S
seha
Guest
Uzun zamandır Sırat Köprüsü hakkında çeşitli,hayal gibi düşünceler zihnime gelip-kaçıp duruyordu.Bir türlü avlayıp,karışık fikirlerimi bir araya getiremiyordum.Fehm eder gibi oluyordum ama; ifham edemiyordum.Bir gazetede,bu konuda, güzel bir yazı okuyunca neden yazmayı denemiyorum, diye düşündüm.Yazı sayesinde, aklımdakiler biraz daha belirginleşmesini murad ediyorum.Deneme şeklindeki bu yazımda pek çok hata olabilir.Ya kalemimin eksikliğine veyahut fikirlerimin darlığına verin.Doğruları Kur’an’ın malıdır.Zira onlardan damlamıştır.
Sırat köprüsü, Cehennemin karanlık ve dev alevleri üzerinde kurulmuş, dehşetli, kıldan ince, kılıçtan keskin bir köprüdür. Çok hassas bir ayar içindedir.Buraya kadar herkesin yaptığı ve kabul ettiği tanımdır.
Hem denmiş;Meselâ mahşerdeki terazi elbette bakkal terazisi şeklinde olmayacak. Kaldı ki dünyada bile şekil itibariyle biri diğerine benzemeyen çok farklı biçimlerde teraziler söz konusu. Hatta aynı bakkal dükkânında, o eski bildiğimiz klasik teraziden tutun, farklı boy ve ebatlarda ve farklı ölçeklerle çok sayıda elektronik terazi örnekleri de görmek mümkün. Öyleyse mahşerde sevap ve günahımızı tartan bir teraziden söz edildiğinde, çok hassas ölçüleriyle sonsuz duyarlıklı bir tartı âletinin bulunduğunu anlarız, gerçek şeklini görmeyi âhirete bırakırız.
Ben de gerçek şeklini anlamayı ahirete bırakılması gerektiğine kaniyim.Ancak Sırat Köprüsü
gibi çok önemli bir meselenin –bence- Kur’an Hadis ve tefsirlerde daha belirgin bir resmi vardır.İşte ben bunu avlamaya çalışıyorum.
Nasıl Allah’ın esmasının manası müteşabihtir, yani; gerçek manasını bizim idrak etmemiz imkansızdır. Yalnız manaları teşbihlerle veyahut dar tanımlarla akla yaklaştırabiliriz. Mesela Adl ismindeki gerçek manayı hiç bir zaman bilemeyiz. Sadece ;na kadar iyi olursa olsun eksik bir kaç tanımla anlayabiliriz. Hukuk, matematik,nizam, ölçü ,temizlik gibi.Yada Rahim ismini tanımlarken merhamet, şefkat,bağışlayıcılık gibi kelimeleri kullanırız.Oysa bunlar kalp inceliğinden tevellüd eden bir kusurdur. Bu kusurlu ifadeleri biz Rahim isminin manasını aklımıza yaklaştırmak maksadıyla kullanırız.Yoksa gerçek mana budur, diye hiç bir zaman anlamayız.İşte Sırat Köprüsünü de ben bu şekilde düşünüyorum. Şeklini dünyadaki bazı teşbihlerle çizmeye çalışıyorum.
Yazıda şu söylenmiş,“Mahşerde sevap ve günahımızı tartan bir teraziden söz edildiğinde, çok hassas ölçüleriyle sonsuz duyarlıklı bir tartı âletinin bulunduğunu anlarız,”
Herşeyden önce incelik,ölçüde duyarlılık; Adl isminin bir tecellisi olduğunu gösterir. Yani Sırat Köprüsü Allah’ın Adaletinin gösteriliş ve geçiş yeridir.
...
Karanlığın, aydınlıkla ölçeriz. Karanlık aydınlıktan ince bir çizgi ile ayrılır.Karanlığın kesafeti ışığın şiddeti ile ölçülür.Kötü iyilikle ayırt edilebilir.Mesela, bir toplumda ne kadar çok çeşit kötülük varsa ve ne kadar çoklukta ise ve niteliği nasıl olduğu ,karşısına iyilik konulunca anlaşılır. Eski kavimler genelde kötülüğü bir iki çeşidine tutulmuştur. Buna karşılık karşısına dikilen iyilik, bu kötülüğü işlememekle ortaya çıkan durumun güzelliğini göstermiştir. Hem de aynı metodu uygulamıştır. Mesela; bir sapkınlığın kaynağı tıpsa, karşısında duran iyilikte kaynağını tıptan alır. Eğer sapkın olan topluluk terazide hile yapıyorsa karşısına terazide tam adil bir şahsı çıkarır. Eğer bir toplumda güven duyulan insan yoksa karşısına Emin ismine layık bir zat konulur. Böylece o iyiliğin değeri anlaşılır.İrşad kolaylaşır. Çünkü insanların önüne bir ölçü birimi konulmuştur.
