isimsiz
New member
VARIM
Saatlerdir bilgisayarin basinda oturuyordu, hala bekledigi mail gelmemisti.
Silkindi. Kaç saat olmustu bilgisayar basina oturali?
Oooo! Iki saatten fazla olmus, koskoca iki saat?
Arkadaslari yemege davet etmisti, Sinan sinemaya, oda arkadaslari ise fal
partisine.. Hiçbirini kabul etmemisti.
Simdi bu ücra internet cafede gelecek o maili bekliyordu.
Daha ne kadar sürecekti? Kimbilir belki, bugün hesabina bile girmemisti, girmeyecekti?
Girse bile yazacagi daha önemli insanlar vardi belki...
Belki de onun ona önem verdigi gibi o,
ona önem vermiyordu? Yok canim!
O da en az Sevgi kadar deger veriyordu Sevgiye,
yazdigi her mesajin karsiligi ertesi güne geliyor,
hadi ertesi gün olmadi birkaç gün içinde gecikmenin
özürünü de içeren mail hesabinda bekliyordu Sevgiyi.
Aylar olmustu yazismaya baslayali, bir kez bile aksamamisti mailler.
Ta ki, bu haftaya kadar. Hafta basindan beri tek bir satir gelmemisti ondan.
Tuhaf! Oysa kendisi yazacak bir sey bulamasa -
ki, bu da ayda yilda bir olurdu- forward edilmis mesajlar gönderirdi,
güzel sözler, fikralar ya da ufacik bir e-kart. Üçüncü gün dayanamamis,
onu merak ettigini söyledigi bir mail göndermisti: Heeeey, öldün mü kaldin mi?
Haber verseneeeee! diye sakalasmisti üstelik. Ses seda yoktu yine karsi tarafta,
besinci gün iyiden iyiye meraklanir olmustu,
hatta bir sapigin onun hesabina girip gelen mesajlari ondan önce
okuyup sildigini bile düsünmüstü.Iyisi mi oturup bütün gün
bekleyecekti bilgisayar basinda, hem içinde de bir süphe
kalmayacakti böylece. Bugün sekizinci gün de bitmisti.
Yine en ufak bir yazi bile gelmemisti. Unuttu beni diye geçirdi içinden.
Tabii, ne bekliyordun ki! diye kizdi kendi kendine.
Alay etti bir süre bu çocukluguyla. Hiç görmedigi,
sadece yazilariyla, siirleriyle tanidigi biriydi karsidaki ve hep öyle uzakta öyle bilinmez
kalacakti. Ne bekliyordu ki? Kendisi de bilmiyordu.
Hayalinde bu yazilari yazan kisiyi bir türlü canlandiramiyordu.
Ne zaman gözlerini kapasa sadece bir çift el görüyordu,
klavyenin tuslarina dokunan güzel parmaklar...
Bu elin kime ait oldugunu görmeye çalisiyor,
didiniyor ama hayali bir anda dagilan sis gibi yok oluyordu.
Ertesi gün solugu yine bilgisayar basinda aldi.
Bekledi, bekledi. Birkaç arkadasindan gelen mailleri yanitladi hemencecik.
Aslinda böyle beklemek fena da olmuyordu hani.
Zaten tatildeydi yapacak baska bir isi yoktu,
arkadaslarindan çogu eve dönmüstü kalanlar ise onu çagirsa da o pek istemiyordu.
Bu düsüncelere dalmisken yeni bir mesaj geldi.
Hayret adres pek yabanciydi ona. Biraz tereddüt ettikten sonra yüregi korku içinde açti.
Mail, Merhaba ben Akinin yakin arkadasiyim.
Kendisini trafik kazasinda kaybettik, telefon defterinin arasinda
sizin mail adresinizi bulduk ve haber vermeyi uygun gördük.
Basimiz sagolsun diyor ve devam ediyordu ama mailin
devami onu ilgilendirmiyordu artik.Okuyacagini okumustu zaten.
Kaçinci ölüm haberiydi bu, bu kaçinci deger verdigi insandi yitip giden?
Bazen bütün ugursuzlugun kendinde oldugunu düsünüyordu.
Sonra saçma geliyordu düsündükleri, ama ne farkederdi ki, iste cok sevdigi,
her gün yazdiklariyla onun gününe
renk katan o kisi artik yoktu. Kötü bir saka olamaz miydi?
Ne yapacakti simdi? Bekledigi mail gelmis miydi?
Ne yani kalkip gidecek ve bir daha gelmeyecek miydi?
