sevgi....

berfut

New member
SEVGİ

MERYEM SURESİ / 96 : Îman edipte iyi davranışlarda bulunanlara gelince,onlar için çok merhametli olan Allah,(gönüllerde) bir sevgi yaratacaktır.

BAKARA SURESİ / 165 : İnsanlardan bazısı Allah'tan başkasını Allah'a eşler ve benzerler edinir de onları Allah'ı sever gibi severler.Îman edenler ise daha çok Allah'ı severler.Keşke zâlimler azabı gördükleri zaman, bütün kuvvetin Allah'a ait olduğunu ve Allah'ın azabına dayanmanın zorluğunu önceden anlayabilselerdi.

ÂL-İ İMRAN SURESİ / 14 : Kadınlardan,oğullardan,yığın yığın biriktirilmiş altın ve gümüşten, salma atlardan,sağmal hayvanlardan ve ekinlerden gelen zevklere düşkünlük ve bağlılık insanlar için bezenip süslendi.Bunlar dünya hayatının metâıdır.Nihayet varılacak güzel yer, Allah'ın huzurudur

Düşünebilen, duyarlı ve çözüm arama kabiliyeti olan her insan kendine şu soruyu sorabilir; çevremin ve dünyamın böylesine yozlaştığı ve kirlendiği bir zamanda, peki ben ne yapabilirim? Madem ki düşünebilen bir varlığım, madem ki insanım, madem ki özümden uzaklaşmışım, o halde nasıl bir çıkış yolu bulurum?
Sadece müslümanlığın emirlerini uygulamakla mı olacak özüme dönmem, yoksa ondan öteleri de mi var?
Elbette öteleri de var ve öteleri görmekle doğuyor ancak fecrin ışıkları..Yüreğimiz iman dolu bakıyoruz ötelere...ve ötelerde görebildiğimiz ilk şartın, sevgi olduğunu anlıyoruz.

Neden sevgi?

Çünkü sevgi, Alemlerin, Kainatların ve tüm beşer-i mahlukâtın yaradılış sebebidir. Çünkü biliyoruz ki; Allah sevmeseydi dilemezdi..dilemeseydi yaratmazdı. Eğer yarattıysa bunu dilediği için yarattı, eğer dilediyse; sevmeyi ve sevilmeyi istediği için diledi.

Çünkü Allah sevgidir, çünkü Allah sevginin ezeli ve ebedidir. Biz eğer sevgi ile bakmayı, sevgi ile davranmayı, sevgi ile düşünmeyi bilemezsek, karanlık dünyamızda imanın fecrini göremeyiz...

Biraz düşünebilirsek; İnsan için Alemleri Yaradan, tüm yarattığı mahlukatı insanların emrine veren, ne olursa olsun yarattıkları için "rahmetim gazabımı geçmiştir"diyen ama en önemlisi de; kendisine inanan kadar inanmayan insanları da rızıklandırmaya devam eden Yüce Rabbimizin, sevilmeye en layik olan olduğunu anlayacağız.

İbrahim Hakkı Hazretleri; sofrasında hergün misafir ağırlamayı çok seven, rızkını yoksullarla paylaşan bir Hakk yolu yolcusudur. Yine her zamanki gibi, akşam yemeğinde, "Acaba bugün Allah rızası için kimi doyursam" diye düşünürken, kapısı hızlı hızlı çalınır..
Kapıyı açtığında, açlıkdan bayılmak üzere olan bir adamı görür ve "Yarabbi sana şükür, yine rızkımı yolunda paylaşacağım biri daha geldi" diye dua eder.
Sofra hazırlanır ve yemeğe geçilir. İbrahim Hakkı Hz. ellerini açıp, Hakk'ın verdiği rızk için dua ederken, göz ucuyla misafire bakar ve dua etmediğini görür. Duası bitince de merak ederek, neden "Amin" demediğini sorar. Misafir, biraz mahçup bir şekilde, " Ben müslüman değilim" diye cevap verir. İbrahim Hakkı Hz. sinirlenir ve "Benim soframa kafir oturamaz, çabuk burayı terket" der. Bunun üzerine bir nida duyulur:
" Ya İbrahim! Ben; bu kulumu, beni inkar etmesine rağmen bunca sene rızıklandırıyorum da, sen bir akşam mı rızıklandıramadın?"

Sevgiyi incelediğimizde; sonsuz bucaksız bir derya ile karşılaşıyoruz. Ve bakıyoruz ki;

Sevgi; Allah'ın alemleri yaratmasının temelidir.

