Utanıyorum Reis!...

Enver Ýstek

metin mete
"Beton çok soğuk! Üşüyorum..." demiştin! Zaman da, toprak ta, Vatan da, millet te, seni seven yürekler de üşüyor Reis! Ben, hem üşüyor hem utanıyorum!...
Ömür boyu çektiğin çilelere rağmen gülen, gül veremediklerine gülüveren Yiğit; "Üşüyorum!" diyerek vedâ ettin, sinsice gülümseyenlere bile!
Millet te üşümeli, utanmalı artık! Senin, buzlaşmış elin, milletin bedeninde dolaşıyor Yiğidim! Senin donmuş elin hâla sıcak, milletin soğumayan bedeni soğuk utancından! Utanıyorum!... Uzaydan yer altı mâdenlerimizin cinsinin tesbît edildiği teknolojiyle donanmış, çağ atlamış bir memlekette; pilotsuz uçaklarka mağaralarda terörist bulmakla övünen bir memlekette; her kesi yatak odalarında izleme yeteneğine sahip teknolojimize rağmen seni bulamadık! Utanıyorum!...
"İki saniye sonrasına garantimiz olmayan bir hayatta, fırıldak olmaya gerek yok!" diye kükreyerek gittin dağların zirvesine! Her tarafımız fırıldak Yiğidim! Utanıyorum!...
Devlet olarak; kocaman, çağ atlamış, BOP Eş Başkanı, Medeniyetler Arası İttifak Eş Başkanı, Davos Fâtihi Başbakanı olan bir devlet olarak bulamadık seni! Utanıyorum!...
Artık tanıyanların, methîyelerini duyar gibiyim! Bedenimizde buzdan bir el geziyor! Ben de üşüyorum Reis! Hem üşüyor, hem düşünüyor, hem de ölesiye utanıyorum!...
Seni, Alperenlerin buldu Yiğidim! Teknolojimiz, tele kulaklık şovu yaparken; yetkililerimiz seçim çalışmalarını iptâl ederek olay yerine gelen Başbakan'a yağcılıkla meşgûlken; bilinmeyen sebeplerle Muhabir Delikanlı'nın telefonla konuştuğu yerde değil, telefonun çekmediği yerlerde gûya aramalar yapılırken; fırıldaklar, karanlıkta kaybedip ışıkta ararlarken, seni sevenlerin buldu Yiğidim! Utanıyorum!...
Artık bu memleketin vatandaşıyım demekten, artık bu devlete sadığım demekten, artık bu yasalara güveniyorum demekten, vatan bölünmesin diye ölmekten bıktım, utanıyorum!...
Bir nesîlden intikâm alınıyor!
Emperyalizmin merhâmeti, işbirlikçilerin haysiyeti yok! Irak'ı işgâl eden, müslüman kadınlara kızlara tecâvüz eden, Haçlı şilâhşörü ABD'nin rengi gibi içi de kara yeni Başkanı'nı karşılamak için olmadık hazırlıklara soyunan, Kürt reâlitesinden Kürdistan'a geçen siyâsi erkten utanıyorum!
Senin için; "Yakın arkadaşım." dediler biliyor musun?!!!
Yakın Arkadaşın olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı'ndan, Başbakan'dan, Devlet Bakanı'ndan, İçişleri Bakanı'ndan; hükümetin iktidarsızlığından, beceriksizlinden, bize yabancılıklarından, ötekiliklerinden utanıyorum!
Utanıyorum Reis! Senin için yazmaktan utanıyorum! Dağlardan Cennet'e doğru çıktığın yolculuğundan bir kaç saat evvelki konuşmamızı hatırlayınca; uğrunda öldüğün milletle birlikteliğin, sana verdiği hazzı anlatırken ki keyfini hatırlayınca utanıyorum!...
Benzer bir tecellîyle, aynı böyle karda-kışta uğurladığımız Başbuğ Alparslan Türkeş için tâziyeye gittiğin Baba Ocağı'nda sana yapılanlara karşı söylediğin;"TöresizTürk'ü ben neyleyeyim?" derken ki vakûr gülümseyen yüzünü, hatırlayınca utanıyorum!...
Yiğitlerin hakkını teslîm etmekte hep geç kalan milletten utanıyorum! Muhsin Yazıcıoğlu'nu tanıdığını söyleyerek yıllarca iftirâ eden, en müfterînin Muhsin Başkan'dan iltifât gördüğünü gördüğüm tanıdıklar, sizden utanıyorum!
Vermeğe hazırlandığım geç kalan oyumdan, geç karar veren aklımdan, yıllarca Yiğidimi üzen inadımdan utanıyorum!...
Yiğidim'e ve yanındakilere rahmet;Yazıoğlu ailesine, yakınlarına, sevenlerine, sevdâlılarına sabırlar diliyorum!
Utanıyorum Reis! Arkadaşlar utanıyorum!...
 
