islamakidesi
New member
- Katılım
- 31 Tem 2006
- Mesajlar
- 42
- Tepkime puanı
- 0
- Puanları
- 0
I. ŞİÎLİK[1]
A) Kısaca İzahı:
Şiilik, îslâm siyasî mezheplerinin en eskisidir. Şiilerin ve mez*heplerinin Hz. Osman (RA)'ın son dönemlerinde ortaya çıktığını, Hz. Ali (R.A.)'m döneminde ise gelişip yayıldığım daha önce izah et*miştik.
Hz. Ali (R.A.) insanlarla oturup kalktıkça insanlar onun hayra*nı oluyorlar, kabiliyetini, ilmini ve dindarlığını son derece beğeni*yorlardı. Aşırı uçlar, insanların bu duygularını istismar edip, kendi görüşlerini yaymaya başladılar.
Emevîler döneminde Hz. Ali (R.A'.)'ın çocuklarına karşı yapılan zulüm ve işkenceler çoğalıp had bir safhaya varınca, Resulûllah'm soyundan olan bu insanlara karşı sevgi hisleri gittikçe arttı, insan*lar bunlara, zulüm neticesinde şehid olanlar nazarıyla bakmaya baş*ladı. Bu yolla Şiî mezhebinin çerçevesi gitgide genişledi ve mezhebin mensupları çoğaldı.
Bu mezhebin temel prensipleri îbn-i Haldun'un, «Mukaddime» adlı eserinde zikrettiği şu esaslardan ibarettir:
«Hilafet meselesi, ümmetin görüşüne başvurulan umumî mese*lelerden değildir. Halife olacak kişi de ümmetin tayini ile başa gele*cek birisi değildir. Hilafet, dinin temel prensibi ve İslâm'ın bir esa*sıdır. Herhangi bir peygamberin bundan gafil olması, onu ihmal et*mesi ve bunu ümmete bırakması asla caiz değildir. Bilakis peygam*berlerin, ümmete imam tayin etmesi onun üzerine bir görevdir. İma*mın da, büyük küçük bütün günahlardan beri olması gerekir.»
Bütün şiîler Ali b. Ebi Talib (R.A)'ın, Peygamber Efendimiz (S. A.V.) tarafından seçilmiş bir Halife olduğu ye onun, ashab-ı kiram (R.A.)'ın en efdali olduğu hakkında ittifak etmişlerdir.
$üler, sahabe-i kiram içinde de Hz. Ali'yi bütün sahabeden üstün sayanların bulunduğunu ileri sürmektedirler. Ilımlı bir Şiî olan îbn-i Ebil Hadid, Hz. Ali'yi bütün sahabeden üstün sayan sahabîler ola*rak şunları zikretmiştir.
Âmraar.b. Yasir, Mikdad b. Esved, Ebu Zer el-Ğifari, Selman el-Farisî, Cabir b. Abdullah, Ubey b. Kâ'b, Huzeyfe, Bureyde, Ebu Eyyûb el-Ensarî, Sehl b. Hanif, Osman b. Hanîf, Ebu el-Heysem ,b. et-Teyhan, Ebu et-Tıfl Âmir b. Vâile, Abbas b. Abdühnuttalip ve oğuîîan ve bütün Haşimoğullan.