Sevginin temeli ve kabul göreni, karşılık beklemeden olanıdır. Sevginin en makbulu, Allah için, Allah rızası için olandır.

HADİS-İ ŞERİF : Siz Cennete giremezsiniz, iman etmedikçe..iman etmiş olmazsınız, sevmedikce..

Yani Peygamber efendimiz, iman etmenin temelinin Allah için sevmek olduğunu, bu olmadan imanın söz konusu bile olamayacağını son derece açık bir şekilde vurgulamaktadır. İman etmeden yapılan amel ve ibadetin de bir anlamı olamayacağı hadisden anlaşılmaktadır. Yani eğer bu dünyada yapılanlara, ebedi alemde bir karşılık bekleniyorsa, bunu elde etmenin yolu; bütün mevcudatı Allah için sevmekden, yani sevgiden geçmektedir.

Bu sevginin içinde Yaradan sevildiği için, onun rızasını kazanabilmek uğruna, yaradılanı sevmek de, ona hoşgörüyle davranmak da vardır.

İnsan sevdiklerine karşı kibir ve büyüklük taslayamayacağı için, tevazu da kendiliğinden vardır.

Bu sevginin içinde Yaradan sevildiği ve sevilenden gelen herşey, canbaş üstüne olduğu için sabırda vardır.

Bu sevginin içinde sevilen ve sonsuz seven, her ne verir ve her ne yaparsa, sevgiyle olduğu ve bizim iyiliğimizi amaçladığı bilindiği için, şükür de vardır.

Bütün bunların bir arada olduğu sevginin içinde, kazaya rıza da, razı olunmak da razı olmak da vardır.

Bu sevgi için diyar diyar gezmek de, baştan ayağa yaralara bürünmek de, aşk ile mecnun olmak da vardır.
Bu sevginin içinde, sırf sevilene kavuşmak ve O'nunla, O'nun istediği gibi olabilmek için her istenileni yapmak da, yasak kılınandan uzak durmak da vardır.

Allah'a ulaşmanın en kestirme yolu, sırf onun rızası için, yaratılmışları sevmek, bu sevgiyle yaradanı sevmek, bu sevgiyle O'na varmak, bu sevgi ile O'nu bulmak vardır.
" Aşkın aldı benden beni,
Bana seni gerek seni..." diyen bir Yunus emre gibi,


" Sevgiyle yoğrulmamışsa yüreğin,
Tekke'de Manastır'da eremezsin...
Bir kez gerçekden sevdin mi bu dünyada...
Cennetin, cehennemin üstündesin..."

Diyen bir Ömer Hayyam gibi düşünüp; yaradılanlarda Yaradanı görüp, O'ndan ötürü tüm mahlukâtı sevmek, ve gönülden gönüle yol bularak, Hakk'ın gönlüne dûcar olmak da vardır.

İnsanlar sevgi sözcüğünü hiç dillerinden düşürmezler. Ancak sevginin ne olduğunu, neyi nasıl sevecekleri bilmezler. Hatta sevmekden çok sevilmeyi talep ederler.

" Sevmiş olmak için değil, Allah için sevin daima. Gerçek sevginin izahı budur, aynı zamanda tek yoluda."

HADİS-İ ŞERİF : Nefsim elinde olan Allah'a yemin ederim ki; Bir kul; kendi nefsi için arzu ettiğini, komşusu için istemedikce, iman etmiş olamaz.

Bu Hadise göre, insan kendi varlığı için istediği şeyleri, komşusu için istemediği sürece, iman etmiş olmamaktadır. Bundan çıkan anlam da şudur ki; Allah'ın kullarını sevmeden, o sevgiden onlara da vermeden, Allah'a ulaşılamaz.

HADİS-İ ŞERİF : Allah, bir kulu severse, yalvarmasını dinlemek için, onu bir sıkıntı ile sınar.

Biz, peygamberimizin bu güzel sözünü, dünya yaşamamızda kendimize adapde ederek düşünürsek çok iyi anlarız. Çünkü kendimize baktığımızda, çok sevdiğimiz bir dostumuzun, yakınımızın bizi ihmal etmemesini ve sık sık aramasını isteriz. Cenab-ı Hakk'da sevdiği kişi tarafından devamlı anılmak ister, ancak Kur'an ifadesi ile "İnsanoğlu çok nankördür". Bu sebeple zorda kalmazsak pek "Allah" demeyiz. Yani bizi sevgisinden yaradanı çabuk unuturuz.