Gerçekten gerek toplumsal bazda gerek kişisel anlamda bu zıtlıklar insan hayatını oluşturur.
Bu zıtlıklar genelde birbiri ile çok ince bir çizgiden ayrılmaya başlar insanın imanına ve kötülüğün şiddetine göre kalınlaşır,incelir.Ama; bu kalınlaşma beraberinde yeni bir inceliği getirir.
Mesela; cömertlik ile savurganlık. Tanım itibariyle ilk bakışta çok kalın bir ayırım vardır.Ancak iş fiile gelince insan bunu pek ayırt edemez. Bir savurgan insan arkadaşlarını eğlence yerlerine götürüp içki ısmarlar,sürekli sigara ikram eder. Üç beş liranın hesabını sevdiklerine asla yapmaz. Hep ısmarlıyandır. Çevresi eğlenceyi çok seven insanlardan ibaret olduğundan bir uyarıcıyada sahip değildir. Yaşadığı dünyanın dışından birisinin uyarısı kıskançlık, ne dediğini bilmeme olarak yorumlanır. Bu zat kendini cömert görmekte çevresi de böyle kabul etmektedir.Dini açıdan çok ince nazik bir çizgidedir. Ancak;kendisi bu inceliği farkedemediğinden veyahut cehlinden savurganlığına cömertlik adı takmıştır.Çok kalın bir çizgide yürüdüğünü zanneder. İşte sırat köprüsü ile karşılaştığında bu hatası, yani kalın çizgide yürüme zannı gerçekte kılıçtan keskin,kıldan ince o çizgiyi farkedememesine sebebiyet verir.Sırat köprüsünde sendelemeler yavaşlıklar da hep bu sebeptendir.Bunu simgeler.
Bu mesele pek çok örnekle incelenebilir. Cimrilik ile tutumluluk,keremet ile istidrac, ilham ile vesvese,hak ile batıl, küfür ile iman,kıskançlıkla imrenme, aşk ile nefret, aşk ile şefkat, yalan ile takiye, benim kalbim temiz, dilencilik ile fakirliğini bilme, isyan ile teslimiyet,vakurlukla gurur,hırs ile azim,mübağlağa ile vasat, mücazefe ile hizmet; daha yüzlerce binlerce örnek...
Burda ince ayırımı yapamamaya hep bilgisizlik sebebiyet verir. İşte ilk emrin “oku!” olmasının bir hikmetide burdadır. Çünkü insan okuyarak kendini geliştirir amel ederek bilgisini pekiştirir. Burda ihlas en büyük sırat köprüsüdür ve ihlas kelimelerin üstüne bina edilir.
Biraz bilgili biri başına gelen bir musibetin Allah’tan olduğunu bilir. Ama ,bu sırat köprüsü için yetmez. Zira musibetteki ameli ve ihlaslı duruşu onu kurtarır. Çünkü biri itirazalud der “Bu musibet Allah’tan ,peki benim suçum ne?” , bir diğeri “Bu musibet Allah’tan acaba ne suç işledim.”. İşte burda akıl sahipleri için çok kalın olmakla beraber amel eden açısından keskin bir köprü mevcuttur. Birisinde isyan birisinde, teslimiyet mevcuttur. Çok ince bir ayırımdır. Çoğu kişi bu tip kelimelerdeki ince ayırımı yapamayıp gümleyip gider. Bu keskin,ince ayırımları yapabilme şekline göre köprü incelir, kalınlaşır. Geçmek buna göre rahat ve zor olur.Yada hızlı ve yavaş olur.
“ Mü’minlerin kimi göz kırpacak kadar zaman içinde, kimi şimşek gibi, kimi rüzgâr gibi, kimi kuş gibi, kimi ala-yörük cinsi bir at gibi, kimi deve gibi süratle geçerler. Nihayet nuru yalnız ayaklarının başparmağında olarak verilen kimse yüzü koyun yürüyerek elleri ve ayaklarıyla emekler ve bir kolunu çekse öteki kolu, bir ayağını çekse öteki ayağı takılır ve kurtuluncaya kadar ateş yanlarına çarpar durur. Kimi yürüyerek, kimi karnı üstünde sürünerek geçer de: Ya Rab! Beni neden bu kadar geç bıraktın? der. Cenâb-ı Rabbü’l-âlemin: Seni geç bırakan kendi amelindir! buyurur. “
İşte sırat Köprüsü için yapılan bu tariflerin bir mahiyetini yukarda anlatmaya çalıştım.