İbn-i Ebil Hadid şöyle devam ediyor: «Zübeyr b. Avam da önce*leri bu görüşteydi. Daha sonra bu görüşünden döndü.» İbn-i Ebil Ha*did, Benî Ümeyye'den bazılarının da aynı görüşte olduklarını Sa'd b. el-As'm bunlardan biri olduğunu sölyer.[2]
Bütün şiiler aynı görüşte değildirler. İçlerinde Hz. Ali ve oğulla*rını takdir hususunda çk aşırı gidenler bulunduğu gibi, itidalli dav*rananlar da bulunmaktadır. Mutedil şiîler, Hz. Ali'yi, bütün sahabe-i kiramdan üstün sayma, herhangi bir kimseyi kâfirlikle itham etme*me ve Hz. Ali'yi beşeriyet üstü bir varlık kabul etmeme yolunu tutmuşlardır. Mutedil şiilerden olan İbn-i Ebil Hadid şöyle der:
«Bu meselede, düşüncelerine katıldığımız arkadaşlarımız kurtu*luşa eren kimselerdir. Çünkü onlar, orta yolu tutmuşlardır. Hz. Ali'*nin, âhirette varlıkların en efdali, cennette en üstün derecelisi, dün*yada da varlıkların en üstünü, en çok özellikleri, meziyetleri ve kahramanlıkları bulunanıdır. Ona her düşmanlık eden veya buğzeden Allah Tealâ'nm düşmanıdır. Kâfir ve münafıklarla beraber, ebedî olarak cehennemde kalacaktır. Ancak tevbe ettiği, Hz. Ali'yi sevdiği ve onu dost edindiği tesbit edilen kişi müstesnadır. Hz. Ali'den önce Halife olan faziletli muhacirlere gelince, değil, onlarla kılıçla savaş*ması veya kendisine biata davet etmesi Hz. Ali onların Halifeliğini reddetse, onlara kızsa, yaptıklarını hoş görmeseydi dahi onların he*lak olduklarını rahatlıkla söylerdik. Bunlara Resulullah (S.A.V.) ga*zap etmiş gibidir. Çünkü Resulullah onun hakkında şöyle buyurmuştur: «Sana karşı savaşmak, bana karşı savaşmaktır. Seninle ba*rışmak, benimle barışmaktır.»[3]
Diğer bir hadis-i şerifte ise : «Allahım sen ona dost olana dost ol düşman olana da düşman ol.»[4] buyurmuştur. Bir başka hadis-i şe*rifte de: «Seni ancak mümin bir kişi sever ve sana ancak münafık bir kimse buğzeder.»[5] buyurmuştur. Fakat bizler, Hz, Ali'nin, ken*disinden önce Halife olanlarının hilafetine razı olduğunu, onların peşinde namaz kıldığını, onlarla hısım olduğunu ve onların yemek*lerini yediğini görürüz. Hz. Ali'nin yaptıklarına karşı çıkmaya ve ondan nakledilen meselelerde aşırı gitmeye hiç hakkımız yoktur. Me*selâ : Hz. Ali Muaviye ile alâkasını kestiği için biz de alâkamızı kes*tik, ona. lanet ettiği için biz de lanetledik. Şam halkının ve içlerin*de bulunan Amr b. 'Âs, oğlu Abdullah ve benzeri hayatta kalmış sa*habenin sapık olduklarına hüküm verdiği için biz de onların sapık*lıklarına hükmettik.
Kısaca biz, Hz. Ali ile Peygamber'in arasında sadece bir peygam*berlik rütbesi farkını görüyoruz. Bunun haricindeki bütün meziyet*leri, ikisinin arasında eşit görüyoruz. Hz. Ali'nin kendisine karşı çık*tığı tesbit edilmeyen büyük sahabîlere dil [6]uzatmayız.[7]
[1] İslamda Siyasî Ve İtikadî Mezhepler Tarihî Prof. Muhammed Ebu Zehra, Hisar Yayınevi: 1/39.
[2] Şerh-i Nehcül Belâğa, İbn-i Ebil Hadid C. 20, Sh. 221, 222. Baskı: İsa el-Bab el-Halebî.
[3] Hadisin aşağıdaki güvenilir kaynaklardaki metni şöyledir : «Sizin barış içinde olclmıgnuz kimse ile ben de banşıgimdır. Sizin harbettiğiniz kim*seye ben de harp açmişımdır.»
— Tirmizî: Kitab el-Menakıb, bab; 60/ İbn-i Mâce, Mukaddime bab; 11/ Müsned-i İmam Ahmert, C. 2, Sh. 442
[4] Not: «Mecma' el-Zevaid» adlı hadis kritiği kitabı, hu hadisin isnadının zayıf olduğunu söyler. Hadis, İbn-i Mâce'nİn «Mukaddime»sinin 11. ba*bında ve Ahmed tbn-i Hanbel'in müsnedinin 1. cildinin 118-119. sayfala*rında zikredilmiştir.
[5] Aşağıdaki kaynaklarda bu hadisin metni şöyledir: «Münafık kişi Ali'yi sevmez. Mii'min olan da ona buğzetmez.» Tirmizî, Kitab el-Menakıb hah, 20/Nesaî; Kitab el-İman bab, 19/Müsned-î Ahmed b. Hanbel C. 6, Sh. 292
[6] Şerhi Nech eI-BeIağa, İbn-i Ebil-Hadid C. 3
[7] İslamda Siyasî Ve İtikadî Mezhepler Tarihî Prof. Muhammed Ebu Zehra, Hisar Yayınevi: 1/39-41.