İşde bu sebeple; Cenâb-ı Hakk; adını çok analım ve daha gönülden bağlanalım diye, bizi zorlu imtihanlarla sınar. Yüreğinde Allah aşkı taşıyan müminler; her zorluğun Allah'a yaklaşmak ve O'nunla vuslat olduğunu düşünerek, tevekkül içinde olurlar. Böylece; zorluklar onları Allah'a ulaştıran merdivenler olur. Yeter ki; Allah aşkını gönlümüzde yaşatalım ve bu aşk ile yaradılanları sevelim.

HADİS-İ ŞERİF : Eğer yerde ve gökde bulunan bütün mahlukatın ibadetlerini yapsan, Allah için insanları sevmedikce, iman etmiş olmazsın.

Buradan da şu anlam çıkar ki: insanları ve diğer kulları, sevmeden yapılan ibadet, yanlızca kendimizi azapdan kurtarıp, öte alemde rahata erişme amacına yönelik olur ki, bencilce bir davranışdan öte birşey değildir. Halbuki, Allah bencil olanları sevmediğini, çeşitli şekillerde birçok kere bildirmiştir. Bu şekilde ibadet eden bir kulun, sevgisiz yaptığı işlerden dolayı, kendisini bile kurtaramayacağı, son derece açık bir şekilde ifade edilmektedir.

HADİS-İ ŞERİF : Allahü- Teala; Musa peygambere; "Yalnız benim için ne yaptın?" diye sordu. Musa (a.s) da, "Yarabbi! Senin için namaz kıldım, oruç tuttum, zekat verdim ve zikrettim" diyince, Allah, "Kıldığın namazlar seni cennete kavuşturacak yoldur ve kulluk vazifendir.Oruçların, seni cehennemden koruyacaktır, verdiğin zekatlar kıyamet gününde senin kefaretindir. Sen benim için ne yaptın?"buyurdu. Musa da " Rabbim! Senin için olan şeyi bana bildir" deyince, Allah " Yarattıklarımı benim için sevdin mi?" buyurdu.

Bu Hadis o kadar açık, Allah'ın rızasını kazanmak, O'nun sevgili kullarından olmak, sevgi ile kullarını sevmekle mümkün olabiliyor.

HADİS-İ KUDSİ : "Kulumu bana en çok yaklaştıran şey, farz kıldığım ibadetleri yapmasıdır. Nafile ibadetlerle de, bana o kadar çok yaklaşır ki, nihayet ben o kulumu severim. Sevince artık; duyan kulağı olurum o benimle işitir, söyleyen dili olurum o benimle söyler, gören gözü olurum o benimle görür, dokunan eli olurum o benimle dokunur, hergangi birşeyden bana sığınınca, ben onu muhafaza ederim."

Bu Allah yolunda ulaşılabilecek en üst mertebelerden biridir ki; buna Hakk'ın kulda tecellisi denir.Bunun olabilmesi için; kulun bir ömür boyu şerre sapmadan, bidat'a girmeden, daima hayırda giderek ulaşabileceği bir noktadır.

Sevgi ve sevgi yoluyla Allah'a ulaşmayı anlatan, birçok özlü söz vardır;

"Sevmek doğmakdır yeniden, sevmek yaşamakdır.Sevgi ile sevmek, ölmekdir sevgi uğruna"

" Hakk'dan ötürü kulu sevmek, kuldan geçip Hakk'a götürür sizi. Kuldan ötürü Hakk'ı unutmak, Hakk'a varmadan küf'e götürür sizi."

" Sevmek dinlemektir, sevmek anlamak, sevmek inanmaktır sadece.."

" Siz sevildiğiniz için seversiniz. Oysa sevgi; sevmek ve aşka varmak içindir."

" Sevgi nimettir, sevgi Hakk'dır, sevgi Allah'dır."

" Sevgi ile düşünün; sevgi ile bakın, sevgi ile davranın..asla aldanmadığınızı göreceksiniz"

" Vermek için sevin, almak için değil.."

" Sevgi madde değildir, maddeden gelmez. Sevgi mana'dır ve mana'dan gelir.Maddeye duyulan sevgi, mananın maddeleşmesidir ki, bizlerin bahsettiği bu değildir."

" Sevin, sevin, sevin ve Yüce Sevgi'ye varın"

" Sevmiş olmak için değil, daima Allah için sevin. Gerçek sevginin izahı budur. Aynı zamanda tek yolu da..."

" Siz birgün yok olursunuz , ama sevgi daima vardır.Çünkü; sevgi herşeyden sona kalacak olandır..

" Sevgi, taklide değil, asla dönüştür.Sevmiş olmanız için sevmek, yanlız taklittir, Allah için sevmek de asıldır, yani aşkdır."