Bir daha o güzel mesajlari hiç göremeyecek bir daha
o elleri hayal edememenin üzüntüsüyle dogruldu.
Cebinden size henüz yollamadigi,
yollamak için dogum gününüzü bekledigi bir siir bulduk.
Tipki sahibine ulasmamis bir mektup gibi duruyordu oracikta.
Asagida onun sizin için yazdigi son siiri bulacaksiniz.
VAR MISIN ?
Biliyorum sasiracaksin
Son sözler gibi gelecek kulagina
Yoo yanilmiyorsun.
Son sözler bunlar.
Bu uzakligi kaldirmak için ortadan
Sadece bir ufacik histik,
Sen bana ben sana
Iki satir lâf, iki misralik siirdik
Bir gülücüktük
Bir soru isareti
Oysa daha fazlasini istemek...
Bencillik mi?
Anla artik!
Sözler var ama satirlar yetersiz
Düsünceler var ama sayfalar yetersiz.
Duygular var ama misralar yetersiz.
Anla artik biliyorum bir sen var, bir de ben
Uzak uzak yerlerde ayri ayri sehirlerde.
Ama desem ki, sana:
Biz demeye var misin?
Desem ki, ne sen olsun, ne de ben.
Bir biz olalim.
Var misin ?
Akin Yildiz
Sasirmisti, istemezdi etraftakilerin gözü önünde aglasin.
Hiç adeti degildi ne de olsa.
Oysa Akin hep nasil hissediyorsan öyle ol baskalarini bosver derdi.
Iste her zamanki gibi yine dinlemisti onun sözünü.
Demek o da ayni seyleri hissetmis, o da artik bu uzakigi kaldirmak istemisti.
Dogumgünü geçmisti, hem de yine bilgisayar basinda.
Yeni bir yasa daha girmisti iste, yepyeni bir yas, yepyeni umutlar, acilar, mutluluklar.
Her yas olgunlastirirmis biraz daha insani,
belki de en çok bu yasa girdiginde olgunlastigini anlayacakti yillar sonra
arkasina dönüp baktiginda kimbilir...
Akin! Kahretsin, seni simdiden özledim diyerek hiçkiriklara gömüldü.
Neden sonra eli yanita gitti. Akina geç kalmis bir yanitti bu.
Sadece tek bir sözcük yazdi : VARIM
Saatlerdir bilgisayarin basinda oturuyordu, hala bekledigi mail gelmemisti.
Silkindi. Kaç saat olmustu bilgisayar basina oturali?
Oooo! Iki saatten fazla olmus, koskoca iki saat?
Arkadaslari yemege davet etmisti, Sinan sinemaya, oda arkadaslari ise fal
partisine.. Hiçbirini kabul etmemisti.
Simdi bu ücra internet cafede gelecek o maili bekliyordu.
Daha ne kadar sürecekti? Kimbilir belki, bugün hesabina bile girmemisti, girmeyecekti?
Girse bile yazacagi daha önemli insanlar vardi belki...
Belki de onun ona önem verdigi gibi o,
ona önem vermiyordu? Yok canim!
O da en az Sevgi kadar deger veriyordu Sevgiye,
yazdigi her mesajin karsiligi ertesi güne geliyor,
hadi ertesi gün olmadi birkaç gün içinde gecikmenin
özürünü de içeren mail hesabinda bekliyordu Sevgiyi.
Aylar olmustu yazismaya baslayali, bir kez bile aksamamisti mailler.
Ta ki, bu haftaya kadar. Hafta basindan beri tek bir satir gelmemisti ondan.
Tuhaf! Oysa kendisi yazacak bir sey bulamasa -
ki, bu da ayda yilda bir olurdu- forward edilmis mesajlar gönderirdi,
güzel sözler, fikralar ya da ufacik bir e-kart. Üçüncü gün dayanamamis,
onu merak ettigini söyledigi bir mail göndermisti: Heeeey, öldün mü kaldin mi?
Haber verseneeeee! diye sakalasmisti üstelik. Ses seda yoktu yine karsi tarafta,
besinci gün iyiden iyiye meraklanir olmustu,
hatta bir sapigin onun hesabina girip gelen mesajlari ondan önce
okuyup sildigini bile düsünmüstü.Iyisi mi oturup bütün gün
bekleyecekti bilgisayar basinda, hem içinde de bir süphe
kalmayacakti böylece. Bugün sekizinci gün de bitmisti.
Yine en ufak bir yazi bile gelmemisti. Unuttu beni diye geçirdi içinden.
Tabii, ne bekliyordun ki! diye kizdi kendi kendine.