A) Kısaca İzahı:
Şiilik, îslâm siyasî mezheplerinin en eskisidir. Şiilerin ve mez*heplerinin Hz. Osman (RA)'ın son dönemlerinde ortaya çıktığını, Hz. Ali (R.A.)'m döneminde ise gelişip yayıldığım daha önce izah et*miştik.
Hz. Ali (R.A.) insanlarla oturup kalktıkça insanlar onun hayra*nı oluyorlar, kabiliyetini, ilmini ve dindarlığını son derece beğeni*yorlardı. Aşırı uçlar, insanların bu duygularını istismar edip, kendi görüşlerini yaymaya başladılar.
Emevîler döneminde Hz. Ali (R.A'.)'ın çocuklarına karşı yapılan zulüm ve işkenceler çoğalıp had bir safhaya varınca, Resulûllah'm soyundan olan bu insanlara karşı sevgi hisleri gittikçe arttı, insan*lar bunlara, zulüm neticesinde şehid olanlar nazarıyla bakmaya baş*ladı. Bu yolla Şiî mezhebinin çerçevesi gitgide genişledi ve mezhebin mensupları çoğaldı.
Bu mezhebin temel prensipleri îbn-i Haldun'un, «Mukaddime» adlı eserinde zikrettiği şu esaslardan ibarettir:
«Hilafet meselesi, ümmetin görüşüne başvurulan umumî mese*lelerden değildir. Halife olacak kişi de ümmetin tayini ile başa gele*cek birisi değildir. Hilafet, dinin temel prensibi ve İslâm'ın bir esa*sıdır. Herhangi bir peygamberin bundan gafil olması, onu ihmal et*mesi ve bunu ümmete bırakması asla caiz değildir. Bilakis peygam*berlerin, ümmete imam tayin etmesi onun üzerine bir görevdir. İma*mın da, büyük küçük bütün günahlardan beri olması gerekir.»
Bütün şiîler Ali b. Ebi Talib (R.A)'ın, Peygamber Efendimiz (S. A.V.) tarafından seçilmiş bir Halife olduğu ye onun, ashab-ı kiram (R.A.)'ın en efdali olduğu hakkında ittifak etmişlerdir.
$üler, sahabe-i kiram içinde de Hz. Ali'yi bütün sahabeden üstün sayanların bulunduğunu ileri sürmektedirler. Ilımlı bir Şiî olan îbn-i Ebil Hadid, Hz. Ali'yi bütün sahabeden üstün sayan sahabîler ola*rak şunları zikretmiştir.
Âmraar.b. Yasir, Mikdad b. Esved, Ebu Zer el-Ğifari, Selman el-Farisî, Cabir b. Abdullah, Ubey b. Kâ'b, Huzeyfe, Bureyde, Ebu Eyyûb el-Ensarî, Sehl b. Hanif, Osman b. Hanîf, Ebu el-Heysem ,b. et-Teyhan, Ebu et-Tıfl Âmir b. Vâile, Abbas b. Abdühnuttalip ve oğuîîan ve bütün Haşimoğullan.
