala gönderebilir...Buna Allahın gücü yeter!!!!!

Ayşegül Hanım,

Allah'ın gücünün yetmeyeceği bir şey gösterebilir misiniz?

"Buna Allah'ın gücü yeter" diyorsunuz. Mesele Allah'ın gücünün yetip yetmeyeceği değil. Mesele Allah'ın bildirdiklerine uygun olup olmaması.

Kur'an'ın en temel mesajı tevhiddir. Yani Allah'ın birlenmesi. Allah'ın yanında ikinci bir kişinin anılmaması. Velev ki bu peygamber olsun. Peygamber kıssalarına bakarsanız orada peygamberlerin çağrısının tevhid olduğunu rahatlıkla görürsünüz.

Bakara 186 da bana dua edin size cevap icabet edeyim diyor Rabbimiz. Onun çağrısına kulak vermeli ve yalnızca O' ndan istemeliyiz. Ayırca İsra 57' tekrar dikkatlice okumalıyız:

İsra 57: Onların yalvardıkları da, Rablerine daha yakın olmak için vesile ararlar. Ve O'nun merhametini umarlar, azabından korkarlar. Çünkü Rabbinin azabı korkunçtur.

Muhammed 7: Ey iman edenler! Eğer siz Allah'(ın dinin)e yardım ederseniz Allah da size yardım eder ve ayaklarınızı sabit tutar.

Görüldüğü gibi Allah' ın yardımına mazhar olabilmek için birilerini araya katmak yerine üzerimize düşen vazifeleri yerine getirmeliyiz.


Selamlar!
 

Karababa

Member
Katılım
22 Şub 2005
Mesajlar
661
Tepkime puanı
10
Puanları
18
Konum
Bursa
Web sitesi
mantolamabursa.tk
İsa A.s. Kabristanda yatan mevta ile Görüştü. Konuştu....
Gavs Abdulkadir geylani K.s. Ümmeti olarak Küm Biiznillah-i teala Mevta ile Görüştü.. Konuştu...

Sorarım nefsime Ben ne Kadar islamım diyerek...
 

Aysegul

New member
Katılım
15 May 2006
Mesajlar
891
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
39
chamdali' Alıntı:
Ayşegül Hanım,

Allah'ın gücünün yetmeyeceği bir şey gösterebilir misiniz?

"Buna Allah'ın gücü yeter" diyorsunuz. Mesele Allah'ın gücünün yetip yetmeyeceği değil. Mesele Allah'ın bildirdiklerine uygun olup olmaması.

Kur'an'ın en temel mesajı tevhiddir. Yani Allah'ın birlenmesi. Allah'ın yanında ikinci bir kişinin anılmaması. Velev ki bu peygamber olsun. Peygamber kıssalarına bakarsanız orada peygamberlerin çağrısının tevhid olduğunu rahatlıkla görürsünüz.

Bakara 186 da bana dua edin size cevap icabet edeyim diyor Rabbimiz. Onun çağrısına kulak vermeli ve yalnızca O' ndan istemeliyiz. Ayırca İsra 57' tekrar dikkatlice okumalıyız:

İsra 57: Onların yalvardıkları da, Rablerine daha yakın olmak için vesile ararlar. Ve O'nun merhametini umarlar, azabından korkarlar. Çünkü Rabbinin azabı korkunçtur.

Muhammed 7: Ey iman edenler! Eğer siz Allah'(ın dinin)e yardım ederseniz Allah da size yardım eder ve ayaklarınızı sabit tutar.

Görüldüğü gibi Allah' ın yardımına mazhar olabilmek için birilerini araya katmak yerine üzerimize düşen vazifeleri yerine getirmeliyiz.


Selamlar!

Çok kıvırıyorsunuz çoook...Benim yazdığım mesajı tekrar oku...Allahu Teala ahirette bile kullarınıa affetmek için şefaat hakkı verecektir...Demekki vesile olması şart!
 

HaNiF

Mesajlari Onaylanacak
Katılım
22 Tem 2006
Mesajlar
201
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
Konum
iN QuRaN
Aysegul' Alıntı:
Çok kıvırıyorsunuz çoook...Benim yazdığım mesajı tekrar oku...Allahu Teala ahirette bile kullarınıa affetmek için şefaat hakkı verecektir...Demekki vesile olması şart!

