Türkler, Nasıl "Hasta Adam" Haline Geldi?

tevhideçaðrý

New member
Osmanlı yı hasta adam gören sırtlanlar üzerine çullandılar kısmen etlerini kopardılar,Yaraladılar,Fakat Aslan yaralıda olsa aslandır.Topla mermiyle yapamadıklarını başka şekilde yaptılar.Sağlık bakanlığının 2006 raporuna göre Türkiyede kronik hastalıklı 22.000.000 insan var bunun 15.000.000 yüksek tansiyon,4.000.000 şeker,3.000.000 akciğer hastalığı 2.000.000 kalp yetmezliği.%40 anemi bu sayı her geçen gün artmakta.Hastaneler kuyruk dünyanın 2. büyük ilaç tüketen toplumuyuz .Bizleri ilaçlara bağımlı hasta adam haline getirdiler.Mesela osmanlıda beyaz un yasaktır.Tam buğday %25 daha ucuza maloluyor ama buğdayın vitaminli olan kabuğunu atıyoruz birde üzerine 2 kimyasal atıyoruz.fırındada 2 kimyasal. araştırılsa kimyasalı ithal edenler iliminati çıkar.şekerin içine kemik tozu katılıyor bunun %90 ı ithal belkide domuz kemiği.Normalde pancarı öğütsen esmer şeker yapsan hem çok sağlıklı hemde %30 ucuza maloluyor. fakat fabrikalar buna yanaşmayınca bim marketten esmer şekeri 2 katı fiyata alıyorsun.Yani buradada ithalatçının cebi doluyor.Sonra Ambalajlı suni gıdaların içindekiler kısmını okuyun birsürü kimyasal ismi okursunuz Hem kendimizi hemde çocuklarımızı para verip zehirliyoruz.Bunun arkasında Gizli dünya devleti var yani şeytan imparatorluğu
 
Maharishi 11 Temmuz 2002 tarihli konuşmasında diyor ki:

"Her ülkede insanların hazırladığı bir anayasa var ama insanın düşüncesi mükemmel değildir. Bu yüzden bu anayasalar bir milleti idare etmek için her zaman yetersiz kalacaktır. Bu sebeple her yerde fakirlik, suç ve ceza var."
Ne demek istiyor?
"Bir dünya imparatorluğu kuralım"diyor."İliminatinin anayasasını kabul edin. Çünkü o Tanrısaldır." Şeytansaldır diyemediği için "Tanrısaldır" diyor.
"Bu sebeple her yerde fakirlik, suç ve ceza var."
Yani iliminatiyi kabul edersek; fakirlik suç ve ceza olmayacakmış. Oysa ki nerede şeytan varsa orada suç vardır, ceza vardır.
Diğer tarafta ise Allah'ın yaptığı kanun (God made law), Allah'ın yaptığı kanun olan doğal yasa (Total naturel law). Orada toplam doğal yasa, doğal kanun varmış ve kâinatı problemsiz biçimde mükemmel yönetiyor. Tabi o Allah ve Allah'ın kanunu.
"Doğal yasa, Allah'ın yaptığı kanunun adı mıdır?"
Doğal yasa, Allah'ın koyduğu kanunların tabiî sonucudur. Allah'ın kanunu yani sünnetullahı, her yerde dengeyi sağlayan muhteşem bir dizayndır.
Allahû Tealâ'nın sünnetullahının, yani kâinatı her zerresiyle idare eden ilâhî computerin yağmuru, karı nasıl yağdırdığı, bir tohumu nasıl çatlatıp topraktaki sistemle onu buğday haline getirdiği, ozon dengesinin nasıl sağlandığı, fotosentezin nasıl yapıldığı... Her biri Allah'ın o computerinin neticesidir ve o Allah'ın tabiî yasasıdır.
Ama nerede insan varsa; insan her zaman şeytanla beraberdir ve orada vahşet olur, suç olur. Şeytan varsa suç ve ceza mutlaka var olacaktır ve bu muhtevanın temsilcisi de şu anda Maharishi'dir.


