Sultan Mehmed dünyaya geldiği zamanda bir Fatihin yetişmesi için maddi manevi tüm şartlar mevcud idi. Başta bir fatihin annesinde bulunması gereken tüm vasıflara sahip olan Hüma Hatun akıl gözümüze çarpıyor. Öyle bir i’tikada, iffete, şefkate, basirete sahipti ki; Sultan Mehmed daha ana karnında iken onu sünnet-i seniye terbiyesiyle büyütmüş, besmelesiz ve abdestsiz onu emzirmemiş. Peygamberimiz (S.A.V)’in mukaddes müjdesi olan “İstanbul mutlaka feth olunacak, O’nu fetheden komutan ne güzel komutan, O’nu fetheden asker ne güzel asker” hitabını ilk olarak Sultan Mehmed’e fısıldayan ve fetih azim ve gayretini ona yerleştiren yine ilk hocası olan annesi Hüma Hatun’ur.
Diğer taraftan dindarlığıyla, adaletiyle, yönetimiyle tarihe altın harflerle geçmiş olan baba Sultan 2. Murat’ın da fetih üzerindeki katkısı muhakkaktır. Sultan 2. Murat, Peygamberin müjdelediği İstanbul’un fethinin oğluna nasip olacağını sanki keşfen ferasetiyle, basiretiyle görmüş, oğlunu o muazzam fethe hazırlamak için her türlü ortamı hazırlamış, hatta ve hatta oğlunu feth-i İstanbul’a fiilen hazırlamak için 40 yaşında tahtından feragat edecek kadar da fedakâr bir babaydı.
Sultan Mehmed “Cephesi kıbleye dönük olamayanın, yüreği kıbleye dönük olmaz. Bu yüzden önce evi kıbleye döndürmek lazım.” diyerek evlerini de yürekleri gibi kıbleye dönük yapan, gelen müşterileri “kalan alış-verişinizi komşu dükkandan yapın ki o da nasiplensin’’ diyecek kadar tok gözlü, İslam’ın kardeşlik düsturunu ruhlarına sindirmiş, Kur’an ahlakıyla yoğrulmuş bir çevrede yetişmesi Sultan Mehmed’i Fatih yapan unsurların başında gelir.
Yine kendisine Allah tarafından verilen yüksek kabiliyetleri iman nuruyla parlatmış, azimle, gayretle geceli gündüzlü çalışarak Fatih’e layık bir hale getirmiş, inkişaf ettirmiş. Küçük yaştan itibaren tarihte benzerine az rastlanır bir şekilde ilimleriyle, yaşantılarıyla pırlanta misal olan Molla Gürani, Ak Şemsüddin ve Molla Hüsrev gibi zatlarla aynı dönemde yaşaması ve onların terbiyesinde büyümesi Fatih’in fethinin altında yatan en önemli etkenlerden birisidir. Öyle ki Ak Şemsüddin Hazretleri Sultan Mehmed küçükken kulağına eğilerek “Hedefini tespit et” diyor. Evet, yaş küçüktü fakat hedef büyüktü ve belliydi. Sekiz yüz küsür yıldır Müslümanların emeli, arzusu olan Konstantiniyye mutlaka fetholunup, İslam bayrağı orada dalgalanmalıydı. İşte Şehzade Mehmed hep bu emelle adımını attı ve yaşadı.
Unutmamak gerek ki; Sultan Mehmed ilim aşığı, ilim ve ilim adamlarına saygılı birisiydi. Öyle ki kendi yaptırdığı Sahn-i Seman Üniversitesine kayıt yaptırmak için kendi tayin ettiği müderrisler tarafından “Padişahım buraya imtihansız girilmez” ikazı üzerine ‘Fatih’ ünvanına hiç bakmadan müderrislerin önünde diz çöküp soruları tek tek cevapladıktan sonra medrese talebeliğini cihan padişahlığına tercih eden ilim ehli, mütevazi bir şahsiyet Fatih ünvanını almayacakta kim alacak?