Evet! Sırat Köprüsünde bizi geç bırakan kendi amalimizdir.Bilgisizliketen okumamaktan neşet eden, amelimizdir. Yani; amelimizin hak veyahut batıl olmasını ayırt edebilme yeteneğimize göre geçişimiz şekillenir bazısı da hiç geçemez
Selam ve dua ile
Sırat köprüsü, Cehennemin karanlık ve dev alevleri üzerinde kurulmuş, dehşetli, kıldan ince, kılıçtan keskin bir köprüdür. Çok hassas bir ayar içindedir.Buraya kadar herkesin yaptığı ve kabul ettiği tanımdır.
Hem denmiş;Meselâ mahşerdeki terazi elbette bakkal terazisi şeklinde olmayacak. Kaldı ki dünyada bile şekil itibariyle biri diğerine benzemeyen çok farklı biçimlerde teraziler söz konusu. Hatta aynı bakkal dükkânında, o eski bildiğimiz klasik teraziden tutun, farklı boy ve ebatlarda ve farklı ölçeklerle çok sayıda elektronik terazi örnekleri de görmek mümkün. Öyleyse mahşerde sevap ve günahımızı tartan bir teraziden söz edildiğinde, çok hassas ölçüleriyle sonsuz duyarlıklı bir tartı âletinin bulunduğunu anlarız, gerçek şeklini görmeyi âhirete bırakırız.
Ben de gerçek şeklini anlamayı ahirete bırakılması gerektiğine kaniyim.Ancak Sırat Köprüsü
gibi çok önemli bir meselenin –bence- Kur’an Hadis ve tefsirlerde daha belirgin bir resmi vardır.İşte ben bunu avlamaya çalışıyorum.
Nasıl Allah’ın esmasının manası müteşabihtir, yani; gerçek manasını bizim idrak etmemiz imkansızdır. Yalnız manaları teşbihlerle veyahut dar tanımlarla akla yaklaştırabiliriz. Mesela Adl ismindeki gerçek manayı hiç bir zaman bilemeyiz. Sadece ;na kadar iyi olursa olsun eksik bir kaç tanımla anlayabiliriz. Hukuk, matematik,nizam, ölçü ,temizlik gibi.Yada Rahim ismini tanımlarken merhamet, şefkat,bağışlayıcılık gibi kelimeleri kullanırız.Oysa bunlar kalp inceliğinden tevellüd eden bir kusurdur. Bu kusurlu ifadeleri biz Rahim isminin manasını aklımıza yaklaştırmak maksadıyla kullanırız.Yoksa gerçek mana budur, diye hiç bir zaman anlamayız.İşte Sırat Köprüsünü de ben bu şekilde düşünüyorum. Şeklini dünyadaki bazı teşbihlerle çizmeye çalışıyorum.
Yazıda şu söylenmiş,“Mahşerde sevap ve günahımızı tartan bir teraziden söz edildiğinde, çok hassas ölçüleriyle sonsuz duyarlıklı bir tartı âletinin bulunduğunu anlarız,”
Herşeyden önce incelik,ölçüde duyarlılık; Adl isminin bir tecellisi olduğunu gösterir. Yani Sırat Köprüsü Allah’ın Adaletinin gösteriliş ve geçiş yeridir.
...
Karanlığın, aydınlıkla ölçeriz. Karanlık aydınlıktan ince bir çizgi ile ayrılır.Karanlığın kesafeti ışığın şiddeti ile ölçülür.Kötü iyilikle ayırt edilebilir.Mesela, bir toplumda ne kadar çok çeşit kötülük varsa ve ne kadar çoklukta ise ve niteliği nasıl olduğu ,karşısına iyilik konulunca anlaşılır. Eski kavimler genelde kötülüğü bir iki çeşidine tutulmuştur. Buna karşılık karşısına dikilen iyilik, bu kötülüğü işlememekle ortaya çıkan durumun güzelliğini göstermiştir. Hem de aynı metodu uygulamıştır. Mesela; bir sapkınlığın kaynağı tıpsa, karşısında duran iyilikte kaynağını tıptan alır. Eğer sapkın olan topluluk terazide hile yapıyorsa karşısına terazide tam adil bir şahsı çıkarır. Eğer bir toplumda güven duyulan insan yoksa karşısına Emin ismine layık bir zat konulur. Böylece o iyiliğin değeri anlaşılır.İrşad kolaylaşır. Çünkü insanların önüne bir ölçü birimi konulmuştur.
Gerçekten gerek toplumsal bazda gerek kişisel anlamda bu zıtlıklar insan hayatını oluşturur.