Şefaat ile ilgili yanlış anlaşılan ayetler:

Sebe 23 Allah'ın huzurunda, kendisinin izin verdiği kimselerden başkasının şefaati fayda vermez. Nihayet onların yüreklerinden korku giderilince: Rabbiniz ne buyurdu? derler. Onlar da: Hak olanı buyurdu, derler. O, yücedir, büyüktür. (şaban piriş)

Şimdide aslına sadık olarak ayeti yazalım

Sebe 23 Allah'ın huzurunda, kendisinin izin verdiği kimselerden başkasına şefaat fayda vermez. Nihayet onların yüreklerinden korku giderilince: Rabbiniz ne buyurdu? derler. Onlar da: Hak olanı buyurdu, derler. O, yücedir, büyüktür.
________________________________________________

Meryem 87- (O gün) Rahmân (olan Allah)'ın katında bir ahd almış olan kimseden başkaları şefaat etme hakkına sahip olamayacaklardır. (elmalı)

Doğrusu

Meryem 87 O gün Rahman (olan Allah)'ın nezdinde söz ve izin alandan başkaları şefaata sahip olmayacaktır
_________________________________________________

Taha 109- O gün, Rahmân'ın kendisine izin verdiği ve sözünden hoşnud olduğu kimselerden başkasının şefaatı fayda vermez. (Elmalı)

Doğrusu

Taha 109 O gün, Rahman'ın izin verdiği ve sözünden hoşlandığından başkasına şefaat fayda vermez.
_________________________________________________

Zuhruf 86- Onların Allah'ı bırakıp da tapdıkları putlar şefaat hakkına sahip değillerdir. Ancak bilerek hakka şahitlik edenler şefâat edebilir.(Elmalı)

Doğrusu

Zuhruf 86 Allah'tan başkasına yalvaranlar, şefaate sahip olamazlar.(la yemliku)Ancak bilerek hakka şahitlik edenler müstesna.
_________________________________________________

Zümer 44 De ki: "Sefaatin tümü Allah'indir. Göklerin ve yerin mülkü O'nundur. Sonra O'na döndürüleceksiniz."
 

chamdali

New member
Katılım
28 Nis 2006
Mesajlar
647
Tepkime puanı
123
Puanları
0
Aysegul' Alıntı:
Çok kıvırıyorsunuz çoook...Benim yazdığım mesajı tekrar oku...Allahu Teala ahirette bile kullarınıa affetmek için şefaat hakkı verecektir...Demekki vesile olması şart!

Kıvırmayı bilmem Ayşegül Hanım,

Söylediklerim içinde kıvırttığımı düşündüğünüz yeri gösterirseniz sevinirim.

Şefaat meselesi ayrı bir başlık altında konuşulursa daha iyi olur gibime geliyor. Zira başlı başına bir mesele.

Selamlar!
 

Aysegul

New member
Katılım
15 May 2006
Mesajlar
891
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
39
YUNUS SURESİ

3-Şüphesiz ki Rabbiniz, gökleri ve yeri altı gün içinde (altı evrede) yaratan, sonra da Arş’a kurulup işleri yerli yerince düzene koyan Allah’tır. O'nun izni olmaksızın, hiç kimse şefaatçı olamaz. İşte o, Rabbiniz Allah’tır. O halde O'na kulluk edin. Hâlâ düşünmüyor musunuz?


Onun izni olmadan deniliyor demekki şefaat hakkı Allah'ın izni olduğu müddetçe mevcuttur.

Meryem Suresi

87. Rahmân’ın katında söz almış olanlardan başkaları şefaat hakkına sahip olmayacaklardır.

bu kadar açıklama yeterlidir umarım
 

seyfullah putkýran

New member
Katılım
30 Eyl 2005
Mesajlar
5,807
Tepkime puanı
205
Puanları
0
Yaş
40
Konum
Ruhlar Aleminden
Web sitesi
www.tevhidyolu.net
İslâmiyet’in inanç esaslarından olan âhirete iman, Tevhîd esasından sonra, Kur’an’ın ikinci temel konusudur. Bu esasa göre kıyamet günü insanlar diriltilecek, amellerinin iyi veya kötü olmasına göre, hesap vermek ve neticede cennet veya cehenneme gönderilmek üzere, Allah’ın huzuruna çıkacaklardır. İyilikleri ağır basanlar cennete, kötülükleri ağır basanlar ise suçlarının cezasını çekmek üzere cehenneme gideceklerdir. Bu arada şirke bulaşmamış ama büyük-küçük günahlar işlemiş ve ilahî muhasebeden (mîzan) sonra cezaları kesinleşmiş olan müminler/muvahhidler hakkında, Allah'ın rahmet ve merhametinin farklı bir tecellisi olarak şefaat söz konusu olacak ve Allah'ın izin ve rızası dahilinde şefaat ile cennet nimetine nail olabileceklerdir.