" Sevgi ezeldir ve kuşkusuz ebeddir de."

Kulluk ve ibadet, insanın Yaradan'ına yönelmesidir. O'nu yanında hatta içinde bulmasıdır. Allah'ın insanlara şah damarından daha yakın olduğu, ilahi kitabımızda belirtilmiştir.

Elbette ki; Yaradan kuluna mana olarak çok yakındır, ancak insanlar manayı unutup maddeye daldıklarından, ruhu unutup bedene ve nefsin maddi isteklerini tatmine yöneldiklerinde, kendi kendilerini Yaradan'dan uzaklaştırmış olurlar.

Ruhun ve bedenin helâkı olan bu tutumdan kurtulup, nurlu aydınlık yolda ilerlemek, kendinle ve çevrenle barışık olmanın tek ama tek yolu, gerek manevi gerekse dünyasal davranış ve düşüncelerinde SEVGİ'yi hakim kılmandır.

Aşağıda; İlahi aşka varmış, Allah'ın rahmetine mazhar olmuş bir Gönül eri olan Neb-i'nin "Gül ve Bülbül" şiirini aldık. Bizler; sevginin ne kadar güçlü olduğunu, sevginin önünde hiçbir engel olamayacağını ve Hakk'a ulaştıran en kısa yol olduğunu bu şiirde daha iyi anlıyoruz.

Ve dileriz, dua ederiz ki; gönülden gönüle geçip Hakk'a ulaşmak için, her inanan ve ihlas sahibi gönül, böyle bir aşka mazhar olsun.




GÜL VE BÜLBÜL



Bülbül şakır Hakk diye gül bahçesinde..
Güller feyz alır da, zikre dalar her gece

Coştukca coşar bülbül, sesiyle inletmekde
Duyan, duymayan her gül, Hakk'a boyun eğmekde..

Yine günlerden bir gün, bülbül öter cezb ile,
Birden kalakaldı...karşısında ak gülü görünce.

"Yarab! Ne güzeller yaratmışsın, sevmek için bizlere,
Sevmemek elde mi ki, böyle bir gül görünce?"

Bülbül yandı aşk ile, solmada gün be gün,
Lakin haberi yoktu bu aşkdan, o ak gülün.

O yüzünü Hakk'a dönmüş, bülbüllerden ona ne?
Bülbül en güzel şarkısını, ak güle söylemekte..

Derken günün birinde, kuraklık aldı gitti..
Güllerden her biri, bir damla suya hasretti.

Güneş yaktıkca yaktı, güller telef olmakta,
Bahçedeki çiçekler, birer birer solmakta.

Ak gül yalvardı, onu yaradan Allah'a,
"Ne olur bir damla su, zikrim yarım kalmada."

"Getiremezsem sonunu, sana kavuşamam ben,
Bir damla daha ver, sonra al beni hemen"

Bülbül acı ile duydu, gülün narin sesini...
Lakin damla su yok ki, tamamlasın zikrini.

Düşündü aşk ile, bir gülü bir kendini,
Aşkı için verse ne çıkar ki kalbini.

Karar verince böyle, mutlu oldu aniden,
Gitti gülün yanına dedi"Telaşlanma birden"

Seni Hakk'a vardıracak, bir damla su değilmi?
İşde sana veriyorum, al bu aşık kalbimi.

Bülbül dayadı kalbini, gülün en iri dikenine,
Diken battıkca battı, gül başladı zikrine.

Akan damla kan değil, gönül dolusu sevda,
O sevda ulaştırdı, bülbül ile gülü Hakk'a

Ertesi gün gelenler, baktılar her yer tarımar..
Boynu bükük bir gül kalmış, rengi al mı al.

Dibinde koca bir yürek, vermiş kendini güle,
Tutmuş Hakk'ın yolunu, gülü ile birlikde.

Almalı sözlerimden, her er kişi bir hisse,
Hakk'a SEVGİ ile varılır, eğer Hakk ister ise.

Lakin saf olmalı, gönüldeki o duygu,
Ne kıskançlık ne hile, karışmamış bir olgu

Karşılıksız sevmeli, beklemeden menfaat..
Almadan vermeli insan, etmeli hep feragat.

O zaman Hakk'ı bulur, kişi halkın içinde,
Beyhude geçmez ömür, yaşar sonsuz sevgide..

Neb-i





 
Geri
Üst
AdBlock Detected

We get it, advertisements are annoying!

Sure, ad-blocking software does a great job at blocking ads, but it also blocks useful features of our website. For the best site experience please disable your AdBlocker.

I've Disabled AdBlock    No Thanks