"Her ülkede gruplar kuracağım, bu gruplar transandantal meditasyon yapacaklar." diyor Maharishi.
Tıpkı şeytan gibi konuşuyor. Şeytan da öyle diyordu Allahû Tealâ'ya. "Eğer insanları da beni de yaşatırsan; kıyâmet günü insanların çoğunu sana şükreder bulamayacaksın; çünkü hepsinin Sıratı Mustakîmleri üzerine oturacağım ve hepsini kendime bağlayacağım." İşte en çok bağladığı kişi de bu Maharishi.
Ve Maharishi; "gruplar kuracağım" diyor, şeytan gibi konuşuyor. Şeytan da; "kendime bağlayacağım" diyordu.
"Bu gruplar transandantal meditasyon yapacaklar, yoga uçuşunu gerçekleştirecekler ve barışı sağlayacaklar."
Yoga uçuşu dedikleri de insanların zıplamaları. Barışı sağlamak yerine arkasından hep kavganın geleceğini düşünüyorum. Nerede şeytan varsa orada kavga vardır, dövüş vardır, kaos vardır. Transandantal Meditasyon da bunların hepsinin bileşkesini teşkil eder.
"Bunu sözlerle değil doğal yasayı, Allah'ın vasiyetini hayata geçirerek yapacaklar."
Allah'ın vasiyeti; ruhunuzu, vechinizi, nefsinizi ve iradenizi Allah'a teslim etmek ve böylece iç dünyanızda sulh ve sukûnu yaratmaktır. Maharishi'nin dizaynına baktığınız zaman şeytanın ta kendisini görüyorsunuz.
İç dünyanızda nefsinizin afetleri Allah'ın bütün emirlerine karşı gelir, yasak ettiği her fiili işler. Ruhunuzun hasletleri ise tam aksidir ve aralarında devamlı savaş vardır. Bu yüzden insanlar huzursuzdur. Ne zaman nefslerinin emirlerine tâbî olurlarsa, aslında şeytanın emrine tâbî olmuşlardır. Çünkü şeytan ve nefsin afetleri aynı şeyleri isterler. Ve insanlar nefslerindeki afetler sebebiyle suç işlerler.
İnsanları nefslerinin bütün afetlerinden kurtaracak olansa transandantal meditasyon değil, Allah'ı zikretmektir. Nefsin afetleri yok oldukça; içimizdeki, dışımızdaki kavga adım adım biter. Daimî zikre ulaştığınız anda nefsinizin kalbinde hiç afet kalmayacak, iç dünyanızda ve dış dünyanızdaki kavga da bitecektir. Asla suç işleme oluşamayacaktır.
Burada şeytan insanları nasıl aldatıyorsa, Maharishi de aynı masalla aldatıyor. Allah'ın vasiyeti; nefsinizi, ruhunuzu, fizik vücudunuzu ve iradenizi Allah'a teslim etmenizdir. O zaman gerçek bir sulh ve sukûnun nasıl yaşandığını göreceksiniz.
Maharishi'nin 18 Ekim 2002 tarihli konuşmasında;
Küresel imparatorluğun aydınlanma bakanı Dr. Berar Morıs'in bütün dünyadaki üniversite rektörlerine kendi üniversitelerinde bir Dünya Barışı Fakültesi kurmaları için yaptığı davete de yer veriliyor.
Bütün insanlığı mahvetmek üzere korkunç çalışıyorlar bu adamlar. Şeytanî imparatorluk; bütün dünya üzerinde insanların nefslerini daha azgın duruma getirmek için hareket halinde.
"Bu fakültede öğrenciler transandantal meditasyon ile beyin fonksiyonlarını tam olarak geliştirebilecek"
Ne demek istiyor? Transandantal meditasyonla şeytanın onların üzerindeki hakimiyeti adım adım artacak. Şeytan, şeytanî zekayı temsil eder. Korkunç zeki bir mahlûktur.
"Ve böylece bütün dünyaya barış dalgaları yayabilecekler" deniyor. Tam aksine bütün dünyaya savaş dalgaları yayacaklar. Eğer bütün dünyada sulh ve sükûn yoluyla bunları başarabilirlerse, emirleri altına aldıkları liderlerle dünyayı şeytanî imparatorluğun kölesi haline getirmek niyetindeler.
"Dünyadaki bütün üniversitelerde olması gereken fakülte bu mudur?"
Hayır bu değildir. Tam aksine bütün dünyada olması lâzım gelen Tasavvuf Fakültesidir. Transandantal meditasyonu değil, Allah'ın zikrini öğreten, bütün insanların daimî zikre ulaşmasını temin eden ve daimî zikre ulaşan insanların vücuda getireceği bir dünya nizamı, dünya sulhunu ve sukûnunu sağlayacaktır. Bunlara rağmen bu nizam sağlanacaktır. Küresel imparatorluk Allah'ın dizaynında açık bir şekilde görüldüğü gibi yenilmeye mahkûmdur.