İslam’da şefaat inancı hem Kur’an hem de hadislerde geniş bir tarzda ifadesini bulmuştur. Ancak bu yazımızda şefaat konusunu detaylı olarak değil de ana hatlarıyla Kur’an ayetlerine ve bazı hadislere başvurarak ifade etmeye çalışacağız.

Şefâat kelimesi, Arapça’daki (şef’) mastarından türetilmiştir. Şef’ ise ‘tek’ anlamındaki ‘vetr’ kelimesinin zıddı olup, çift demektir. Araplar bir kişinin yanına bir başkası getirildiğinde bunu “Şefea’r- raculu şef’an” diye ifade etmişlerdir. “Falan adam filan adama şefâat etti” sözüyle de “ona yardım etmek ve onun isteğini elde etmek üzere geldi” demek istenilir.

Istılahta ise şefâat, “bir insanın bir başkasından kendisi dışındaki birine faydalı olmak veya ondan bir zararı defetmek istemesi”, dünyevî ve uhrevî hususlarla ilgili olarak suç veya günahının affını taleb etmesi veya kısaca birinin bağışlanmasına delalet etmesi anlamlarına gelir.

İslam itikadına göre şefaat ise, müminlerden büyük günah işlemekten dolayı cehennem azabını hak edenler hakkında, başta Nebiler Serveri Hz. Muhammed Mustafa (sallallahu aleyhi ve sellem) olmak üzere, peygamberlerin, şehitlerin ve sâlihlerin Allah’ın izin ve rızası dahilinde cennete girmeleri için tavassutta bulunmalarıdır.

Kuran’daki şu ayetler İslamiyet’te şefaatin hak ve gerçek olduğuna yeterli delil teşkil eder:

“O onların yaptıklarını da yapacaklarını da, açıkladıklarını da gizlediklerini de bilir. Onlar sadece O’nun razı olduğu kimse hakkında şefâat ederler. O’na duydukları tazimden ötürü çekinir, titrerler.”(1)

Taberi’ye göre bu âyette Cenab-ı Allah, meleklerin, İsa’nın ve Uzeyr’in şefâat sahibi olduğunu isbat etmiş, bir kısım sahte tanrıların ve putların ise şefâat edemeyeceklerini istisna ederek belirtmiştir.(2)

Kurtubî, İbn Abbas’tan gelen bir rivâyete dayanarak bu âyette şefâatle muhatap olacak insanların ‘Lâ ilâhe illallah’ diyenler, Mücâhid’den gelen bir yoruma göre ise, Allah’ın razı olduğu herkes olduğunu nakleder.(3) Suyûtî’ye göre ise meleklerin şefâati tevhid ehli için söz konusudur.(4)

“Artık onlara şefâatçilerin şefâati fayda etmez.”(5)

Suyûtî, tefsirinde Hasan-ı Basri’nin “Biz, şehidin ailesinden yetmiş kişiye şefâat edeceğini konuşurduk” dediğini ve Hz. Peygamber’in (asv) ise ‘Ümmetim içinde bir adam bulunur ki, onun şefâatiyle Allah Benî Temîm kabilesinden daha fazla insanı (cehennemden çıkarıp) cennete girdirir.’(6) buyurduğunu kaydeder.

Rahman’ın huzurunda, söz almış olanlar dışında hiç kimse şefâat edemez.”(7)

Bu âyeti Ebussuûd, önceki ayetlerle irtibatlandırarak, şefâat inancının müsbet fonksiyonunu dikkate alır ve şöyle yorumlar: “Yani mezkûr müttakîler, ancak İslam’a girmiş olanlara şefâat edebilirler. Bu ise diğer insanları müslüman olmaya teşvik anlamı taşır.”(8)