Bu zıtlıklar genelde birbiri ile çok ince bir çizgiden ayrılmaya başlar insanın imanına ve kötülüğün şiddetine göre kalınlaşır,incelir.Ama; bu kalınlaşma beraberinde yeni bir inceliği getirir.
Mesela; cömertlik ile savurganlık. Tanım itibariyle ilk bakışta çok kalın bir ayırım vardır.Ancak iş fiile gelince insan bunu pek ayırt edemez. Bir savurgan insan arkadaşlarını eğlence yerlerine götürüp içki ısmarlar,sürekli sigara ikram eder. Üç beş liranın hesabını sevdiklerine asla yapmaz. Hep ısmarlıyandır. Çevresi eğlenceyi çok seven insanlardan ibaret olduğundan bir uyarıcıyada sahip değildir. Yaşadığı dünyanın dışından birisinin uyarısı kıskançlık, ne dediğini bilmeme olarak yorumlanır. Bu zat kendini cömert görmekte çevresi de böyle kabul etmektedir.Dini açıdan çok ince nazik bir çizgidedir. Ancak;kendisi bu inceliği farkedemediğinden veyahut cehlinden savurganlığına cömertlik adı takmıştır.Çok kalın bir çizgide yürüdüğünü zanneder. İşte sırat köprüsü ile karşılaştığında bu hatası, yani kalın çizgide yürüme zannı gerçekte kılıçtan keskin,kıldan ince o çizgiyi farkedememesine sebebiyet verir.Sırat köprüsünde sendelemeler yavaşlıklar da hep bu sebeptendir.Bunu simgeler.
Bu mesele pek çok örnekle incelenebilir. Cimrilik ile tutumluluk,keremet ile istidrac, ilham ile vesvese,hak ile batıl, küfür ile iman,kıskançlıkla imrenme, aşk ile nefret, aşk ile şefkat, yalan ile takiye, benim kalbim temiz, dilencilik ile fakirliğini bilme, isyan ile teslimiyet,vakurlukla gurur,hırs ile azim,mübağlağa ile vasat, mücazefe ile hizmet; daha yüzlerce binlerce örnek...
Burda ince ayırımı yapamamaya hep bilgisizlik sebebiyet verir. İşte ilk emrin “oku!” olmasının bir hikmetide burdadır. Çünkü insan okuyarak kendini geliştirir amel ederek bilgisini pekiştirir. Burda ihlas en büyük sırat köprüsüdür ve ihlas kelimelerin üstüne bina edilir.
Biraz bilgili biri başına gelen bir musibetin Allah’tan olduğunu bilir. Ama ,bu sırat köprüsü için yetmez. Zira musibetteki ameli ve ihlaslı duruşu onu kurtarır. Çünkü biri itirazalud der “Bu musibet Allah’tan ,peki benim suçum ne?” , bir diğeri “Bu musibet Allah’tan acaba ne suç işledim.”. İşte burda akıl sahipleri için çok kalın olmakla beraber amel eden açısından keskin bir köprü mevcuttur. Birisinde isyan birisinde, teslimiyet mevcuttur. Çok ince bir ayırımdır. Çoğu kişi bu tip kelimelerdeki ince ayırımı yapamayıp gümleyip gider. Bu keskin,ince ayırımları yapabilme şekline göre köprü incelir, kalınlaşır. Geçmek buna göre rahat ve zor olur.Yada hızlı ve yavaş olur.
“ Mü’minlerin kimi göz kırpacak kadar zaman içinde, kimi şimşek gibi, kimi rüzgâr gibi, kimi kuş gibi, kimi ala-yörük cinsi bir at gibi, kimi deve gibi süratle geçerler. Nihayet nuru yalnız ayaklarının başparmağında olarak verilen kimse yüzü koyun yürüyerek elleri ve ayaklarıyla emekler ve bir kolunu çekse öteki kolu, bir ayağını çekse öteki ayağı takılır ve kurtuluncaya kadar ateş yanlarına çarpar durur. Kimi yürüyerek, kimi karnı üstünde sürünerek geçer de: Ya Rab! Beni neden bu kadar geç bıraktın? der. Cenâb-ı Rabbü’l-âlemin: Seni geç bırakan kendi amelindir! buyurur. “
İşte sırat Köprüsü için yapılan bu tariflerin bir mahiyetini yukarda anlatmaya çalıştım.
Evet! Sırat Köprüsünde bizi geç bırakan kendi amalimizdir.Bilgisizliketen okumamaktan neşet eden, amelimizdir. Yani; amelimizin hak veyahut batıl olmasını ayırt edebilme yeteneğimize göre geçişimiz şekillenir bazısı da hiç geçemez
Selam ve dua ile