O bir liderdi... Daha bıyıkları terlemeden girdiği davadan saçları ağarmadan ayrılmak zorunda kaldı.. Yolu zordu, engellerle doluydu. Bütün zorluklara göğüs gerecek bir imana ve inanca sahipti. Seksen öncesinin efsane ülkücüsü, Türk milliyetçiliğinin doğru okunması için doğru yoldan çıkmaması için de bütün bedelleri ödedi.. Gün geldi ellerinde büyüdüğü, büyüttüğü davası için yine dava arkadaşlarıyla vedalaşıp yeni bir yol çizdi kendine. Onun milliyetçiliği sadece kan bağına bağlı değildi. Irkçılık, kafatasçılık lügatinde olmadı. Bu tür milliyetçiliğin Türk'ün örf ve adetlerine uymadığını gördü, gösterdi.. Anladı, anlattı. Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı olarak siyasetin nasıl yapılacağının örneklerini gösterdi.. Türk halkı belki onun kurduğu partiyi iktidar yapmadı ama onu hep sevdi, takdir etti. Dindardı, milliyetçiydi, vatanını severdi, cesurdu, adam gibi adamdı. Siyasette ilke sahibiydi, dürüsttü, saygındı...

Türk milleti onu sevdi ve hep adıyla hitap etti. O, Muhsin Başkan oldu.. Ne Adnan Menderes, Ne Demirel, ne de Özal... Hepsi soyadlarıyla anılırken o "Muhsin" idi. Anadolu'da herhangi bir evin kapısını açıp karşınıza çıkacak sıradan bir Anadolu delikanlısı gibi, bizdendi, bizdi.. "Muhsin Başkan"dı..

Yıllar önce Mamak Cezaevi'nde yatarken yazdığı şiirdeki gibi veda etti milletine..."Beton çok soğuk, üşüyorum" demişti şiirinde. 2 bin 200 metre yukarda soğuk ve tipi altında yine şiirinde olduğu gibi üşüyerek gitti ulaşmak istediği sonsuzluğun sahibine. Tıpkı şiirinde dediği gibi:
"Ben sonsuzluğu düşünüyorum
Ey sonsuzluğun sahibi, sana ulaşmak istiyorum
Durun kapanmayın pencerelerim
Güneşimi kapatmayın
Beton çok soğuk, üşüyorum
.
Allah rahmet eylesin, Mekanın Cennet olsun "Muhsin Başkan
 
Hic bir plomige girmeyecegim,kimseye cevap vermeyecegim kendimle savastayim Kimseyi hic dinlemeyecegim;Bir kefenden asla bir nema talep etmeyecegim....


ISINDIĞIMDAN UTANDIM...
Isındığımdan utandım.
Isındığımdan vicdan azabı çektim.
Boğazım düğüm düğüm oldu ve tükrüğümü yutamadım,
Isındığımdan utandım.


Isınmak bana büyük bir azap verdi
Muhsin Başkanın vücüdünün iki parmak buzla kaplı olduğunu hatırladım,
İçtiğim çay boğazımda düğümlendi.
Isındığımdan utandım.


Böyle olmamalıydı,sonu böyle olmamalıydı,
Ayaklarım buz kesip ayaklarıma çorap giyindiğimde,
Ayağım azıcık ısındığında,senin donarak öldüğünü hatırladım,
Gözlerim dolarak,sen donarken ısındığımdan utandım.


Gece yatıp yorganımı üzerime çekince,
Senin kurtarılabilme ihtimalin varken,kurtarılmadığına yandım.
Yanaklarımdan yaşlar süzülürken,
Sen donarken ısındığımdan utandım...


ISINIRKEN VİCDANI SIZLAMAYAN VAR MI?
 
Utandım, sıkıldım, saatlerce bir hayır haber bekledim...!
Sıkıntıdan yanan bedenim, sıcak odamda her geçen dakika daha fazla yanıyordu..!
"Ölüm" denen o kötü düşünce aklıma geldikçe içime bir ürperti geliyordu..!
Ne odamın sıcağı, ne sıkıntıdan yanan bedenim bu ürpertiyi dindiremiyordu...!
Her geçen saat ürperti biraz daha artıyordu içimde,
"Ölüm" fikri kaçınılmazlık kazandıkça içimde..!