Müşriklerin, O’ndan başka yalvardıkları sahte tanrıların şefâat yetkileri yoktur. Ancak bilerek Hak ve gerçeğe şahitlik edenler bunu yapabileceklerdir.”(9)
Mücâhid bu âyeti şöyle tefsir etmiştir: “Mesîh, Uzeyr ve melekler, sadece Hakk’a şahitlik yapan ve ‘lâ ilâhe illallah’ diyenlere şefâat etmeye mâlik olabileceklerdir.”(10)

Kurtubî’ye göre şefâatin hakikati rahmet-i ilâhidir. Bu vesile ile, Allah şefâat etmesine izin verdiği kimseleri de şereflendirmiş olur.(11)

Rasulullah Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem)’den gelen şu hadisler de şefaat hakkında bize ışık tutar:

Rasulullah (sav) buyurdular ki: "Ümmetimden (alim, şehid, salih) bazıları var; bir(çok kabilelere şamil bir) cemaate şefaat eder, bazıları var bir kabileye şefaat eder; bazıları var bir bölüğe şefaat eder; bazıları da tek bir ferde şefaat eder ve cennete girmelerini sağlar." (Tirmizi, Kıyamet 11, 2442)

Rasulullah (sav) buyurdular ki: "Her peygamberin müstecab (Allah'ın kabul edeceği) bir duası vardır. Her peygamber o duayı yapmada acele etti. Ben ise bu duamı kıyamet gününde, ümmetime şefaat olarak kullanmak üzere sakladım (kullanmayı ahirete bıraktım). Ona inşaallah, ümmetimin şirk koşmadan ölenleri nail olacaktır." (Buhari, Da'avat 1, Tevhid 31; Müslim, İman 334, (198); Muvatta, Kur'an 26, (1, 212); Tirmizi, Daavat 141, 3597)

Rasulullah (sav) buyurdular ki: "Şefaatim, ümmetimden büyük günah sahipleri içindir." [Tirmizi, şu ziyadeyi kaydeder: "Hz. Cabir (ra) dedi ki: "Kebair (büyük günah) ehli olmayanın şefaate ne ihtiyacı var!"] (Tirmizi, Kıyamet 12, (2437); Ebu Davud, Sünnet 23, (4739); İbnu Mace, Zühd 37, 4310)



Sonuç Yerine: Şefâat Konusunda İmam Gazâlî’den (ö. 505/1111) Ölçüler

Yazımızı İmam Gazâlî’nin, şefaat konusunda bize sunduğu altın değerindeki bilgi ve tavsiyelerle sonlandırmak istiyoruz:

"Bil ki, bir kısım müminlerin cehenneme girişi gerçekleşince, Yüce Allah lütfu ve merhametiyle peygamberlerin, sıddîklerin, hatta âlimlerin, sâlihlerin ve Allah katında ameli iyi ve itibarlı olan herkesin onlara şefaatte bulunmasını kabul eder. Bu kimseler ailesine, akrabalarına, arkadaş ve tanıdıklarına şefaat edebilirler. Bu nedenle onların katında kendin için bir mevki (rütbe) edinme konusunda hırslı ol. Şöyle ki: Kesinlikle hiçbir insanı küçük görme. Zira Allah Teala, velilerini kulları arasında gizler. Belki de senin gözünün tutmadığı, hoşlanmadığın kimse Allah'ın velisidir, bilemezsin ki!. Bir de asla hiçbir günahı küçümseme! Zira Yüce Allah, gazabını kendisine karşı işlenen günahlar içinde gizler. Bilemezsin, belki de Allah'ın gazabı senin önemsemediğin o günahtadır. Hiçbir itaat ve iyiliği de küçük görmeyesin; zira Allah, rızasını o iyilik içinde de gizlemiş olabilir. Velev ki, bu amel güzel bir kelime veya bir lokma ya da iyi niyet olsa da."(12)

Yine İmam Gazâlî, şefaat inancı konusunda ölçü kabul edilebilecek önemli izahlarda bulunmuştur: "Bilmiş ol ki; her müslüman Rasûl-i Ekrem'in şefaatini bekler. Asıl olan akrabası da bunu öncelikle bekler. Fakat müttakilerden olup, Allah'ın gazabına uğrayanlardan olmamak şarttır. Allah Teala, gazaplandığı kimseye şefaat müsaadesi vermez. Zira günahların bir kısmı vardır ki, Allah'ın mekrini, gazabını icab ettirir. Bu hususta şefaate izin verilmez. Bir de, şefaat sayesinde afv olacak günahlar vardır, affolunmayacak günahlar vardır. Mesela, dünya hükümdarlarının yanında işlenen suçlar. Bir kimse hükümdar nezdinde ne kadar itibarlı olursa olsun, onun şiddetle gazap ettiği hususlarda şefaatçi olmaya kalkışamaz. Öyle suçlar vardır ki, affettirme cesareti kimsede görülmez. Günahlarda da hüküm böyledir. Öyle günahlar var ki, bunlara şefaat yapılamaz ve şefaat ile cezanın önüne geçilemez."(13)