Bir gün bütün üniversitelerde Allah'ın ilmini öğretmek üzere bir fakültenin kurulması söz konusu olabilir mi?
Elbette olabilir. İnşaallah o günleri de Allahû Tealâ bize yaşatır.
Yine 18 Ekim tarihli konuşmada;
Küresel imparatorluğun ilk kralı olan Raja Nader Raam'ın (Nadir Raam) bütün hükümetlere doğal yasayla yönetimi öğretmek üzere yaptığı davet yer alıyor.
İsimler birer birer ortaya çıkıyor. Maharishi ve ondan sonra Raja Nadir Raam, Kral. Kapalı olan sahalar önümüzdeki günlerde birer birer açılacak. Dünyaya hakim olmak isteyen bu insanların önlerinde sadece Allah'ın dostları yer alacak.
Neticede rahmânî yoldan dünya sulhu mutlaka kurulacaktır. Zülmanî yoldan, şeytanî yoldan değil. Maharishi bu konuda; (Administration true naturel low' gerçek tabiî kanunlar yoluyla idarî yapı) Diyor ki; "ideal yönetim, ideal eğitim ile olur. İdeal eğitim, beyin potansiyelini geliştiren ve kozmik yaratıcılığı ortaya çıkaran eğitimdir."
Dikkat edin! Beyin potansiyelinin gelişmesi şeytanın hakimiyetinin o beyin üzerinde yerleşmesini ifade eder. Beynin tam üst tarafında dairesel bir alan içerisinde şeytan hakimiyet kurmak ister. Orasının hissizleştiği bütün insanlarda şeytan hükmünü geçici de olsa icra etmiştir.
Şeytanın insanlar üzerindeki etkisinin o yuvarlak daire içindeki sistemde hükmünü icra etmemesi konusunda, bu zülmanî yolculukları yapanlar tedbirler almak mecburiyetindedir. Maharishi ve bu Raja Nadir Raam, küresel imparatorluğun ilk kralı, ilk imparator bunu söylüyor.
İnsanları şeytanî bir hakimiyet altına almak için el birliğiyle gözümüzün önünde çalışıyorlar. 8 tane uydudan dünyaya yayın yapıyorlar ve insanları bu yalanlara inandırıyorlar.
Diyor ki:
"Bu her dinden, her kültürden, her milletten insanın doğuştan elde ettiği bir haktır. Artık hayatta hiç kimse acı çekmek zorunda değildir."
Şeytanî imparatorluk dünyaya hakim olabilirse, insanlar acıyı o zaman yaşarlar. Ama hakim olamayacaklar. Hamdolsun ki; bu neticeyi biliyoruz. Küresel imparatorluk dünyaya hakim olmak üzere büyük gayretlerin içerisinde. Ve ne kadar sistemli çalıştıklarını görüyorsunuz. Biz onların karşısında en güçlü olanız. Allah'ın onların karşısına çıkardığı kişiyiz ve yenilecek olanlar onlardır.
Nasıl olduğunu gelecek günlerde birer birer yaşayacaksınız. İnsanlar acı çekmek zorunda değil tabi ama; eğer şeytan insanlara hakim olursa acı çekmenin ne olduğunu, en büyük acıları yaşadıkları zaman anlayacaklar.
"Meditasyonu öğrenmek ve bu sistem ile yönetilmek neden bir hak olarak sunuluyor? Bu şekilde sunulmasının amacı nedir?"
Hak olarak sunuluyor. Sanki insanlar acıyı, huzursuzluğu kendileri vücuda getiriyormuş gibi. Sanki şeytanın hiç müdahili yokmuş gibi gösteriyorlar ve bu acılardan insanların kurtulması için şeytanî bir zekâ ile insanlara gene şeytanı salık veriyorlar. İnsanları huzursuz eden iblis, huzursuzluktan kurtaracak olansa Allah'tır. Yolu da; transandantal meditasyondan değil zikirden, Allah'ın ilminden geçer.
"Bu şekilde sunulmasının amacı nedir?"
Şeytan, insanların başına ördüğü bu çorabın neticesinde dünya hakimiyetini o insanların vasıtasıyla ele geçirmek istemektedir. Dünyanın en zengin insanları bu çetenin içinde. Ve korkunç bir faaliyet, bütün dünyayı hakimiyeti altına almak üzere hareket halinde. Gelecekte kartlar daha açık oynanacak. Onları daha yakından tanıyacaksınız.
 
Geri
Üst
AdBlock Detected

We get it, advertisements are annoying!

Sure, ad-blocking software does a great job at blocking ads, but it also blocks useful features of our website. For the best site experience please disable your AdBlocker.

I've Disabled AdBlock    No Thanks