Üzülüyor, üşüyor ve tüm bunlarla birlikte acı ve kederin verdiği sıkıntıyla yanıp, tutuşuyoruz. Tüm bu duygular içinde odamızdaki o masum(!) sıcağı hissetmez oluyoruz! Ölüm böyledir işte...! Onu beklerken, bedenin yanar, için üşür... Onu duyduğunda bedenin üşür, için yanar... İçimiz yanıyor Muhsin Başkan...! Allah mekanını cennet eylesin..!Tüm TÜRK Milletinin ve Ülkücü Camiaanin Basi sagolsun;AlpErenler,Ülkücüler Metanet gösterdiginizden dolayi Tesekkür ediyorum..
 
Duygularım karmaşık.
Aklım karışık.
Türkiye adam gibi bir adam kaybetti.
Türkiye olması gereken bir siyasetçisini kaybetti.
İlkeli seviyeli dik duruş sahibi.
Hani derler ya delikanlı.
İşte öyle bir adamdı.
Sebepsiz yere 7.5 yıl yatan ama duygu sömürüsü yapmayan.
Ağlamayan ,sızlamayan,devleti suçlamayan.
Gözyaşları sel ama ne yazıkki geri gelmeyecek.
Ömrümde siyasete bulaşmadım.
Birileri önayak oldu.Tevafuken istanbul çekmeköy 5.sıra ilçe meclis adayı oldum.
Hiç pişman değilim keşke yıllar önce senin davanda yanında olabilseydim. Başkanım seninle gurur duyuyoruz.Gönlümüzdesin, içimizdesin,sevgimizdesin.
Allah gani gani rahmet eylesin.
Mekanın cennet olsun inşaallah
 
Liderimi kaybetmişim.Lanet olsun habis ruhlu maraz kalplere,Lanet olsun kalbinde zeyg olanlara,Lanet olsun şeytanın takımına,Lanet olsun Şeytanın piyonluğunu yapıpta kendini Allah yolunda sayanlara.
 
MERHUM Muhsin Yazıcıoğlu'nun hayat hikâyesinden bir cümle: "12 Eylül darbesinden sonra tutuklandı. 7,5 yıl Mamak Cezaevi'nde tutuldu, bu müddetin 5,5 yılı hücrede geçti; sonunda aleyhinde bir hüküm verilmeden tahliye edildi..."

Söylemesi ne kadar kolay... Onun, dâvâsı uğrunda çektiği çileler gerçekten dehşetlidir. Bu 7,5 yıl basit, sıradan, olağan bir "yatma" değildir.

Korkunç sorgulamalar, korkunç işkenceler, eziyetler.

Hücre cezası ne demektir siz bilir misiniz?

Bir gün bile dayanamaz insan ona... Tam 5,5 yıl sürmüştür bu hücre cezası.

Hakaretler, kimlik ve haysiyetini yıkmaya yönelik baskılar.

Muhsin bey bunlara dayandı. O, gerçekten büyük bir çile çekmişti. Bu çile O'nu olgunlaştırmıştı.

Kıymeti bilindi mi?

Böylesine çilekeş, idealist, imanlı, ahlâklı, karakterli, faziletli bir vatan evlâdına hizmet imkânı verildi mi?

Baht utansın...

Ülkemizde bu millete, bu vatana, bu devlete hizmet edecek nice değerler var ki, her biri bir kûşede unutulmuştur.

Sadece siyaset sahasını kasd etmiyorum. Düşünce, eğitim, gazetecilik, kültür, sanat, her dalda çok hizmet edecek kimselere hizmet imkânı verilmiyor.

Ülkemizde demokrasi var, halk serbest seçimlerle istediğini seçiyor diyenler çıkacaktır. Seçimler serbest de, tercihler isabetli mi?

Toplumlar, ne haldeyseler öyle idare olunurlarmış.

Acaba Muhsin beye hukuk dışı bu kadar ağır cezalar niçin verilmişti?

Ondan neyin hıncını ve intikamını almak istemişlerdi?

Onu kim veya kimler ezmek, bitirmek istemişlerdi?

Gerekçeleri nelerdi?

Ne korkunç kin, ne dehşetli vefâsızlık.


Mehmet Şevket Eygi

selametle..
 
Liderimi kaybetmişim.Lanet olsun habis ruhlu maraz kalplere,Lanet olsun kalbinde zeyg olanlara,Lanet olsun şeytanın takımına,Lanet olsun Şeytanın piyonluğunu yapıpta kendini Allah yolunda sayanlara.

kardesim bu acı hepimizin...

(haddime mi bilmem,bu satırları yazarken tereddütlerim var ama)

bir müslümana lanet okumak yakısır mı?..

bize düsen;

"onlar bilmiyorlar..Allahım onlara hidayet ver" demek değil mi?
 
Geri
Üst
AdBlock Detected

We get it, advertisements are annoying!

Sure, ad-blocking software does a great job at blocking ads, but it also blocks useful features of our website. For the best site experience please disable your AdBlocker.

I've Disabled AdBlock    No Thanks