seyfullah putkýran
New member
- Katılım
- 30 Eyl 2005
- Mesajlar
- 5,807
- Tepkime puanı
- 205
- Puanları
- 0
- Yaş
- 40
- Konum
- Ruhlar Aleminden
- Web sitesi
- www.tevhidyolu.net
TİCARET
Ticaret, para ve emtia diliyle, herşeyin dizgini elinde olan Zât'a rızık adına müracaatta bulunmaktır. Bu müracaat mutlaka yapılmalıdır ama; isteklerin yerine getirilme işinin O'na ait olduğu da unutulmamalıdır. Teknik ve teknoloji ne kadar ilerlerse ilerlesin, gelecek adına ticaret ve O’nun vaadettiği şeylerin rolü, tahminlerin üstünde büyük olacaktır. Hatta hükümet ve iktidarlar, O’nun vesâyası altında günyüzüne çıkacak ve O’nun desteğiyle varlıklarını devam ettireceklerdir.
Herşeyde olduğu gibi, ticaret ve zanaatta da ilim ve ihtisasın ehemmiyeti büyük olmakla beraber, bilhassa bu iki mesleğin çıraklık esasına dayandığı da asla hatırdan çıkarılmamalıdır. Kitaplarda anlatılan nice mes’-eleler vardır ki, mahir bir kalfa ve çıraklıktan gelme bir ustanın meharet prizmasından geçmedikten sonra kat’iyyen tatbikat bulamaz.
Haram-helâl mülâhazasına bağlı olarak alış-veriş yapan bir tüccarın, işinin başında geçirdiği ve geçireceği dakikalar dahi ibadet sayılır.
İşyeri ve ticarethanelerin temizlik ve düzeni veya kirlilik ve düzensizliği çok defa satıcı ve iş adamının ruh haletini aksettirdiğinden, bu hususun da, müşteri ve tâlipler üzerinde, menfi ya da müsbet tesir yapacağı unutulmamalıdır.
Hilekâr tâcir, hilekâr iş adamı bu davranışlarıyla önce Rabb'lerine ve vicdanlarına karşı gelmiş olurlar; sonra da hilelerinin sezilmesiyle, halk arasındaki itibarlarını yitirerek kazanç ufkunda kayba uğrarlar.
Ticaretin ruhu; doğruluk, emniyet, yaşanan devri idrâk, müşteriye karşı fevkalâde nazik ve terbiyeli davranmaktır. Bu hususların birinde kusur eden, ticaretin ruhunu hırpalamış, dolayısıyla da kendi kazanç yollarını tıkamış sayılır.
Tâcirler, zanaatkârlar tatlı dilli, güler yüzlü, oldukça mütevazi, sözlerinde sabit ve asla usanmaz, üşenmez olmalıdırlar. Hemen her meslek erbabı için çok ehemmiyetli olan bu hususlar, halkla içli-dışlı olmaları ve onların menfaat ve zararları ile alâkadar bulunmaları itibariyle bu iki sınıf için daha da önemlidir.
İşyerlerini, alışılagelenden, hergün bir saat önce açıp bir saat sonra kapatanların, ayları otuz beşe, seneleri de dörtyüz yirmi güne ulaşır. Tabiî, imkân elverdiği ölçüde aynı işyerlerinde gerçek vazifenin de ihmale uğramaması şartıyla...
Ticaret, para ve emtia diliyle, herşeyin dizgini elinde olan Zât'a rızık adına müracaatta bulunmaktır. Bu müracaat mutlaka yapılmalıdır ama; isteklerin yerine getirilme işinin O'na ait olduğu da unutulmamalıdır. Teknik ve teknoloji ne kadar ilerlerse ilerlesin, gelecek adına ticaret ve O’nun vaadettiği şeylerin rolü, tahminlerin üstünde büyük olacaktır. Hatta hükümet ve iktidarlar, O’nun vesâyası altında günyüzüne çıkacak ve O’nun desteğiyle varlıklarını devam ettireceklerdir.
Herşeyde olduğu gibi, ticaret ve zanaatta da ilim ve ihtisasın ehemmiyeti büyük olmakla beraber, bilhassa bu iki mesleğin çıraklık esasına dayandığı da asla hatırdan çıkarılmamalıdır. Kitaplarda anlatılan nice mes’-eleler vardır ki, mahir bir kalfa ve çıraklıktan gelme bir ustanın meharet prizmasından geçmedikten sonra kat’iyyen tatbikat bulamaz.
Haram-helâl mülâhazasına bağlı olarak alış-veriş yapan bir tüccarın, işinin başında geçirdiği ve geçireceği dakikalar dahi ibadet sayılır.
İşyeri ve ticarethanelerin temizlik ve düzeni veya kirlilik ve düzensizliği çok defa satıcı ve iş adamının ruh haletini aksettirdiğinden, bu hususun da, müşteri ve tâlipler üzerinde, menfi ya da müsbet tesir yapacağı unutulmamalıdır.
Hilekâr tâcir, hilekâr iş adamı bu davranışlarıyla önce Rabb'lerine ve vicdanlarına karşı gelmiş olurlar; sonra da hilelerinin sezilmesiyle, halk arasındaki itibarlarını yitirerek kazanç ufkunda kayba uğrarlar.
Ticaretin ruhu; doğruluk, emniyet, yaşanan devri idrâk, müşteriye karşı fevkalâde nazik ve terbiyeli davranmaktır. Bu hususların birinde kusur eden, ticaretin ruhunu hırpalamış, dolayısıyla da kendi kazanç yollarını tıkamış sayılır.
Tâcirler, zanaatkârlar tatlı dilli, güler yüzlü, oldukça mütevazi, sözlerinde sabit ve asla usanmaz, üşenmez olmalıdırlar. Hemen her meslek erbabı için çok ehemmiyetli olan bu hususlar, halkla içli-dışlı olmaları ve onların menfaat ve zararları ile alâkadar bulunmaları itibariyle bu iki sınıf için daha da önemlidir.
İşyerlerini, alışılagelenden, hergün bir saat önce açıp bir saat sonra kapatanların, ayları otuz beşe, seneleri de dörtyüz yirmi güne ulaşır. Tabiî, imkân elverdiği ölçüde aynı işyerlerinde gerçek vazifenin de ihmale uğramaması şartıyla...