Gazâlî, şefaate bel bağlamanın yanlış bir düşünce olduğunu şöyle ifade eder ve müminleri uyarır:

"Şefaati ummak suretiyle takvayı terk edip isyana dalmak, bir hastanın akrabasından olan bir hekime itimat ederek kendisini tehlikelere atmasına benzer. Zira tabib, her hastalığı değil, bazı hastalıkları tedavi edebilir. Artık tabibe bel bağlayarak, hastanın zararlı yemekleri yemesi caiz olmaz. Çünkü tabib her hastalığa müdahale edemez. İşte Peygamber ve sâlihlerin yakınlarına ve mensuplarına yapılacak şefaatlerini de bu şekilde anlamak gerekir. Bu idrak ve anlayış, korku ve sakınma duygusunu bir an bile ortadan kaldırmaz. Nasıl kaldırsın, peygamberden sonra en hayırlı halefi sahabe-i kiram olduğu halde, onlar bile toz-toprak olmayı temenni etmişler, ahiret korkusundan dolayı hayvan olmayı istemişlerdir. Halbuki bunlar, kalpleri temiz, amelleri güzel, olgun, takva sahibi insanlardır. Mahza kendilerine mahsus olarak Rasul-i Ekrem'den cennetle müjdelendikleri halde, sırf Peygamberimizin şefaatine bel bağlamamışlar. Bunun içindir ki, korku ve haşyeti bir an olsun kalplerinden çıkarmamışlardır. Sohbet ve öncülükte onlar gibi olmayan, onların seviyesine hiçbir zaman ulaşamayanlar, nasıl şefaate güvenebilirler?(14)



*Dicle Üniv. İlahiyat Fak. Öğretim Üyesi



Dipnotlar:

1- 21. Enbiyâ/ 28.

2- Taberî, Muhammed ibn Cerîr, Câmiul- Beyân an Te’vîli Âyi’l- Kur’ân, Dâru’l- Fikr, Beyrut, 1405, XXV/ 105.

3- Kurtubî, , el-Câmiu li Ahkâmi’l- Kur’ân, Tah: Ahmed Abdulalîm el-Berdûnî, 2. basım, Dâru’ş- Şa’b, Kahire, 1372, XI/ 281.

4- ed-Dürrü’l- Mensûr, V/ 624.

5- 74. Müddessir/ 48.

6- Suyûtî, Celâleddîn, Ed-Dürrü’l- Mensûr fi’t-Tefsîr bi’l-Me’sûr, VIII/ 37.

7- 19. Meryem/ 87.

8- Ebussuûd, Muhammed ibn Muhammed el-İmâdî, İrşâdu’l- Akli’s- Selîm ilâ Mezâye’l- Kur’âni’l- Kerîm, Dâru İhyâi’t- Türâsi’l- Arabî, Beyrut, Ts., V/ 282.

9- 43.Zuhruf/ 86.

10- Âlûsî, Ebu’l- Fadl Mahmûd, Rûhu’l- Meânî fî Tefsîri’l- Kur’âni’l- Azîm ve’s- Seb’il- Mesânî, Dâru İhyâi’t- Türâsi’l- Arabî, Beyrut, Ts., VI/ 390; Seâlibî, Abdurrahmân ibn Muhammed, El-Cevâhiru’l- Hisân fî Tefsîri’l- Kur’ân, Müessesetü’l- A’lâ li’l- Matbûât, Beyrut, Ts., IV/ 134.

11- Kurtubî, -Câmiu li Ahkâmi’l- Kur’ân, III/ 266.

12- El-Gazali, İhyâu Ulûmi'd-dîn, Mısır, 1302, IV/ 476.

13- El-Gazalî, İhyâu Ulûmi'd-dîn, III/331.

14- El-Gazalî, İhyâu Ulûmi'd-dîn, III/ 332
 
Üst Alt