BeyazKelebek
New member
Vakit disiplini ve Namaz
Vakit adâletli bir şekilde paylaşılan bir kaynaktır; herkesin haftada yedi günü, günde yirmidört saati vardır. Ne var ki kişiler arasındaki tek fark, sahip oldukları vakit değil, bunu nasıl kullandıklarıdır. Vakit, soyut bir kavram olmasına rağmen, hayatımıza sığdırdığımız işler açısından ölçülebilir ve kıt bulunan somut bir kaynaktır. Vakit tanzim ve idaresi, kıt bir kaynak olan zamanın en verimli şekilde kullanılması demektir. Ancak birçok kişi bu kıt kaynağı, nasıl değerlendireceğini bilemeden boşa harcar.
Vaktin sevk ve idaresi, kıt olan bu kaynağın en faydalı şekilde kullanılmasıdır. Zamanı faydalı kullanmak, meşgul görünmek değil, zamanı gâyelerimizin tahakkukuna yönelik faaliyetler yaparak değerlendirmektir. Bununla birlikte günümüzde Müslümanların en çok geri kaldıkları hususların başında, vakit disiplinsizliği gelir. Genel olarak İslâm dünyasında inanılmaz derecede vakit israfı bulunmakta, yapılacak işlerde vakte riayetsizlik had safhalara ulaşmaktadır. Farklı sebeplerin rol oynadığı bu durumun en önemli sebeplerinden biri de, Kur’an ve Sünnet’iyle İslâm'da vaktin ehemmiyetini ortaya koyan emir ve tavsiyelerin yeterince bilinmeyişidir. Allah Teâlâ’nın kullarına olan nîmetleri sayılamayacak kadar çoktur. Bu nimetlerin en önemlilerinden biri de, vakit nimetidir. Zira Kur’an’da bildirildiği üzere vakit nimeti, geçici olan [79:46], ertelenmesi ve bir daha geri döndürülmesi mümkün olmayan [63:11] ve boşa geçirildiğinde uhrevî sorumluluğu büyük olan bir nimettir. Bu itibarladır ki, sahâbenin ileri gelenlerinden olan Abdullah b. Mes’ûd, ilâhî hesâba konu olacak en mühim nimetlerden birinin “boş vakit” olduğunu söylemiş ve sözlerine şöyle devam etmiştir:
“Güneşin battığı ve ömrümden bir gün daha eksildiği halde amelimin artmadığı günüme pişman olduğum kadar hiç bir güne pişman olmadım” dediği nakledilmektedir.”
Vakit adâletli bir şekilde paylaşılan bir kaynaktır; herkesin haftada yedi günü, günde yirmidört saati vardır. Ne var ki kişiler arasındaki tek fark, sahip oldukları vakit değil, bunu nasıl kullandıklarıdır. Vakit, soyut bir kavram olmasına rağmen, hayatımıza sığdırdığımız işler açısından ölçülebilir ve kıt bulunan somut bir kaynaktır. Vakit tanzim ve idaresi, kıt bir kaynak olan zamanın en verimli şekilde kullanılması demektir. Ancak birçok kişi bu kıt kaynağı, nasıl değerlendireceğini bilemeden boşa harcar.
Vaktin sevk ve idaresi, kıt olan bu kaynağın en faydalı şekilde kullanılmasıdır. Zamanı faydalı kullanmak, meşgul görünmek değil, zamanı gâyelerimizin tahakkukuna yönelik faaliyetler yaparak değerlendirmektir. Bununla birlikte günümüzde Müslümanların en çok geri kaldıkları hususların başında, vakit disiplinsizliği gelir. Genel olarak İslâm dünyasında inanılmaz derecede vakit israfı bulunmakta, yapılacak işlerde vakte riayetsizlik had safhalara ulaşmaktadır. Farklı sebeplerin rol oynadığı bu durumun en önemli sebeplerinden biri de, Kur’an ve Sünnet’iyle İslâm'da vaktin ehemmiyetini ortaya koyan emir ve tavsiyelerin yeterince bilinmeyişidir. Allah Teâlâ’nın kullarına olan nîmetleri sayılamayacak kadar çoktur. Bu nimetlerin en önemlilerinden biri de, vakit nimetidir. Zira Kur’an’da bildirildiği üzere vakit nimeti, geçici olan [79:46], ertelenmesi ve bir daha geri döndürülmesi mümkün olmayan [63:11] ve boşa geçirildiğinde uhrevî sorumluluğu büyük olan bir nimettir. Bu itibarladır ki, sahâbenin ileri gelenlerinden olan Abdullah b. Mes’ûd, ilâhî hesâba konu olacak en mühim nimetlerden birinin “boş vakit” olduğunu söylemiş ve sözlerine şöyle devam etmiştir:
“Güneşin battığı ve ömrümden bir gün daha eksildiği halde amelimin artmadığı günüme pişman olduğum kadar hiç bir güne pişman olmadım” dediği nakledilmektedir.”