Alay etti bir süre bu çocukluguyla. Hiç görmedigi,
sadece yazilariyla, siirleriyle tanidigi biriydi karsidaki ve hep öyle uzakta öyle bilinmez
kalacakti. Ne bekliyordu ki? Kendisi de bilmiyordu.
Hayalinde bu yazilari yazan kisiyi bir türlü canlandiramiyordu.
Ne zaman gözlerini kapasa sadece bir çift el görüyordu,
klavyenin tuslarina dokunan güzel parmaklar...
Bu elin kime ait oldugunu görmeye çalisiyor,
didiniyor ama hayali bir anda dagilan sis gibi yok oluyordu.
Ertesi gün solugu yine bilgisayar basinda aldi.
Bekledi, bekledi. Birkaç arkadasindan gelen mailleri yanitladi hemencecik.
Aslinda böyle beklemek fena da olmuyordu hani.
Zaten tatildeydi yapacak baska bir isi yoktu,
arkadaslarindan çogu eve dönmüstü kalanlar ise onu çagirsa da o pek istemiyordu.
Bu düsüncelere dalmisken yeni bir mesaj geldi.
Hayret adres pek yabanciydi ona. Biraz tereddüt ettikten sonra yüregi korku içinde açti.
Mail, Merhaba ben Akinin yakin arkadasiyim.
Kendisini trafik kazasinda kaybettik, telefon defterinin arasinda
sizin mail adresinizi bulduk ve haber vermeyi uygun gördük.
Basimiz sagolsun diyor ve devam ediyordu ama mailin
devami onu ilgilendirmiyordu artik.Okuyacagini okumustu zaten.
Kaçinci ölüm haberiydi bu, bu kaçinci deger verdigi insandi yitip giden?
Bazen bütün ugursuzlugun kendinde oldugunu düsünüyordu.
Sonra saçma geliyordu düsündükleri, ama ne farkederdi ki, iste cok sevdigi,
her gün yazdiklariyla onun gününe
renk katan o kisi artik yoktu. Kötü bir saka olamaz miydi?
Ne yapacakti simdi? Bekledigi mail gelmis miydi?
Ne yani kalkip gidecek ve bir daha gelmeyecek miydi?
Bir daha o güzel mesajlari hiç göremeyecek bir daha
o elleri hayal edememenin üzüntüsüyle dogruldu.
Cebinden size henüz yollamadigi,
yollamak için dogum gününüzü bekledigi bir siir bulduk.
Tipki sahibine ulasmamis bir mektup gibi duruyordu oracikta.
Asagida onun sizin için yazdigi son siiri bulacaksiniz.
VAR MISIN ?
Biliyorum sasiracaksin
Son sözler gibi gelecek kulagina
Yoo yanilmiyorsun.
Son sözler bunlar.
Bu uzakligi kaldirmak için ortadan
Sadece bir ufacik histik,
Sen bana ben sana
Iki satir lâf, iki misralik siirdik
Bir gülücüktük
Bir soru isareti
Oysa daha fazlasini istemek...
Bencillik mi?
Anla artik!
Sözler var ama satirlar yetersiz
Düsünceler var ama sayfalar yetersiz.
Duygular var ama misralar yetersiz.
Anla artik biliyorum bir sen var, bir de ben
Uzak uzak yerlerde ayri ayri sehirlerde.
Ama desem ki, sana:
Biz demeye var misin?
Desem ki, ne sen olsun, ne de ben.
Bir biz olalim.
Var misin ?
Akin Yildiz
Sasirmisti, istemezdi etraftakilerin gözü önünde aglasin.
Hiç adeti degildi ne de olsa.
Oysa Akin hep nasil hissediyorsan öyle ol baskalarini bosver derdi.
Iste her zamanki gibi yine dinlemisti onun sözünü.
Demek o da ayni seyleri hissetmis, o da artik bu uzakigi kaldirmak istemisti.
Dogumgünü geçmisti, hem de yine bilgisayar basinda.
Yeni bir yasa daha girmisti iste, yepyeni bir yas, yepyeni umutlar, acilar, mutluluklar.
Her yas olgunlastirirmis biraz daha insani,
belki de en çok bu yasa girdiginde olgunlastigini anlayacakti yillar sonra
arkasina dönüp baktiginda kimbilir...
Akin! Kahretsin, seni simdiden özledim diyerek hiçkiriklara gömüldü.
Neden sonra eli yanita gitti. Akina geç kalmis bir yanitti bu.
Sadece tek bir sözcük yazdi : VARIM