İbn-i Ebil Hadid şöyle devam ediyor: «Zübeyr b. Avam da önce*leri bu görüşteydi. Daha sonra bu görüşünden döndü.» İbn-i Ebil Ha*did, Benî Ümeyye'den bazılarının da aynı görüşte olduklarını Sa'd b. el-As'm bunlardan biri olduğunu sölyer.[2]
Bütün şiiler aynı görüşte değildirler. İçlerinde Hz. Ali ve oğulla*rını takdir hususunda çk aşırı gidenler bulunduğu gibi, itidalli dav*rananlar da bulunmaktadır. Mutedil şiîler, Hz. Ali'yi, bütün sahabe-i kiramdan üstün sayma, herhangi bir kimseyi kâfirlikle itham etme*me ve Hz. Ali'yi beşeriyet üstü bir varlık kabul etmeme yolunu tutmuşlardır. Mutedil şiilerden olan İbn-i Ebil Hadid şöyle der:
«Bu meselede, düşüncelerine katıldığımız arkadaşlarımız kurtu*luşa eren kimselerdir. Çünkü onlar, orta yolu tutmuşlardır. Hz. Ali'*nin, âhirette varlıkların en efdali, cennette en üstün derecelisi, dün*yada da varlıkların en üstünü, en çok özellikleri, meziyetleri ve kahramanlıkları bulunanıdır. Ona her düşmanlık eden veya buğzeden Allah Tealâ'nm düşmanıdır. Kâfir ve münafıklarla beraber, ebedî olarak cehennemde kalacaktır. Ancak tevbe ettiği, Hz. Ali'yi sevdiği ve onu dost edindiği tesbit edilen kişi müstesnadır. Hz. Ali'den önce Halife olan faziletli muhacirlere gelince, değil, onlarla kılıçla savaş*ması veya kendisine biata davet etmesi Hz. Ali onların Halifeliğini reddetse, onlara kızsa, yaptıklarını hoş görmeseydi dahi onların he*lak olduklarını rahatlıkla söylerdik. Bunlara Resulullah (S.A.V.) ga*zap etmiş gibidir. Çünkü Resulullah onun hakkında şöyle buyurmuştur: «Sana karşı savaşmak, bana karşı savaşmaktır. Seninle ba*rışmak, benimle barışmaktır.»[3]
Diğer bir hadis-i şerifte ise : «Allahım sen ona dost olana dost ol düşman olana da düşman ol.»[4] buyurmuştur. Bir başka hadis-i şe*rifte de: «Seni ancak mümin bir kişi sever ve sana ancak münafık bir kimse buğzeder.»[5] buyurmuştur. Fakat bizler, Hz, Ali'nin, ken*disinden önce Halife olanlarının hilafetine razı olduğunu, onların peşinde namaz kıldığını, onlarla hısım olduğunu ve onların yemek*lerini yediğini görürüz. Hz. Ali'nin yaptıklarına karşı çıkmaya ve ondan nakledilen meselelerde aşırı gitmeye hiç hakkımız yoktur. Me*selâ : Hz. Ali Muaviye ile alâkasını kestiği için biz de alâkamızı kes*tik, ona. lanet ettiği için biz de lanetledik. Şam halkının ve içlerin*de bulunan Amr b. 'Âs, oğlu Abdullah ve benzeri hayatta kalmış sa*habenin sapık olduklarına hüküm verdiği için biz de onların sapık*lıklarına hükmettik.
Kısaca biz, Hz. Ali ile Peygamber'in arasında sadece bir peygam*berlik rütbesi farkını görüyoruz. Bunun haricindeki bütün meziyet*leri, ikisinin arasında eşit görüyoruz. Hz. Ali'nin kendisine karşı çık*tığı tesbit edilmeyen büyük sahabîlere dil [6]uzatmayız.[7]
[1] İslamda Siyasî Ve İtikadî Mezhepler Tarihî Prof. Muhammed Ebu Zehra, Hisar Yayınevi: 1/39.
[2] Şerh-i Nehcül Belâğa, İbn-i Ebil Hadid C. 20, Sh. 221, 222. Baskı: İsa el-Bab el-Halebî.
[3] Hadisin aşağıdaki güvenilir kaynaklardaki metni şöyledir : «Sizin barış içinde olclmıgnuz kimse ile ben de banşıgimdır. Sizin harbettiğiniz kim*seye ben de harp açmişımdır.»
— Tirmizî: Kitab el-Menakıb, bab; 60/ İbn-i Mâce, Mukaddime bab; 11/ Müsned-i İmam Ahmert, C. 2, Sh. 442
[4] Not: «Mecma' el-Zevaid» adlı hadis kritiği kitabı, hu hadisin isnadının zayıf olduğunu söyler. Hadis, İbn-i Mâce'nİn «Mukaddime»sinin 11. ba*bında ve Ahmed tbn-i Hanbel'in müsnedinin 1. cildinin 118-119. sayfala*rında zikredilmiştir.
[5] Aşağıdaki kaynaklarda bu hadisin metni şöyledir: «Münafık kişi Ali'yi sevmez. Mii'min olan da ona buğzetmez.» Tirmizî, Kitab el-Menakıb hah, 20/Nesaî; Kitab el-İman bab, 19/Müsned-î Ahmed b. Hanbel C. 6, Sh. 292
[6] Şerhi Nech eI-BeIağa, İbn-i Ebil-Hadid C. 3
[7] İslamda Siyasî Ve İtikadî Mezhepler Tarihî Prof. Muhammed Ebu Zehra, Hisar Yayınevi: 1/39-41.