Doğumundan itibaren annesi, babası, Ebe Hatun, dadısı Hand Hatun, devlet idareciliğini öğrendiği vezir Zağanos Paşa, Molla Yegan, Molla Gürani, Molla Hüsrev ve İstanbul’un manevi Fatih’i Ak Şemsüddin gibi her biri altın kıymetinde eşsiz insanların terbiye ve telkiniyle yetişen Sultan Mehmed; “Ya ben Bizans’ı alırım , ya da Bizans beni “ diyerek fethe bütün ruh-u canıyla inanmış, peygamberin müjdesini her an kalp kulağında çınlatmış, İlâ’yı kelimetullahı tüm aleme ilan için geceli gündüzlü çalışmış ve Rahmet-i İlahiye fethi bu güzide insana nasib eylemiş. Ne büyük şeref, ne büyük lütuf ve ihsan…
Diğer taraftan dindarlığıyla, adaletiyle, yönetimiyle tarihe altın harflerle geçmiş olan baba Sultan 2. Murat’ın da fetih üzerindeki katkısı muhakkaktır. Sultan 2. Murat, Peygamberin müjdelediği İstanbul’un fethinin oğluna nasip olacağını sanki keşfen ferasetiyle, basiretiyle görmüş, oğlunu o muazzam fethe hazırlamak için her türlü ortamı hazırlamış, hatta ve hatta oğlunu feth-i İstanbul’a fiilen hazırlamak için 40 yaşında tahtından feragat edecek kadar da fedakâr bir babaydı.
Sultan Mehmed “Cephesi kıbleye dönük olamayanın, yüreği kıbleye dönük olmaz. Bu yüzden önce evi kıbleye döndürmek lazım.” diyerek evlerini de yürekleri gibi kıbleye dönük yapan, gelen müşterileri “kalan alış-verişinizi komşu dükkandan yapın ki o da nasiplensin’’ diyecek kadar tok gözlü, İslam’ın kardeşlik düsturunu ruhlarına sindirmiş, Kur’an ahlakıyla yoğrulmuş bir çevrede yetişmesi Sultan Mehmed’i Fatih yapan unsurların başında gelir.
Yine kendisine Allah tarafından verilen yüksek kabiliyetleri iman nuruyla parlatmış, azimle, gayretle geceli gündüzlü çalışarak Fatih’e layık bir hale getirmiş, inkişaf ettirmiş. Küçük yaştan itibaren tarihte benzerine az rastlanır bir şekilde ilimleriyle, yaşantılarıyla pırlanta misal olan Molla Gürani, Ak Şemsüddin ve Molla Hüsrev gibi zatlarla aynı dönemde yaşaması ve onların terbiyesinde büyümesi Fatih’in fethinin altında yatan en önemli etkenlerden birisidir. Öyle ki Ak Şemsüddin Hazretleri Sultan Mehmed küçükken kulağına eğilerek “Hedefini tespit et” diyor. Evet, yaş küçüktü fakat hedef büyüktü ve belliydi. Sekiz yüz küsür yıldır Müslümanların emeli, arzusu olan Konstantiniyye mutlaka fetholunup, İslam bayrağı orada dalgalanmalıydı. İşte Şehzade Mehmed hep bu emelle adımını attı ve yaşadı.
Unutmamak gerek ki; Sultan Mehmed ilim aşığı, ilim ve ilim adamlarına saygılı birisiydi. Öyle ki kendi yaptırdığı Sahn-i Seman Üniversitesine kayıt yaptırmak için kendi tayin ettiği müderrisler tarafından “Padişahım buraya imtihansız girilmez” ikazı üzerine ‘Fatih’ ünvanına hiç bakmadan müderrislerin önünde diz çöküp soruları tek tek cevapladıktan sonra medrese talebeliğini cihan padişahlığına tercih eden ilim ehli, mütevazi bir şahsiyet Fatih ünvanını almayacakta kim alacak?
Doğumundan itibaren annesi, babası, Ebe Hatun, dadısı Hand Hatun, devlet idareciliğini öğrendiği vezir Zağanos Paşa, Molla Yegan, Molla Gürani, Molla Hüsrev ve İstanbul’un manevi Fatih’i Ak Şemsüddin gibi her biri altın kıymetinde eşsiz insanların terbiye ve telkiniyle yetişen Sultan Mehmed; “Ya ben Bizans’ı alırım , ya da Bizans beni “ diyerek fethe bütün ruh-u canıyla inanmış, peygamberin müjdesini her an kalp kulağında çınlatmış, İlâ’yı kelimetullahı tüm aleme ilan için geceli gündüzlü çalışmış ve Rahmet-i İlahiye fethi bu güzide insana nasib eylemiş. Ne büyük şeref, ne büyük lütuf ve ihsan…